Medimagazin logo

Hekimlerin 'tazminat' korkusu sezaryen oranlarını arttırıyor

13. Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi’nde konuşan Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, hekimlerin doğum sırasında oluşan sorunlar nedeniyle son 10 yılda çok fazla mahkemeye verildiğini, hekimlerin bu yüzden daha rahat branşları tercih ettiklerini kaydetti.
Hekimlerin 'tazminat' korkusu sezaryen oranlarını arttırıyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) tarafından düzenlenen 13. Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi Antalya'nın Belek turizm bölgesinde bir otelde başladı. İki binin üzerinde kadın hastalıkları ve kadın doğum uzmanının katıldığı kongrede konuşan TJOD Başkanı ve Kadın Hastalıkları Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Cansun Demir, sezaryen oranları ve kadın doğum uzmanlarının yaşadığı sorunları anlattı.


Türkiye’de her iki kadından birisinin sezaryenle doğum yaptığını belirten Prof. Dr. Demir, “2 bin 100 kadın hastalıkları ve doğum uzmanının katıldığı güzel bir kongre düzenliyoruz. Kongrede konuşulan konular arasında Türkiye’de artan sezaryen oranları da yer aldı. Türkiye’de sezaryen oranları yüzde 50’lilerde. Her iki kadından birisi sezaryenle doğum yapıyor denilebilir” dedi.


Hekimlerin normal doğum sırasında çok ciddi sıkıntılarla baş başa kaldığını ve doğumlardan sonra oluşan sorunlarla ilgili malpraktis davaları nedeniyle hekimlerin davalardan kaçmak için sezaryeni tercih ettiğini ifade eden Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Bu oranla ilgili bir tek kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının suçlanmaması lazım. Son 10 yılda artan malpraktis davalar nedeniyle doğum sırasında oluşan sorunlar nedeniyle mahkemeye verilme oranları çok yüksek. Çok ciddi tazminatlar konuşuluyor ve doğum uzmanları da normal doğumdan uzaklaşıyor ve sezaryene yöneliyorlar. Sonrasında ikinci ve üçüncü doğumlarda sezaryen olmak zorunda kalıyor. Bu kısır döngünün bir yerden kırılması lazım. Doğumun normal bir süreç olduğunu anlatan hazırlık çalışmalarının yapılması lazım. Belden iğne ya da başka bir şekilde annenin ağrısız doğum yapması sağlanmalıdır. Sağlık Bakanlığı ya da kurumların olası sorunları üstlenmesi lazım.”

“MALPRAKTİS DAVALARINDA ABD TÜRKİYE’DEN DAHA KÖTÜ DURUMDA”
Türkiye’de ebelik sisteminin çalışmadığını ve bir an önce ebelik sistemine dönülmesi gerektiğini de vurgulayan Prof. Demir, malpraktis sorunlarıyla ilgili Avrupa’da bir sorun yaşandığında devreye sağlık kurumlarının girdiğini belirtti. Hekimlerin kendini güvende hissedeceği ortamın oluşturulması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Demir, ABD’nin malpraktis davaları açısından Türkiye’den daha kötü durumda olduğunu söyledi. Türkiye’de hekimlerin malpraktis nedeniyle kadın doğum branşından uzaklaştığını da ifade eden Prof. Demir, şöyle konuştu:


“Avrupa’da da bu türden sorunlar olduğunda devreye kurumlar giriyor. Türkiye’de ise hekimler yalnız başına bırakılıyor. O yüzden hekimlerin kendisini, güvende hissedeceği bir durum olması lazım. Avrupa’da her 10 kadın doğum uzmanından birisi malpraktis nedeniyle artık doğum yaptırmıyor. Amerika’da bu durum daha fazla ve bizden kötü durumdalar malpraktis konusunda. Türkiye’de kadın doğum uzmanlarına artık eskisi kadar rağbet de yok. Hekimler daha öğrenciyken, asistanken, 'mahkemeye verilirim' korkusu yaşıyor. Hekimler artık daha rahat branşları tercih ediyorlar.”

hekimlerin
'tazminat'
korkusu
sezaryen
oranlarını
arttırıyor
Yorum (13)
RKTR
Aksine, Amerika yakında Türkiye'den çok daha iyi durumda olacak. Amerika'da bazı eyaletlerde tıp doktorlarına dava açılmasını tamamen engelleyen yasa tasarıları hazırlandı ve yakında yerel meclislere sunulacak: Finally: An End to Malpractice Litigation http://www.medscape.com/viewarticle/840337_print http://www.medscape.com/viewarticle/842858_print Diğer eyaletlerde de benzeri çalışmalar var. 1-2 tanesinde kanun geçerse, diğerlerini de hemen etkileyecek tabii. Amerikan resmi ve özel hukuk birimleri, bilhassa da Adalet Bakanlığı, tıbbi derneklerle birlikte araştırmalar yapmışlar: Amerika'da doktorların meslek hayatları boyunca % 70-80'ine dava açıldığı, açılan davaların % 85-90'ının haksız olduğu, bu tür davalarda dönen paranın % 60-70'inin avukatların cebine girdiği, avukatların hastaların ve yakınlarının telefonlarını arayıp dava açmaya ikna ettikleri (beni dava eden cahillere de da öyle yapmışlardı), ve tıbbi davalardan muazzam gelirler elde ettikleri (ülkemizde de “X-5’li genç avukatlar” söylemlerini hatırlayın), doktorların dava korkusuyla yaptıkları gereksiz tetkikler ve diğer Defansif Tıp pratikleri nedeniyle her sene en az 200 milyar dolar fazladan masraf olduğu, aşırı sayıda çekilen tomografiler sebebiyle kanser oranlarının artmaya başlayabileceği, ağır vakalardan artık kaçınıldığı ve bunların sevk edildiği (aynısını Türkiye'de de yapıyorlar artık, ben annemin ameliyatını yapacak adamı zor buldum), tıp mesleğinden kaçış olduğu, Amerikalı hekimlerin % 8-10'unun bu tür davalar nedeniyle mesleği tamamen terk ettikleri, yapılan haksız hukuki girişimler nedeniyle doktorların büyük stres altında çalıştıkları, -inanılacak gibi değil ama- bazı küçük yerlerde Ortopedi, Kadın-Doğum, Onkoloji ve Beyin Cerrahisi uzmanlarının bulunamadığı ve daha pek çok faktör saptanmış, ve SONUÇTA DAVA OLAYINA TAMAMEN SON VERİLMESİ PLANLANMIŞ. Obama da bunun için uğraşıyormuş. Yeni kanunlar geçince, hatalı bile olsa hiçbir hekime dava açılamayacak. Hekimlerin iyi niyetli oldukları, ve kusur işleseler bile bunun kasıtsız olduğu temel prensip olarak kabul edilmiş. Bakımından şikayetçi olan hasta hakkını bu iş için kurulmuş olan resmi birimler aracılığıyla arayacak. Devletin tayin ettiği bağımsız tıbbi otoritelerden oluşan heyetler vakayı inceleyecek. TABİİ ÇOĞU VAKADA KUSUR-MUSUR BULUNMAYACAK. Ki, zaten de bulunmuyordu. Ayrıca bir olayın "tıbbi kusur" olarak kabul edilme kriterleri de, metni okursanız, son derece ağır. Doktor, -eğer isterse- inceleme kuruluna haklılığını belirten bir yazı ve tıbbi deliller verebilir, ama buna da mecbur değil. Zaten kendisine direkt yönelik bir şikayet asla olmayacak. Ve eğer hekimin verdiği tıbbi karar o anki mevcut klinik koşullar içerisinde akla ve mantığa uygun ise, sonuç olumsuz bile olsa hekim kusurlu sayılmayacak. Şayet tüm incelemeler sonucunda majör bir tıbbi kusurun cidden var olduğuna karar verilirse, bu işler için kurulmuş özel bir fondan hastanın zararı ödenecek, ama öyle korkunç tazminatlar olmayacak. Hekim için hapis, tazminat, meslekten men yok. Yani Amerika’da “Milli Tıp Hukuku Formülü” yok. YENİ SİSTEMDE AVUKAT - SORGU - İFADE - CELSE - SAVUNMA OLAYLARI TAMAMEN KALKIYOR. ASLINDA MAHKEME OLAYI TAMAMEN KALKIYOR. Doktorlara ve hastanelere maliyetleri korkunç boyutlara ulaşan malpraktis sigortası da kalkıyor. Bu da Amerika'nın kanayan yaralarından biriydi. Akla hayale gelmeyecek bir şey, ama doktorlara dava açılma oranının yüksek olduğu bazı küçük Amerikan şehirlerinde son uzmanlar da kaçmasın diye hastaların aralarında para toplayıp doktorun tıbbi sigorta primini ödedikleri durumlar oluyormuş ! Bir örnek vereyim: Orta Amerika'da bir şehirde onkologlara açılan davalar nedeniyle sigorta primleri masif boyutlara ulaşmış ve zamanla tüm onkologlar kaçmış, geride tek bir kişi kalmış. O da ofisini kapatıp koşulların daha hafif olduğu başka bir eyalete gitmek üzereyken, takip ettiği kanser hastaları aralarında 50.000 dolar para toplayıp yıllık sigortasını ödemesi için doktora vermişler, sırf gitmesin, kendilerini ortada bırakmasın diye. Malpraktis sigortası yerine, hekimler genel "compensation" fon sistemini desteklemek için para ödeyecekler. Eskiden ödediklerine göre çok daha az olan meblağlar verecekler ve ödedikleri para zamanla daha da azalabilecek. Devlet de para verecek, çünkü defansif tıbbın azalması ile birlikte büyük tasarruflar bekleniyormuş. Şikayetçi hastaların jüri ve temyiz hakları da kaldırılacak. Nadiren çok ağır bir tıbbi hata yapıldıysa, doğal olarak bunu işleyen hekim meslek kuruluşlarına bildirilecek ve gerekli önlemler alınacak. Elbette bu konuda da haksızlık yapmayacaklar, nadir de olsa gerçekten kifayetsiz insanlar olabilir, bunlar tabii ki elenmeli veya çok sıkı eğitime ve kontrole tabi tutulmalı. Yeni kanunlarla birlikte hataların azaltılması için açık ve verimli tartışmaların yapılacağı, yapıcı önerilerin geliştirileceği de öngörülmüş. "Sonuçta daha iyi tıbbi bakım sistemleri kurulacak, eğitim artacak" deniyor, bundan eminler. En önemlisi de, “Artık Defansif Tıp’a gerek kalmayacak” deniyor. Metni okursanız, bir Acil hekimi aynen şöyle demiş: “Mahkemede tek bir gün geçrimektense, tüm hastalara geceleri ışık saçar hale gelene dek dek BT çekerim”. Türkiye’de de hekimler benzer bir noktaya yaklaşıyorlar, farkında mısınız ? İşte, Amerikalılar yeni yasalarla birlikte basit ve önemsiz travmalara gereksiz filmler çekilmesini engellemek istiyorlar. “Gereksiz ışın, gereksiz girişim, lüzumsuz harcama ve vakit kaybı olmasın, tüm imkanlar gerçek hastalara yönelsin” diyorlar. Yasa tasarılarının Amerikan Anayasası’na uygun olduğu da inceleyen uzmanlar tarafından teyit edilmiş. DOĞAL OLARAK AVUKATLAR BU KANUNLARIN GEÇMEMESİ İÇİN UĞRAŞMAYA BAŞLAMIŞLAR. Ki yazıda ayrıntıları var. Sigorta şirketleri de memnun değilmiş. Benim okuduğum kaynaklar, "Avukatlar 60 senedir kaymağını yedikleri böyle muazzam bir nemayı bırakmak istemiyorlar, niye bıraksınlar ki !" diye yazıyordu. Ama anketlerde halkın çoğunluğunun bu tasarıları desteklediği görülmüş. Halk artık avukatlar tarafından kışkırtıldıklarını ve kötü bir şekilde kullanıldıklarını anlıyormuş. Amerikan devleti de bu kanunların lehinde. Aslında Amerika'da doktorlara dava açılmasını zorlaştırıcı uygulamalar önceden de vardı: bir şikayet olduğu zaman öyle hemen Savcılığa, mahkemeye filan gidilemiyordu. Bu işlerle uğraşan özel tıp hukuku bürolarına 10-15.000 dolara varan bir para ödeniyor, bunlar da önde gelen tıp hocalarına ücretiyle vakayı inceletip, ŞİKAYETİN HAKLI OLUP OLMADIĞINI TESPİT EDİYORLARDI. YALNIZCA HAKLI OLMA İHTİMALİ OLAN ŞİKAYETLER KABUL EDİLİP YARGISAL SÜREÇLER BAŞLATILIYORDU. Haksız şikayetler ve açık iftiralar asla kabul edilmiyor, alınan para da iade edilmiyordu. Araştırmalara göre bu şekilde şikayetlerin % 75-80'i baştan eleniyormuş. Kalan % 20-25’in de büyük bölümü doktorlar lehine sonuçlanıyordu. Ayrıca Obama'nın girişimleri ile tıbbi tazminatlara ciddi sınırlamalar gelmişti. Buna "capping" diyorlardı. Muhteşem ülkemizde ise, İstanbul’da geçen sene bir özel hastaneden 23 trilyon istendiğini hatırlatırım. Hem de tamamen haksız yere. Geçen sene Yargıtay iki üniversite aleyhine 4.5 trilyon tazminatı onadı. Avrupa'da da doktorları koruyan kanunlar çıktı ya da çıkmak üzere. Örneğin Türkiye’nin 7 misli zengin olan Hollanda'da tazminatlar süper düşük miktarlara indirildi. Hapis filan zaten hiçbir Batı ülkesinde yoktu. Almanya’da da hekimlerin haksızlıklara karşı çok iyi korunduklarını biliyorum, Dr. Sinal’dan da kaç kere rica etmiştim bunları yazması için. Ama sağ olsun cevap vermemişti. Evet .. Orası Amerika. Burası da Türkiye. İleri bir ülke ile geri bir ülke arasındaki milyonlarca farktan sadece bir tanesini yazdım. Türkiye ne yazık ki gerinin gerisi bir ülke. Amerika'da Obama ve Devlet kendileri için çok kıymetli olan hekimlerini korumak için uğraşırken, burada miting meydanlarında "Doktor Efendiler, çekin elinizi halkımın cebinden !", "Bunlar hiçbir şey bilmezler, bir iğne yapmayı bile beceremezler !", "Ayağınıza kadar gelecekler !" diye bağırılıyordu. Tabip Odaları derseniz, etnik milliyetçilik ve terörist haklarından başka bir şeyi gözleri görmüyordu. Sonuç: her Allah’ın günü doktorlara binlerce hakaret ve dayak .. İsimleri lazım değil, "Türkiye ile Amerika arasında 300 sene var" demişlerdi. Çok haklılarmış ..
0
Cevapla
ali cerrahsız
AHA ŞURAYA YAZIYORUM.10 YILA KALMAZ TÜRKİYEDE KADIN-DOĞUM UZMANINI MUMLA ARAYACAKSINIZ.NE EKERSEN ONU BİÇERSİNİZ.SAYGILAR...
0
Cevapla
baran
ANTALYA DA SEZON DIŞI PAHALI BİR TATİL... TJOD NE İŞE YARIYOR? ARTIK TJOD kongrelerine gitmiyorum, desteklemiyorum, niye mi? Maaş 2500 tl civarı tazminat 800000 tl den başlıyor, dayak, nöbet, taciz, prematür sevki... Kongrede sistemde yerini kapmış abuk sabuk tiplere sunum yaptırılıyor. Herkes yerini koruma ve rantı yeme çabasında, benim sorunuma eğilen yok. Akademisyen diye kürsüye çıkanların anlattıkları 3-5 yayının çevirisi.Neyse ki gavurun bilim adamlarının bize lütfu olan UP TO DATE var. Bu yüzden yıllardır tjod kongrelerine gitmiyorum... Size tavsiyem Antalya'ya bu mevsimde gidip zamanınızı boşa harcamayın...
0
Cevapla
Dr. yk
Kadin Doğulu uzmanları kalamayacağı gibi iyi kadın doğum uzmanı hiç kalmiyacak. Eskiden 68-70 puanlarla kadını doğumu kazanilirken şimdi malpraktis nedeni ile 50 puanlara dulusuldu. Kadın doğum gibi yogun, acili her an belli olmayan komplike bir branşin sıradan 50 puanla kazanmış bir kişiyle ne kadar yurutulebilecegini bir düşünün.Kaldıki bu puanla kazananlarda 3 ay sonra zaten istifa etmektedirler.Tıbbi bilgisi bu kadar yetersiz olan bir kişi elbetteki ameliyat yapmayacak, hasta Kabul etmeyecek. Sonuçta olan yine hastalara olacak.Allah her kese sağlık versin. Kimse hastanelere düşmesin..
0
Cevapla
dahiliye
savcıya hakime dava açmak mümkün değil.çünkü HSYK onları korur ve haklı bulur.acil doktorları gerçekten perişan halde.bakanlık acillerin sorunları ile ilgilenmiyor.hasta sevk etmek bile birçok uzun prosedür istiyor.saldırı ve şikayet riski çok yüksek.sağlık bakanlığı hiç ilgilenmiyor.sessiz ve sakin.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir