Medimagazin logo

Soma'da sağlık bilinci faciası: Antidepresan kullananlar işe alınmıyor!

Soma'da depresyon ilaçları kullanan işçilerin, işe alınmaması üzerine İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, "Özel sektörün işine karışamayız" dedi. Türkiye Psikiyatri Derneği'nden Doç. Dr. Burhanettin Kaya ise "Özel sektörü denetlemek devletin işidir." diyerek açıklamaya tepki gösterdi.
Kaynak: HÜRRİYET - AYSEL ALP, BUSE ÖZEL
Soma'da sağlık bilinci faciası: Antidepresan kullananlar işe alınmıyor!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Soma'da depresyon tedavisi gören madencilerin işe alınırken bu durumun irdelendiği ve işe alınmadığı haberleri üzerine dün Türkiye Psikiyatri Derneği, bir açıklama yapmış ve facianın farklı bir boyutuyla devam ettiğini belirtmişti.

301 kişinin hayatını kaybettiği ve geçtiğimiz yıl yaşanan Soma'daki maden faciasının ardından sağ kurtulan ya da farklı vardiyalarda çalışan, yakınlarını kaybeden binlerce insan ruhsal travma yaşadı. Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi nedenlerle psikiyatrik tedavi gören insanlara bir darbe de özel sektör vurdu. İş başvurusunda son 1 yıllık ilaç dökümünü getirmesi istenen işçilerden, psikolojik tedavi görenlerin işe alınmadığı ortaya çıktı.

Türkiye Psikiyatri Derneği de yaptığı yazılı açıklamayla bu durumun kabul edilemez olduğunu, olaya el koyulmaması durumunda hukuki sürece gireceklerini söyledi. Konu ile ilgili Hürriyet.com.tr'den Aysel Alp'e konuşan İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer de "İşe girişte sağlık raporunun yeni bir şey olmadığını, depresyon tedavisinin işe alınmama için geçerli bir sebep olmadığını ancak özel sektörün işe alım tercihlerine karışamayacaklarını belirtti.

TPD Medya Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya da devletin kendi sorumluluğunu özel sektöre yükleyemeyeceğini söyleyerek bu açıklamaya tepki gösterdi.

"TEHLİKELİ İŞLERDE SAĞLIK RAPORU YASA GEREĞİ ZORUNLULUK"
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, Soma'da madencilerin anti depresan ilaçlar kullandıkları için işe alınmamaları, diye bir durum olamayacağını söyledi. Özer, işverenin ağır ve tehlikeli işlerde çalışacak kişilerden 'sağlık raporu' istemesinin yasadan kaynaklandığını vurguladı.

Yer altı işleri, inşaat işleri gibi işlerin eskiden 'ağır ve tehlikeli iş' olarak tanımlandığını yeni yasa ile birlikte ise 'tehlikeli ve çok tehlikeli' şeklinde sınıflandığını anımsatan Özer,  "Bu grupta işe alımlarda işverenlerin 'bu işi yapmaya fiziki, bedeni, ruhi engeli yoktur' şeklinde sağlık raporu istemeleri yasa gereği zorunlu. Bu zorunluluk 1930'lardan bugüne devam ediyor. Dolayısıyla yer altı madenciliği, inşaat gibi bu tür tehlikeli işlerde şirketler işe alacakları işçinin bedenen ve ruhen o işi yapmaya uygun olduğuna dair sağlık kurulu raporu istemeleri normal" dedi.

"Soma'da işçiler, arkadaşlarının yaşamlarını yitirmeleri dolayısıyla doktor kontrolünde antidepresan ilaçlar kullandıkları için işe alınmadıklarını iddia ediyorlar" sorumuz üzerine Özer, "Antidepresan kullanıyor diye, işe alınmamaları, diye birşey olamaz. Eğer sağlık raporunda, işe alınmalarına engel bir durum yoktur, deniyorsa işveren işe alabilir. İş başvurusunda bulunan ve elinde 'çalışabilir' şeklinde sağlık raporu olan işçilere 'siz antidepresan kullanıyorsunuz, işe alamayız' mı denilmiş? Buna bakmak gerekir. Antideprasan kullanıyorsun, geçerli bir gerekçe değildir. Ama bunun dışında serbest piyasa ekonomisinde işverenlerin kimi işe alacaklarına kimi almayacaklarına bakanlık karışamaz. İşveren sağlık şartları uygun olan istediği kişiyi işe alabilir. Ama sağlık şartları uygun olmayan birini işe alırlar ve bir kaza yaşanırsa, o zaman biz bakanlık olarak sorarız, 'bu kişinin sağlık raporu nerede' diye?" yanıtını verdi.

"ÖZEL SEKTÖRÜ DENETLEMEK DEVLETİN İŞİDİR"
Hürriyet.com.tr'den Buse Özel'e konuşan Türkiye Psikiyatri Derneği'nden Medya Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya, "Özel sektörün kimi işe alacağına karışamayız" açıklamasının aslında samimi bir itiraf sayılabileceğini, çünkü özel sektörü denetlemesi gerkenin de kamu olduğunu belirtti.

"İNSAN HAKLARINA AYKIRI BİR UYGULAMA VARSA HUKUKİ İŞLEM YAPMASI GEREKİR"

Dr. Kaya, "Özel sektör insan haklarına aykırı bir uygulama yapıyorsa bunu denetlemek durumundadır. Devlet kendi sorumluluğunu özel sektöre bu şekilde bırakamaz. Bu çok acı bir açıklamadır. Hatta bir tür samimi itiraf sayılır. Özel sektörün ayrımcı ve damgalayıcı uygulamalarını maruz gören bir itiraftır. Devlet burada kayıtsız kalma durumundadır. Özel sektör, insan haklarına aykırı bir uygulama yapıyorsa, devletin bunu uyarması ve hukuki işlem yapması gerekir. "Karışamayız" demesi değil." dedi.

"BU AÇIKLAMA İŞÇİLERDEKİ TRAVMAYI YENİLER"

İş güvenliği müdürnün bu açıklaması bir retravmatizasyondur yani travmayı yeniler. İlaç kullandığı için işe alınmayan bir kişinin yaşadığı travmayı pekiştirir çünkü o travmayı meşru görmüş olur. Bu da işçinin travmasını daha da artırır. Ruhsal durumunu da kötüleştirir.

"İŞÇİLER EMEKÇİLER ÜVEY EVLAT"

Kendini korumayan bir devlet insanları daha güvensiz ve daha endişeli yapar. Devlet burada "Ben karışamam" diyor. Soma'da travmatize olmuş, madenden sağ kurtulmuş ama arkadaşlarını kaybetmiş, birçok ölüme şahit olmuş olan işçi ruhsal sorunları için psikiyatrik yardım alıyor. İşe almayan patrona da devlet "Karışamam" diyor. Bu tavır adalet duygusunu sarsar, devletin adaletine olan inancı sarsar. Kendini koruyan aidiyet hissettiği yapının onu korumaması ona duyduğu güveni sarsar. Babası tarafından korunmayan bir çocuk gibi hissettirebilir. Ama belki de devletin bu tutumu gerçek sahiplendiği çocuğun çalışan işçi, emekçi değil sermaye grubunun olduğunu bize çağrıştıran bir şeydir. Bu durumda işçi, emekçiler üvey evlat konumundadır."

soma
antidepresan
doç. dr. burhanettin kaya
Yorum (2)
ayse
Verdiğin cevaptan utan genel müdür, devlet ne kadar aciz durumda ve ne kadar zavallı bir ülkeyiz. Doktor beyi tebrik ediyorum çok yerinde bir açıklama bu.
0
Cevapla
sandviç işyeri hekimi
İş sağlığı ve güvenliği meselesi İş kazaları ve meslek hastalıklarında sorumluluk sırası aslında şu şekildedir: 1. hükümet 2. işverenler 3. işçiler 4. işyeri hekimi ve is güvenliği uzmanları Ancak ülkemizde bu sıralama; iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, işverenler, işçiler şeklindedir, hükümet hiç sorumlu değildir. Ben size bir iş yeri hekimi ve işin içyüzünü bilen birisi olarak bu durumu izah etmek isterim. 1. Hükümet: Bu konuda samimi değildir, yeterli denetim yapmamaktadır. Ne demek istediğimi örneklerle açıklayayım. Yasa çıkalı 3 yıl olmasına rağmen, sözleşmeler isg-katip sistemi üzerinden yapılmasına rağmen hâlâ %40 işyeri, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırmamaktadır, bilgisayar başında çok kolay tespit edilecekken hiçbir işlem yapılmamaktadır. Çıkarılan yönetmelikler muğlak ifadelerle dolu, her yöne çekilebilen maddeler, sadece sorumlu ortaya çıkarmaya yönelik. Devlet kendisinin verdiği iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde (hijyen eğitimi, su analizi vs.) bile kurallara uymuyor. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı; eksikleri bakanlığa bildirmezlerse sorumludurlar diye yönetmelik çıkarıyor, ama bu sebeple işten atılanlara tazminat ödenecek diyerek, uygulamada hiçbir anlamı olmayan bir ifade ile bu insanları aslanların önüne atıyor. Söyler misiniz hangi işveren beni şikayet ettiği için isten çıkardım der? İşverene bahane mi yok? İspat etmek için 3 sene mahkemede uğraş, ispat edemezsen, belgeni yalan beyandan 6 ay askıya alırım. Kim patronunu şikayet edebilir, bu şartlarda? 2. İşverenler: Küresel ekonomik dengeler baskısı altında, ucuz işgücü ve düşük maliyet, çok kâr düşüncesi içinde, iş sağlığı ve güvenliğine yaptıkları her 1 kuruş masrafı fuzuli saymaktadırlar. Bugün yasal zorunluluk kalksa, bir tane işyeri bu alanda en ufak bir adım atmaz. Denetim de eksik olunca, iş sağlığı ve güvenliğine para harcayan kendini enayi gibi hissetmektedir. İyi niyetli olanları da kurallara uymayan işçilerle baş edememektedir. Daha az kazanayım, işçim sağlıklı olsun diye düşünen bir işveren profili için bu ülkede daha çok beklememiz lazım. 3. İşçiler: Asgari ücret sebebiyle işçiler yaptıkları işi, severek isteyerek benimseyerek yapamıyor, nasıl olsa aynı ücret diye hep daha kolay ve rahat işlere girmek için fırsat kolluyor. Eğitimsizlik ve güvenlik kültürü eksikligi sebebiyle, kurallara uymuyor, kişisel koruyucu donanımlarını kullanmıyor, gördükleri tehlikeleri önemsemiyor, bildirmiyor ve hakkını arayamıyor. Elbette başka sebepleri de var, ama neticede işçiler de zannedildiği kadar masum değil. 4. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları: İşlerini sürekli korku ve baskı altında yapıyorlar. İşini doğru dürüst yapabilecekleri ortam hemen hiç yok. Hep dengeleri gözetmek ve işverenleri memnun ve razı etmek zorundalar. Bakanlığa bildirimde bulunsalar bir daha bu işi yapamayacaklarını biliyorlar. Buna rağmen, bazıları firmalara uğramadan bu işi kâğıt üstünde yapıyor ve meslektaşlarının emeğini ucuzlatıyor. Ancak büyük bölümünün işlerini doğru dürüst yapmaya çalıştıklarını, ama çoğu zaman işveren ve işçi tarafından kaale alınmadıklarını bildiğim için onları son sıraya yazdım. Yoksa elbette sorumlulukları vardır. Son olarak müfettişlerine bakalım. Doğru düzgün denetim yapmıyorlar diye onları suçlamadan önce, ülkenin içinde bulunduğu atmosferi iyi anlamak gerekir. Ceza yazıp işini durdurduğu bir ensesi kalın işverene karşı durabilecek salahiyetleri var mı, hükümet arkasında duruyor mu, yoksa kendisine yakın işadamlarını kollayıp müfettişi mi cezalandırıyor, iyi bilmediğim için sadece süphelerimi paylaşmakla yetinebiliyorum. Ezcümle bu kafa değişmedikce daha çok Somalar olur, ağlar, lanetler, birkaç sorumlu (!) bulur, cezalandırır, geçeriz. Hiç kimseye hakaret etmeden, sadece halis niyetle, ülkemde böyle acılar yaşanmasın diye yazdığım şu yazının altına korktuğum için ismimi yazamıyorum, aslında bu bile durumu özetlemiyor mu?
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir