Medimagazin logo

Asistan hekimlere neden #gınageldi ?

Kaynak: BBC Türkçe, - Rengin Arslan
Asistan hekimlere neden #gınageldi ?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Acil olmayan acil hastalarından

Tek başına poliklinik yapmaktan

Daha çömezken konsültasyona çıkmaktan

Eksik, kalitesiz malzeme ve ilaçla çalışmaktan‪#‎GınaGeldi

 

Bunu söyleyenler Türkiye’de sayıları yaklaşık 30 bin olan asistan hekimler. Kimi kardiyolojide, kimi ortopedi, kimi çocuk hastalıklarında uzman olmak için çalışıyor.

 

Altı yıllık üniversite eğitimlerinin ardından bir alanda uzmanlaşmak isteyen her hekimin geçmesi gereken, 2 ile 5 yıl arasında değişen bir süre zorunlu asistan hekimlik görevlerini yapıyorlar.

 

Bu süre içerisinde eğitim görmeleri, bilimsel araştırma yapmaları ve sağlık hizmeti sunmaları gerekiyor.

 

Ancak bu üç maddenin sadece sonuncusunu, yani sağlık hizmeti vermenin sıkıntısını yaşıyorlar.

Üstelik bunu yaparken uzun nöbet saatlerinden, şiddete maruz kalmaya kadar uzananbir yelpazede sorunları olduğunu söylüyorlar.

 

 

 

 

 

Son günlerde ise sosyal medyada #GınaGeldi etiketiyle dertlerini anlatmaya çalışıyorlar.

 

Facebook sayfalarında paylaştıkları fotoğraflar ve videolarla, hastaların pek de görmedikleri sahne arkasının da fotoğrafını göstermeye çalışıyorlar.

 

Birisi, "Niteliksiz uzman eğitimden gına geldi" yazılı bir kâğıtla talebini dile getirirken, kimi özlük haklarındaki eksiklikleri dile getiriyor.

 

Özellikle hastaların memnuniyetsizliğinin ilk muhatabı olarak, hakaret duymaktan, bazen şiddete varan saldırılardan şikâyet ediyorlar.

 

"Sağlık hizmeti sunmak temel görevimiz değil"

Peki kim bu asistan hekimler ve neden gına geldi?

Çapa Tıp Fakültesi’nde Psikiyatri Ana Bilim Dalı’nda asistan hekim olan Uğur Çıkrıkçılı ile fakültede görüşüyoruz.

 

Bu bölümde iki yıldır asistan hekim olarak görev yapıyor.

Çıkrıkçılı, "Aslında asistan hekim tıpta uzmanlık öğrencisi demek. Sağlık hizmeti sunmak bizim temel görevimiz değil. O da var. Ama tek o değil. Fakat genel uygulamaya baktığımızda sağlık hizmeti sunan kişi haline geliyor ve sorun buradan kaynaklanıyor" diyor.

 

Çıkrıkçılı, gün içerisinde 70-150 arası hastaya baktıklarını, bunlara ise en fazla yedi dakika ayırabildiklerini söylüyor. Bunun yanında acil servislere gelen ancak "acil olmayan" hastalar nedeniyle bir nöbet süresinde en az 300 hastaya baktıklarını belirtiyor.

 

"30 saat uyumamış doktora muayene olmak ister misiniz?"

Acil servislerdeki durumu şöyle anlatıyor:

"Gelen hasta kayıtlarına bakıldığında üçte biri acil başvurularını oluşturuyor. Bu demek ki geceleri bir polikliniğe dönüşüyor ve bir hekimin bir gecede baktığı 500 hastayı bulabiliyor. Bu da beraberinde yıpranmayı getiriyor. 33 saate yakın çalışmayı getiriyor."

 

Bu kadar uzun ve uykusuz çalışma saatleri içerisinde, hem şiddete maruz kaldıklarını hem de mesleklerini hakkıyla yerine getirememe kaygısı yaşadıklarını anlatıyor:
 

 

"Örneğin siz hastasınız. 30 saat uyumamış bir doktora muayene olmak ister misiniz? Ben şahsen istemem ama şartlar bunu zorluyor. Yönetim ve yönetmelik sizden bunu istiyor. Hekim yanlış tanı koyabileceğini, böyle bir ihtimal olduğunu bile bile hastasını vicdani olarak rahat bir şekilde nasıl yaklaşabilir?"

 

 

 

 

 

Bunların yanında, aslında uzmanlık öğrencileri olarak eğitim görmeleri gerekirken, bunların hasta yoğunluğu nedeniyle ya göstermelik yapıldığından veya hiç yapılamadığından şikâyetçiler.

Peki, kampanyalarına tepkiler nasıl? Bu konuda oldukça bir olumlu hava olduğunu söylüyor Çıkrıkçılı.

Özellikle sosyal medya üzerinden yürüttükleri kampanyada çok kısa sürede binlerce insana ulaştıklarını, asistanların çekip yükledikleri fotoğraf ve videoların sıkça paylaşıldığını söylüyor.

 

"Bu eylem süreci devam edecek" diyen Çıkrıkçılı aynı hastanelerde çalışan asistan hekimlerin tanışmalarının ve sorunlarını paylaşmalarının önemine dikkat çekiyor.

Asistan hekimler farklı şehirlerde, üniversite ve eğitim hastanelerinde eylemlerine devam edecekler ve hastaların pek de bilmediği sorunlarını dile getirecekler. Çıkrıkçıoğlu’nun ifadesiyle, "vicdanları daha rahat bir şekilde hastalara bakabilmek" ve aynı zamanda daha iyi yetişmiş uzman hekimler olabilmek için.

asistan
hekimlere
neden
#gınageldi
?
Yorum (10)
dr. murat korkmaz
Burayı okuyan hastalara sesleniyorum !! Günde, 60 hastadan fazla bakan doktora, sakın muayene olmayın. O doktordan hayır gelmez. Doktor süpermen değil. Yorulur. Sıkılır. Acıkır. Çişi gelir. Dünyada, medeni hiç bir ülkede, bir doktor günde 300 hasta bakmaz. Bir kere medeni ülkelerde, buna devlet izin vermez. Çünkü 300 hasta bakan doktor, hastalıkların teşhis tedavisinde hata yapabilir. Ve yanlış tedaviden zarar görenler, tazminat davası açtığında, yargıçlar hekimi değil, hekime 300 hasta baktıran sorumluları tazminata ve cezaya mahkum eder. Tabi ki, medeni ülkelerde böyle olur, çünkü oralarda adalet, hukuk mevcuttur.
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
dr. murat korkmaz (doktor) güzel yazmış. Sağlıklı toplum karşılıklı olarak örgütlü , dolaysıyla ( ve aynı zamanda mecburen ) karşılıklı olarak empati geliştirebilen toplumdur. Yani sayın Korkmazın altını çizdiği hekim ve hastanın , "ne kadar işi sağlıklı yapabileceği" , "sağlık sistmeinin rutinleri , olağanları" hakkında fikri, empatisi,eleştirisi ve tabiki müdahalesi olabilecek bir örgütlülük yada bilinç düzeyi. Dernekler , Meslek Odaları , Üniversiteler , Sendikalar , Hasta Hakları Komisyonu Hastalar , Sağlık çalışanları , Neden bu temel kavramları , bilinci yok sayıyor ? Kimin işine geliyor , kimin gelmiyor. Hastalık lobisi? Cahillik lobisi ? Az gelişmiş ülke lobisi ? yada Özerklik ? Liyakat ? Yerindelik ve usul ! Nasıl olduysa bu kavramları yıllardır unuttuk. Yaşadığımız ucuz ve niteliksiz iş dayatması , siyasallaşma , ticarileşme , gereksiz iş yükü , artan maliyetler umarım bize bu unutulmuş kavramaları hatırlatır. Bu güne kadar hatırlatmadı ! Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 28/03/2015
0
Cevapla
Osman D
Bu sayfalarda tekrar tekrar yazmaktan ben yoruldum. Ancak yetkililer anladı mı bilmiyorum: 1. Artık devir değişti. Sağlık Bakanlığı'nın ve özel sektörün uzman doktor ihtiyacı azaldı. O nedenle de artık anabilim dallarına eskisi kadar çok asistan alınmıyor. Ki bu da planlama açısından doğru bir iştir. 2. Önceki yıllarda hastanelerde yardımcı sağlık personeli yetersizdi. Eğitim kliniği sayısı az, her kliniğe düşen asistan ise boldu. Bu bollukta yanlış bir alışkanlık yıllar önce başladı. Yardımcı sağlık personelinin iş yükü hep asistana verildi, onlara yaptırıldı. Hatırlıyorum: Bir TUS sınavında sadece bir kliniğe 15-20 tane asistan alındığı olurdu. Şu anda eğitim veren klinik sayısı da artınca aynı sayıda asistan kontenjanı koysanız bile sayıya dağılınca, her kliniğe düşen asistan sayısı azaldı. 3. Bundan sonra yapılacak iş kliniklerdeki yardımcı sağlık personeli sayısını artırmaktır. Pekala becerikli bir yüksek hemşire şu anda kıdemsiz ya da orta kıdemli bir asistanın yaptığı işleri kolayca yapabilir. (Zaten özel hastanelerin neredeyse tümü klinik işleyişi böyle sağlamaktadırlar.) Bu arada asistanlar da günlük klinik angaryasından çekilip gerçek işlerine dönmelidirler. O da eğitim, hasta muayenesi-değerlendirmesi, olgu analizi, laboratuar-klinik ya da cerrahi becerilerini geliştirme, makale okuma ve yazma becerisini kazanma, ayrıca yabancı dil ve istatistik bilgilerini tamamlama olmalıdır. Zaten bir kişiye iki lira vererek yaptırabileceğiniz bir işi, bir başkasına beş lira vererek yaptırmak iktisadi de değildir. Bir nevi inşaat mühendisine kazma verip, ona aylık sekiz bin TL de maaş ödeyerek temel kazdırmaya benzemektedir. 4. Yukarıda da söylediğim gibi: Bakanlık Eğitim Dairesinin asistan yerleştirme politikası doğrudur. Piyasada doygunluğa ulaşmış alanda asistan alımını kısıtlamaları mantıklıdır. Kendilerini sonuna kadar destekliyorum. Ancak aynı bakanlığın üniversite ve devlet hastanelerindeki eğitim kliniklerinin mağduriyetini görmesi, bu hastanelere yeterli sayıda yüksek hemşire ve tıp teknisyeni kadrolarını ivedilikle tahsis etmesi gerekmektedir. Saygılarımla kendilerine arz ediyorum.
0
Cevapla
E T
Gunde en cok 60 hasta diyen meslektasin (eger dermatolog degilse) saka yaptigina inanmak isterim. Ben İstanbul'da ozelde calisan kardiyoloji uzmaniyim. Gunde bakabilecegim (yeni) hasta sayisi en cok 20, bilemedin 25dir. Baksam bunun cok ustunde talep var ama bunun ustunu zaten kabul etmem. Bana yazik, hastaya da yazik. Ama 80-100 hastadan olusacak ciroyu da SGKya ragmen muayene fark ucreti olarak bu 20 hastadan alirim. 20-30 dakika gorusme icin, onlar da bu 100 liralik muayene fark ucretini İstanbul gibi bir yerde bedava bakilabilecekleri tonla yer varken memnuniyetle verirler. Cunku fark ucreti alinmadan muayene olmanin karsiliginin kamu hastanesinde 5 dakikada kendini kapi onunde bulmak, ozelde ise luzumsuz anjiyo, stent veya ameliyat masasi demek oldugunu iyi bilirler. Bu arada, docent veya prof filan da degilim. İlk kez gorulen bir hastaya hakim olmak, elindekileri hakkiyla gorup anlamak, anlatmak ve tatmin olmus sekilde ugurlamak 20-25 dakikadan az surede olabilecek birsey degildir. Gunde 25-30 hastadan sonra kesinlikle hata baslar. Hata yapmasaniz bile mutlaka ya anlatacaginiz ya da yapmaniz gereken birseyler mutlaka eksik kalir.
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
E T (Uzm.Dr.)meslektaşım yazmış.Yazdıklarına göre bugüne kadar bu uygulamayı sürdüren siyasal erk , bürokratlar , başhekimleri , sistemin yeni aktörleri CEOlar , üniversitede anemnez ve hikaye çok önemli diyen ama hiç bir suç duyurusu yapmayan tuzu kuru öğreti üyeleri SORUMLUDUR ve hatta SUÇLUDUR. SUÇLARI bilimsel ihtiyaç ve sosyal gereklilik için baz , temel , yada olması gereken muayne süresi , ortamını , iş yükünü ÖNEMSEMEME ve İHMAL suçudur. Komik olan sıradnlaştırdığımız arak plan , alt kkatman sorunlarıda var. Böylesi, sıradan ve alt yapı hazırlamadan sürdürülen eğitim tutumları , çalışma ortamı bir yana ;üniversite açma , liyakat gözetmeden ünvan atıfları ünvan dağıtmalar ( ek Medimagazin Doçentik alınmaz verilir !), ihmal edilen ve ilaç firmalarının lütfetmesine bırakılan yada ağrı performasn sistemi ortamında uzaktan sanal eğitimle geçiştirilmeye çalışılan sanal eğitim yada firma güdümlü kongreler ! Komik olan daha alt katman ve gündelik tutumlarımız var.Hekime mesleki olağanlık ve nitelik için yeterli !! ; süre , ortam , şartlar sağlanmadan çıkarılan MALPRAKTİS UYGULAMASI ve HASTA HAKLARI UYGULAMALARI.Ahlaklı ve adam olan , nitelikli siyasetçi ve idareci olan yasa çıkarmadan önce hertürlü eksik ve gediği giderir.Ama bunlar yoktur , bunları soran da yok.Unutuldular. Unutuldular.Fıtrat böyle ! Ta ki performasn sistemi ve aşırı iş yükünden pestili çıkan hekimliğe kadar bugüne kadar HARALA GÜRELE VE ORTAK OLDUĞUMUZ ÜZERE ihmal ettik.Ta ki zülfiyare artık yaygın ve hepimize dokununca , ta ki sistem ticari ve ucuz emek dayatmalarını PERVASIZCA sürdürene kadar. Peki geldiğimiz bu günlerde ne oldu ? Ne olsun ! ,halen de aval aval bakıyoruz. Bütün bunlar MESLEKİ DEFORMASYON ve kamu açısından da ceza kanununda geçen MESLEKİ ÖZEN VE DİKKAT kavramlarını , süreçlerini zedeleyen uygulamaladır.Eğer sağlık çok ağrı ve tehlikeli iş grubunda ise ! bunlar nasıl oluyor yutuyoruz ? Sorun bunların nasıl giderileceğidir ! Bunlar , ve bu siyasal ve ticari dayatmalarla giden sağlıkta dönüşüm süreci birlerinin geçmişte pek oralı omadığımız hukuk kazanımlarına dolaysıyla HUKUK ATLISINA , HUKUK DEĞERLERİNE DAYANARAK , temel ihtiyaçlar konusunda bilimsel ve insani vicdan geliştirerek , bunlara özen göstererek giderilebilir. Dikkat edin hep en çok sorun yaşayan şikayet ediyor.En çok "ahlak ve bilimsel norma sahip olanlar yada olması gerekenler " ! , değil ! Niye böyle ? Fıtrat bu.O zaman karşılıklı örgütlülük ve denetleme kültürü eksikliği tamamlanmalı. Biat kültürü ve hegomonya değerlerini baskın biçimde öne çıkaran artıran , adına ne derseniz deyin külürümüz , siyasal ve bilimsel ortamımız , eğitim öğretim ortamımız temel sorunlarımız göremeyebiliyormuş. İnsan fıtratı ancak karşılıklı örgütlü biçimde denetleme fıtratı ve sistemine ihtiyaç duyuyor. Anladığım budur.Sağlıkla ilintili bu denetleme kavramlarını anlayalım. Bakın tetkrar tekrar yazıyorum.Somada 301 kişi hangi fıtrattan öldü.İhmal fıtratı.Onca çıkarılan iş sağlığı güvenli yasası , iş yeri hekimi ve iş sağlığı güvenliği uzmanlarını işveren bağlayarak heba oldu ! Ozaman karşılıklı denetleme ve özerklik kavramlarını atlamayacağız.Sağlık için ! Halen işveren bağlı iş sağlığı güvenliği mevzuatımız var.Özerklik ve karşılıklı denetlme kültürü olmadan sağlık olmaz.Olmuyor ! Olmuyor !!Kuru bilimsellik ve yasa çıkarmakla sağlık olmuyor.Fıtrattı denetleyeceksin. Yaşananaları böyle algılıyorum. Şimdi uzun yazıdan sonra meslektaşım , rumuzlu E T (Uzm.Dr.) ne demiş "İlk kez gorulen bir hastaya hakim olmak, elindekileri hakkiyla gorup anlamak, anlatmak ve tatmin olmus sekilde ugurlamak 20-25 dakikadan az surede olabilecek birsey degildir. Gunde 25-30 hastadan sonra kesinlikle hata baslar. Hata yapmasaniz bile mutlaka ya anlatacaginiz ya da yapmaniz gereken birseyler mutlaka eksik kalir." Neden çok doğruları RUMUZLU yazıyoruz?Çok eğitimlililer bile biat ve hegemonya mağdurudur.Öyle olsa gerek!Yoksa , bahsettiğim bu kavramlar sorunlu değilse ( biat ve hegeomonya kültürü !)bu kadar insanın , hekimin bu rumuz fantezisini anlamak güç görünüyor.Dolaylı olarak sorunlu kültürmüzde bir gösterge olarak hastalığını ve sorununu sürdürüyor. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 30/03/2015 Ek Medimagazin 16 Ocak 2009 Prof. Dr. M. Oğuz Güç Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/okuyucudan/tr-8220docentlik-alinmaz-verilir8221-1-79-18553.html
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir