Medimagazin logo

30 yıl sonra tüm Türkiye diabet olacak!

Dünyada GDO’lu ilk gıdanın buğday olduğunu belirten Dr. Ümit Aktaş, kanser, diyabet gibi hastalıklardaki hızlı artışın nedeninin kimya sektörü olduğunu söyledi, “Önce gıdamızın genetiği ile oynayıp sağlığımızı bozdular, sonra da ömür boyu kullanacağımız kimyasal ilaçları bize sattılar” dedi.
Kaynak: ntv.com.tr - Tülay KARABAĞ
30 yıl sonra tüm Türkiye diabet olacak!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Dünyada hızla artan diyabet, kanser gibi hastalıkların en önemli nedeninin gıdalar olduğunu belirten Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, gıdaların bozulmasına ve onlara konulan kimyasal katkı maddelerine dikkat çekti. 



‘Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi’ adlı yeni kitabının tanıtım toplantısında konuşan Aktaş, koruyucu hekimliğin ilk basamağının beslenme olduğuna vurgu yaptı. Kimyasal ilaçları kullanmadan birçok hastalıktan korunmanın ve kurtulmanın mümkün olduğunu öne süren Aktaş'a göre, hastalıkların temelinde yatan etken; doğası bozulan gıdalar.

 

GDO'LU BUĞDAY DÜNYAYA YAYILDI, HASTALIKLAR PATLADI

Bu konudaki en çarpıcı örneğin buğday olduğunu söyleyen Fitoterapist (Bitkilerle bilimsel tedavi uzmanı) Aktaş, “Aslında buğday bir GDO’lu gıdadır” diyerek şöyle devam etti: “Ama dünyadaki hiçbir ülkenin gıda yasası buğdayın GDO’lu olduğunu söylemez, yazmaz. 1943 yılında Amerika’da buğdayı ıslah etmek için kurulan enstitü, bütün dünyaya bu genetiği değiştirilmiş buğdayı yaydı. Bu buğday, şu anda mücadele ettiğimiz hastalıkları yarattı. Buğdayın genetiği değiştirilene kadar dünyada çölyak, gluten intoleransı gibi hastalıklar yoktu. Ama şu anda sadece Türkiye’de 5.5 milyon çölyak ve gluten intoleransı hastası var.”



“HASTA İÇİN İLAÇ DEĞİL, İLAÇ İÇİN HASTA YARATTILAR”

“Önce gıdamızı bozdular, genetiği ile oynanan gıdalar sağlığımızı bozdu, sonra 'sağlığınızı geri getireceğiz' diye ömür boyu kullanacağımız kimyasal ilaçları bize sattılar” diyen Dr. Aktaş’a göre, bütün bu olan bitenin arkasında kimya sektörü ve onun firmaları var:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Kimya sektörü, 2. Dünya Savaşında kazandığı parayı iki önemli alana yatırdı. Birincisi gıda ve tarım, ikincisi ilaç sektörü. Her şey kimya sektörüne bağlı firmaların başının altından çıktı, önce gıdaların ticaretini yapabilmek için içine katkı maddeleri koydular, çünkü raf ömrü gerekiyordu. Arkasından GDO yaptılar ve bu gıdaları bize yedirip hasta ettiler. Sonra da bizi ilaçlara mahkum ettiler. Yani 20. yüzyılın belası kimya sektörüdür.”



DİYABET KANSERDEN DAHA TEHLİKELİ BOYUTTA

Günümüzde daha çok kanserin konuşulduğunu ancak asıl tehlikenin diyabet olduğunu kaydeden Aktaş’ın verdiği rakamlar bir hayli çarpıcı. ABD’de 1980’de % 6 olan diyabet görülme sıklığının 2009’da % 24’e çıktığını aktaran Aktaş, Türkiye’de diyabetin 12 yılda % 80 artış gösterdiğine dikkat çekti.

 

"30 YIL SONRA TÜM TÜRKİYE DİYABET OLACAK"

Ülkemizde 10 milyonun üstünde diyabet hastası olduğunu söyleyen Aktaş’ın “Böyle giderse 30 yıl sonra Türkiye nüfusunun toplamı diyabet olacak” tespiti ise endişe verici.

Bu artışın genetiği ile oynanan tam tahıllı ürünlerin tüketilmesinden sonra olduğunu dile getiren Dr. Aktaş, diyabetteki bu iç karartıcı tablonun arkasında ise ekonomik çıkar peşinde olan çevreler bulunduğu görüşünde:



"HASTALIKLARIN BİTMESİNİ İSTEMİYORLAR ÇÜNKÜ BU BÜYÜK BİR PAZAR"

“Bu hastalara sadece tam buğdaylı diyetler verilerek hastanın şekerinin daha çok artması sağlanıyor. Bu sadece ülkemizde değil dünyada da böyle. Amerikan Diyabet Derneği, 1980’den itibaren diyabeti önlemek için tam buğdaylı ürünler tavsiye ediyor. Türkiye’de devlet diyabetteki bu ürkütücü rakamlarla ilgili ne yapıyor… Diyabet, hiçbir ilaç, insülin veya oral antidiyabetik kullanmadan tedavi edilebilir. Bu hastaların % 95’i beslenmenin düzenlenmesi, bazı bitkisel takviyeler yani fitoterapi, ozon terapi, hastanın egzersiz yapması ve kilo vermesinin sağlanmasıyla tam şifaya kavuşabilir ve ilaçlarından kurtulabilir. Yani ilaçsız tedavi mümkündür. Peki niye bunu yapmıyoruz da ilaçlara mahkum yaşıyoruz? Çünkü bu, çok büyük bir pazar ve bundan yararlananlar hastalığın bitmesine izin vermiyor.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kanserde de aynı tablonun geçerli olduğunu belirten Aktaş, Sağlık Bakanlığı’nın verilerine atıfla, “2002’de Türkiye’de kanserden ölüm oranı % 12, 2012’de % 21. Yani klasik kanser tedavileri kanserden ölümleri engellemiyor” dedi.


“HASTALAR AKTARLARIN KUCAĞINA İTİLİYOR”

Aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi Fitoterapi Eğitim Koordinatörü olan Dr. Ümit Aktaş, kanser tedavisinin içinde mutlaka fitoterapinin olması gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Bunu onkologlarla fitoterapistler birlikte yapmalı. Onkologlar hastalarını azarlayarak, ‘Sakın hiçbir şey kullanma’ diyerek onları aktarların kucağına itiyor. Hastalar, doktorlarından bu cevabı alamadıkları için, aktarların veya komşu önerilerinin kurbanı olabiliyor. Ancak onkologlar, fitoterapi uzmanlarına yönlendirirlerse hastalar zarar görmez. Aktar tıbbının bu kadar güçlenmesinin sebebi doktorların, fitoterapiyi reddeden tutumlarıdır. Fitoterapiyi yapması gerekenler, bu işin eğitimini almış doktorlardır. Fitoterapi, aktar demek değildir, bitkilerle bilimsel tedavi demektir.”

 

“BESİNİNİZ İLACINIZ, İLACINIZ BESİNİNİZ OLSUN”

Sadece onkolojinin değil, bütün tedavilerin fitoterapi ile kol kola olması gerektiğini kaydeden Aktaş, Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi kitabında; kronik hastalıklarda en etkili kürleri ve savaş stratejilerini okurlarıyla paylaştığını söyledi. 



Kitapta, hastalıkları tamamen iyileşen gerçek yaşam öykülerinin de yer aldığını belirten ve evde bitkilerin nasıl doğru kullanılacağını anlattığını dile getiren Dr. Aktaş sözlerini, Hipokrat’tan bir alıntıyla noktaladı: “Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun.”

dr. ümit aktaş
kanser
diyabet
bitkilerle tedavi
Yorum (6)
www.aciamagercek.com
SAĞLIK EN BÜYÜK SEKTÖR Amerika Birleşik Devletleri, 2014 yılında ilaç için 374 milyar dolar. 23 milyar dolarlık kişisel ilaç harcamasıyla 397 milyar dolara ulaşıyor. ABD’de 2014 yılı reçete sayısı 4,3 milyar adede ulaşmış. ABD İlaç harcaması Çin, İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın yıllık askeri harcaması toplamından daha fazla. 1,5 milyar nüfusu olan Çin ilaç için 60 milyar dolar, bir o kadar nüfusu olan Hindistan ise sadece 16 milyar dolar harcıyor. 2014’de bütçe sağlık harcaması ise 750 milyar dolar. Amerikan halkı sağlığa yılda 2,5 trilyon dolar harcıyor. ABD’de 45 yaşına kadar ortalama yıllık sağlık harcaması 4500 dolarken 65 yaş üzerinde bu rakam 10 bin doların üzerine çıkıyor. Yaşamın son yılında ise 20 kat artıyor. Amerikan sağlık sistemindeki idari işlem ve evrak maliyeti bile 190 milyar doları aşıyor. Dünyanın her yerinde üssü, savaş filoları ve askeri bulunan, ABD’nin askeri harcamaları bile 700 milyar dolarken, sağlık harcamaları askeri harcamalardan daha yüksek. Amerika’nın kedi köpek maması harcaması ise, yılda 42 milyar dolar.
0
Cevapla
ecz
Bunun gibiler kafalarından fitoterapi uzmanı olsunlar daha çok artar hastalıklar. Bitkilerle ilgili geniş kapsamlı eğitim gören eczacılardır. Doktor ne zaman bitki görmüş bir bana söylesin. Ben eczacılık öğrencisi son sınıfım. Adam geçen sene bir programda benim bildiğim bitkiyi daha hiç duymadım dedi. Artık karar sizin.
0
Cevapla
mehmet demirci
sayın ecz arkadasım sağlığın tıbbın tarıhını bılmeden atıp tutma cok eskılerden doktorlar hem eczacı hem doktordu kısaca onlara şifacı denırdı, sonra ne olduysa ayrılıverdıler bırı doktor bırı eczacı oldu her halukarda bu sahsıyet dedıgın gıbı bazı seylerı bılmıyor olsada dedıklerı tamamen doğru lutfen kımya endustrısının sılahsorlugunu yapma ve bır eczacı gıbı davran ama tabıı sen yenı nesıl eczacı oldugun ıcın gercek eskı eczacıların aslında bırer fıtoterapıst oldugunu bılmemen doğal, bu ılac sanayı sızın ısınızı elınızden almadan sızı kendı ürettıklerı ılacları satan satıcı konumuna getırmeden ınce eczacılar bır suru ılacı kendılerı yapar ve hastalarının ıyılesmesıne katkıda bulunurlardı once gercekten eczacı olmak nedır onu ogren
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Doktora çok gitmeyi sağlık değeri olarak yansıtan siyasetçi , idareci , bürokrat ! Diyabet , hipertansiyon yada kanserle mücadele de en önemli konu doktora girmek değil ! Tetkik yaptırmak da değil ! Şikayet olunca , riskilerin varsa hekimie gitmek akıllıca yol.Şikayet olmadan gitmekten çok daha önemli!Önce bunu belleyelim ! Doktora gitmeyi iş belleten siyasetçimizin ve kamuoyunun bunu anlaması lazım. Eğer yaşadığınızı hayata önem veriyorsanız ömrü uzatan en önemli değer yaşam tarzı !Doktor gitmek tetkik yaptırmak değil. Yani ! Ne kadar ve hangi şartlarda çalışıyorsun , nasıl besleniyorsun , hangi havayı + hangi su (yani çevrenin değeri !) Burada beslenmek , özellikle az kalaori almak ve eskilerin "sofradan aç kalkmak lafı" ile bu anlatıyor.Yani vucuda dışardan giren gıdaların kontrolü ! Türkiyede son otuz yılda çocuklarda diyabet 3 kat arttı! Sebebi tıpkı ABDdeki gibi hızlı sindirilen un haline getirilen şekere dönüştürülen rafine karbonhidrat özellikle şeker , un ve unulu ürünler. Su , çevre , hava , ve yakın çevremizi bedenmizi oluşturan yediğimiz gıdalar ! , ruh sağlımız SAĞLIKTA ANA UNSURLARI oluşturuyor. Vatandaşın çok tetkik yaptırma doktora gitmekten çok nasıl yaşdığına , çevre ve neyi tükettiğine , bedenin ihtiyaç duyduğu en basitinden yürüyüş gibi hareket etmeye odaklanması gerekiyor. Ötesi bugünlerde sağlıkta dönüşümle ve performans sistemiyle daha çok hekim ve tetkik döngüsüne giren ticari faliyetlerin olduğu , işin içine ticaretin karıştığı alan olma yolundadır. Fitoterapi konusu bazı otları kulanmakta öyle aktarlarda harcıalem yapılacak iş değildir. Sağlıkta yapılan en önemli yanlışlardan biride sağlık sistemini ticarileştirmek ve pratisyen hekimliği gibi bütünsellik arzeden alandan uzaklaşarak uzman fetişizmi yaratmaktır. Bu sorunları ABD de öngöremdiği için bunlar ABDde de oldu ! "ABD’de 1980’de % 6 olan diyabet görülme sıklığının 2009’da % 24’e çıktığını aktaran Aktaş, Türkiye’de diyabetin 12 yılda % 80 artış gösterdiğine dikkat çekti." Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 08/05/2015
0
Cevapla
ecz
demirci bey çok alakasız bir cevap vermişsiniz bana.Dediklerimi bir daha okuyun lütfen. tarihi çok iyi biliyorum.Sağolsun hocamız sayılı hocalardandı eczacılık tarihi konusunda. Şuan tıp fakültesinde bitki var mı yok. Yüz yıl öncesini gösterip bizim işimiz denilemez. Ben adam yanlış bilgi verdi demedim. Sanayi konusunda doğru şeyler söylüyor ama bunu gösterip bitkiler bizim işimiz demesi yanlış. Kanser kanser diyorlar neden acaba. Yani bunlar iyi niyetli değil onu bilmenizi isterim.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir