Medimagazin logo

Çapa dönem birincisi: Amfilerde merdivende oturduk, pratik yapacak yer bulamadık!

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Türkiye'nin 2023, 2053 ve 2071 vizyonuna ulaşması yolunda en önemli katkıyı yapacak olan kurumların başında üniversitelerin yer aldığını belirterek, "Bizler, bu bilinçle faaliyet gösteriyoruz. Geleceğin lider gençlerinin önünü açabilecek eğitim imkanları sağlamak için çalışıyoruz. Geçmişi ve bugünü anlayarak geleceği tasarlayacak gençleri yetiştirme gayreti içerisindeyiz." dedi.
Çapa dönem birincisi: Amfilerde merdivende oturduk, pratik yapacak yer bulamadık!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 184. Dönem Mezuniyet Töreni, Haliç Kongre Merkezi'nde yapıldı. Öğrencilerin törenle sahneye alınmasının ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, salona geldi.

Rektör Prof. Dr. Ak, törendeki konuşmasında, kökleri 1453 yılına kadar uzanan İÜ'nün tarihinin, aynı zamanda Türkiye'deki bilimsel eğitimin ve gelişimin de tarihi olduğunu, bugün mezuniyet töreninde bulundukları İstanbul Tıp Fakültesinin köklerinin ise 1470'teki Fatih Darüşşifasına kadar gittiğini hatırlattı.

İÜ'nün, bugün 23 fakülte, 2 yüksekokul, 7 meslek yüksekokulu, 80 araştırma ve uygulama merkezi ile öğrencilere tarihi bina ve modern mekanlarda hizmet verdiğini anlatan Rektör Prof. Dr. Ak, dünyanın prestijli tüm üniversite sıralamalarında yer alan İÜ'nün, dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına 11 yıldır giren tek Türk üniversitesi olduğunu söyledi.

İÜ'nün, Türkiye’de Nobel ödüllü 2 mezuna sahip olan tek üniversite olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ak, 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar'ın, İÜ İstanbul Tıp Fakültesi mezunu oluğunu hatırlatarak, kendisiyle gurur duyduklarını dile getirdi.

Prof. Dr. Ak, bilişim, mobilya, gıda, enerji, elektrik, çevre, biyomedikal teknolojiler gibi birçok alanda patent başvurusunda bulunan İÜ'nün, 2014 ve 2015 yıllarında "En Fazla Patent Başvurusu Yapan Üniversite" ödülünü almaya hak kazandığını ifade ederek, İÜ'nün aynı zamanda 115 patent başvurusu ile 2016 yılında da "en fazla patent başvurusu yapan üniversite" olduğunu belirtti.

- "Geleceği tasarlayacak gençleri yetiştirme gayreti içerisindeyiz"

Yüksek Öğretim Kurumu )YÖK) tarafından hazırlanan raporlara göre de İÜ'nün, Türkiye’de en çok bilimsel yayın yapan üniversite olduğunu anlatan Prof. Dr. Ak, "Her geçen gün önemini arttıran, uluslararasılaşma çalışmalarına büyük önem veren üniversitemizde Erasmus, Mevlana, İkili-Çoklu İlişkiler ve Farabi Koordinatörlükleri tek bir çatı altında çalışmalarını yürütmektedir. Bu sayede uluslararasılaşma çalışmaları, bütünsel bir şekilde ele alınmaktadır." dedi.

Türkiye'nin en büyük zenginliğinin gençler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ak, konuşmasına şöyle devam etti:

"Yeni eğitim ve istihdam imkanları sağladıkça, onların bilime, sanata, kültüre, spora, ekonomiye çok daha fazla katkı sağlamasının da önünü açmış oluyoruz. Bu nedenle ülkemizin 2023, 2053 ve 2071 vizyonuna ulaşması yolunda en önemli katkıyı yapacak olan kurumların başında üniversiteler yer almaktadır. Bizler bu bilinçle faaliyet gösteriyoruz. Geleceğin lider gençlerinin önünü açabilecek eğitim imkanları sağlamak için çalışıyoruz. Geçmişi ve bugünü anlayarak, geleceği tasarlayacak gençleri yetiştirme gayreti içerisindeyiz.

Küresel ekonomik, politik ve sosyal değişimlerin etkisiyle her geçen gün farklılaşan ve karmaşıklaşan yüksek öğretim alanındaki sorunların çözümü, her şeyden önce işbirliğini gerekli kılıyor. Yüksek öğretimde uluslararasılaşma birçok açıdan üniversiteler arasındaki iletişimi ve işbirliği imkanlarını arttırmış olsa da, önemli olan eğitim ve araştırma alanında ortak projelerle bu süreci kalıcı kılmak ve geleceğe taşıyabilmek."

Prof. Dr. Aziz Sancar gibi mezunların, geleceğin akademisyenleri olan genç bilim insanlarına başarıları ile örnek olduğunu aktaran Prof. Dr. Ak, "Bugün buradan mezun olan gençlerimizin arasından da yeni Aziz Sancarlar çıkacağına inancım tam. Çünkü İstanbul Tıp Fakültesi, Aziz Sancar hocamızın dediği gibi dünyanın en iyi tıp eğitiminin verildiği kurumlar arasında yer alıyor." diye konuştu.

- "Modern bir yapılanmaya ihtiyacımız var"

Törende daha sonra İÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahaüddin Çolakoğlu'nun okuduğu hekimlik andını öğrenciler tekrarladı.

Konuşmasına, fakültenin kuruluş tarihine ilişkin bilgi vererek başlayan Prof. Dr. Çolakoğlu, İstanbul Tıp Fakültesinin tıpkı bir fabrika gibi çalıştığını, doktor, bilim adamı, araştırmacı, dolayısıyla ilim ürettiğini anlattı.

İstanbul Tıp Fakültesinin bir ilim ve bilim yuvası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çolakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazı altyapı eksikliklerimiz, sıkıntılarımız var. Baktığınız zaman hakikaten gecekonduda oturuyoruz. İnşallah bunların düzeleceğini ümit ediyoruz. Eksikleri gidermek için var gücümüzle çalışıyoruz. Bizim boyumuzu aşan fiziki ve teknolojik altyapı eksikleri hususunda devletimizin desteğine ihtiyacımız var. Yeniden yapılanma içinde bir araştırma hastanesi, bir araştırma merkezi, bir sağlık teknokenti ve buna bağlı kuluçka merkezi vasıtasıyla kanser, diyabet gibi önemli hastalıklarda bir otorite olma açısından, modern bir yapılanmaya ihtiyacımız var. Bu yapılanma hususunda Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği desteğin devam edeceğine inancım tam."

Memleketin sağlık alanındaki büyük açıklarından palyatif bakım merkezi ve kronik hastalıkların rehabilitasyonu gibi konulara ağırlık verilmesi gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Çolakoğlu, fakültedeki yeniden yapılanma içinde bu merkezleri de kuracaklarını belirtti.

Prof. Dr. Çolakoğlu, öğrencilere de mesleki nasihatlerde bulunarak, sözlerini tamamladı.

- "Çapa'nın içinde bulunduğu belirsizlik devam ediyor"

Dönem birincisi Dr. Sevilay Ertürk ise küçüklüğünden beri hayalini kurduğu, yıllarca bu hayale ulaşmak için emek verdiği ve sonunda hekimlik mesleğine ilk adımlarını attığı yerin, İstanbul Tıp Fakültesi olmasından gurur duyduğunu dile getirdi.

İstanbul Tıp Fakültesinin onlarca hekimi gölgesi altında toplayan koca bir çınar olduğunu ifade eden Ertürk, bu ailenin bir ferdi olmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.

Bugünü yaşamaktan çok mutlu olduklarını ancak mezun olurken akıllarında pek çok soru işareti ve kaygılar barındırdıklarını dile getiren Ertürk, şunları söyledi:

"Daha ilk gün fakültemizin sahip olduğu en büyük amfiye gidip, yer kalmadığından merdivenlerde oturmak zorunda kaldığımızda, kütüphane önlerine uzanan kuyruklarda beklerken başladı ilk kaygılarımız. Yıllarca hayalini kurduğumuz bu okulda, kalabalıktan hasta odalarına giremediğimizde, 'bizler kendimizi nasıl geliştireceğiz' diye düşündük. Bir hastanın başında 20 kişi, bir yandan bizlere her fırsatta söylendiği gibi hastanın mahremiyetine saygı duymaya çalışırken, bir yandan bir şeyler öğrenmek, kendimizi geliştirmek için çabaladık. Hastanemizin karmaşası içinde, özellikle hala düzenli bir yeri olmadığından klinikleri hastane içinde her yere dağıtılmış olan çocuk hastalıkları pratikleri başta olmak üzere, zaten kısıtlı olan pratik saatlerimizin bir kısmını, pratik yapacağımız yeri aramakla geçirdik."

Fakültenin öncelikle fiziki şartları olmak üzere öğrencileri zorlayan bazı durumları olduğunu ifade eden Ertürk, şunları kaydetti:

"Fakat bizler İstanbul Tıp Fakültesini yani Çapa'yı, Çapalı olmayı çok seviyoruz. İstanbul'a alışmaya ve keşfetmeye başladığımız ilk günlerde aslında fark ettik ki İstanbul Tıp Fakültesi, nam-ı diğer Çapa İstanbul'dan da karışıktı. Hastalara yol gösterirken, zamanla biz de hastanenin labirentvari planını öğrendik. Daha o günlerde Çapa ile ilgili bu yıl 'taşındı taşınacak' haberleri çıkıyordu. Aradan 6 yıl geçti. Çapa'nın içinde bulunduğu belirsizlik devam ediyor. Tıp eğitiminin en temel taşlarından biri olan bu fakültenin hak ettiği değerin bu olmadığına inanıyoruz. İstanbul Tıp Fakültesini herkes gibi bizler de Çapa diye biliyorduk. Artık kendi adından başka bir isimle özdeşleşen bu okulun, bir başka yere taşınacağı ile ilgili haberleri duyuyor, bu durumun üzüntüsünü yaşıyoruz. Umarız ki bizler asistanlık eğitimimizde ve yeni başlayacak arkadaşlarımız da temel tıp eğitimlerinde, geçmişten gelen ve bugün çağdaşlaşarak devam eden İstanbul Tıp Fakültesi ekolünü, çok daha güzel ve düzenli binalarda, kalabalık olmayan amfilerde, Çapa'da yapabilirler."

Dönem birincisi Ertürk, doktorlara yönelik şiddete ve bu konudaki yaptırımların geliştirilmesine değinerek, konuşmasını tamamladı.

- Dönem birincileri diplomaları Erdoğan'ın elinden aldı

Ertürk, konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın huzurunda yaş kütüğe ismini çaktı.

Törende daha sonra dereceye giren mezunlara diploma ve plaket takdimine geçildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönem birincisi Ertürk, dönem ikincisi Begüm Yurtsever, dönem üçüncüsü Ayşe Hümeyra Sevindik, dönem dördüncüsü Gülderen Karaca ve dönem beşincileri Suna Yetgin ile Rasim Akgün'e plaket ve diplomalarını verdi.

Törene katılan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de eşi Hayrunnisa Gül ile fakülteden mezun olan gelinleri Ayşe Zehra Gül'ün diplomasını takdim etti.

Erdoğan ve Gül, plaket ve diplomaların takdiminin ardından, Rektör Prof. Dr. Ak, İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Çolakoğlu ve dereceye giren öğrencilerle aile fotoğrafı çektirdi. Rektör Prof. Dr. Ak ve Dekan Prof. Dr. Çolakoğlu, günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye takdim etti.

Törene, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya da katıldı.

İstanbul Tıp Fakültesi, yeniden yapılanma kapsamında Hasdal'daki 1100 dönümlük araziye taşınacak. Çapa yerleşkesinde ise tarihi ve yeni yapılan binalar, poliklinikler, araştırma merkezleri laboratuvarları, acil tıp ve sağlık teknokenti hizmet vermeye devam edecek.
 

mezuniyet toreni
istanbul universitesi istanbul tip fakultesi
184. donem
prof. dr. bahauddin colakoglu
Yorum (3)
Dr.Cevdett
''Çapa dönem birincisi: Amfilerde merdivende oturduk, pratik yapacak yer bulamadık!'' Cumhurbaşkanımızın olduğu bir mekanda bu sıkıntılar ilk ağızdan dile getirilmiş, ne güzel. 30 yıllık tıp fakülteleri bile gelişimini tamamlamamışken Anadolunun küçük illerinde her türlü alt yapıdan yoksun tıp fakülteleri açılıyor ve buralara asistan-öğrenci alınıyor. Hoca bulunamadığı için de tavşana havuç gösterir gibi çalıştığı yerlerde prof kadrosu bulunmayan doçentlere prof kadrosu vererek haftada ya da ayda bir kaç gün gelmek şartıyla eğitim! verdiriliyor. Kafayı sıyırası geliyor insanın.
26
Cevapla
Ahmet
Efendim siz oraya kayıt olurken biri size merdivene oturmayacaksınız diye garanti mi verdi? Not:3 yıldır işsizim ...
2
Cevapla
zeki can
önce tebrik ediyorum asıl ızdırabınız göreve başlarken olacaktır bu günlerinizi arayacaksınız.Hakaretler dayaklar gelişi güzel soruşturmalar yersiz ve mantıksız açılan davalar kısacası burnunuzdan getirecekler........
3
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir