Medimagazin logo

Çamaşır suyuyla diyaliz makinesi temizlenir mi?

Hangi hastane olduğunu şimdilik yazmıyorum. Bir yolunu bulup mutlaka gireceğim oraya. Araştırıp; böyle bir şey var mı yok mu görüp, görüntüleyeceğim. Çünkü iddia çok ama çok çok önemli. Okurumuz diyor ki; "Annemi 8 ay önce geç konmuş bir septik şok tanısıyla kaybettim. Diyaliz hastasıydı
Çamaşır suyuyla diyaliz makinesi temizlenir mi?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Çamaşır suyuyla diyaliz makinesi temizlenir mi?

Hangi hastane olduğunu şimdilik yazmıyorum. Bir yolunu bulup mutlaka gireceğim oraya. Araştırıp; böyle bir şey var mı yok mu görüp, görüntüleyeceğim. Çünkü iddia çok ama çok çok önemli. Okurumuz diyor ki; "Annemi 8 ay önce geç konmuş bir septik şok tanısıyla kaybettim. Diyaliz hastasıydı.

Çok özel
Onu o hastanenin diyaliz merkezine mikrop kapsın diye değil, şifa bulsun diye götürmüştüm. Gözlerimle gördüm. Diyaliz ünitesinin tüm makinelerini, araç gerecini musluk suyuyla seyreltilmiş çamaşır suyuna batırılmış bezlerle siliyorlardı. Oysa bunların çok özel solüsyonları var mutlaka onlarla temizlenmesi gerekiyor."

İnsafına kalmış
Bir başka ihbar da bir başka okurumuzdan şöyle geliyor:
"Hastanelerin temizlik işleri firmalara ihale yoluyla veriliyor. Bir süre sonra hastane müdürlerini de, servis sorumlusu doktorları da bezdirecek kadar baskı kuruyorlar. Kendilerini uyaran hekimlere, hemşirelere saygısız ve duyarsız davranıyorlar. Ne yazık ki az sayıda da olsa tıp çevrelerinden de yandaş hatta suç ortağı diyeceğimiz kadrolar oluşturuyorlar. Kısa bir süre sonra temizliğin kalitesi şirketin insafına kalmış oluyor.

Cebinden çıkardı
İstanbul'a komşu bir ilin devlet hastanesinde hematoloji bölümünde yatan hastamızın yanındaydık. Temizlik firmasının elemanı kadın önce o kattaki tuvalete girip elindeki bez parçasıyla lavaboları, klozetleri sildi. Sonra bez parçasını dürüp büküp cebine koydu. Fark ettirmeden izlemeye aldık. Kadın az sonra bizim hemen yanımızdaki odaya girdi ve bezi cebinden çıkarıp, hasta odasındaki dolapları, kanepe ve yatak kenarlıklarını silmeye başladı."


Hekimlerden de yanıt var

"BEN pediatri uzmanı Dr. N. Kurtaş'ım. Önceki gün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve orada babalarını yitiren acılı aile yazınızın girişini okuyunca yanıtınızı çok merak ettim.
'Sansasyonel mi, gerçekçi mi olacak?' diye okumayı sürdürdüm.
Acılı ifadeye karşı buz gibi görünen ama muhteşem gerçekçi yaklaşımınızdan dolayı kutlarım.

Haberler
Sağlık alanında her gün, her gazetede en az iki haber, genelde hekimlere karşı suçlayıcı ve küçük düşürücü, sorumsuzlukla itham eden yazılar görüyoruz.
'Yoğun bakım imkanı yok', 'Kuvöz yok', 'Hastane kapılarında gezdirilirken öldü' şeklinde yazılar bunlar.

Moral sıfır
Bu şartları, imkansızlıkları, fizik koşullarının yetersizliğini, zorunluluk olarak ve ancak aylar sonrasına verilen randevuları, aynı yatakta 2-3 hastanın yatmasını, günde 20-25 yerine 50-100 hastayı muayene etme gerçeğini yaşayanlar biz hekimleriz. Bunlar moral olarak yıkıyor bizi. Koşulların düzelmesi, en önce biz hekimleri mutlu edecektir. Lütfen sebeplerini araştırmadan sonuçları haber yapmayın. Bu arada size numunelik bir olay anlatacağım.

Doktorlara kim saldırdı?
Geçen hafta, Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi'nde akciğer kanseri nedeniyle ölen yurttaşın yakınları hastaneye saldırdı. 5 sağlık çalışanını ve iç hastalıkları uzmanını dövdüler. Bursa gazetelerinde yayınlandı. Okuyanların bazıları 'Hak etmişlerdir, dövsünler tabii!' demiş olabilir.

Aslı faslı ne?
Olayın aslını bilen meslektaşlarımız ise şöyle anlattılar. Hastasını yatıran ailenin arzusu şuydu; 'Akciğer kanserinden büyük acı çeken hastamız tıbben kurtulma umudunu yitirdiğinde ona çok fazla dokunmayın. Daha fazla acı çekmesin, rahatça ölsün.' Hastanın durumu daha da kötüleşince iç hastalıkları uzmanı elbette ailenin duygusal yaklaşımını değil mesleki sorumluluklarını yerine getirmiş ve son bir umutla kalp masajı vb. müdahalelerde bulunmuş. Ardından; 'Vay sen misin müdahale eden' feryatları ve dayak. Yorum sizin ve kamuoyunun Savaş Bey."

Bir hemşirenin ağzından


ŞİMDİ bir hemşireyi dinleyelim. Diyor ki, "Hastane enfeksiyonu denen şey en başta bazı hastane çalışanlarının bizatihi kendisidir. Ben işsiz bir hemşireyim. Kadro bulunmadığı için uzun süredir mesleğimi yapamıyorum. Ama görüyoruz ki her türlü sağlık kurumunda personel eksikliği var. Bu nasıl bir çelişkidir?

Uzun tırnak
Size bir örnek olay anlatayım. Belki biliyorsunuz, biz hemşirelerin tırnak uzatması yasaktır. Avustralya'da uzun tırnaklı bir hemşire seri bebek ölümlerine sebep olma suçuyla tutuklanmıştır. Ama gidin bakın. Hemşirelerimizin tırnaklarını kontrol edin, ne göreceksiniz?"


Savaş Ay
çamaşır
suyuyla
diyaliz
makinesi
temizlenir
mi?
Yorum (4)
Merih Hanhan
Bu tür programların Türk Tabipler Birliği yetkili organları tarafından bilimsel ve etik yönden değerlendirilerek amaca uygun olup olmadığı ortaya konmalıdır. TTB sağlığın bir ticari meta olarak kullanılmasına engel olmalıdır. Bu görev aslında birincil olarak sağlık Bakanlığını ve Üniversitelerin Toplum sağlığı kürsülerini işgal eden akademisyenleri ilgilendirmektedir. Üniversal akademisyenler yaşam savaşı vermekte olduklarından bu konular ile ilgilenememektedirler. Bakanlığın bizzat kendileri tarafından zaten "sağlığın piyasalaştırıldığı" günümüzde bu görevi bakanlıktan beklemek safdillik olacaktır, diye düşünmekteyim. saygılarımla.
1
Cevapla
alper
Tv sağlık programlarına çıkan meslektaşlarımız malesef çoğunlukla para karşılığı çıkmaktadır. Programı hazırlayanların daveti söz konusu değildir. Burada önemli olan nekadar para ödendiğidir. Bu nedenle programda söylenen bilginin doğruluğu önemli olmayıp ne kadar ücret verildiği daha önemlidir. Tv yapımcıları için yeni bir pazar oluşmuştur. Hatta doktorlara mail yoluyla programlarının hasta dönüşünde ne kadar artış sağlanacağı, ne kadara mal olacağı ve yapılan indirimden söz edebimektedir. Elbette programcı arkadaşlar işlerini yapıyor. İyi doktor; sahip olduğu bilgi ve deneyim, hastası ile kurduğu güvene dayalı ilişki kriterlerine göre belirlenir. Oysa şimdi ne kadar medyatik ise o kadar iyi olarak algılanıyor. Çünkü vatandaş bu programa doktorun çıkabilmesi için para ödediğini bilmiyor ve sahip olduğu bilgisi üzerine davet edildiğini sanıyor. Medyatik doktor olmak bazı arkadaşlar için övünç kaynağı olabiliyor. Günümüzün şarlatanlığı bu medyatiklik sevdasıdır. Bu kutsal meslek bir avuç şarlatandan en büyük zararı görmüştür malesef. Tv sağlık programları bir şekilde denetime alnmalı, bu konuda meslek örgütü etkin rol almalıdır. Saygılarımla
2
Cevapla
sibel tayga
tv lerde hastalıklardan çok, vatandaşlarımıza koruyucu hekimlik anlatılmalı, genel bilgiler verilmeli.ne zaman ambulans çağırılmalı, bir kaza gördüğünde neler yapılmalı, neler yapılMAMAlı,ne zaman acil servise başvurmalı, aile hekiminin anlamı ne,neden adı aile hekimi oldu, eve gelip hasta bakabilecek mi vs bunlar anlatılmalı. vatandaşın bir davranış biçimi geliştirmesi sağlanmalı, yoksa tıp okumamış birisine hastalığın mekanizmasını anlatmak çok saçma..
1
Cevapla
EVREN BESLER
Bırakın sağlık programlarını, TV' da bana göre %90 oranında program uyutucu, uyuşturucu, oyalayıcı nitelikte. Evlendirme programları, hiçbir işe yaramayacak alternatif tıp ürünlerinin pazarlama-reklam programları, iğrenç belaltı içerikli yarışma programları, insanların okumadan kısa yoldan ünlü ve zengin olma hayaliyle katıldıkları ve saçmaladıkları programlar, televole kalitesinde(kalitesizliğinde) haber saatleri ve o haber saatlerini sunanların tellallığı, magazin içerikli bir sürü kuru gürültü olan sonuçsuz tartışma programları ve saymakla bitmeyecek bir kirlilik vs vs. ''DİZİ'' leri hiç saymıyorum bile. Tüm bunlar bana multipl myelom kemik iliği analizini ve periferik yaymasını, multipl metastatik kanserlerin sitopatolojik incelemelerini, Fournier gangreninin mikrobiyolojik analizini anımsatıyor. Sevgili okuyucular; ruh sağlığınızın stabilitesi için TV'dan uzak durunuz, umumi yerlerde sesini kısınız ve mümkünse kapatınız, en azından elektrik tasarrufu yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunursunuz..
1
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir