Medimagazin logo

Anayasa Mahkemesi Raportörü Tam Gün Yasası'nı Medimagazin'e analiz etti

Tam Gün Yasasıyla ilgili Yüksek Mahkemeye gerekçeli kararın raporunu hazırlayan Anayasa Mahkemesi Raportörü Ahmet Kırtepe gerekçeli kararın ayrıntılarını Medimagazin okurları için yazarak uygulamadaki farklılıklara dikkat çekti.
Anayasa Mahkemesi Raportörü Tam Gün Yasası'nı Medimagazin'e analiz etti
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

UYARI: BU YAZI KAYNAK GÖSTERİLEREK DAHİ BAŞKA YERDE YAYINLANAMAZ. MEDİMAGAZİN'DEN ÖZEL İZİN ALMAKSIZIN YAYINLAYANLAR HAKKINDA HUKUKİ İŞLEM BAŞLATILACAKTIR.

 

5947 Sayılı Yasa’nın Genel Değerlendirmesi

2003 yılında başlayan sağlıkta dönüşüm programı sonucu kamu sektöründe hizmet sunan sağlık kurum ve kuruluşları Sağlık Bakanlığı bünyesinde “tek çatı” altında toplanmış, daha sonra bu programın gereği olarak üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ilişkin kanun çalışmaları yeniden gündeme alınarak tam gün çalışma sistemine geçilmesi için alt yapı çalışmaları da tamamlandıktan sonra Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ve bakanlar kurulunca 11.5.2009 tarihinde meclise sevk edilen tasarı, 5947 sayılı Yasa olarak 21.1.2010 tarihinde kabul edilerek 30.1.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

 

5947 sayılı Yasa,

—Sağlık Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan sağlık personeli ile üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarının görev yaptıkları kamu kurum ve kuruluşlarında tam gün çalışması;

—özel kurum ve kuruluşlarda çalışan hekimler ile mesleğini serbest olarak icra edenlerin, kısmi zamanlı da olsa kamu hastanelerinde çalışmasının önlenmesi;

—kamuda çalışmayı teşvik amacıyla, adı geçen sağlık personelinin mali durumlarının iyileştirilmesi;

—Türk Silahlı Kuvvetleri kadrosunda görev yapan hekimlere sağlık hizmetleri tazminatı ödenmesi;

—kamuda, sağlık alanında çalışan hekim ve akademik personelin, ilgilinin isteği ve kurumunun da muvafakati ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında kısmi zamanlı olarak veya belirli vaka veya işler için görevlendirilebilmesi;

—sağlık hizmeti sunanların nöbet ücretlerinin artırılması;

—tıbbi zarar görmüş hastaların zararlarının karşılanması amacıyla zorunlu sigorta sisteminin getirilmesi ve iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş ve işlemlerde çalışan personelin haftalık çalışma süresinin 35 saat olması gibi konuları kapsayan bir düzenleme olarak yasalaşmıştır.

 

Görüldüğü gibi 5947 sayılı Yasa, farklı kurumlarda görev yapan ve hekimlerle birlikte hekim olmayan çalışanları da ilgilendiren pek çok farklı konuyu düzenleyen oldukça kapsamlı bir kanundur. Ancak bu çalışmada, sadece 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununda yapılan değişikliklerden, Anayasa Mahkemesince Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen 36. maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesi ile 2547 sayılı Yasaya eklenen Geçici Madde 57’nin son cümlesinin,  üniversitelerdeki çalışma şartlarına etkileri incelenecektir.

 

A- Konun Genel Değerlendirmesi

2547 sayılı Yasa; yükseköğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek ve bütün yükseköğretim kurumlarının ve üst kuruluşlarının teşkilatlanma, işleyiş, görev, yetki ve sorumlulukları ile eğitim - öğretim, araştırma, yayım, öğretim elemanları, öğrenciler ve diğer personel ile ilgili esasları bir bütünlük içinde düzenlemek amacıyla çıkarılmıştır. Türk silahlı kuvvetleri ve emniyet teşkilatına bağlı yükseköğretim kurumları hariç diğer yükseköğretim üst kuruluşlarını, bütün yükseköğretim kurumlarını, bağlı birimlerini ve bunlarla ilgili faaliyet ve esasları kapsayan bir yasadır.

 

Yasa’da diğer konuların yanında öğretim üyelerinin görevleri ile çalışma ve denetimlerine ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır. Bu düzenlemelere göre öğretim üyeleri,

—Yükseköğretim kurumlarında ve bu kanundaki amaç ve ilkelere uygun biçimde önlisans, lisans ve lisansüstü düzeylerde eğitim - öğretim ve uygulamalı çalışmalar yapmak ve yaptırmak, proje hazırlıklarını ve seminerleri yönetmek,

—Yükseköğretim kurumlarında, bilimsel araştırmalar ve yayımlar yapmak,

—İlgili birim başkanlığınca düzenlenecek programa göre, belirli günlerde öğrencileri kabul ederek, onlara gerekli konularda yardım etmek, bu kanundaki amaç ve ana ilkeler doğrultusunda yol göstermek ve rehberlik etmek,

—Yetkili organlarca verilecek görevleri yerine getirmek,

—Bu kanunla verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdürler.

 

B) 5947 Sayılı Yasa ile Getirilen Çalışma sistemi

Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 5947 sayılı Yasa’nın 3. maddesi ile 2547 sayılı YÖK Kanunu’nun 36. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Yasakoyucu yaptığı yeni düzenlemede, kısmi çalışmaya yer vermeksizin devamlı statüde çalışmayı ve buna ilişkin çalışma koşullarını belirlemiştir. Yeni sistemde profesör ve doçentlerde dâhil tüm öğretim elemanlarının devamlı statüde çalışmaları öngörülerek buna ilişkin kurallar belirlenmiştir. Önceki düzenlemede sadece profesör ve doçentlerin kısmi statüde çalışabildiği dikkate alındığında, getirilen yeni sistemin üniversitelerde kısmi statüde çalışan profesör ve doçentlerin durumlarını etkilediği ve bu kişiler yönünden bir farklılık taşıdığı anlaşılmaktadır. Çünkü madde metni incelendiğinde devamlı statüde çalışma ve bu çalışmaya ilişkin koşulların önceki düzenlemeden farklı olmadığı tek farklılığın, değiştirilen 36. maddede kısmi çalışmaya yer verilmeyerek bu çalışma sisteminin sonlandırıldığı görülmektedir.

 

Önceki düzenlemede olduğu gibi burada da devamlı statüde görev yapan öğretim elemanlarının, 2547 sayılı Yasa ile diğer kanunlarda belirlenen görevler ve telif hakları hariç olmak üzere, yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde ücretli veya ücretsiz, resmi veya özel başka herhangi bir iş göremeyecekleri, ek görev alamayacakları ve serbest meslek icra edemeyecekleri belirtilmiştir. Öğretim üyelerinin haftalık ders verme yükümlülüğü açısından da bir farklılığın bulunmadığı, önceki düzenlemede olduğu gibi burada da haftalık asgari on saatin korunduğu görülmektedir. Okutmanlar ve öğretim görevlilerinin haftalık asgari ders verme yükümlülüğü açısından da durum aynıdır.

 

5947 sayılı Yasa’nın 3. maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Yasa’nın 36. maddesinin dördüncü fıkrasında, yasakoyucu öğretim elemanlarının ders dışında görevleri gereği yürüttükleri seminer, proje ve tez danışmanlığı gibi faaliyetlerin de ders olarak kabul edildiğini belirtmiş, ancak bunların kaç ders saatine karşılık geldiği konusunu Yükseköğretim Kuruluna bırakmıştır.

 

C- 5947 Sayılı Kanun’un 3. Maddesi İle Değiştirilen 2547 Sayılı Kanunun 36. Maddesinin Anayasa Mahkemesince İptal Edilen Kısmının İncelenmesi

Yukarıda da ifade edildiği gibi 2547 sayılı Yasa’nın 36. maddesi, üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarının çalışma yöntem ve koşullarını belirleyen bir kuraldır. Maddenin birinci fıkrasında öğretim elemanlarının üniversitelerde devamlı statüde görev yapacakları belirtilmiştir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunmamış ve iptal istemi Mahkemece reddedilmiştir. Mahkeme gerekçesinde, kamuda çalışan tüm memurlarda olduğu gibi öğretim elemanlarının da devamlı statüde görev yapmalarının, yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapma, bilgi ve teknoloji üretme, bilim verilerini yayma, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olma, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelme gibi yükseköğretimin temel amaçlarının gerçekleştirilmesinin gereği olduğunu belirtmiş, ayrıca kamu görevlisi olmaları nedeniyle öğretim elemanlarının da hangi statüde çalışacaklarının belirlenmesinin yasakoyucunun takdir yetkisi içinde kaldığını vurgulayarak öğretim elemanlarının kamu çalışanı olmaları nedeniyle devamlı statüde görev yapmalarının Anayasaya aykırılık taşımadığı sonucuna varmıştır.

 

36. maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde ise yasakoyucu, devamlı statüde görev yapacak öğretim elemanlarının çalışma koşullarına yer vermişti. Bu düzenlemeye göre öğretim elemanları, 2547 sayılı YÖK Kanunu ile diğer kanunlarda belirlenen görevler ve telif hakları hariç olmak üzere, yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde ücretli veya ücretsiz, resmi veya özel başka herhangi bir iş göremezler, ek görev alamazlar, serbest meslek icra edemezler. Ancak Anayasa Mahkemesi öğretim elemanlarının çalışma koşullarını belirleyen bu düzenlemeyi Anayasanın 130. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir. Mahkeme iptal gerekçesinde “Anayasa’da üniversite, bilimsel çalışmaların yapıldığı ve bilimin öğretildiği kurum olarak nitelendirilip bilimsel ve idari özerkliğe sahip kılınarak diğer kamu kurumlarından farklı değerlendirilmiş, öğretim üyelerine de kamu görevlisi olmakla birlikte genel sınıflandırma içinde ayrı bir yer verilerek kendilerine özgü önem ve değerde bir meslek sınıfı olduğu belirtilmiştir. Öğretim üyelerinin bu konumları dikkate alındığında bunları diğer kamu görevlileri gibi değerlendirmek mümkün değildir.

 

Yasakoyucu, yükseköğretimin Anayasa’da belirtilen ilkeler doğrultusunda geliştirilmesi, bu bağlamda sağlık sorunlarının çözüme kavuşturulması için öğretim elemanlarının unvan ve statülerine uygun bazı sınırlamalar getirerek çalışma koşullarını belirleyebilir. Ancak getirilen bu sınırlamalar, üniversitelerdeki bilim özgürlüğü ve bilimsel özerkliğin gereği olan her türlü bilimsel faaliyeti engelleyici nitelikte olamaz. İptali istenen düzenleme ile üniversitelerin bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişime ve kalkınmaya destek olmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek gibi görevlerini yerine getirmesinin engellendiği, ayrıca, üniversitelerde görev yapan öğretim görevlileri, okutmanlar, öğretim yardımcıları ile akademik olarak belirli bir yetkinliğe sahip öğretim üyeleri arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın mesai sonrası ücretsiz de olsa resmi veya özel herhangi bir iş yapmalarının yasaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumun Anayasa’nın 130. maddesi ile bağdaşmadığı açıktır.” diyerek üniversitelerin konumları gereği çalışma sürelerinin, mesai kavramı ile sınırlandırılamayacağını belirtmiştir. Mahkeme kararında özellikle öğretim elemanları içinde öğretim üyelerinin akademik olarak belirli bir yetkinliğe sahip olmaları nedeniyle mesai sonrası bilimsel faaliyet ve çalışmalarında sınırlamaya tabi tutulmalarını Anayasa’nın 130. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir.

 

Mahkemenin 36. maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ve öğretim elemanlarının yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde ücretli veya ücretsiz, resmi veya özel başka herhangi bir iş göremeyecekleri, ek görev alamayacakları, serbest meslek icra edemeyeceklerini belirten kuralın, iptal edilmiş olması nedeniyle, üniversitelerde devamlı statünün gereği olan mesai kurallarına uyulmak koşuluyla mesai sonrası serbest çalışma veya özel başka bir kurumda görev yapma mümkün hale gelmiştir.

 

Mahkemenin iptal ettiği cümlede yasakoyucunun yasakladığı faaliyetlerin tamamı iptal kararıyla yok hükmünde olduğu için bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar öğretim elemanları için bu alanlarda çalışma serbestîsi olduğu açıktır. Bu nedenle yasal dayanak olmadan idari tasarruflarla öğretim elemanlarının mesai sonrası çalışmalarının sınırlandırılmasına olanak bulunmamaktadır.

 

Ayrıca iptal kararı üniversitelerde öğretim kadrosunda çalışanların tamamını kapsayan bir niteliğe sahiptir. Önceki düzenlemeden farklı olarak iptal kararıyla sadece profesör veya doçentler değil yardımcı doçentler, asistanlar veya okutmanlar da mesai sonrası serbest olarak veya özel bir kurumda ücretli ya da ücretsiz çalışma hakkına sahip olmuşlardır.

 

Diğer taraftan 5947 sayılı Yasa her ne kadar hekimlerle ilgili ise de üniversiteler açısından böyle bir ayrım yapılmaksızın, hekimlerle birlikte diğer dallarda görev yapan öğretim elemanlarını da kapsayan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, hukuk fakültesinde veya mühendislik fakültesinde görev yapan öğretim elemanlarını da etkilemiştir.

 

Burada üzerinde durulması gereken diğer bir konu da Mahkemenin iptal kararından sonra ortaya çıkan boşluğu yasakoyucunun yeni bir düzenleme ile bir an önce doldurması gereğidir.  Çünkü iptal kararı ile devamlı statüde görev yapacak olan öğretim elemanlarının mesai sonrası çalışma koşulları herhangi bir kurala tabi olmaksızın belirsiz hale gelmiştir. Bu konuda yapılacak yeni bir düzenleme ile öğretim elemanlarının mesai sonrası çalışmaları Mahkemenin iptal gerekçesine aykırı olmayacak bazı kayıtlara ve kurallara bağlanması gerekmektedir.  

 

Mahkemenin iptal kararı sonrasında tartışmalı hale gelen diğer bir konu ise mesai sonrası özelde çalışan öğretim elemanları ile çalışmayanlar arasında döner sermaye ödemelerinde bir farklılığın olup olmayacağı ile ilgilidir. Önceki düzenlemeye göre kısmi statüde görev yapan profesör ve doçentler, haftada en az yirmi saat üniversitede bulunmakla yükümlü olduklarından ve mesleklerini serbest olarak ta icra edebildiklerinden bu statüde çalışanlar, devamlı statüde çalışan profesör ve doçentlerin almış olduğu üniversite ödeneği, idarî görev ödeneği, geliştirme ödeneği ve döner sermaye gelirlerinden pay veya ücret alamaz ve devamlı statüde görev yapan emsali profesör ve doçentlerin yararlandığı makam, temsil veya görev tazminatlarından 1/2 oranında yararlanırlardı. Ayrıca kısmi statüde görev yapanlar, rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürü ve bölüm başkanı olamazlar, bunların yardımcılıklarına seçilemezlerdi.

 

Yeni düzenlemede üniversitelerde devamlı statüde çalışma esas olduğuna göre bu statüde çalışan her öğretim elemanı, mesai içerisinde yapılan çalışmalara bağlı olarak yapılacak tüm ödemelerden mesai sonrası çalışmasına bakılmaksızın eşit olarak yararlanması gerektiği söylenebilir. Ancak yasakoyucu devamlı statüde çalışan öğretim elemanlarının mesai sonrası serbest çalışmalarını düzenlerken bu konuda önceki düzenlemelerde olduğu gibi bazı kısıtlamalara gidebilir.

 

Kanun’un 6. Maddesi İle 2547 Sayılı Kanuna Eklenen Geçici Madde 57’nin Son tümcesinin İncelenmesi

 

5947 sayılı Yasa’nın 6. maddesi ile 2547 sayılı Yasaya eklenen Geçici Madde 57, Yasa’nın yayımlandığı tarihte üniversitelerde kısmi statüde çalışan doçent ve profesörlerin hukuksal durumlarını belirleyen bir kuraldır. 2547sayılı YÖK Kanunu’nun 36. maddesinde yapılan değişiklik sonucu, profesör ve doçentlerin kısmi statüde çalışmalarına son verilerek, yükseköğretim kurumlarında görev yapan öğretim elemanlarının tamamının üniversitelerde devamlı statüde çalışmaları öngörülmüştür. Bu nedenle geçici madde 57’de, kuralın yayımlandığı tarihte kısmi statüde görev yapmakta olan öğretim üyelerinden kanunun yayımlandığı tarihten itibaren bir yıl içinde talepte bulunanların devamlı statüye geçirileceği, bu süre içinde talepte bulunmayanların ise istifa etmiş sayılacağı belirtilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi geçici maddede belirtilen bu kuralı Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bularak iptaline karar vermiştir.

Mahkemenin iptal kararı kısmi statüde çalışmanın devam edeceği anlamı taşımamakla birlikte henüz iki yıllık süresi dolmamış doçent veya profesörlerin bu süreleri dolana kadar kısmi statüde çalışmaya devam etmelerinin önünü açmıştır. Ancak bu konuda da ileride bazı sorunların yaşanması kaçınılmazdır. Bu konuda yaşanacak sorunların başında Geçici 57. maddede öngörülen bir yıllık süreden sonra iki yıllık kısmi statüde çalışma süresini bitiren profesör ve doçentlerin devamlı statüye geçmek istemeleri halinde hangi prosedüre tabi olacaklarıyla ilgilidir. Bir yıllık süre koşulunu kaçırmış olan bu öğretim üyelerinin taleplerinin devamlı statüye geçmek için yeterli olmayacağı bu konuda yasal bir boşluğun bulunduğu söylenebilir. Çünkü kısmi statüde çalışanların herhangi bir koşula tabi olmaksızın devamlı statüye geçebilmeleri, geçici madde 57’de Yasanın yayımlandığı tarihten itibaren bir yıl olarak öngörülmüştür.

 

Bu konuda tartışmalı olan diğer bir konu ise kısmi statüde çalışanların özlük hakları ile ilgilidir. 5947 sayılı Yasa 30 Ocak 2011 tarihinde tamamen yürürlüğe girdiğine göre kısmi statüde çalışanların özlük haklarının bu tarihten sonra hangi yasaya göre verileceği belirsizdir. Çünkü yasakoyucu geçici 57. maddedeki bir yıllık süreyi yasanın tamamen yürürlüğe girdiği tarihe göre belirlemiştir. Yasanın (üniversiteler yönünden) yürürlük tarihi ile kısmi statüde çalışanların devamlı statüye geçmeleri için tanınan bir yıllık süre bir biriyle paralellik göstermektedir. Zaten bu bir yıllık dönemde önceki 36. madde yürürlükte olduğu için kısmi statüde çalışmanın yasal dayanağı da henüz yürürlükten kalkmamıştı. Ancak Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla kısmi statüde çalışanların çalışma süresi yasanın yürürlük tarihinden sonraki döneme de uzadığı için artık bu statüde görev yapanların özlük haklarını düzenleyen yasal bir mevzuat kalmadığından bu konunun da sorunlu olduğu söylenebilir.

 

5947 sayılı Tam Gün Yasası’nın çok kapsamlı olması ve Yasada yer alan konuların birçok kanunla doğrudan bağlantısının bulunması nedeniyle, Anayasa Mahkemesince iptal edilen maddelerin dahi daha geniş bir tartışma ortamında ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.

 

Ahmet Kırtepe

Anayasa Mahkemesi Raportörü

anayasa
mahkemesi
raportörü
tam
gün
yasası'nı
medimagazin'e
analiz
etti
Yorum (17)
Dr Hakan
Sayın Ahmet Kırtepe'ye çok tşk ederim. Sonunda objektif bir değerlendirme duymuş olduk. Ellerine sağlık tekrar tşkler...
0
Cevapla
AHMET AYDIN
Kamudaki doktorlar için neden yorum yaptırmadınız.Onları hocalara kurban mı verdiniz? ?Medimagazin yöneticileri lütfen açıklayın bizde burda haber bekliyoruz. Mitingte söz verdik "ya hepimiz ya hiçbirimiz " diye.....
0
Cevapla
bedia
üniversitelerde 2547 ye baglı calışan tüm akademisyenlerle ilgili yorum var fakat bizler gibi üniversitelerin 2547 sayılı kanununun 57. maddesi uyarınca acılan mediko sosyallerde çalışan 657 sayılı kanuna tabi hekimler hakkında hiç bir açıklama yok.diş hekimleri olarak muayehanelerimize yaptıgımız onca yatırım ne olacak...
0
Cevapla
hyv
gerçekten neden kamuda çalışan dr larla ilgli değerlendirme sorulmadı çok ilginç
0
Cevapla
Murat K
Yorumda ve Anayasa Mahkemesi Kararında Öğretim Üyeleri için geçen bir cümle var "Öğretim üyelerinin bu konumları dikkate alındığında bunları diğer kamu görevlileri gibi değerlendirmek mümkün değildir.". Sonuçta kamuda olsun olmasın öğretim üyesi olmayan tüm doktorlar YEM YAPILMIŞ OLDU. Siz bakmayın tek ses sözlerine sağolsun, TTB ve CHP elele vererek Anayasa Mahkemesine yapılan itirazda en başta ayrımcılık yapmışlardı. Şimdi bir süredir birlik olalım, ne olacak bu gidiş vb şeklinde medimagazin yorumlarına kendilerince katkı sağlayan öğretim üyeleri yavaş yavaş İSTEDİKLERİNİN OLDUĞU NETLEŞİNCE buradan uzaklaşır, dayanışmadan çekiliverirler. Bazı şeyleri çok uzakta aramamak lazım, kimin ne olduğunu yıllardır biliyorduk, 45 gündemi paklandılar sanki?
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir