Medimagazin logo

'Obezitenin ilk basamak tedavisi asla cerrahi değildir'

Obezitenin ilk ve öncelikli tedavisinin tüp mide olmadığını söyleyen Memorial Sağlık Grubu Antalya Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Alihan Gürkan, “Bizim hitap ettiğimiz kesim vücut kitle endeksi yüzde 40 üzerinde olan kesimdir' dedi.
'Obezitenin ilk basamak tedavisi asla cerrahi değildir'
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

''Obezitenin ilk basamak tedavisi asla cerrahi değildir. Bu mesajı net vermeliyiz.Operasyon sayısı ne kadar artarsa ölüm oranı da o kadar artar” diye konuştu.
Prof.Dr. Alihan Gürkan, mide küçültme işleminin de bir operasyon olduğunu söyledi. Hiçbir operasyonun risksiz olmadığını vurgulayan Prof.Dr. Gürkan, her hastanın bir riski olduğunu kaydetti.

SON ÇARE MİDE KÜÇÜLTME
Vücut kitle endeksi 40 üzerinde olan kişilerde görülen obezitenin yan etkilerine maruz kalan hastaların tüp mide ameliyatından başka çareleri olmadığını dile getiren Gürkan, “Bu hastaların diğer tedavi yöntemleriyle kurtulma oranları çok düşük. Başarı oranı yüzde 5 ve 6 gibidir. O nedenle mide küçültme ameliyatları yapılmaya devam edilecek” diye konuştu.

KONSEY KARARIYLA MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATI YAPIYORUZ
Mide küçültme ameliyatının yapıldığı hastanelerin çok iyi denetlenmesi gerektiğini ifade eden Prof.Dr. Gürkan, “Hangi hastalara bu ameliyat uygulanıyor. Endikasyonlar yapılıyor mu? Gerekli teknoloji alt yapı donanım var mı? Çok iyi sorgulanması lazım. Bir operasyonun başarıya ulaşabilmesinde hekim faktörü dışında, hastane faktörü de son derece önemlidir. Obezite ameliyatları Memorial Sağlık Grubunda bir hekim tarafından değil, endokrinolog, diyetisyen, psikiyatrist ve diğer yan dal uzmanlarından oluşan konsey kararının ardından yapıyoruz. Yani doğru hastaya doğru ameliyat yapılıyor. Bu ameliyatlarda dünya da binde 3 altında ölüm oluyor. Bizde de aynı olması için şartların iyi belirlenmesi, nitelikli hastanelerde yapılması şarttır” dedi.

OBEZİTENİN İLK TEDAVİSİ CERRAHİ DEĞİLDİR
Bazı mide küçültme ameliyatının ardından ölüm vakalarının yaşandığını hatırlatan Prof.Dr. Özkan, “Ölümler operasyonların kaçınılmaz sonuçları arasındadır. Operasyon sayısı arttıkça ölüm oranı da artabilir. Bu sadece doğru endikasyonla doğru şekilde operasyon yapılmasıyla azaltılır. Obezitenin ilk tedavisi asla cerrahi değildir. Vücut kitle endeksi 40 altında olan insanların tedavisi mutlaka endokrinolog, diyetisyene başvurma ve egzersiz yapmaktan geçer. Bizim hitap ettiğimiz kesim 40’ın üzerinde olan kesimdir. Obezitenin ilk basamak tedavisi asla cerrahi değildir. Bu basamaklardan geçmiş hastalar ameliyat edilmelidir. Bu mesajı net vermeliyiz. Gastric by pas ve tüm mide yöntemleri de etkin. Hastasına göre operasyon seçilmelidir. Ölümüne yeme hastalığı olan bir kişiye tüp mide yapamazsınız” şeklinde konuştu.
Prof.Dr. Gürkan, mide küçültme ameliyatında kullanılan cerrahi aletlerinde steril ve kaliteli olmasının önemli olduğunu kaydetti.

SU İÇSEM YARIYOR TABİRİ
Halk arasında 'su içsem yarıyor’ diye bir tabir bulunduğunu aktaran Prof.Dr. Gürkan, “Hastalarımıza soruyoruz, bu su dediğiniz nedir. Supangle mi, su böreği mi, sufle mi. İçinde su olan her şey kilo aldırabilir. Obezite kalori alımıyla ilgili bir hastalıktır. Kalori alımı düşürülmediği sürece tedavi çok zor yapılır” ifadelerine yer verdi.

'obezitenin
ilk
basamak
tedavisi
asla
cerrahi
değildir'
Yorum (1)
Mücahit Altuntaş
Açık konuşmak gerekiyor.Obezitenin alt katman sorunları ,altında bir buz dağı var ! Tüketim kültürü ve Canan Karatayın öne çıkardığı şeker ve rafine karbonhidrat tüketiminin bilinçsizce ve aşırı artması ! Sistem eğer gücü yeterse kendi ideolojisine ters olsa da , tüketim kültürü yakşımını ve ne olursa olsun pazarla yaklaşımını öne çıkarması lazım ! Sağlık bakanlığı sağlıkta dönüşüm programıyla sağlığı pazarlanacak ,siyasal rant ve tüketim soruna dönüştürdü.Obesiteyle bu anlamda başarı şansı yoktur.Sağlığı tüketim alanına dönüştüren bir yaklaşım , ergonomik hale getiremeyen yaklaşımın başarı şansı yok.Son on yılda obesitenin freninin kopması bile başarı ve bilimsel karnemizin ne halde olduğunun ve gelecekte olacağının açık göstergesidir.Kimse kusura bakmasın ! kümalatif sağlık göstergesi olarak obezitenin on yılda ikiye katlamsını bir veri olarak sunuyorum. Bu veri , sadece bu veri ,bu sağlık politikası ve bu siyasal , ve aynı zamanda geniş anlamda söyleyecek olursak bu kültürel yaklaşımın iflasıdır.Bu tisunami gibi gelen obezite ve arak planda diyabet , hipertansiyon, kronere arter hastalıkları potansiyeli ve olasılığı , sağlıkta , yaşam tarzında , sağlık ve gündelik hayatta büyük bir yanlışa işaret ediyor.Yanlış yapıyoruz ! Bu arada yapılan tek doğru şey sigara tüketiminin bu pazar baskısına rağmen yasaklanabilmesi.Belki diğeride kırık dökük okul kantinlerinde yapılmaya çalışılan ama eksik olan rafine ürün vurgusu.HEr ikiside önemlidir.Yapanları ve bunu halen sürdürenleri bu ticari baskıya rağmen buna katlananları tebrik etmek durumundayım.Fakat sorunu genel hatlarıyla çözmeye yetmiyor , yetmeyecek.Ana eksen genel anlamda tüketim ve rafine ürün tüketme.Onunda arkasında belki asgari ücret sorunu.Tüketim değerlerinin esnemesini (!) zorluyor!Not ediyorum. Obesitede rafine karbonhidrat tüketimi reklam , maliye , gıda sektörü , eğitim öğrenimi kapsayacak derecede topyekün mücadeleyle aşılabilir. Sigara da olduğu gibi bazı yasak , yaptırım ve vergiler gündeme gelmelidir.Bunlar yapılmazsa ve tüketime endeksli sağlık politikaları yaklaşımıyla son on yılda ikiye katlayan obesite ile bizim başımız sağlık anlamanında ve maliyet alnlamında daha çok sorunlu halini sürdürecektir. Akademik çevreler , dernekler bu kadar bilimsel toplantı yapıyoruz ama şeker , hipertansiyon, kroner erter hastalığını tekikleyen obesiteyi nden engelleyemiyoruz ?Kök sebeb ne ? Ne yapılabilri sorularını kendilerine sormalılar.Bu adı bilimsel olan çevrenin kifayetsizlik sorunu olduğunu göstermektedir. Obesitede görmezden geldiğimiz alt katman sorunları ne? Bu soru ve sorunu samimi ve örgün biçimde karşılayamadıkları ortadadır. Bu bizi hangi kültür (?), hangi ideoloji (?) ve hangi siyasal sistem (?) , hangi insan (?) sorunlarına getiriyor ! Bilimsel çevreler , üniversiteler özerk ve bağımsız olmadıkları sürece bu kavramları yeterince , ucu açık biçimde sorgulayamayacaktır.Bağımlılık kavramına ve hegomonya ya kadar geldik ! Yeme içgüdüleri , egosentrik-benmerkezci olma denge ve dengesizliklerine girmiyorum.Son 50 yılda, on binyılda yada milyon yılda bunlarda bir değişiklik olmadı. Değişen kültürüdür.Tüketim ve rafine karbonhidrat sorunu ! Altını çizmemiz gereken bu kavramlardır ! Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir