Medimagazin logo

Canan Karatay hakkında yapılan suç duyurusu ile ilgili konuştu

Kalp ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, "Ben doğal karbonhidrat veriyorum, bunun farkında değiller veya görmezden geliyorlar. Bir gebenin karbonhidrata ihtiyacı var diyorlar, tabii ki var. Ama sizin yüklediğiniz şekere ihtiyacı yok. Bir kerede anneye yüklenen 100 gram şekerin plasentayı ve bebeği bozduğu biliniyor" dedi.
Canan Karatay hakkında yapılan suç duyurusu ile ilgili konuştu
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından hakkında, konuk olarak katıldığı bir televizyon programında "gebelik şekeri testi" konusundaki açıklamaları nedeniyle İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurusunda, Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliği ve İstanbul Tabip Odası'na şikayette bulunulan Karatay, Bahçelievler'de katıldığı bir ödül töreni öncesi konuyla ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Karatay, hakkındaki suç duyurularının uzun zamandan beri devam ettiğini söyledi. Daha önce de 2011 yılında bir kitabının yayınlanması üzerine ilk suç duyurusunda bulunulduğunu belirten Karatay, "O zaman suç duyusunda bulunanlar, hepsi, benim kolesterol hakkında söylediklerimin aynısı kendilerininmiş gibi söylemeye başladılar. Şimdi gebelerde şeker yüklemesi nedeniyle bana hücum ediyorlar. Ben gebelerde şeker yüklenmesine karşıyım, bunu da her seferinde söylüyorum. Çünkü bana, yüzlerce gebeden şikayet geliyor" diye konuştu.

Gebelik şekerini önlemenin çok kolay yolları olduğuna dikkati çeken Karatay, şöyle devam etti:

"Bizim ülkemizdeki gibi dünyanın hiçbir yerinde tarama olarak yapılmaz, rutin olarak yapılmaz. Gebelik şekerini önlemenin en önemli yollarından biri gebeliğin başında, hamileliğin başından itibaren iyi izlenmesi, hamilenin aşırı kilo almamasını sağlamaktır. Endokronoloji ve diğer dernekler de zaten bunu öneriyor. Kitaplarımı okusalar karbonhidrat verdiğimi görecekler. Ben doğal karbonhidrat veriyorum, bunun farkında değiller veya görmezden geliyorlar. Bir gebenin karbonhidrata ihtiyacı var diyorlar, tabii ki var. Ama sizin yüklediğiniz şekere ihtiyacı yok. Bir kerede anneye yüklenen 100 gram şekerin plasentayı ve bebeği bozduğu biliniyor. Bizim ülkede bazı anne adaylarını 4 kere, 10 kere yapılıyor. Bir kişiye 9 kere yapıldığını biliyorum."

Karatay, kendisine ulaşan çok kadının, gebelik şekeri yüklenmesinden sonra, karınlarındaki bebeklerin sağlığında bozulmalar meydana geldiği, erken veya sezaryenle doğum olduğunu bazen de bebeklerin öldüğü şeklinde şikayetler ilettiğini aktardı.

Yüklenen şekerin doğal olmadığını vurgulayan Karatay, "Yükledikleri şeker bildiğimiz beyaz çay şekeri. 100 gramı bir kerede içiriyorlar. Bazı devlet hastanelerinde hazır mısır şurubu şekeri şeklinde içiriyor. Üstelik mısır şurubu şekeri kanın şekerini yükseltmez. Mısır şekeri diğer şekerden, anne için de bebek için de plasenta için de tehlikelidir. Çocuklar o yüzden erken doğuyor, hasta oluyor. Bunu önlemek elimizde" diye konuştu.

- "Annenin kilo alması, şeker yüklemesinden çok daha tehlikeli"

Karatay, şeker yüklemesi yerine şunları önerdi:

"Annenin kilo alması, şeker yüklemesinden çok daha tehlikeli. Birçok soruna neden olur. Hamile kalmadan önce şişman kadınlar kilo vermeli. Hamilelik sırasında dikkatli beslenmeli. Hamile kadınlar doğal karbonhidrat alabilir. Kuru fasulye grubu, fındık fıstık gibi. Bunlarda doğal karbonhidrat ve mineral, yağ ve protein var. Ben, saf ve un ufak olmuş şekere karşıyım. Hamilelerde gebelik şekerinin en önemli belirtisi D vitamini eksikliğidir. Bana gönderilen yazılarda D vitaminine hiç bakılmamış."

Hamilelere şeker yüklemesi yapılmaması gerektiğini ifade eden Karatay, şunları kaydetti:

"İnsülin yükselmesine, trigiliserit değerine baktırsınlar. Bunlar şeker metabolizmasının bozulduğunu gösteren çok önemli kimyasal göstergeler. D vitamini düşükse şeker metabolizması bozuktur. Tekrar bu gebeye şeker yüklemek tehlikelidir, zararlıdır, erken doğum sebebidir. Bir hastama 3 ayrı hamilelikte şeker yüklemesi yapıldı, 3'ünde de erken doğum, sezaryen ve bebekleri kuvözde kaldı. 3 dilim baklavayı yiyebilirler ben buna karşı değilim ben saf ve sıvı şekere karşıyım. Pekmez, bal, bunlar boş kaloridir, bebeğin gelişimini önlüyor. Şeker yüklemesi eskiden yoktu. Şeker yüklemesi son 10-11 yıldır rutine girdi. Jinekoloji derneğinin verilerine göre, erken doğum, sezaryen ve bebeklerin yoğun bakımda kalma oranı yüzde 12 arttı. Bu Avrupa ortalamasının başında geliyor. Bence bunun sebebi defalarca, lüzumsuz yapılan şeker yüklemesidir. Bana hucum edeceklerine bunun sebeplerini incelesinler."

canan karatay
kolesterol
Yorum (12)
www.aciamagercek.com
BİLİM DÜNYAMIZIN İLK KEŞFİ BU Kendine güvenen çıkar TV lerde tartışır. Yabancı bilim derneklerine sığınarak, onların rehberlerine güvenerek bilim ilerlemez. Neden çekiniyorlar. Mahkemede neyi ispat edecekler? Dün yumurta haram diyorlardı, bugün helal olsun yiyin diyorlar. Alın hipertansiyon rehberlerini okuyun : birinin normal dediğine diğerleri anormal diyor. 10 yıldır doktor milletini rehber maymunu yaptılar. Demek ki bilim ve bilimsel rehberler kutsal değilmiş. Karşı çıkanda biz de olduğu gibi bilimden aforoz edilmiyormuş. Bilimi hukuka dayayanlara, bilimi mahkemede arayanlara bir kere daha anlatalım : Bilim inkara, din ise imana dayanır. Eski bilgilerimize sıkı sıkıya bağlı kalsaydık, bugün hala taş devrinde yaşıyor olacaktık. O da yontma taş devrinde. Çünkü cilayı da bulan, farklı düşünen insanlar. Bilim adamları kendini mahkemelerde değil, bilimsel arenalarda ispat eder ve bilgisi halkı aydınlatmak için kullanır. Sizler Canan hoca kadar halkı aydınlattınız da biz mi görmedik. Bilim adamları keşfettiği ile gündeme gelir, tanınır. Bilim dünyamız şimdiye kadar neyi keşfetti? Bilim dünyamız çok güzel caka satar, başkalarının yaptığı araştırmaları sanki kendi yapmış gibi ballandıra ballandıra anlatır, başkasının keşfettiği ilaç, aşı ve teknolojiyi sanki kendi keşfetmiş gibi fiyaka yapar ama acı gerçek, yabancılar penadur vermeyince sudan çıkmış balığa döndük. 60 yıldır penisilin ve insülün üretmekten aciz durumdayız. Yazdığınız insülünlere her yıl kaç milyar dolar ödüyoruz haberiniz var mı? Mahkeme ile meşhur olmak bizim bilim dünyasının ilk keşfi herhalde. Çok yazık.
0
Cevapla
www.aciamagercek.com
GALİLE'DEN BERİ BÖYLE TRAJEDİ GÖRMEDİK Artık bilimsel tartışmaları mahkeme salonlarında yapacağız. Dünya yuvarlaktır diyerek bilinen görüşlere karşı çıkan Galile'den beri ilk defa böyle bir trajedi ile karşılaşıyoruz. Çok yazık.
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Yapmamız gereken kendi sorunlarımız tartışırken , kendi aramızda bir üslup yakalamak. Sayın Karatay ne demiş ""Annenin kilo alması, şeker yüklemesinden çok daha tehlikeli. Birçok soruna neden olur. Hamile kalmadan önce şişman kadınlar kilo vermeli. Hamilelik sırasında dikkatli beslenmeli. Hamile kadınlar doğal karbonhidrat alabilir. Kuru fasulye grubu, fındık fıstık gibi. Bunlarda doğal karbonhidrat ve mineral, yağ ve protein var. Ben, saf ve un ufak olmuş şekere karşıyım." İşin özünün rafine ve hızlı emilen karbonhidrat olduğunu belirtiyor.Doğrudur.Obezitede ve diyabette bilimsel köşeleri ve unvanları tutanların da ihmal ettiği budur.Ben daha vurgulu olsu diye çuvallayanların diyeceğim.Zira on on beş yılda çocuklarda , dolaysıyla orantılı gebelerde şişmanlık iki kat arttı ! Ne yaptılar ? Ne yaptık ! Sorun ? 1. sorun ; Tüketim kültürü (pervasız tüketme-tüketme bilincinin ) sakat ! 2.sorun ; Tüketilen gıdanın sayın Karatın dediği gibi hızlı sindirilen un ufak edilen ürünler. Bunu tespit edememiş yaklaşımların geneli görmeyip halk sağlığında gebelerde OGG ye yüklenmesi yada ülkemizde son on yılda iş yükü üç kat !!! % 300 artarken (personel sayısı o kadar artmadı ve bu durum maliyet gereksiz ve niteliksiz iş iş yükü anlamına geliyor ! ve bu konuda hiç bir dava yok ! ) aval aval bakma kültürümüz gerçekten enterasandır. Sayın acıamagerçek çok güzel bir cümle kurmuş " Bilim inkara, din ise imana dayanır " bunu derneklerimiz anlayamamış olmalı. Eğer bana söz konusu zarar vermek diyorlarsa , kamuyu yanıltmak diyorlarsa artan obesite konusunda , kısa zaman diliminde 10-15 yılda artan obezite diyabet konusunda ne gibi çıkışlar , eleştiriler, farklı yaklaşımlar sundular ? Ne yaptılar ? Neyi sorguladılar ? " Bilim inkara, din ise imana dayanır " . Gerçeklik ve veriler yada mevcut dayandığımız yaklaşım , yaşam tarzı , bize sağlık konusunda yeterli derinlikte ve yaygınlıkta bir sorunu (obezite yada büyük aranda alt katman sorunu olan diyabet-şeker hastalığı ) çözemediğimizi gösteriyor. Rafine karbonhidrat tüketimi ve tüketim çılgınlığı sorununu nasıl çözebilirsiniz ? Gebelerde OGG testi bu sorunun , yani toplumda bırakın şekr öncesi hali((prediyabet ) ciddi obesite sorunu yani buz dağının devasa sorun biriktirme halini ve alanını zaten tanımlıyor. siz bunları bırakın OGGT ile Karataya yüklenin.Acıamagerçekin dediği gibi yöntemde mahkeme. " Bilim inkara, din ise imana dayanır " Biz bunları ayırmayı , siyasette , üniversitelerde , buradaki tartışmalarımızda bunları ayırmayı öğrendiğimizde , hegemonik ve biat yaklaşımları yerine bilimse örgütlü şüphecilik yani bilimin inkara dayanma kültürüne odaklandığımızda (= özerklik mutlak gerekli şarttır) zaten bir çok sorun domino etkisi ile çözülecektir. Daha önce sormuştum ! Obezite'de ve diyabette Rafine karbonhidrat tüketimi ve tüketim çılgınlığı sorununu nasıl çözebilirsiniz ? Cevap ! Bilimsel ve siyasal ortamda liyakat , özerklik , hegemonya , biat ilişkilerini çözdüğünüz de ! , çözebilirsiniz ! İlintileri sonuçları ve bağıntıları takip ederek kurabilirsiniz. Bu kavramları iyi ayırmayı nasıl öğreniriz ! Zira epey karıştırmış görünüyoruz. " Bilim inkara, din ise imana dayanır " Bilimsel yöntemle inanç yöntemlerini tekrar tanımlayıp ayırmamız gerekiyor ! Bizde son moda sağlıkta ticari yöntem , CEO'ların bir bilen soyunması ve işletmeye dönen yaklaşımlar , hop iş yükünün on yılda iki kat artması siyasal tercihi (bilimsel olması mümkün değildir ! ) avukat ve mahkemelerin işe girmesi, siyasal yöntemin liyakat , özerklik , Kanun Hükümde kararnamelerle , her şeyi bilen adam ve her şeyi rastgele konuşan biat ve hegemonya ve (eğitimli ama ) rumuzlu yazma modellerimizle ortalık toz duman olmuş durumda. Obezite diyabet son on yılda katlanıyor iman mı edelim inkar mı !Bu çok yıkıcı bir sorundur.İnkar edeceksek hangi gerçekliği , hangi bilimi , hangi tarzı , hangi pradigmayı inkar etmemiz gerekiyor !İnkar edemediğimizden yanlışa iman etmek nicedir ? Karşılığı ve sorunları nedir ? Buyursunlar ,anlatsınlar.Dinleyelim.Gebelerde OGTT dış kapının son mandalı konulardır.Bunu sayın Karatay anlatmış pek güzeldir.Benim sorunum asıl meseleyi kaçırmamak.Kaçmış ve ihmal edildiği , yagınlaştırılmadığı ve sayın acıamagerçek'in "Bilim inkara, din ise imana dayanır " yaklaşımında bilimsel inkar düzeylerinin ne kadar cılız olabildiği ortadadır. Neden obezite çocuklarda iki kat arttı ne yaptık ne oldu , ne olmalı ? Soru budur ! Bu sorunda bu yazı için çağımızın sorununu " Tüketim sorunu ve bilinciyle ve tüketim kalıplarındaki ve gıda sektöründeki baskın rafine karbonhidrat " değerini öne çıkarıyorum. Rafine karbonhidrat sorununda sayın Karataya , "Türkiye'de 10 yılda kişi başına ilaç tüketimi % 100 arttı" yazında öne çıkardığı on maddeyle sayın Ahmet Rasim Küçükustaya , acıamagerçek sayın Yeşilçimen'in " Bilim inkara, din ise imana dayanır " yaklaşımına saygılarımı sunuyorum. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı
0
Cevapla
Koray Taşcılar
Sezaryen ve yenidoğan yoğun bakım yatışlarındaki %12 artışın bebek ölüm hızının son 10 yılda %50 azalmasıyla hiç bir ilişkisi yok, sağlık hizmetine erişim ile hiç bir ilişkisi yok ve bağımsız olarak gestasyonel diyabet taramasıyla ilişkisi var öyle mi? Bir toplum bu kadar aptal yerine konululr mu? Hala orada burada "açık oturumda kapışsınlar" diye konuşanlar var, Açık oturumlar, oylamalar, plebisitler, referandumlar ne zamandan beri "a'nın sebebi b'dir" önermesinin doğruluğunu sınamak için geçerli bir yol oldu? "İnsülin yükselmesine, trigiliserit değerine baktırsınlar. Bunlar şeker metabolizmasının bozulduğunu gösteren çok önemli kimyasal göstergeler." diyor muhterem. Tarama ve tanı arasındaki fark.., risk sınıflamasının anlam ve önemi.., "maliyet etkinlik" kavramı.., saç baş yolmamak elde değil.. Herkes toplumumuzu zehirlemeye çalışıyorsa son 10 yıl içinde doğumda ortalama yaşam beklentisi neden 70 yıldan 76 yıla çıktı? Şunu herkese, her platformda, çok net ve devamlı anlatmamız lazım artık. Masanda oturup makale okuyarak ve eski yunan doğabilimcileri gibi sırf akıl yürüterek, hiç bir veriyle sınanmamış hipotezleri "bu gerçektir" diye SA-TA-MAZ-SIN. Bu ülkede 10 yıldır MEDULA diye büyük bir veritabanı var. Otur, eline veriyi al, bize bir gözlemsel çalışma getir gebelikte diyabet taramasının zararlarını gösteren (istersen yardım da edeyim ben sana bu çalışmayı yapmak için, çalıştığım yerde hesap kitaptan anlayan bir sürü insan var), ondan sonra da hepimiz gönlümüz rahat bir şekilde gebelikte diyabet taraması yapmayı bırakalım, Hem böylece sen de davalarla, avukatlarla, benim gibi "aklını ilaç firmalarına kiraya vermiş, uluslararası kartellerin uşağı olmuş doktorlarla" uğraşmak durumunda kalmazsın. Nasıl fikir?
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
" gebelikte diyabet taraması yapmayı bırakalım," ile "gebede rafine şeker yükleyerek (irrasyonel yol ve yöntem ) tarama testini bırakalım arasında "nüans" var. O nüansları sizler belirleyecek ve geliştireceksiniz. Karatay toplumda obeziteye neden olmuş "rafine şekeri anlatırken" bu konuya hassasiyeti gösteriyor. Her gün baklava börek ekmek şeker tüketen ve on yılda iki kat obez olmaya bir refleks geliştirememiş bilim dünyamız , sağlık ortamımız , sıradan haline getirdiği bu tutumu sürdürme baskınlığını keyfiyetini kültüre özgü yanılsamayla hafife alabiliyor. Benzetmeler toplar ama tıpkı sigara konusunda olduğu gibi.Hekim kardiolog , göğüs hastalıkları uzmanı , yada pratisyen sağlık hizmeti öneriyor ama sigara içiyor.Yada havaya , yüzünüze ortama kanserojen üfleyebiliyor.Bu senin kanser olacağın anlamına gelir mi? yada obez -şişman ! O yüzden yanlış olan , rafine olan ve sorunlu olanla test yapma , yada yüzünüze üflenme sorununa nasıl yaklaşacağız.Her yerde zmaten kansorejen var yada bununla ilgili randomize yüze bir kez on yke z yüz kez yüzbin kez üflenen sigara dumanıyla kanser olurmuyuz çalışması mı yapalım ! Öngörü ve pradigma çizeriz. Sigara kansorejen ise sigarayı insanların bulunduğu ortamda içemezsin , yada daha kibarı sana sorumluluğu atarak içmemelisin deriz ! Obesite de kök sorun eğer rafine karbonhidratsa , rafine karbonhidratı ihtiyaçtan fazla , rutin ve gereksiz kullanmaksa ( itirazı olan varsa yazsın) rafine karbonhidratı test amaçlı kullanmanın doğru olmaması gerekir. Yöntem HbA1c , yada tokluk postprandial şekere bakmaktır. Konunun birbiriyle ilintili tarafı ise toplumun rafine karbonhidrata duyarsızlığı nedeniyle çocuklara inen bir obesite sorunu ile nedense yüzleşmeyi , buradaki çuvallama ile yüzleşmeyi başaramamamızdır.Eğer bunu başarsaydık bu tartışmayı daha alçak sesle ve daha gürültüsüz, hata belkide laternatif gebe prediyabet takibi belirleme yöntemi nasıl olur diye yapacaktık.Sorun 1970 yıllardaki sigara karşısındaki kültürel tutumumuza (biraz) benziyor.Biz yöntemi ( AKPnin en iyi ve doğru yaptığı iştir ) sigaranın toplulukların ve insnanın olduğu mekanlarında kullanımın yasaklanmasıyla daha yeni başladık.(ama sigara hep kansorejen , aterosklerotik ve akciğerde kronik sonlandırıcıydı ) Halen sorun tam sindirilmedi , algılanmadı. Özgürlük olarak algılanabliyr. Bu kültürdür.Sağı solu belli olmaz , kanserojeni de özgürlük olarak algılıyor.Algılansın ama bu arada birilerine zarar vermesi bilimsel otorite tarafından sınırlanmalı. Aynı sorunun farklı versiyonu rafine karbonhidrat kullanımından dolayı bizim toplumda çoçukların iki kat üç kat beş kat (algı ve duyarlılığınıza göre akodiyon gibi açılır ) obez olana kadar algılanmayacak gibi görünüyor. Lafı uzatmışken bir iki gol daha atmak istiyorum. Kişisel yazmıyorum bu yüzden küstahlaşıyorum. Bu kadar bilimsel olan camiamız ve sağlık ortamımızın bu performans sistemi , beş dakika da muayene , tatil ve dinlenme ihtiyacımız yok sayan , son on yılda sağlıkta işlemi üç kat maliyeti sekiz dokuz kat artıran süreçlere bilimsel refleks geliştirememesi.( Çok rahatım lafı bağlamak istediğim yere bağlamış durumdayım. Şimdi bitirişi yapıyorum.) Sürekli yazıyorum , (kendimce) kavramları öne çıkarıyorum ya , "sağlık asimetrik ilişki" diye sanıyorum asimetri algılarımızda oluşmuş. Kanıta dayalı tıp , uzmanlık fetişizmi , çalışma yapma fetişizmi yaygarası ortalıkta dolaşırken aman obezite %100 artmış umurunda değil. Çöken nedir siz söyleyin ! Sorun zararın marjinal yada bilimsel bağıntısını görmek illa çalışma yaparak görmek değil , sorun 1. yöntemin (rafine karbonhidrat sorunu) doğru olup olmama öngörüsünde bulunmak. 2.Bu söz konusu tespiti başka konuda yapabilme olanağı yok saymak . 3..Gebelerde prediyabeti bu testle yapmak konusunda davalık boyutuna taşımada bilimsel hassasiyet gösterme kıyağı Umarım soruna bakışa hacim kazandırabildim. Tartışırken birbirimizi kırmayalım. Dünyada iş kazalarından ölümlerin 3. sırada olduğu ama sağlık fetişizminin ve bilimsel ilkelerin asimetrik biçimde çalıştığı sağlık ortamında ,bu ülkede yaşıyoruz. Kemerlerinizi bağlayın ! Her an savrulabilirsiniz ! Asimetrik gücün ne olduğunu , asimetrik sağlık anlayışının nereden çıkacağını ve sizi ne zaman nereye savuracağını bilemezsiniz ! Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı .
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir