Medimagazin logo

3 üniversite hastanesi SGK ile ‘götürü bütçe’ anlaşması imzaladı

Finansman krizi içindeki üniversite hastanelerinden üç tanesi SGK ile 'götürü bitçe' yani global bütçe anlaşması imzaladı
Kaynak: MEDİMAGAZİN - DR.İBRAHİM ERSOY
3 üniversite hastanesi SGK ile ‘götürü bütçe’ anlaşması imzaladı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Üniversite hastanelerinin son yıllarda ekonomik durumunun pek de iyi olmadığı biliniyor. Bu durumun yönetimsel yetersizlik olduğu kadar SUT fiyatlarının 7 yıl artmaması, Tam gün Yasasıyla öğretim üyesi kaybı, hizmetin dışında ayrı bir eğitim ödeneği olmaması gibi sorunlar içerdiği biliyor.


Geçtiğimiz yıl Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Cerrahpaşa, Çapa, Hacettepe gibi borç batağındaki hastanelere ilişkin çalışma başlatmış ve  üniversitelerin arsa satışlarından elde ettiği gelirin bir kısmını döner sermayeye aktararak borç ödemesinde kullanacağını açıklamıştı.

Diğer taraftan ortak kullanım yani afiliasyon yapılan üniversite hastane sayısı da artıyor. Bakanlıkla ortak kullanılan üniversite hastane sayısı bu yıl 19 oldu.

3 üniversite ile anlaşma imzalandı
Sosyal Güvenlik Kurumu bu durumla ilgili olarak 2015 yılında 3 üniversite ile global bütçe anlaşması imzaladı. Ankara Üniversitesi, Hacettepe ve Dicle Üniversitesi ile yapılan anlaşmaya göre bu kurumlara global bütçe anlaşması çerçevesinde sabit ödeme yapılacak. SGK yetkililerinden alınan bilgiye göre diğer üniversitelerden de global anlaşma yapılması için SGK’ya teklifler geliyor. SGK ise teklif gelen üniversitelerin finansal analizini  yapıyor. 2016’da global bütçe anlaşması yapılan üniversite hastane sayısının artacağı öngörülüyor.

Çözüm olacak mı?
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Kudret Doğru ise global bütçe anlaşmasının üniversite hastanelerinin finansal sorunlarını çözebilmesi için ‘geliştirilmesi’ gerektiğini iddia ediyor.


Türkiye’de  artan sağlık ve personel giderlerinin her geçen yıl finansman sorunu oluşturduğunun anlaşılabilir bir durumda olduğunu belirten Prof.Dr.Doğru, ancak Maliye Bakanlığı ve SGK’nın, sağlık ve personel giderlerindeki finansman sorunlarının faturasının kayda değer kısmını üniversite hastanelerine kestiğini belirtiyor.

   
‘Borç üniversitelerin değil SGK’nın borcu’
Son 5 yılda üniversite hastanelerinin gelir gider dengelerine bakıldığında  “kısır bir döngünün” oluştuğunu, işlem sayılarını artırdıkça gider oranının daha da arttığını, tüm gelirlerinin giderleri karşılama oranlarının %85-90 olduğunu belirten Prof.Dr.Doğru ‘Bu oran ölçülebilir ve reel bir orandır. Sağlık hizmetlerin neredeyse tamamını Sosyal Güvenlik Kurumu hastalarına veren üniversite hastanelerinin birikmiş borçları aslına bakılırsa SGK’nın borcudur ve uyguladığı fiyat politikalarının eseridir.  Bu durumda üniversite hastanelerinin kapsamlı sağlık hizmetlerini sürdürmesi ve finansmanında rolleri değerlendirilerek yeni fiyatlandırma politikası ile açılım yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu açılım ile SGK ile önceden yapılmış olan protokol yeniden değerlendirilmeli ve yeni ‘Götürü Bütçeleme’ modeli geliştirilmelidir’ görüşünü savunuyor.

Gelirler giderleri karşılamıyor
Üniversite Hastanelerinin sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğinin asgari gerekleri ve “Götürü Bütçe” uygulaması konusunda Sosyal Güvenlik Kurumu ile her türlü paylaşıma hazır olduğunu da belirten Prof. Dr. Kudret Doğru,  üniversite hastanelerinin Maliye Bakanlığı ve SGK’nın uyguladığı personel ve fiyat politikaları sürecinde ekonomik olarak sırayla batmaları, süreç içerisinde borçlarının sürekli artmasının nedeni gelirlerinin giderleri karşılama oranının 0.85-0.90 düzeyinde olmasından kaynaklandığını belirtirken  ‘Ülkemizin 3. basamak gelişmiş sağlık hizmeti veren ve son nokta konumunda referans kurumlarının son 5 yıl içinde bu  hale gelmeleri, buralardan hizmet alan hastalarımızı ve o bölgede yaşayan halkımızın sağlığını da riske atmaktadır’ uyarısında bulunuyor.


Götürü bütçe için uyarılar
 Prof. Dr. Doğru “Götürü Bütçe” uygulamasının Üniversite Hastaneleri açısından “olmazsa olmazları” olarak ise şunları sıralıyor;


a)    Üniversite Hastanelerinde verilen sağlık hizmetlerinin kapsam ve farklılığı nedeniyle günümüz şartlarında SUT fiyatları ve kuralları ile verilemeyeceği,
b)    Götürü Bedel Sözleşmesi, ayakta ve yatarak tedavi toplamı veya ayrı ayrı olmak üzere yapılmalı,
c)    “Götürü Bütçe” modelinde son 5 yıldaki gelirlerin giderleri karşılama oranının dikkate alınmasının ve bir yıl önceki bütçesinin en az 1.15 çarpanı ile yıllık götürü bütçeleme yapılmasının gerekliliği,
d)    Tıbbi malzeme ve ilaç alımları konusunda üniversite hastanelerini rahatlatmak amacıyla, SGK’nın, firmalarla çerçeve anlaşması sağlaması ve yayınlayacağı ürün ve tedarikçi listesiyle, üniversite hastaneleri bu anlaşma üzerinden sipariş vererek tıbbi malzeme ve ilaç temin etmesinin sağlanması,  
e)    Bulundukları bölgenin tüm komplike hastalarının tedavi edildiği son durak olma konumundaki üniversite hastanelerinin götürü bütçeleme üzerinden en azından bir bölümünü Teşhisle ilişkili gruplar (DRG) odaklı almasının sağlanması,  
 f)    Yeni “götürü Bütçe” modelinde sunulan hizmetin kalitesini de dikkate almak üzere,  otelcilik ve tıbbi tedavi hizmet sonuçlarını gösterir kalite göstergelerinin göz önünde bulundurulması,  
g)    Üniversite hastanelerinin personel istihdam maliyetinin her yıl maaş artışlarının göz önünde bulundurulmasının gerekliliği, fatura gönderen diğer hastanelerden farklı olarak, yatak başına düşen asistan, yan dal asistanı, öğretim üye ve görevlisi sayısı ve diğer personel sayısı bakımından daha maliyetli olduğu,
 h)    Üniversite hastaneleri hizmetlerini son teknoloji cihazlarla vermek durumundadır. Bu nedenle yeni “global bütçe” modeli cihaz ve teknoloji yenileme maliyetini de ön görmelidir.
i)    Bina bakım onarım ve nitelikli yatak sağlama giderleri yeni “götürü bütçe” modelinde göz önünde bulundurulmalıdır.  
 j)    Üniversite Hastanelerinden kesilen % 1 hazine payının tamamen kaldırılması veya yeni “götürü bütçe” modelinde dikkate alınmasının gerekliliği,
 k)    Üniversite Hastanelerinden kesilen % 5 BAP payının tamamen kaldırılması veya yeni “götürü bütçe” modelinde dikkate alınmasının gerekliliği,
l)    Tıbbi atık, enfeksiyon önleme giderleri ve çamaşır yükü gibi maliyetlerinde yeni “götürü bütçe” modelinde düşünülmesi gerekliliği,
 m)    Kapasite artırımı, yeni ünitelerin açılması, yatak sayılarının artması, işlem sayılarının yükselmesi durumunda götürü bütçelemede ara ve yılsonu ek kaynak sağlanmasının gerekliliği,
 n)    İş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının da yeni “götürü bütçe” modelinde düşünülmesinin gerekliliği,
  o)    Eğitim giderlerinin de yeni “götürü bütçe” modelinde göz önünde bulundurulmasının gerekliliği,
 p)    Kamu kurumlarında ek ödemelerin farklı oranlarda dağıtılması personel memnuniyeti ve çalışma barışını bozmaktadır. Ek ödeme dağıtım oranı Kamu Hastaneleri Kurumunda gelirlerin ortalama %36’sı iken bu oran üniversite hastanelerinde %22’i civarındadır. Daha düşük ek ödeme, daha yüksek iş yükü nedeniyle üniversite hastanelerinden personel kaçışının önünün alınması için üniversite hastanelerinin ek ödeme dağıtım oranlarını artırması gerekmektedir. Yeni “götürü bütçe” modelinde gelir gider dengesinin sağlanması bu alanda da personel memnuniyetini artıracaktır.
 q)    Üniversite hastanelerinin mevcuttaki borçları SGK hastalarına hizmet verdiği için oluşmuştur. Bu nedenle üniversite hastanelerinin birikmiş borçlarını da eritecek bir bütçeleme düşüncesi olmalıdır.
  
Üniversite hastaneleri kar amaçlı kuruluşlar değil
Bu uyarıların dikkate alınması durumunda, üniversite hastanelerinin mevcutta içinde bulunduğu kısır döngüden hızla çıkacağını da belirten Prof. Dr. Kudret Doğru ‘Bu uygulama yalnızca sağlık hizmetlerinde önemli role sahip üniversite hastanelerinin finansal problemlerini çözmekle kalmayacak, aynı zamanda hızlı, zamanında ve uygun endikasyonunda tedavilerin gerçekleştirmesiyle de SGK tedavi giderlerinin zaman içinde azalmasına katkı sağlayacaktır. Üniversite Hastanelerinin kar amaçlı kurumlar olmadığı akılda tutulmalıdır. Merkezi politikalar nedeniyle tasarruf edelim derken zor duruma düşürülmüşler, adeta kaş yaralım derken göz çıkarılma durumu oluşmuştur. Üniversite hastaneleri eğitim ve kapsamlı sağlık hizmeti verirken kar ve zarar hesabı yapamazlar. Üniversite hastaneleri her başvuran hastaya cevap vermek, en son teknoloji ve imkânlar ile bunu yapmak durumundadır. Bunu yaparken maliyeti ne olursa olsun SGK tarafından finansmanı sağlanan hastalara hizmet vermek durumunda olduğu unutulmamalıdır’ dedi.
 

 

Bu yazının tüm hakları Medimagazin'e aittir. "www.medimagazin.com.tr" biçiminde aktif bağlantı kurulabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal takip yapılacaktır. ©

üniversite hastaneleri
borç
global bütçe
shk
götürü bütçe
Yorum (8)
Abdullah
''Üniversite hastaneleri kar amaçlı kuruluşlar değil.'' Demiş dr Kudret Doğru. Aslında sağlıkta hiç bir hastane kar amaçlı olmamalı. Ancak gel gör ki özel sağlık kuruluşları kâr haneye dönmüş durumda.
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Ünversiteler sevk sistemi ile ,birinci ve ikinci basamakla koordine , eğitim amaçlı , daha rasyonel çalışmalı.Bütçesi de ona göre farklı katogorilerle olmalı. Akıl bunu gerektiriyor ! Üniversiteler siyasi iktidarın yada ilgili bakanlıkların güdümünde olmamalı ! Üniversiteler kendi aralarındaki mekanizmalarla ayrı denetime , bütçeye tabi olmalı. 14 Kasım 2011 tarihinde güzel bir açıklamaya geçenlerde rastladım.Sağır kulaklar için tekrar yazmak ve belkide daha çok söylemek zorundayız.Zira üniversiteler bir bir batırılıyor , yada zor durmda kalıyorlar ! Medimagazin de “Bakanlığa bağlanmak, suyu tersine akıtmaktır” başığında yayınlanmıştı.Googledan bakabilirsiniz. http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-bakanliga-baglanmak-suyu-tersine-akitmaktir-1-0-10719.html Haber ve yorum şu ! 14 Kasım 2011 Türk Radyoloji Derneği 32'nci Ulusal Kongresi’nde konuşan Dernek Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, üniversitelerin Sağlık Bakanlığına bağlanmasının, suyu tersine akıtmak olduğunu söyledi Türk Radyoloji Derneği (TÜRKRAD) Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, üniversitelerin Sağlık Bakanlığına bağlanmasını “suyu tersine akıtmaya” benzetti. Akhan, “Üniversite herhangi bir dogmanın tekelinde olamaz. Sağlık Bakanlığı tıp eğitiminden çıkmalıdır. Sağlık Bakanlığı üniversitenin işine soyunursa bunun acısını bu toplum öder” dedi. Üniversiteler marka üniversitelr neden bu kadar zor duruma düşürülüyor. Neden yukarda söylediğim araştırma ve eğitim perspektifleriyle çalıştırılmıyor. Kim , nasıl ve neden bu yanlış uygulamalara karar veriyor. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 27/052015
0
Cevapla
meral
Ülkemizde üniversite hastaneleri komplike ve ağır cerrahi ve tıbbi hizmetlere sunan son kademedir. Hocalar hem hukuki zorunluluk hem de vicdanen bu tip hastalar için elinden geleni yapmaktadır.Hastanın uzun süre yatması nedeniyle performansın negatife doğru kayması malesef gerçek. Halbuki bu tip olgularda performansın tam aksine pozitif olması gerekir, hatta belki 2-3 kat fazlasıyla.Malesef bizim en zayıf tarafımızda bürokrasi de dahil birçok kesimin hocalara karşı olmasıdır. Belki birinci basamakta insanları memnun edersiniz, ama azınlıkta olan ciddi hastalar ise bugün sıkıntıda. Bu tip hastaların siyasi değeri de olmadığından (Birinci basamak hastalarının belki de yüzde birkaçı olduğundan)onları iyileştirenlere karşı olumlu bir destek olmuyor ve sorunları giderilmiyor. Nitekim gelinen nokta götürü sistem oluyor. Medyanın bize yeni yeni sahip çıkması olumlu ama keşke daha önce destekleselerdi.Çünkü bugünün sağlam insanı yarının ciddi bir hastası olabilir. Malesef düşenin dostuda olmadığından o zaman hekimlerin değerini anlıyorlar ama geç oluyor.Her birinci basmak hastası ilerde üçüncü basamak hastası olabileceğini anlarsa herşey daha iyi olur. Ama toplumumuz bu noktadan uzak ve günlük yaşıyor, işte avrupadan farkımız bu. Sıkıntımız büyük.
0
Cevapla
ahmet soytürk
sayın Doğru üniversiteler kar amaçlı kurumlar değil demiş fakat o zaman hocalara ve personele neden döner sermaye ödemesi yapılıyor? ya bilim yapılacak ya da ticaret, bunun ortası yok. aslında akılcı yönetim ve objektif personel istihdamı ile bu sorunlar çözülür ama bunu kimse duymak istemiyor. özel üniversiteler ile personel sayılarını karşılaştırın bakalım nasıl oluyormuş bu işler?
0
Cevapla
Mücahait Altuntaş
Ahmet Soytürk (doktor)sağlık alanında ikinci sorunlu noktayı tanımlamış. Nedir o ? Sağlık sisteminde dönersermaye ticaret bağıntısı yada bilim ile uğraşanları dar barakan mesele ! "ya bilim yapılacak ya da ticaret, bunun ortası yok" demiş. İkinci nokta ise daha irrasyonel.Sağlık alanında , bilimsel alanda "siyasallaşma" ! Bilimsel alan olan üniversite hem siyasallaşma hem ticarileşme cenderesi altında kalmıştır. Kamusal alanda çöken yada çökertilen üniversitelerle son yıllarda hızlanan , ama özellikle 1980 sonrası başlayan süreçte , üniversitelerin YÖK ve Doğramacı adıyla darbe sonrasının siyasal konjuktüründe cadı avı sürdürme halleriyle (cümleyi bitiriyorum ) liyakat ve özerkliklerini kaybetme süreçleri bizi siyasal ve ticari faaliyetlere bağımlı bir üniversal ortama getirmiş görünüyor. Üniversal ortamın akçeli ilişkilere yada aynı zmanda siyasal bağıntıların olacağı gerçeği bir yana bizde bu kavram marter yada ana etken olarak merkeze oturmuş görünüyor. Sayın Okanın açıklamaları aslında kendi alanına özgü bu soruna "sınırlı" olarak değiniyor.Ticari kısmı da var! Sayın Ahmet Soytürk döner sermaye kavramıyla bunu "ya bilim yapılacak ya da ticaret, bunun ortası yok".Önemlidir. Şimdi bir soru olarak soruyorum.Acaba kavramlar hazmettikleri ortamlarda mı dile getirilmeli yoksa bu maazeret ile sonu gelmez biçimde ertelenmeli mi? Peki övünülen sağlık sisteminde üniversiteler bu kadar sorun yaşıyorsa soru , yüzleşme , üniversal olma sorunlarımız nereye kadar erteleyeceğiz ? Yada Bu üniversiteler kendilerini ne kadar ifade edebilyor yada etmeye niyetleri var mı? Rumuz cennetinde üniversal olan nedir ? Bilimsel temel kavramları ; yani "açıklık" , "şeffalık" , "örgütlü şüphecilik" kavramlarını işletmeyi dert edinmiyorsanız gerisi rantiyeye kalıyor. Siyasal rant , arsa rantı , ticari rant , ünvan rantı yada bilimsel rant bazı sosyolojik ilişkilerde tanımlanmaya ihtiyaç duyuyor mu? Bizdeki olay ve insan modellerinin fıtrat çeşitliliğine ve hızlı dönüşüm hallerimize bakacak olursak , sanıyorum hakediyor. Bunu akdemik ve kişisel terbiyesiyle sayın Prof. Dr. M. Oğuz Güç Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı 16 Ocak 2009 Medimagazinde tanımlamıştı.İroni ve belki sistemin halini yansıtan “Doçentlik alınmaz, verilir!” başlığı dikkat çekici. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/okuyucudan/tr-8220docentlik-alinmaz-verilir8221-1-79-18553.html Yazısı "1994 yılında “Farmakoloji Doçenti” ünvanına layık görülmüş bir kişi olarak tamamen kendi fikirlerimden ibaret olan bu yazının bulunması gereken asıl yer, belki de kendi adımla yayınladığım özgün bir kitap olmalıydı" O günden bu yana bu eleştirilerin alt katmında siyasal ve ticari olarak çok kazanlar kaynamış olmalı.Sanıyorum tek bir kitap yeterli olmayacak. Ama sayın M.Oğuz Güçün .."ileri sürdüklerimin rasyonel analizini yapıp ciddiye alınabilir geri-bildirim sunabilecek en doğru kitleye ulaşacağıma inandım ve bu beklentiyle yazımı bültenimizin editörlüğüne yayınlanmak üzere sunmaya karar verdim.Umarım bu vesileyle, camiamızı ilgilendiren ve önemli olduğuna inandığım bir konuda ortak akıl arayışını kıvılcımlandırmış olurum" öngörüsü aradan geçen altı yıldan fazla zamana rağmen kendi ironisine ve başlığına yakışır tarzda sessiz sedasız bugünlere gelmiş görünüyor. Daha ironiği benim bunları hiçbir akedemik ortamım ve sorunum olmadığı halde benim yazıyor olmam ve yazmam.Kendisini saygı ile anıyorum.Acaba üniversiteler sayın Prof. Dr. M. Oğuz Güç'ün bahsettiği kavramları ,değerleri , liyakatı ama bana göre daha önemlisi daha alt katmanda "özerkliği" ne kadar sorguladı ? Acaba bu kördüğümde en basit kavramaların yok sayılması , işletilmemesi ,sayın Prof. Dr. M. Oğuz Güç daha ötesinde bir etik ve kişisel olmaktan daha ötede "sistematik hale getirilmemesi" nelere mal oluyor ? Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 27/05/2015
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir