Avukat Doğan Erkan tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan başvuru dilekçesinde, müvekkil F.B'nin, rahatsızlığı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Ana Bilim Dalına başvurduğu kaydedildi. Ancak doktorların, "telkinde bulunmaktan başka, iyileştirmeye dönük hiçbir tıbbi-cerrahi müdahalede bulunmadıkları" savunulan dilekçede, "Görev ihmali ve sağlık hizmetinin ihmaliyle geçen süreçten sonra müvekkil hiç cinsel ilişkiye giremez duruma düşmüştür" denildi.
Bunun üzerine, Aralık 2011'de Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açıldığı, mahkemenin Haziran 2012'de görevli yargı yerinin idari yargı olduğu gerekçesiyle "yargı yolu nedeniyle usulden ret" kararı verdiği aktarılan dilekçede, gerekçeli kararın Eylül 2012'de davacıya tebliğ edildiği bildirildi.
Davacının, Kasım 2012'de de Ankara 14. İdare Mahkemesinde dava açtığı ifade edilen kararda, idare mahkemesinin de "Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 30 günlük süre içinde idari yargıda açılmadığı" gerekçesiyle davayı "süre aşımı sebebiyle" reddettiği belirtildi. Ancak İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 9. maddesinde, "Adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 30 günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir" denildiği kaydedilen kararda, İdare Mahkemesinin, ret kararıyla, "bu düzenlemeyi yok saydığı" savunuldu.
Danıştay 15. Dairesinin, davacının temyiz istemini reddettiği, buna ilişkin karar düzeltme başvurusunun da 2'ye karşı 3 oyla reddedildiği anlatılan kararda, karşı oy şerhlerinde, "30 gün içinde İdare Mahkemesinde açılmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmişse de Asliye Hukuk Mahkemesinin kararında İdare Mahkemesinde kaç gün içinde dava açılması gerektiği belirtilmemiştir" denildiğine dikkat çekildi.
- "Başvuru hakkı ihlal edildi"
Bu süreçle F.B'nin, Anayasa'nın 36. maddesinde tarif edilen "Hak Arama Hürriyeti" ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki (AİHS) "Etkili Başvuru Hakkı"nın ihlal edildiği savunulan dilekçede, "Hastane, istihdam ettiği doktorun hizmet kusuru ve görevi ihmali sebebiyle müvekkilin sağlığında geri dönüşü mümkün olmayan, telafisiz bir zarara, müvekkilin cinsel ilişki kurma ve dolayısıyla üreme yetisinin kaybolmasına sebep olmuştur. Her konuda uzman olan davalı hastane hiçbir yöntem uygulamamış, hiçbir cerrahi tedavi yapmamıştır. Bu durum karşısında müvekkilin korumaya değer temel hakkı, meşru vasıta ve yollarla idareye izafe edilecek cismani tazminini sağlamasıdır" denildi.
Hasta Hakları Yönetmeliğinde, "Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir. Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz" ve "Hasta haklarının ihlali halinde, personeli istihdam eden kurum ve kuruluş aleyhine maddi veya manevi veyahut hem maddi ve hem de manevi tazminat davası açılabilir" denildiğine işaret edilen dilekçede, Anayasa'nın 36. maddesinde de "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz" denildiği hatırlatıldı.
AİHS'nin 13. maddesinde ise "Bu sözleşmede tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili resmi görev yapan kimseler tarafından bu sıfatlarına dayanılarak yapılmış da olsa, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir" denilerek, etkili başvuru hakkının düzenlendiği belirtilen kararda, yargı aşamaları boyunca F.B'nin bu hakkının ihlal edildiği savunuldu.
Dilekçede, AİHS'ye aykırılıkların saptanması, başvuruyla, gelecekteki benzer ihlallere engel teşkil edilmesi istendi ve "F.B'nin cinsel ilişki ve üreme yeteneklerini idarenin hizmet kusuru ve görev ihmali sebebiyle yitirdiği ve bunun tazmininin hak ihlaliyle engellendiği" iddialarıyla 70 bin lira manevi tazminat talep edildi.