Medimagazin logo

Mecburi hizmet kuralarının 20-30 Ekim tarihlerinde yapılması planlanıyor

Mecburi hizmet kuralarının 20-30 Ekim tarihlerinde yapılması planlanıyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü ile İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüklerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Dr. Orhan F. Gümrükçüoğlu, personel atamalarıyla ilgili tarih belirleme zorluklarından bahsetti. Gümrükçüoğlu, kuralarda kayırmacılığın olduğu iddialarını da kesin bir dille yalanladı. Gümrükçüoğlu ayrıca hizmet puanları ile ilgili çalışmaları geniş bir kadroyla sürdürdüklerini ifade ederek yakın zamanlarda çalışmalarının sonlanacağı bilgisini verdi.

Röportaj: Dr. İbrahim Ersoy
Fotoğraflar: Mete Generaloğlu


Devlet Hizmeti Yükümlülüğü çerçevesinde her ay kura çekileceğini söylemiştiniz. Ancak kuraların aksadığını ve her ay olmadığını gördük. Bunun sebebi nedir, bundan sonrada bu tür aksaklıklar görülebilecek mi?
Bu tür aksaklıkların pratikte devam edip etmeyeceğinin yaşanan dinamik süreç gösterecektir. Bununla ifade etmek istediğim şu. Malum ülkemizde yılda iki defa nisan ve eylül aylarında Tıpta Uzmanlık Sınavı yapılmakta. Bu özellikle pratisyen hekim meslektaşlarımızı direkt olarak yakından ilgilendiren ve dolayısıyla da bakanlığımızın zorunlu hizmet yasasıyla görev yürüttürmek isteyen yapısını da etkilemektedir. Bu münasebetle bizim bu TUS ile birlikte aynı zamanda beraber yürüttüğümüz zorunlu hizmet yasası, bununla birlikte yürüttüğümüz hizmet etmiş olanların dönem tayini hakkını hayata geçirmek zorunluluğu, bazen kuraların gecikmesine sebep olmaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse 2006 yılı Nisan ayında TUS yapıldı ve o sırada zorunlu hizmet yasasıyla yükümlü olan arkadaşlarımızın bir kısmı ihtisaslarına başladı. Bunun dışında dönem tayini dediğimiz Doğu, Güney Doğu’da veya orta Anadolu ya da Batı’da görev yapmakta oldukları yerlerden tayin düşünen hem uzman, hem pratisyen meslektaşlarımız vardı. Dönem tayinini yapacaktık ama bu arada TUS oldu. Bu sınav münasebetiyle mecburi hizmette kaybettiğimiz, geçici bir süreyle de olsa hizmetinden yararlanamadığımız meslektaşlarımızın hesabını yapmak zorundaydık. Elimizde ne kadar pratisyen hekim, ne kadar uzman hekim meslektaşlarımızın olduğunun hesabını yaptıktan sonra dönem tayininde açık pozisyonlarımızı da ülkenin bütün bölgelerinde hizmeti aksatmayacak şekilde planlamamız gerekiyordu. Bu hazıklıklarla ve bu hesaplamalarla geçtiğimiz Haziran ayında baktık ki dönem tayinini açacak olursak ardından gelecek olan Eylül TUS’uyla ne kadar doktordan yararlanabileceğimizi hesaplamak zorunda olacaktık. Bunların bilginlerinin bize ulaşması da zaman alıyordu. Tıp fakültelerimiz eğitimlerini haziran ayı sonunda bitiriyorlar. Bazı tıp fakültelerimiz mezunlarını geç bildiriyorlar. Tüm uyarılarımıza, telefonlarla şifahen görüşmelerimize, yazılı taleplerimize rağmen geç bildiriyorlardı. Bu geç bildirme aslında ne üniversitelere bir şey kazandırıyor, ne de Sağlık Bakanlığı’na. Zannediliyorlar ki geç bildirirsek Eylül TUS’na kadar zaman kazanmış oluruz. Halbuki biz herhangi bir zorunlu hizmet uygulamasını ve kurasını planladığımız zaman bile ihtisas kazananları ihtisaslarından uzak tutmuyoruz. Hesabımızı de ona göre yapıyoruz. Malumunuz olduğu üzere haziran ve temmuz aylarında, haziran sonu itibarıyla mezun olan arkadaşlarımızın diploma tescillerinin olması lazım. Bunun için mezuniyetlerinin bildirilmesi lazım. Diploma tescillerinin ardından bunlar hizmete aday olan meslektaşlarımız olarak kayıtlara geçmektedir. Ama bir bakıyoruz ki fakültelerin bir kısmı bildirmiş, bir kısmı bildirmemiş. Bunun sonucunda şöyle bir gerçek ortaya çıkıyor, biraz daha beklemek ve temmuz ayı sonu itibarıyla mezunların listelerinin, diplomalarının bize ulaşmasını temin etmek. Bundan sonra tescil işlemlerimiz kısa bir sürede tamamlanıyor ve böylece mecburi hizmeti planlıyor olabiliyoruz. Yaz dönemindeki bu gecikmelerin sebepleri bir; dönem tayini yapma planlamamız, iki; fakültelerin mezun olan doktorları geç bildirmeleri veya uzmanlıklarını alanları sistematik olarak bildirmekte gecikmeleri. Böyle olunca da hizmetlerin planlanmasında biraz gecikme olabiliyor. Yani dinamik süreç bunu getirdi. Biz ister istemez şunu yapıyoruz. Bize bildirilmiş olan, tescil edilmiş olan pratisyen hekim arkadaşlarımızın listesini hazırladık. Bu arada 7’inci zorunlu hizmet kurasını yaptık. Ondan sonra oluşmakta olanları listeledik. Daha önce ifade ettiğim gibi zorunlu hizmet yasasına gönderdiğimiz veya daha önceden zorunlu hizmet dışında da ülkemize hizmet eden doktorlarımızı unutmayacağımızı hizmet ettikleri bölgelerde onları gözardı etmeyeceğimizi, hizmet ettikleri sürelerin sonunda ilan edeceğimiz açık pozisyonlarla en azından tercih edebilecekleri alternatifleri kendilerine sunacağımıza dair Bakanlık olarak söz vermiştik. Bu sözümüzü yerine getirebilmek için mutlaka dönem tayinin gerçekleştirecektik. Az önce ifade ettiğim nedenlerden dolayı dönem tayinini geciktirdik. Yaşanan dinamik süreç hem hizmetin aksamaması, hem meslektaşlarımıza tayin hakkının verilmesi, görev yaptıkları yerlerde unutulmadıklarını ifade edebilmek için bir hazırlığın zaman gerektiren bölümünü yaşadık.

Hekimler, mecburi hizmete gitmek istemedikleri gibi bir durumdan çok, oraya gittiklerinde geri gelebileceklerinin garantisi verilse gönül rahatlığı ile gideceklerini söylüyorlar. Bakanlık bunu nasıl sağlayacak, hekimler Bakanlığa nasıl güvenecek?
Bunun güvenin şuanda yaşamaktayız. Bu gün itibarıyla gerek pratisyen, gerek uzman hekim arkadaşlarımız bakanlığımızın internet sitesinde kendileri için ilan edilen açık pozisyonları görebileceklerdir. Dönem tayini açılmış bulunmakta. Mecburi hizmete giden meslektaşlarımız unutulmadıklarının taahhüdünü gösteriyoruz. Dönem tayini itibarıyla 750 uzman hekim, bin 306 pratisyen hekim ve 6 bin 309 yardımcı personel açık pozisyonu ilan etmiş durumdayız. Bu münasebetle Doğu, Güneydoğu’nun en zor bölgelerinde hizmet etmiş olan arkadaşlarımız herhangi bir yere tayin talep ettiklerinde hizmet puanlarına göre alternatifler içerisinden seçim yapabilecekleri yerleri tercih edecekler. Bu gün itibariyle web sitemizde ilan edilen yerlere müracaatlarının tamamlanması sonrasında 22 Eylül itibarıyla dönem tayini kuralarını çekeceğiz.

Dönem tayinlerinin daha sık yapılması konusunda bir çalışmanız var mı?
Başbakanlık genel çerçeve yönetmeliği dönem tayinlerinin Milli Eğitim Bakanlığı’na tanınan istisna dışındaki diğer bakanlıklarda bir kez yapılmasına izin veriyor. Halbuki biz sağlık hizmetinin niteliği ve zorunlu hizmet yasamızın olması itibariyle Başbakanlığımız ve konudan görevli Devlet Bakanımıza bize sağlık çalışanlarına böyle bir istisnanın tanınmasını, bunun yönetmeliğe yerleştirilmesini, Ocak ayı ve Haziran ayı sonu itibarıyla yılda iki defa dönem tayinine izin verilmesi talebinde bulunduk. Bunu takip edeceğiz ve arkadaşlarımızın zor bölgelerde hizmetleri karşılığında yılda iki defa dönem tayini yapmaya gayret edeceğiz. Bu dönem tayini itibarıyla meslektaşlarımız bakanlığımızın onları hiç bir suretle unutmadığını ve mutlaka onların tercih ettikleri taktirde atanabilecekleri açık pozisyonları dönem tayinlerinde ilan ediyor. Bu sürekli olarak böyle devam edecektir. İfade etmek istediğim başta da konuştuğumuz gibi gecikmelerin nedeni çok dinamik olarak değişken olan atama sistemimiz, TUS ve TUS sonunda kazananlar ile uzmanlığı bitirenlerin devamlı değişmesi münasebetiyledir. Yani biz ister istemez 7’inci dönem kuramızı yaptık. En iyi zamanlamayı hesaplayarak dönem tayini yapmak zorundaydık ve ondan sonraki yani 8’inci zorunlu hizmet kurasını da mutlaka bir öncekinden oluşacak sonuçlara göre planlamamız gerekiyor. Ülkemizde sağlık hizmeti konusunda dengesiz bir dağılımın oluşmaması, eldeki olanaklarla en dengeli hekim dağılımını sağlamak için böyle yapılması zorunluluğu vardır.

8. Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurası ne zaman yapılacak?
27 Eylül’deki dönem tayininden sonra Eylül TUS sonuçlarının 2-3 Ekim’de açıklanacağına dair bilgi edinmiş durumdayız ve orada kazananların hesaplanması sonrasında ilan edeceğimiz 8.Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurası’nı kesin olmamakla birlikte 20 Ekim ile 30 Ekim arasında gerçekleştireceğiz. TUS sınavı sonuçlarına göre biz ne kadar pratisyen hekimden yararlanabileceğimizi, ne kadar çalışan pratisyen hekimin ihtisasa gideceğini gözlemleyeceğiz. Ona göre yer ve pozisyonlarımızı 8’inci mecburi hizmet kurasına koyacağız.

Şuana kadar mecburi hizmet uygulaması ile ihtiyaç duyulan bölgelerdeki birçok açık kadroyu tamamladınız. Şimdi rotasyonlar olacak, dönem tayinleri ile ayrılanlar olacak. Mecburi hizmet daha ne kadar sürecek. Bunun için ne kadar bir süre öngörüyorsunuz?
Zorunlu hizmet uygulaması Türkiye’de hekim sayısının artmasıyla direkt ilgili bir konu. Eğer fakültelerimizin alacağı öğrenci sayısı, aldığı öğrenci sayısı, eğitimden ödün vermemek kaydı ile artırılırsa ve Türkiye’nin mevcut nüfusu ile nüfus artışına göre hekim sayısı arttırılabilirse ve buna bağlı olarak kişi başına düşen hekim sayısı ya da hekim başına düşen nüfus sayısı olarak 1500 rakamına ulaşabilirsek o zaman zorunlu hizmetin sürdürülüp sürdürülmeyeceğine dair sağlık istatistiki veriler bize yol gösterici olacaktır. O bakımdan bir zaman vermek mümkün değildir. Ama şu kaçınılmaz bir gerçektir ki, OECD ülkeleri diye tabir edilen 52 ülke, -ki bu OECD ülkeleri Azerbaycan, Gürcistan, Makedonya gibi ülkeler ve AB ülkeleridir- dahil olmak üzere nüfus başına düşen oransal hekim sayısı olarak en gerideki ülkeyiz. Bu tabii ki hekimlerimizin önünde normal polikliniklerde 40-50 veya daha fazla hastanın yığılmasına, hem halka sunulan sağlık hizmetinin hekimin içine sinebilecek kadar iyi bir biçimde olmamasına hem de kıymetli meslektaşlarımızın bu kadar yoğun poliklinikler ve hastayla karşılaşmak karşısında aşırı ezilmelerine yol açmaktadır. Doğru olan sağlık hizmeti günde 10-15 hasta ile hekimin meşgul edilmesi ise hedef oralara ulaşana kadar mecburi hizmetin yürütülebilmesidir.

Dağılımlar bundan böyle hizmet puanlarına göre yapılacak. Ancak hizmet puanlarının yanlış hesaplandığı yönünde itirazlar dile getiriliyor. Hizmet puanlarına yapılacak itirazlar için geçen ay 4-5 günlük ek bir süre tanınarak tatilde olan hekimlere de duyurulması istendi. Bu süre neden bu kadar kısa tutuldu? Hizmet puanlarının hesaplanmasında şu anda gelinen aşama nedir?
Hizmet puanları konusunda bilgisayar ortamındaki çalışmalarımız geliştirmekte ve devam etmektedir. Ama az önce söylediğiniz gibi hem dönem tayini yapabilmek, hem diğer eş durumu, açıktan atama veya hem mecburi hizmet atamaları yapabilmek, TUS ile bunların koordinasyonunu temin edebilmek gibi bir sürü uğraş arasında hekimlerimizin hizmet puanlarını da ilan etmiş bulunmaktayız. Hizmet puanları tüm sağlık çalışanları için geçerlidir. Onun ardından itiraz süresi olarak da az önce ifade ettiğiniz itirazları ve yakınmaları ortadan kaldırabilmek ya da en aza indirebilmek için sürelerin belli zamanlarda tutulması gerekmektedir. Aksi taktirde bunca atamaların olduğu dönemde, çeşitli atama tiplerinin olduğu dönemde gecikmelerden şikayet edilmektedir. Hekimlerimiz haklı olarak, ‘bizi zorunlu hizmetle mecbur tutuyorsunuz ama atamamızı yapmıyorsunuz’ diyebilmektedir. Onun için hizmet puanına itirazı da bir hafta gibi süreyle kısıtlı tutmak zorunda kalıyoruz. Kaldı ki o hizmet puanlarına yapılan her itiraz çok objektif olarak değerlendirilmektedir. 30-40 bin itiraz yoğun bir biçimde gece saat 24’lere kadar çalışan arkadaşlarımız tarafından değerlendirilmekte ve eğer hata varsa düzeltilmesi cihetine gidilmektedir.
Bunların hepsi zaman almaktadır. Az önce tayinler niye gecikti, mecburi hizmet yasası niye gecikti, sorularınızın izahı budur. Bakanlık olarak 30-40 bin itirazı değerlendirip sonuçlandırmak için en az 15 gün süreyle 100’ün üstünde insanı burada gece yarılarına kadar çalıştırmış bulunmaktayız. Çalıştırmaya da devam edeceğiz. İfade ettiğim gibi hizmet puanı ile ilgili bilgisayar ortamındaki çalışmalar sürdürülmekte ve geliştirilmektedir. İtirazlar değerlendirilmektedir. Teknolojinin getirdiği son imkanlarla hekimlerimizin hak kaybı, sağlık çalışanlarımızın, yardımcı sağlık personelimizin hak kaybının önüne geçilmeye gayret edilmektedir.

Hizmet puanlarına itiraz için internet üzerinden bazı evraklar istiyorsunuz. İnternet üzerinden istediğini bu evrakların tekrar il sağlık müdürlüklerine ve elden verilmesini istiyorsunuz. Örneğin belgeleri .pdf formatında gönderilmesini sağlayarak işlerin hızlanmasını sağlayamaz mısınız?
Bu gayretlerimiz ifade ettiğim gibi sürmekte. Bir de buna rağmen diğer teknikleri de kullanıyoruz. Yani birbirini kontrol eden sistemleri, Bakanlık, sağlık müdürlüğü belge verme ve bilgisayar ortamından yararlanma yönünde çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz.

Hizmet puanlarının bir unsuru da yayınlar. Yayınlara yapılan itirazları Sağlık Eğitimi Genel Müdürlügü’ne devretmişsiniz. Yaklaşık 55 bin yayının gözden geçirileceği belirtiliyor. Bu çalışma tahmini ne kadar zaman alır?
Bu yayınlara dair kurduğumuz ekipler az önce ifade ettiğim gibi sürekli olarak çalışmalarını sürdürmekte ve bu çalışmalardan sonuç alınmaya gayret edilmekte. Fakat, yayınlar konusu hizmet puanında değerlendirilecek mi konusu, üniversitelerimiz ve eğitim hastanelerimizde masaya yatırılacaktır.

Çıkarılması ihtimali var mı?
Var, çünkü bu konuda da itirazı kayıtlar da çok. Yani bunun objektif bir kriter olmadığı yönünde itirazi kayıtlar çok. Mesela eğitim hastanelerimiz yayınlar konusunda doğal bir avantaja sahip. Ama hizmet hastanelerimiz bu imkana bu kadar çok sahip değil.

Hizmet puanları hesaplanıyor. PDC (Personel Dağılım Cetveli)’de aralık ayına kadar uzatılmıştı. Mecburi hizmet kuralarında adam kayırmacılık iddiaları sürülüyor. Hekimlerin, gözlemlediğimiz kadarıyla şöyle bir düşünceleri var: ‘Biz hizmet puanlarını yazıp PDC’ye göre davrandıktan sonra bu kayırmacılık ortadan kalkacak mı? Biz bunları niye yazıyoruz? Bakanlık mecburi hizmette bile istediğini istediği yere atayabiliyor.’ PDC bu düşünceleri ve iddiaları ortadan kaldırabilecek mi?
Şunu kesinlikle ve hiçbir istisnası olmadan ifade ediyorum ki, 2003 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nda zorunlu olsun olmasın, dönem tayini olsun olmasın, hiçbir şekilde iltimas veya torpil veya kayırma ile pozisyon ilanı ve atama yapılmamıştır. Bu konuda her meslektaşıma, her yardımcı sağlık personelime her hesabı vermeye hazırım. Bir hemşire, bir laboratuvar teknisyeni, bir röntgen teknisyeni, bir sağlık memuru bir şekilde “kayırılarak atama yapıldı” diyorsa önüme koymasını bekliyorum. Şu ana kadar kayırma yapılmadı, bundan sonra da yapılmayacaktır. Bu böyle bilinmelidir. Her hangi bir yol ve yordamla kimse kayrılmayacaktır. Ülkenin sağlık hizmeti ihtiyacına göre pozisyon ilanına devam edilecektir.

Mecburi hizmet kuralarında büyük şehirlere kadro açılması da bu kadroların önceden belirlenen sahiplerinin olduğunu düşündürdü?
İstanbul ilinde eğer benim 800 pratisyen hekim açığım varsa, zorunlu hizmete de İstanbul ili için pozisyon açılacaktır veya dönem tayininde de açılacaktır. Peki başka ne yapılacak? Eğer romatoloji üst ihtisası yapmış birisinden örneğin Giresun’da, Kırklareli’nde, Kırıkkale’de, Bitlis’te istifade edilemeyecekse, gerekli donanım, altyapı, kuruluş mevcut değilse tabii ki onu halkın istifade edebileceği şekildeki yerlerde istihdam edecek şekilde pozisyon açılacak. Eğer üniversitede kadrosu olan bir doçent ya da profesör bir yandal ihtisası yaparsa, eğer üniversitesinde onun hizmetinden daha iyi yararlanılabilecek bir merkez var ise, kadrosu da o üniversitede ise, tabii ki o üniversiteye halkın daha iyi hizmet alabilmesi için bir kadro ilan edilecek. Bu hep böyle devam edecek. Bunda bir haksızlık yok. Ya da her hangi bir eğitim araştırma hastanesinde yenidoğan üst ihtisası yapmış çocuk hekimlerine ihtiyacım varsa ve onların hizmetlerini yürütebilmesi için gerekli donanım, yerleşim varsa tabii ki oralarda da pozisyon ilan edilecek.

Mecburi hizmet, yandal yapmak isteyen hekimleri engelledi mi? Yani pratisyen hekimken gidiyorsunuz, uzmanken gidiyorsunuz, yandal yapıyorsunuz yine gidiyorsunuz. Neredeyse ömrünüz bu şekilde mecburi hizmette geçiyor. Bu bir engel değil midir?
Bu dediğiniz kanuni mecburiyet, Anayasa Mahkemesi’nin zorunlu hizmet yasasını en son görüşmesinden sonra kabul ettiği esaslara göre uygulanmaktadır. Bu uygulamaya rağmen, yandal üst ihtisas yapmak isteyen, talepkar olan hekim sayısı, bu konuda ilan edilebilecek kadroların çok çok üstünde olarak devam etmektedir.

Bir de sözleşmeli personel konusu var. Sözleşmelilerin yer değiştirme sıkıntıları var. Bunlar ile ilgili bir düşünceniz, çalışmanız var mı? Pratiği izlendikten sonra uygulamanın daha rahat hale getirilebilmesi için nelerin yapılabileceği gözden geçirilecek.

1 Temmuz Tebliği’nde değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz? TTB bir basın açıklaması yaparak, bakanlıkça yaklaşık 2 bin ilacın geri ödeme listelerinden çekileceğini iddia etti. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
TTB’nin kastettiği OTC denilen uygulamanın Türkiye’ye gelmesi ve dolayısıyla bir takım bu raf üstü denilen ilaçların satılmasını ifade ediyorsa, AB müktesebatı içerisinde OTC’nin Türkiye’de hayata geçirilmesi de olacaktır. Ama bu OTC dediğimiz ayrı bir konudur, 1 Temmuz Tebliği dediğiniz kavram çok ayrı bir konudur. Şöyle ifade edelim. Bir ürün OTC’ye koyulmakla ve yerleştirilmekle beraber sosyal güvenlik kurumlarınca ödenmeyecek diye bir kuralı beraberinde getirmemektedir. Örneğin Parasetamol OTC diye nitelenecek olursa ve bunu geri ödemeden çıkartacak olursak, bunun kamu maliyesine herhangi bir tasarrufu olmayacağı gibi, analjezik ve antiinflamatuvar özelliğinden dolayı ödenmemesi halinde eğer reçeteler aynı görevi yapmaya yönelen naproksenlere veya diklofenaklara yönelecek ise kamu maliyesi açısından OTC’ye parasetamolü koymakla birlikte, sosyal güvenlik kuruluşlarınca geri ödenmesine devam edilmesinin önerilmesi çok daha akılcı ve doğrudur. Yani OTC’nin Türkiye’de AB müktesebatı çerçevesinde hayata geçmesi OTC’ye konulan ürünlerin sosyal güvenlik kurumlarınca ödenmeyeceği temel kuralını taşır diye bir kural yok. TTB’nin yaptığını söylediğiniz açıklamasındaki gibi bir çalışma söz konusu değildir. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni doğanından en yaşlısına kadar tüm halkımızın sağlığı ile ilgili hiçbir ilacı kısıtlama cihetine gitmeyeceğimizin taahhüdünü veriyoruz. Bunu çok kesin bir şekilde ifade ediyorum. Sağlıkla ilgili, insanımızın sağlığını korumakla ilgili, hastalıklarını tedavi etmekle ilgili bilimsel olarak hiçbir anlamı olmayan ürünlerin ise ödenmesine devam edilmesini de akılcı, doğru, bilimsel, halkın yararına görmemekteyiz. Sonuç olarak bu günden itibaren herhangi bir ilacın geri ödemeden çıkarılma çalışması mevcut değildir. O geri ödemeden çıkarılan ürünlerle ilgili, onların tekrar geri ödemeye koyulması diye bir uygulama da söz konusu değidir. Yalnız o ürünlerin içinde olan obezite ile ilgili ilaçların genişletilmiş bir bilim kurulu tarafından incelenmesi bakanlığımız tarafından yapılmıştır. Bunun neticesinde morbid obezlerin bu tarz ilaçlarının sosyal güvenlik kurumlarınca ödenmesini öngören görüşümüzü bu kurumlara iletmiş durumdayız. Durum bundan ibaret. Öyle 2 bin ilacın çıkarılması gibi bir şey söz konusu değil. Türkiye’de zaten pratikte 5 bin çeşit ilaç var, bunun 2 bininin çıkarılması çok özel bir kesinti olur. Böyle bir şey olmaz.

Son olarak sağlık camiasına iletmek istediğiniz mesajları alabilir miyiz?
Şunu söyleyeyim. Biz yansız, tarafsız, kimseye iltimas, torpil, kayırma olmadan atamaların Sağlık Bakanlığı’nda hayata geçmesini ve uygulanmasını temin ettik. Uygulanmasının devamını da temin ediyoruz. Eş durumu, dönem tayini, açıktan atama, mecburi hizmet kanunu ve bunun dışındaki tüm atamalarda hekim meslektaşlarımız ve tüm yardımcı sağlık personeli arkadaşlarımız, hemşirelerimiz, sağlık memurlarımız, laboratuvar teknisyenlerimiz, röntgen teknisyenlerimiz, çevre sağlık teknisyenlerimiz bütün sağlık ordusu her türlü soruyu bize sorabilirler. Her türlü uygulamanın da hesabını vermeye hazırız.

Teşekkürler.
mecburi
hizmet
kuralarının
20-30
ekim
tarihlerinde
yapılması
planlanıyor
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir