Medimagazin logo

Rektör seçmek

İSTANBUL Üniversitesi rektörünü seçiyor. Kim kazanır? Bu satırlar yazılırken belli değildi.<br />Peki kim kazanmalı? -Taha Akyol'un yazısı
Rektör seçmek
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Olay bir 'kamuoyu meselesi' haline gelmediği için, böyle bir soru, benim konum değil. Nur Serter'in Alemdaroğlu ile birlikte kazandığı tanınmışlık dışında, adaylar hakkında yakından bir bilgim de yok.
Üzerinde durmak istediğim konu, "seçim kampanyası" sırasında rektör adaylarından birinin söylediği şu sözlerdir:
- İstanbul Üniversitesi'ni Avrupa'nın ilk on üniversitesinin düzeyine çıkaracağım!
Bu sözleri söyleyebilmek için, "üniversite" kavramını hiç tanımamış olmak gerekir! "Profesör" düzeyine gelmiş bir akademisyen "seçim uğruna" nasıl böyle konuşabilir?!
* * *
İNGİLİZ Times gazetesinin "Yüksek Eğitim Eki" olarak yayımlanan bilimsel derginin yaptığı "Elli Avrupa Üniversitesi" sıralamasında tek Türk üniversitesi yer almamıştır!
Hele İstanbul Üniversitesi! Bırakın "Avrupa'nın ilk 10'u"na girmeyi, "Türkiye'nin ilk 10'u"na girebilirse mucizevi bir başarı kaydetmiş olur.
Öğretim üyesi başına bilimsel yayın sıralamasında İÜ, maalesef 30'la 20'ler arasında dolanıp duruyor!
İÜ Türkiye'nin en eski üniversitesi... Ona göre akademik geleneklerin kökleşmiş, bilim ve araştırma zihniyetinin daha fazla gelişmiş olması gerekmez miydi?
Neden en köklü üniversitemiz olduğu halde, yeni üniversiteler kadar, hatta Ankara Üniversitesi kadar "bilimsel yayın" indeksine giremiyor?
İÜ'nün birinci meselesinin bu sorunun cevabını araştırmak olması gerekmez mi?
Ama İÜ yöneticilerinden, mesela Alemdaroğlu'nun birinci sorunu bu muydu?!
* * *
DİYELİM ki, bir üniversitede enstitü, kütüphane, laboratuvar ve kadro imkânları bol bol var. "10 Avrupa üniversitesi" düzeyine gelmek için mutlaka iyi yetişmiş çok sayıda öğretim üyesi lazım. Ama "doktora" için bile beş yıl gerekir!
Üniversiteyi yönetecek olanların bilim ve araştırma zihniyetine birinci önceliği vermesi, maddi altyapıdan da önemlidir.
'Eski üniversite' olmak yetmiyor. İşte İÜ'nün 1933'ten bugüne 70 yılda geldiği sıralama... Bırakın özel üniversiteleri, Hacettepe, ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ, hatta daha alt sıralardaki Ankara Üniversitesi'nin de çok gerisinde...
İÜ'de yönetimler araştırma ruhuna, ilim zihniyetine, akademik değerlere çok önem verdikleri için mi İÜ bu 20'li sıraların alt düzeylerinde!
Seçim kazanmak için akademik mantığa aykırı vaatler ve yandaşlık tutkuları meseleyi büsbütün içinden çıkılmaz hale getiriyor.
"Seçim" mekanizması ister istemez ideoloji ve yandaşlık gayretini teşvik ediyor, akademik değerlerin üstünlüğünü yeterince sağlamıyor.
Genelde YÖK sistemimizi gözden geçirmek gerekiyor: Daha az hiyerarşik, daha ademi merkeziyetçi bir sisteme ihtiyaç var. "Seçim popülizmi" yerine akademik değerleri teşvik edecek "mütevelli heyet" veya "nitelikli seçim" gibi yeni sistemleri düşünmeliyiz.
"Üniversitede demokrasi" demek, seçim demek değildir! Akademik özgürlük demektir, şeffaflık demektir, hesap sorulabilirlik demektir, "akademik ayıklanma" demektir...

Milliyet-Taha Akyol
rektör
seçmek
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir