Meme kanseri Nedir? Ne kadar yaygın bir hastalıktır?
Meme kanseri, memenin süt bezlerinde ve süt kanallarını oluşturan hücreler arasında kontrolsüz şekilde çoğalan tümörlü oluşumlardır. Meme kanseri günümüzde hem dünyada, hem de Türkiye’de biz kadınlar için çok ciddi bir hastalık. Amerikan Kanser Derneği, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı ve Uluslararası Kanser Kontrol Birliği tarafından yayınlanan Kanser Atlası’na göre meme kanseri, dünyanın 140 ülkesinde kadınlarda en sık görülen kanser türü ve tüm kanserler arasında akciğer kanserinden sonra en sık ölüm nedeni olan kanser. 2016’da yayınlanan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Türkiye Kanser İstatistikleri çalışmasına göre ise; meme kanseri Türkiye’deki kadınlarda en sık görülen kanser türü olma özelliğini sürdürüyor. Meme kanseri tanısı konulan kadınların %45’inin 50-69 yaş, %40’ının ise 25-49 yaş aralığında olduğu görülüyor. Hayat boyu her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanma riski taşıyor ve meme kanserlerinin sadece %7 ila %9’luk kısmının ailesel geçişli olduğu görülüyor. Tüm bu verilere bakarak; meme kanserinin toplumda oldukça yaygın görüldüğünü söyleyebiliriz.
Meme kanseri tedavi edilebilir mi?
Erken teşhis edilebilen vakalarda meme kanseri tedavisi etkinliğinin belirgin olarak yükseldiğini görüyoruz. Tedavi açısından, kanserin bulunduğu evreye göre çeşitli yöntemler izlenebiliyor. Erken teşhis olasılığını güçlendirmek için ise, her kadının 20 yaşından itibaren her ay kendi memesini kontrol etmesini ve 40 yaşından önce 2-3 yılda bir, 40 yaşından sonra yılda bir kez bir uzmana görünmesini öneriyoruz.
Son yıllarda tıp dünyasında meme kanseri tedavisinde oldukça önemli gelişmeler olurken, tedavi seçenekleri de gittikçe artıyor. Az önce de belirttiğim üzere bu olanaklar hastalığın evresine göre değişiyor. Erken evre meme kanserli hastaların yaklaşık üçte biri daha sonra metastatik hastalık gelişimine maruz kalıyor. Metastatik meme kanseri, hastalığın en ciddi biçimi olarak tanımlanıyor ve bu evrede kanser; beyin, kemik ya da karaciğer gibi farklı organlara yayılıyor.
İleri evre meme kanseri ise; metastatik meme kanseri (dördüncü evre) ve lokal olarak ilerlemiş meme kanserini (üçüncü evre) ifade ediyor. İleri evre meme kanserli kadınların sağ kalım oranları, hastalığın erken dönemindeki kadınlara kıyasla daha düşük. Üçüncü evre meme kanserinin beş yıllık göreceli sağ kalım oranı %72 iken, metastatik (dördüncü evre) meme kanserinin oranı yaklaşık %22 civarında.
Novartis’in ileri evre meme kanseri tedavisiyle ilgili ne gibi çalışmaları var?
Novartis olarak; ileri evre meme kanseri ile yaşayan hastaların ihtiyaçlarına yanıt vermeye odaklanıyoruz. Bu kapsamda yaptığımız çalışmalarla, bu hastalıkla mücadele eden kadınların yaşamlarını uzatmaya ve iyileştirmeye odaklı, yenilikçi tedaviler geliştirmeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz haftalarda Novartis tarafından geliştirilen CDK4/6 inhibitörü LEE011 (ribosiklib) etkin maddesi, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından “çığır açan tedavi” olarak nitelendi. Bu önemli gelişme ribosiklibin (LEE011)’in ileri evre meme kanserinde yeni bir tedavi seçeneği potansiyeli taşıdığını ortaya koyuyor.
FDA’nın yaptığı değerlendirme bu maddenin, daha önce ileri evre hastalık için bir tedavi görmemiş, HR+/ HER2- ileri evre meme kanserli postmenopozal kadınlar üzerindeki etkisini inceleyen Faz III MONALEESA-2 çalışmasının pozitif sonuçlarını temel alıyor. Araştırmanın sonuçları Ekim ayı içerisinde Avrupa Medikal Onkoloji kongresinde sunularak ABD, Avrupa ve diğer ülkelerde bu endikasyonun kullanımına yönelik yeni düzenlemelere temel oluşturacak.
Gerçekleştirdiğimiz klinik çalışmaların böylesine fark yaratan sonuçlar doğurması hastalarımız açısından ciddi bir umut vadederken, Novartis Onkoloji olarak bizler açısından da büyük bir gurur kaynağı olarak ön plana çıkıyor.
FDA’in Novartis tarafından gerçekleştirilen ileri evre meme kanserine yönelik tedaviyi “çığır açan tedavi” olarak nitelemesi konusunda neler söylemek istersiniz?
İleri evre meme kanserinin tedavisi konusunda son zamanlarda kaydedilen gelişmelere rağmen ileri evre meme kanseri nedeniyle halen çok fazla kadın hayatını kaybediyor. Novartis’in bu çalışmasının FDA tarafından “çığır açan tedavi” olarak değerlendirilmesi, LEE011’in ileri evre meme kanseri hastalarına yeni umutlar vadedebileceğini gösteriyor. Bu nedenle bu karar, “Yaşam Katma” misyonumuz açısından da büyük bir önem taşıyor. Zira FDA, LEE011’in ileri evre meme kanseri tedavisindeki potansiyelini tanıyarak, bu terapinin ivedilikle tedavi bekleyen hastalara yenilikçi çözümler sunma yolundaki kararlılığımızı artırmış, başarılarımızı da onaylamış bulunuyor. HR+/HER2- ileri evre meme kanseri ile yaşayan kadınlara yeni tedavi seçeneklerini en kısa sürede sunmak için FDA ve ileri evre meme kanseri topluluklarıyla yakın işbirliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz.
Hedefe yönelik tedavi ve immünoterapi ne anlama geliyor? Novartis Onkoloji’nin bu konulardaki çalışmaları neler?
İmmünoterapi tümör hücresi yerine, hastanın bağışıklık sisteminin tümörle savaşmasına destek vermeyi hedefleyen bir tedavi yöntemi. İmmünoterapi çalışmalarımız Pennsylvania Üniversitesi işbirliğinde, öncelikle hematolojik kanserler başlığında yürütülüyor. Elde ettiğimiz ilk olumlu sonuçları uluslararası hematoloji kongrelerinde paylaştık ve paylaşmaya da devam ediyoruz.
Hedefe yönelik tedavi ise, hastanın kendine özgü genetik yapısının ve ilaca göstereceği bireysel yanıtın hesaba katılmasıyla şekillendirilen bir tedavi yöntemi. Teknoloji sayesinde artık insan genleri ve proteinleri üzerinde eşi görülmemiş analizler yapılabiliyor. Tüm bu analizlerle hastanızı daha iyi tanıyor, kendi genotipine ve yaşam tarzına uygun tedavi çözümleri geliştirebiliyorsunuz. Novartis Onkoloji olarak biz de, kanser tedavilerinde hastanın kendine özgü yapısının dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz. Gelecekte, kişiye uyarlanan tedavilerin ve bunlara eşlik eden tanı imkânlarının, her bir hastada en iyi etkinliğe ve zararlı yan etkiler açısından en düşük olasılığa sahip ilaçları belirleme konusunda hekimlere yardımcı olacağına inanıyoruz.
Novartis Onkoloji olarak amacımız, hedefe yönelik tedaviler sunarak, hastalarda elde edilen sonuçları optimize etmek yönünde. Belirli tedavilere olumlu yanıt verecek hastaları genetik yolla belirleme adımıyla başlayarak, ilaç geliştirme sürecinin en büyük iki zorluğunun; yani önemli ve karşılanmamış ihtiyaçların söz konusu olduğu bir hastalık alanını belirleme ve klinik bir hipotezi test edecek çalışmalar başlatma yolunda önemli adımlar attık. İmmünoterapiler, hedefe yönelik ajanlar ve CAR teknolojisi gibi yenilikçi tedavi sınıfları konusundaki Ar-Ge faaliyetlerimizi yoğunluklu olarak sürdürüyoruz.
Yenilikçi ilaçların yaşama kattığı artı değerler nelerdir?
Yenilikçi tedaviler hastaların ve hastalıkların karmaşık yapılarını anlayıp, tümörlerin genetik profilini analiz ederek, hastaları uygun tedaviyle eşleştirmeyi ve onlara en iyi sonuçları sağlayacak tedavinin uygulanmasını sağlıyor. Yaşama katılan artılar da bu noktada kendini göstermeye başlıyor. Hastalara yarar sağlama olasılığı yüksek tedaviler sayesinde hastaların yaşam kalitesi yükselerek tedavi süreçlerinde yaşamaları muhtemel bazı duygusal çöküntülerin de önüne geçilebiliyor. Bunun yanı sıra bu yenilikçi tedaviler, tedaviye yanıt verme olasılığı en yüksek olan hastalara uygulanacağı için yanıt alınamayan tedavilerin önüne geçilerek gereksiz masraflardan kaçınılmış oluyor. Gelecekte onkoloji alanında bu tip yenilikçi ilaçlar daha da önemli hale gelecek.
Novartis Onkoloji’de kanser ve ilişkili hastalıkları olan hastaların hayatlarını değiştirmeye ve iyileştirmeye yardımcı olabilmek için yenilikçi ilaçlar keşfetme ve geliştirme tutkusuyla çalışıyoruz. Kanser ve ilgili hastalıklara yönelik yenilikçi onkoloji ilaçları geliştirmek ve sunmak için, yalnızca bu amaca özel, küresel bir iş birimi oluşturan ilk firma olduğumuzdan bu alandaki yenilikçiliği bir sorumluluk olarak benimsiyoruz. 6.000’in üzerinde bilim insanı ve hekimden oluşan ekibimizle, hastaların ihtiyacının en yüksek olduğu alanlara öncelik veriyoruz.
