Medimagazin logo

‘Bugüne kadar direnç gelişmemiş antibiyotik yok!’

Prof. Dr. Ünal: “Antibiyotik direnci geliştiğinde son 10 yıla kadar alternatif antibiyotik veriliyordu.  Ama artık yeni antibiyotik yok! Nokta!  Antibiyotik direnci kaçınılmaz bir durum. Bu doğal bir şey, bunu durdurmak mümkün değil; ancak yavaşlatmak mümkün.”
Kaynak: MEDİMAGAZİN
‘Bugüne kadar direnç gelişmemiş antibiyotik yok!’
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) işbirliği ile 19 Aralık 2016 tarihinde, “Akılcı İlaç Kullanımı ve Sağlık Okuryazarlığı” konusunun ele alındığı basın toplantısı Ankara’da gerçekleştirildi.

Akılcı ilaç kullanımı ve sağlık okuryazarlığı konularında medyaya düşen konuların da ele alındığı toplantıya TİTCK Akılcı İlaç Kullanımı Daire Başkanı Ecz. Mesil Aksoy, Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan ve Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Çaplı katılım sağladı. 

“Mikrobiyal direnç küresel kriz hâline geliyor”

Antibiyotik kullanımı ile ilgili önemli konulara değinen DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, “Mikrobiyal direnç küresel kriz hâline geliyor ve dünyada en önemli görülen halk sağlığı sorunları arasında. Mevcut durum devam ederse organ transplantasyonu, kemoterapi ve erken doğum bakımı gibi konular hepimiz için tedavisi zor olan konular hâline gelecek.” dedi.

Antibiyotiğe dirençli mikroorganizmaların yayılmaya başladığı bilgisini veren Ursu, “Bunlar  her türlü antibiyotiğe dirençliler ve şu anda daha çok hastane enfeksiyonları ve yoğun bakım ünitelerinde görülüyor.” açıklamalarında bulundu.

“Hastalar antibiyotik için ısrar etmemeli”

Antibiyotiklerin sadece tıp alanında değil, gıda ve hayvancılık alanında da kullanıldığına değinen Dr. Ursu, hastalara da şu mesajları verdi:

“Bugün burada vereceğim en önemli mesaj, hastaların grip ve soğuk algınlığı gibi durumlarda doktorlara antibiyotik yazmaları konusunda ısrar etmemeleri ve onları baskı altında tutmamaları. Antibiyotiklerin ihtiyaçtan fazla kullanıldığı yönünde veriler var. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde gereğinden fazla antibiyotik reçetelenme oranı yüzde 30.”

“Antibiyotik kullanımının sonuçları zamanla ortaya çıkıyor”

Enfeksiyon hastalıkları ile mücadelenin tarihçesine değinen Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, “Enfeksiyon hastalıkları ile olan mücadelemiz son 100 yıla sıkışmış durumda. Mikroskobun bulunması ile enfeksiyonların nedeninin gözle görülmeyen canlılar olduğu ortaya çıktı.” dedi. 

Antibiyotiklerin kullanımının gerekli olduğunu, ancak kullanımda yapılan yanlışlıklar olduğunu vurgulayan Ünal, “Siz hiç rasyonel antihipertansif tedavi diye bir şey duydunuz mu? Bunlarda irrasyonel kullanım yoktur,  sonucunu hemen görürsün. Ancak, antibiyotikler öyle değil, sonuçları zamanla ortaya çıkıyor. Bu nedenle antibiyotik kurallarını hekimlerin bilmesi gerekli.” ifadelerini kullandı.

“Hastada ateş görür görmez kılıcı, yani antibiyotiği kınından çıkarmayacak”

Antibiyotik kullanımı konusunda bilinmesi gerekenlere değinen Prof. Dr. Ünal, “Herkesin bilmesi gereken bir kural var; ‘Kılıç kınından çıkarılmaz!’ Ne zamana kadar? Bakteriyi gerçekten tespit edene kadar. Bu konuda en sık yapılan yanlışı söyleyeyim: bazı doktorlar ateş eşittir enfeksiyon; o da eşittir antibiyotik, olarak görüyor.  Böyle bir şey yok. Hekim önce bunun bakteriyel bir enfeksiyon olduğunu anlamalı, sonra bu enfeksiyona antibiyotik tedavisinin etki edeceğini göstermeli.   Antibiyotiklerin virüslere, mantarlara ve parazitlere bir etkisi olmaz. O nedenle hastada ateş görür görmez kılıcı, yani antibiyotiği kınından çıkarmayacak.” açıklamalarında bulundu.

Antibiyotik kullanımında ikinci kuralın ise doğru antibiyotiğin seçilmesi ve direnç oluşumunun engellenmesi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ünal, “Kılıç kınından çıktı mı tüm kafaları kopartacak. Kafaları kopartamazsa sadece bacağını kolunu keserse, o topal bacakla sürünerek gelir, bacağın yerine beş tane daha bacak çıkar.  İşte direnç dediğimiz de o. O kılıç artık o beş bacağı kesmeye yetmez.” ifadelerini kullandı.

“Antibiyotik direnci kaçınılmaz bir durum; ancak yavaşlatmak mümkün”

Antibiyotiklerin endikasyon dışı kullanımı sonucu direnç geliştiğini vurgulayan Ünal, “Bakteri dediğimiz canlıların cep telefonlarından daha gelişmiş bir haberleşme ağı var. Aldıkları bilgileri anında ve çok hızlı çoğalarak birbirlerine öğretirler. Böyle olunca da tıp dünyası direnç çarkına düşer.”  dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Antibiyotik direnci geliştiğinde son 10 yıla kadar alternatif antibiyotik veriliyordu.  Ama artık yeni antibiyotik yok! Nokta!  Antibiyotik direnci kaçınılmaz bir durum. Bakteri vücuda giriyor ve öldürmesin diye antibiyotik veriyorsun; bir, beş ya da on kere veriyorsun, 100 milyonuncu ya da 1 milyarıncı dozda bir tanesi nasıl kurtulacağını öğreniyor ve anında diğerlerine söylüyor. Bu doğal bir şey, bunu durdurmak mümkün değil; ancak yavaşlatmak mümkün.

Dünyaya yapılacak en büyük hizmet, bu çarkı yavaşlatmak. Bunu yavaşlatmanın tek yolu da antibiyotikleri gerektiği yerde, dozda, şekilde ve sürede kullanmak.  Bunun için de en önemlisi, gereksiz durumlarda antibiyotik vermemek.”

“Bugüne kadar direnç gelişmemiş antibiyotik yok!”

Günümüze gelene kadar kullanılan tüm antibiyotiklere karşı direnç geliştiği bilgisini veren Prof. Dr. Ünal,  enfeksiyon ile mücadele edilemediğinde hastaların ölebileceğinin altını çizdi.

DSÖ ve çok sayıda ülkenin son 15 yıldır antibiyotik direnci ile ilgili projeler geliştirdiğini ifade eden Ünal, “DSÖ 2015 yılında, antibiyotiklere dikkat çekmek için antibiyotik haftası ilan etti ve devletlerin neler yapması gerektiği ile ilgili stratejik bir plan geliştirdi.” dedi.

En önemli üç halk sağlığı problemi

HIV, tüberküloz ve antimikrobiyal direncin DSÖ tarafından en önemli üç halk sağlığı problemi olarak belirlendiği bilgisini veren Ünal, hekimlerin antibiyotik ile ilgili yaptığı yanlışların; geniş spektrum kullanmak, ilacı yeterince vermemek ve tanıyı doğru koymamak olduğunu ifade etti.

Ünal, “Ama bunlar bir birim ise 15 birimlik bir faktör var; hastalar ve ilaç sanayi tarafından doktorlar üzerine yapılan baskı.  Türkiye’de nezleye antibiyotik verilmesi yüzde 50 civarındadır. Nezlenin yüzde 99,9’u virüsle olur ve antibiyotiğe gerek yoktur.  Ama ateşi olan hasta doktorundan mutlaka antibiyotik istiyor ve vermediği zaman sorun çıkarıyor.  O hastayı antibiyotik vermeden gönderemezsin. Sen vermiyorsun, kavga gürültü çıkarıp yandaki doktora yazdırıyor.” şeklinde konuştu.

Türkiye’de hastaların antibiyotik kullanımı konusunda bilgilendirilmesinin medya aracılığı ile doğru noktalara getirilebileceğinin altını çizen Ünal, spor ve magazin haberlerinde dahi antibiyotik ile ilgili yanlış örnekler verilerek halkın yanlış yönlendirildiğini ifade etti ve doğru antibiyotik kullanımında sadece hekime değil, medyaya da görev düştüğünü söyledi.

 

Toplantıda, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seçil Özkan ve Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Çaplı  ‘Sağlık Okuryazarlığı’ ile ilgili medyaya düşen görevler konusunda basın mensuplarını bilgilendirdi.

antibiyotik
direnç
prof.dr.serhat ünal
ilaç
Yorum (1)
Mehmet
Serhat hocamın yaptığı tıbbi açıklamalara katılmamak mümkün değil. Ama biz bunları enfeksiyon uzmanlarından yıllarca dinleriz ama gereksiz antibiyotik kullanımımız ile antibiyotik direncimiz kontrol edilemeyen bir şekilde artıyor. Bu şunu gösteriyor. Sorunu biliyoruz ama çözüm için yıllarca sınıfta kalmışız. Bence bu orunun çözülememe nedenleri 1-Düne kadar antibiyotikler bakkaldan sakız alınır gibi alındı. Halende sınırlı da olsa bı şekilde alınmaya devam ediliyor. 2-Doktorların poliklinik ve acillerde çalışma şartları ve bakmaya zorlandıkları çok yüksek hasta sayıları, hastaya bilimsel yaklaşımı ortadan kaldırmıştır. Onun yerine hastayı değilde korkularını tedavi eden doktorlar olduk. 3- şartlarımız ve doktor geliriyle orantısız malpraktis yasaları, hastaya bilimsel yaklaşımdan çok kendimizi koruyan bir yaklaşıma terketmiştir. Sadece hasta yakını antibiyotik istemiyor, doktorda kendini korumak adına bile bile gereksiz antibiyotik yazıyor. Çünkü bir dava dosyası adli tıpa veya yargıya gittiğinde o doktora günde 150-200 değilde, 10-20 tane hasta bakıyormuş gibi muamele ediyor ve ona göre yargılanıyor. Bunu her okuyan meslektaşim burayı bir madde daha eklemek ister ama benden şimdilik bu kadar mesaim başladı. Sonuç olarak: antibiyotiklerle ilgili sorunları sokaktaki vatandaşta bizim kadar biliyor artık. Sorunları geçelim artık çözüm önerilerinden haber bekliyoruz.
4
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir