Türkiye’de ikinci yüz naklini yapan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi AD öğretim üyesi Doç.Dr.Serdar Nasır daha önce Amerika’da yaptığı çalışmalarda, siyah ve kahverengi sıçanların kafalarını boyun bölgesinden ampute ederek beyaz sıçanın kasık bölgesine naklettiğini belirterek ‘Kasık bölgesine nakil etmemin nedeni hayvanın boyun bölgesine kafayı nakledilince solunum kasları da felç olduğu için anında ölmesiydi. Kasığa yaptığım kafa nakli nakili sonrası hayvanlarda bu naklin teknik olarak mümkün olduğunu ve kafanın dolaşımının olduğunu gördüm’ dedi.
Teorik olarak mümkün
Sağlam vücudu sağlam beyne nakletmeyi öneren Dr.Canavero’nun öne sürdüğü düşüncenin teorik olarak mümkün olabilecek bir tedavi olduğunu söyleyen Dr.Nasır, ‘Benim deneysel modelimde omurilik onarımı yapmadım ve nakil sonrası oluşacak solunum probleminden kaçınmak için heterotopik dediğimiz yani dokuyu veya organın anatomik lokalizasyonundan farklı bölgeye naklini yaptım.’ diye konuştu.
Hangi endikasyonlarda yapılabilir?
Bu naklin kanser veya ciddi bir rahatsızlıktan dolayı iyileşmesi mümkün olmayacak şekilde vücudu hasar görmüş ve hayatını kaybedecek olan ancak beyni hasar görmemiş kişiler düşünülebileceğini belirten Dr.Nasır, vücudunda örneğin travma sonucu sadece beyin ölümü gelişmiş ancak vücudu sağlam bir canlı kadavranın verici olarak düşünülebileceğini söyledi.
Kompozit doku naklinin gelişimi ile beraber artık birçok dokunun nakil edilebileceğinin plastik cerrahlar tarafından kanıtlandığının altını çizen Nasır, Dolaşımı anatomik olarak bilinen yani arter ve veni olan herhangi bir dokunun plastik cerrahlarca nakledilebileceğini belirtti.
Dokunun nakli sonrası fonksiyon kazanması da önemli
Doç.Dr.Serdar Nasır şöyle devam etti:
‘Kafa nakli olayı çok daha farklı. Burada dokunun sadece yaşamasından ziyade bu dokunun fonksiyonunu yerine getirmesi de çok önemli. Neticede nakledilen dokunun alıcı vücutta dolaşımı sağlanarak yaşaması devam eder. Ancak her kompozit doku naklinde sadece kan akımı sağlanarak dokunun dolaşımını başarmak o naklin başarılı olduğunu göstermez. Bunu şu şekilde açıklayayım.
Bildiğiniz gibi ülkemizde de yapılmış olan yüz, ekstremite ve rahim nakilleri gibi nakiller mevcut. Bu dokular başarı ile nakledilmiş ve dolaşımı alıcı vücutta sağlanmıştır ve yaşamsallığı devam ettirilmiştir. Ancak bir yüz nakli yaptığımızda, yüzün görünümünü değiştirmekle birlikte eğer o yüzün aynı zamanda mimik hareketlerini de sağlayabiliyorsak bu oldukça başarılı bir sonuçtur. Bilimsel dokümanlarda veya gazetelerde de göreceğiniz gibi genelde her yüz fonksiyonel olarak başarılı olamamakta ve bir maske yüz görünümünü taşımaktadır. Hacettepe Üniversitesi Hastanemizde yapmış olduğumuz yüz nakli sonrasında uyguladığımız çeşitli fizyoterapilerle yüzün neredeyse normal bir insanın ki kadar tüm mimik hareketlerini gerçekleştirmesini sağladık. Yani dokunun dolaşımı yanında yüz nakli sonrası fonksiyonel bir başarıda elde ettik. Ancak Türkiye de ve dünya da yapılan diğer yüz nakillerinin çoğunda fonksiyonel olarak başarı sağlanamayıp maske yüz görünümü elde edilmiş olsa bile bu netice diğer tedavi metodları ile karşılaştırıldığında estetik olarak karşılaştırılamayacak derecede başarılıdır.
Rahim nakli yapıldı ama...
‘Diğer fonksiyonel kompozit doku nakline örnek ise olan rahim naklidir. Dünya’da rahim nakli yapılıp da bebek doğumunun sağlandığı başarılı olan tek bir vakadan bahsedilmektedir.
Rahmin yaşamasından çok daha önemli olan fonksiyonel olması yani içerisinde bir bebek taşıyabilmesi yani embriyonun orada bir fötüs haline dönüşerek sağlıklı bir şekilde gelişimini tamamlayarak bebek olarak dünyaya gelmesidir.
Ülkemizde de rahim nakli dünyanın ilk rahim nakli olmasına rağmen, fonksiyonel olarak bu nakilden bir bebek doğumu sağlanamamıştır. Rahim naklinde rahmin yaşamasından daha önemli olan burada bir fonksiyonel bir organ olarak görev almasıdır . Yani yapılan bu nakilin başarılı olması demek bu rahmin yaşaması değil, rahimden bir bebek elde etmektir. Aksi takdirde hastaya uzun yıllar gereksiz yere ilerde kanser oluşturma riski olan ilaçları vermek zorunda bırakırsınız. Hem ülkemizde hem de dünya da kompozit doku nakli sonrası verilen ilaçlara bağlı olarak gelişen sorunlardan hayatını kaybeden hastalar olmuştur. O nedenle her kompozit doku naklinin dolaşımını sağladığımızda bunun başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Ve fonksiyon sağlanamayan nakillere hastalara yüklenen bu risklerden dolayı son verilmelidir’
Kafa naklinde kan dolaşımı tamam, ya sinirsel ileti?
‘Genel olarak kafa naklinde de aynı şekilde bir sorun olma riski yüksektir. Beynimiz omurilik vasıtasıyla sinirsel ağını devam ettirmekte ve vücudumuzu kontrol etmektedir. Kafayı naklettiğimizde ve kafanın dolaşımını sağladığımızda bu naklin başarılı olduğunu söylemek mümkün müdür? Şu anki bilimsel verilerle çok mümkün değildir.
Çünkü kök hücreler dahil birçok metod denenmiş, başarılı sonuçlar alınmasına rağmen, omurilikteki hasarların, yani felce yol açacak hasarların geri dönüşümsüz olduğu kabul edilmiştir.
Felçli hastalardan bildiğimiz gibi medulla spinalis tam kesilerinde hasarların hepsi geri dönüşümsüz olmakta ve şu anki bilimsel verilerle sinirlerin iyileşmesi sağlanamamaktadır.
Kafa nakline baktığımızda bu sefer cerrah bilinçli olarak omurilikte kontrollü tam kesi yapacaktır. Sinir iyileşme sorunları bu nakil yapıldığı sırada çözülmemiş olursa kesi boyun bölgesi düzeyinde olacağı için 4 ekstremitenin de felç olduğu bir vücut sonucu ortaya çıkacaktır. Bunun yanında hastada solunum felci gelişecek ve hasta kalıcı olarak solunum makinesine bağlı yaşamak zorunda kalacaktır. Bu da uzun süreli solunum cihazına bağlı kalan hastalardaki sorunları ortaya çıkaracaktır.
Ya kalp?
‘Kalp etkilenecek midir? Kalp büyük bir ihtimalle şu anki bilgilerim çerçevesinde kalbin etkilenmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü kalp kendisine ait otonomik bir sinir sistemine sahip olduğu için çalışmasına devam edecektir.
Sadece baş bölgesindeki sinirler tamamen çalışacaktır. Çünkü o sinirlerde hasar yoktur. Yani görme fonksiyonu, duyma fonksiyonu ve ağız bölgesindeki tat alma fonksiyonları da devam edecektir.’
İmmünolojik sorunlar önemli
‘Vücud naklini takiben alıcı hastada kuvvetle muhtemel diğer büyük sorun ise immünolojik sistemde ortaya çıkacaktır. Biliyorsunuz biz Hacettepe’de Dünyanın ilk iki kol iki bacak naklini yaptık. Bu nakil olayı plastik cerrahinin en prestijli dergilerinden birinde dünyanın ilk nakli olarak yer aldı ve kabul gördü. Bu ameliyatı yaptıktan sonraki ameliyat sonrası dönemde karşılaşacağımız en büyük sorunlardan birinin immünolojik sorun olacağını düşündük. Çünkü yapılan deneysel çalışmalarda gösterilmiştir ki kompozit doku nakillerinde alıcı vücut için en antijenik yapı deridir. Biz iki kol iki bacak nakli sırasında geniş bir deri alanı ve kemik iliği içerisinde yüksek miktarda bağışıklık sistemine ait hücreler naklettiğimiz için doku antijenitesini azaltmaya yönelik bu iki kol ve bacağa ameliyat öncesi radyoterapi uyguladık.
Kafa naklinde antijenik organlar daha fazla
‘Ancak tüm vücudu bir kafaya nakletmeyi düşündüğümüz zaman, bu kez vücudun en antijenik yapısı olan deriden çok yüksek miktarda naklediyorsunuz. Onu bırakın immünolojik organlar dediğimiz lenf dokuları ve bağırsaklar gibi çok daha büyük immünolojik sistemleri de hastaya naklediyorsunuz. Bu durumda nasıl bir immünolojik yanıtla karşılaşılacağı muammadır. Ancak kesin bir bilgi burada immün sistemi baskılamak için yüksek dozda ilaçlar kullanılacaktır. Ama hem ülkemizde yapılmış yüz nakli ile dünyanın ilk iki bacak nakli vakalarından biliyoruz ki immünsüpresyon tedavisi veya alıcı vücutta görülen nakledilen dokuyu reddetme ataklarında verilen yüksek dozda ilaçlar hastada karaciğer böbrek yetmezliği veya kan sistemine ait kanserlere neden olmaktadır. Bu iki hastada bu tip komplikasyonlardan hayatını kayıp etmiştir. İşte vücud nakli sonrası şu anda uygulanan bağışıklık sistemini baskılayan ilaç protokollerinden daha farklı ve vücuda yan etkisi daha az tedavileri uygulama şansına sahip olamazsak daha önce saydığım hasta hayatını tehlikeye atan komplikasyonlarla karşılaşma şansı çok yüksek olacaktır.’
Bilimde dogmalara yer yoktur
Kompozit doku naklinde önemli olan yüz nakli hariç bazı dokuların damarsal olarak yaşanabilirliğinin sağlanması değil, esas beklenenin dokunun fonksiyonun sağlanabilmesi olduğunun tekrar altını çizen Dr.Nasır şöyle davam etti:
‘Sonuçta İtalyan cerrahın söylediği bilimsel bir hipotezdir, bu bir teoridir. Bilim her zaman bu şekilde ilerler. Yani daha önceden yapılmış bazı şeylerin üzerine yeni metotlar ekleyerek daha iyiyi elde ederek teknik olarak ilerleme kaydedilir. Ancak bu iyi bir teknisyenliğin ilerisine gidemez. Bu da bilimin ilerlemesi için ivme verici bir katkı sağlamaz. Ancak yeni düşünceler ne kadar da normale ters olsa da bilimin ilerlemesi için gereklidir. Çünkü bilimde normal yoktur sadece o an için kabul edilen doğrular vardır ve kimse bu doğruların değişmez olduğunu bilimsel düşünce içinde iddia edemez.
Bunun nedeni bilimde dogmalara yer yoktur. Bilim, her düşünceyi ütopik diyerek, olmaz deyip kestirip atmadan önce ortaya atılan düşüncenin olabilirliği üzerinde konuşarak, tartışarak mümkün olup olmayacağı nedenleri açıklanarak esas sonuca ulaşan bir metod sağlamalıdır’.