Medimagazin logo

Muş'a 8 uzman, 47 pratisyen atandı

Sağlık Bakanlığı tarafından yeni çıkarılan "Zorunlu Hizmet Yasası" kapsamında Muş'a 8 uzman ve 47 pratisyen doktor ataması yapıldı
Muş'a 8 uzman, 47 pratisyen atandı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Sağlık Bakanlığı tarafından yeni çıkarılan "Zorunlu Hizmet Yasası" kapsamında Muş'a 8 uzman ve 47 pratisyen doktor ataması yapıldı.


Kurban Bayramı öncesinde 'Devlet Hizmet Yükümlüsü' olarak atanan doktorlarla ilgili açıklamada bulunan İl Sağlık Müdürü Dr. Kenan Akpolat, atamaların ardından 5 uzman doktor ile 15 tane pratisyen doktorun görevlerine başladığını söyledi.


Bugüne kadar göreve başlayan doktorlarla birlikte 61 uzman ve 91 pratisyen doktor sayısına ulaşıldığını ifade eden Akpolat, "Muş'ta doktor sayısı bakımından oldukça sevindirici rakamlara ulaştık. Bir kaç yıl öncesine kadar doktor sıkıntısı yaşarken, şimdi doktor sayımız oldukça yüksek. Bu ildeki sağlık çalışmaları açısından oldukça mutluluk vericidir. Temennimiz ataması yapılan diğer doktorlarında göreve başlamalarıdır. Yani ataması yapılan doktorlar tamamen göreve başlarsa Muş açısından çok güzel bir sonuç olur" dedi.


İHA
muş'a
8
uzman
47
pratisyen
atandı
Yorum (4)
ky
BİLİM VE TEKNOLOJİ AKIL OYUNUDUR • Kendi yaşamsal sorunlarımızı çözmeye yönelik araştırmalar yapamıyoruz. 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde yapılan bilimsel kongreler, bu iki bacaktan yoksun olan bilim dünyamızın ağır maluliyetine çözüm bulamıyor. Bu yüzden kötü kader yakamızı bırakmıyor. Bu yüzden her çeşit sosyal ve bedensel hastalıklardan telef oluyoruz. Bu yüzden her çeşit kriz bizim kaderimiz olmuş. • Bilimsel yayın kalitesi yönünden 1981 – 1999 yılları arasında en çok atıf alan araştırmacı sayısı: İsrail için 44, İngiltere için 350, ABD için 3572 iken ülkemiz için maalesef sadece bir kişi. Bilimsel araştırmaların teknolojiye aktarılması ve teknolojik gelişmenin doğrudan ölçüsü olan milyon kişiye düşen patent sayısı ise ülkemiz için ne yazık ki sıfır. Yeni rakamlar da farklı değil. 27 bin makale basılıyor, patent sayısı 85. Buna Zihn-i sinir projeleri de dahil. İsrail'de 4 bin civarında makale basılıyor, patent sayısı 1.500. Gelişmiş ülkelere göre alınan patent ve proje sayısı ile bilimsel araştırmaların teknolojik üretime dönüşme oranı bile bilim dünyamızın ne kadar kısır olduğunu gösteriyor. • Ülkemizin sorunlarını çözen, kötü kaderini değiştiren düşünce, bilgi, araştırma ve projeler üretemiyoruz. Gecekondu üniversiteler diplomalı işsiz yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Gösterişli binalar ve dev kampüsler ise dünyanın en iyi üniversiteleri arasına girmeye yetmiyor. Düşünen ve sorgulayan çocuklarımızı bir servet ödeyerek gönderdiğimiz şaşalı okullar, insanımızı bilimsel düşünemeyen sorgulamayan bir topluma dönüştürüyor. Bu nasıl eğitim ki, seçmen sayısını veya depremde ölenlerin sayısını doğru saymayı bile öğretemiyor. Göl olacak bölgeye havaalanı yapılmaması gerektiğini bile öğretemiyor. Bilimden nasibini alamayan bir toplumun kötü kaderi bu. Başkalarından ithal edilen teknolojiyle caka satmak bir işe yaramıyor. • Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunlarımızı çözemeyen bilimsel anlayışımız ne işe yarıyor? Başkalarının ekmeğine yağ süren araştırmaların bize ne faydası var? Sadece makale yayınlamakla, atıf almakla sorunlarımız çözülmüyor. Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? Nerede kendimizin ürettiği teknolojiler? Nerede projeler? Nerede patentler? ABD’ de geçtiğimiz yıl 600.000 patent başvurusunun 100.000 ‘i patent alırken, bizler komik bir şekilde parmaklarımızı sayıyoruz. • Altyapısı bile olmayan üniversitelerde bilim, akıl, zaman ve para gücünü tüketmek, kopya ve palavra araştırmalarla bilim yapıyor görünmek ne işe yarıyor bilen var mı? Bu aldatmaca sonucu, sarımsağı bile Çin’den ithal eder hale geldik. ‘Ulusal Araştırma Merkezi’ gibi bir bilim kurumunda kıt kaynakları toplamak, aşıdan depreme kadar ülkenin önemli sorunlarını çözecek araştırmalara yönelmek kimsenin aklına gelmiyor. Bu temel sorunu akıl etmek kimin görevi? • Teknoloji üretemeyen ve bunu ithal etmekle övünen ülkeler, bilim ve teknoloji pazarı olduğunu ne zaman idrak edecekler? Gözlükten kol saatine, telefondan bilgisayara teknoloji çöplüğü oluyoruz. Çağımızda bilgiyi üreten, bu bilgiyi uygulayan ve pazarlayan kazanıyor. Bilim ve teknoloji üretiminde nal toplarken, başkalarından aşırdığımız bilgiden ne ölçüde yararlanabiliyoruz? Çevre kirliliğinden trafiğe, sel baskınlarından depreme, ekonomiden sağlığa kötü kaderimiz değişiyor mu? Bilim ve Teknoloji merkezi, Araştırma merkezi gibi tabelaları binalara asmakla sorunlar çözülmüyor. Eğer çözülseydi, bu merkezler yağmur yağdığında seller altında kalmazdı. Demek ki bilim ve teknolojiden nasibimizi alamamışız. Bütün bunları yapacak olan beyin işlevini yapamazsa vücut hasta olur. Bedensel, ruhsal, sosyal, ekonomik… tüm hastalıkların sebebi bu. • Ülkeleri bilim ve teknolojide geri bırakmanın yolu basittir; ‘Herkes bilim ve araştırma yapacak’ diyerek kıt kaynakları tüketmek. Akıl oyunu böyle oynanıyor. Herkes güya araştırma yapıyor da hangi sorunumuz çözülüyor ve kaç para kazanıyoruz bilen var mı? Halbuki, kıt kaynaklarımızı, kurulacak ‘Bilim ve Teknoloji Merkezi’nde hayati konularda üretim için kullanmak gerekmez mi?
0
Cevapla
atilla yılmaz
herkes tutturmuş bir 5 yıldızlı otel. bu 5 yıldızlı oteller antalya'da bulunan, yazın 5 yıldızlı kışın tek yıldızlı, çoğunlukla bakımsızlıktan pislik içinde, yemekleri berbat, yeterince ısınmayan otellerde yapılıyor. hani bu kongreler izmir, istanbul gibi şehirlerin merkezinde bulunan 5 yıldızlı otellerde yapılır, anlarım. bizden neden nitelikli yayın çıkmıyor meselesine gelince; aynı anda hem idari, hem eğitici, hem hekim rollerini üstlenirken bir de üzerine para kazanma kaygısı binince maalesef araştırmalara gerek niceliksel gerekse niteliksel zaman ayrılamıyor. bir de, araştırmalar için yurtdışındakine benzer şekilde maddi destek almak, bir ekip kurmak ise hemen hemen imkansız. herkse bu nedenle "dosya doldurmak" amaçlı yazı yazıyor. buna rağmen yayınlanan makaleler hiç de fena değil. akademisyenler destek almak bir yana gerçek işleri ile başbaşa kala bilse bizler de ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyesine çıkaramasak da yaklaştırabiliriz.
0
Cevapla
mir
Klinisyenler yapamıyorsa sadece akademik çalışan hekim olmayan akademisyenler niye yapmıyor?
0
Cevapla
ky
NEDEN BİLİM ve TEKNOLOJİ ÜRETEMİYORUZ ? • APPLE'ın değeri 500 milyar doları aştı. Bizim sosyal güvenlik açığımızda borçlarımızı aştı. Değerli arkadaşlar, • Bilim iki ayak üzerinde yükselir. • Birinci ayak; bilime harcanan paradan çok, bilimden kazanılan paradır. • Bilimin ikinci ayağı ise üretilen bilgi ve teknolojinin günlük hayata yani yaşam tarzına yansımasıdır. • Bu iki ayaktan yoksun ülkeler ilerleyemez, ayakta bile duramaz. Çünkü bilim bu iki ayak üstünde yükselir ve yararlar sağlar. Bu yararlar; sorunların çözümü, ekonomik gelişme, refah, konfor, yaşam kalitesinde artma, sağlıkta iyileşme ve insan ömrünün uzamasıdır. • Bilimin birinci ayağı için her yıl harcanan para 600 milyar dolardır. Bu harcamanın amacı, araştırmalarla üretilen bilgi ve teknolojinin trilyonlarca dolarlık ebedi gelire dönüşmesini sağlamaktır. • Aspirinden uçağa, aşıdan domates tohumuna kadar binlerce teknolojik üründen elde edilen bu servet, bilim üreten ülkelere sürekli hediye edilir. Patent ve teknoloji üreten ülkeler, bu hediye ile gelişir süpergüç olur. Bilim ve teknoloji üretemeyen ülkeler ise, bilimsel masallarla uyutulan sömürgelere dönüşür, yerli araba bile yapamaz, aşıyı bile ithal eder. Sonrada başkalarından aşırdığı bilgi ve teknolojiyle caka satar, övünür. Çünkü acizliğini bile idrak edemez. • Bilim dünyamız, ne yazık ki yukarıda anlatılan iki ayaktan yoksun. • Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? • Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor ? • Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz ? • Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz ? • Gelelim kongreler konusuna...Bayi toplantısı denilen kongreler, küresel sistemin geleneklerinden biridir. Bilimsel kongrelerde veya onların keşfettiği internette, hepsini sunmadıkları kısıtlı bilgiye muhtacız. Dünyanın öbür ucuna kadar bu sistemi kuran bizler değiliz, biz sadece misafir ve seyirciyiz. Bizim ülke insanı olarak sağlıktan ekonomiye, bilimden teknolojiye düzenlenen kongrelere gidecek ne paramız var ne de onlara sunacak bilgi ve teknolojimiz. Her şey küresel yapı tarafından düzenlenir ve orada içeceğiniz bir bardak suya kadar her şey bu yapı tarafından ödenir. Çünkü büyüklerimiz bunun için bize para vermez, veremez. Bunda bir kötülük yoktur. Çünkü bilim ve teknoloji yoksa, borç sorunu vardır. • Bizler planlanan tiyatronun sadece seyircisiyiz o kadar. Öğrendiğiniz, seyrettiğiniz her şey onların sunduğu bilgidir. Kongrelerin programından konuşmacılara kadar her şey bir orkestra titizliğinde hazırlanır. Parayı veren düdüğü çalar, siz de zevkle dinler ve seyredersiniz. Bu da kötü bir şey değildir. Büyükleriniz dahil herkes küresel yapının parçası olmak için can atıyor ve bu gayeyi hedef olarak gösteriyorsa, doğru yerdesiniz. Sizin tavaf ettiğiniz kongreler, küresel sistemin tapınaklarıdır. Burada öğrendiklerinizi bir daha ki kongreye kadar ezber edersiniz. Çünkü bilim ve teknoloji üretmekten acizsiniz. Neskafeden aşıya…Sarımsağı bile Çin’den ithal ederken biz neyi tartışıyoruz?
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir