Medimagazin logo

Kırıkkale'de 2 çocuk kuş gribi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı

Kırıkkale'nin Keskin İlçesi'ne bağlı Cebrailli Köyü'ne tatil amacıyla gelen aileden kuş gribi şüphesiyle Kırıkkale Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne kaldırılan 2 kardeş yoğun bakıma alındı.
Kırıkkale'de 2 çocuk kuş gribi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Kırıkkale'nin Keskin İlçesi'ne bağlı Cebrailli Köyü'ne tatil amacıyla gelen aileden kuş gribi şüphesiyle Kırıkkale Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne kaldırılan 2 kardeş yoğun bakıma alındı.


Bayram ziyaretine köyüne giden Nusret İzgi, eşi ve üç kızıyla gittiği evde bir süre sonra tavukların ölmesi ve çocuklarda başlayan şikayetler üzerine hastaneye başvurdu.

Baba İzgi, "Bayram nedeniyle köyümüze gitmiştim. Çocuklarım köy yumurtasından yapılan menemen yedi. Bir süre sonra dudaklarının şiştiğini, ateşlerinin yükseldiğini ve gözlerinde çukurlar oluştuğunu gördüm. Bu arada tavukların öldüğünü öğrendim. Hemen hastaneye getirdim" dedi.


Kırıkkale Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'nde gözetim altına alınan Safiye (4), Şeval (8) ve İzgi adlı kardeşlerin durumu hakkında bilgi veren Kırıkkale Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi uzman doktorlarından Hakan Işınay, yapılan tahlil ve tetkiklerin Ankara'ya gönderildiğini, gelişmeleri beklediklerini belirterek, "Kuş gribi ihbarıyla hastanemize gelen iki çocuk için Bakanlık kararı ile özel oda ayırdık. Ateşlenme olması ile müşahede altına alındılar. Tahlilleri alınarak Ankara'ya gönderdik. Şu ana kadar ciddi durum yok ama yinede tedirginiz. Müşahede amacıyla yatırıyoruz. Çocukların tavukla temasları var. Daha sonra ise tavukların öldüğü söyleniyor" diye konuştu.


Kırıkkale'de önceki gece Yüksek İhtisas Hastanesi'ne kuş gribi şüphesiyle getirilen Kezban (38) ve Arap Yusuf Akdoğan (34) isimli kardeşlerin de hastalıkla ilgili bir bulguya rastlanmadığı gerekçesiyle taburcu edildikleri öğrenildi.

İHA
kırıkkale'de
2
çocuk
kuş
gribi
şüphesiyle
hastaneye
kaldırıldı
Yorum (21)
postenflamatuar
Sayın Cihat hocam çok önemli bir noktaya dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim. Bu tür bir bilinçlenmeye ihtiyacımız var. şimdilik en azından bizim meslek grubu içinde bu bilinçlenmenin sağlanmasına yönelik yazılar olması gayet yerindedir. Aynı adalet sisteminin iki meslek grubuna orantısız ceza vermesi ve orantısız baskı oluşturması kabul edilemez. Şu anda hekimlerd olduğu gibi adalet sistemine karşı derin bir güvensizlik ve öfke birikimine neden olmaktadır. Faylardaki enerji birikimlerinin yol açtığı depremlerin çürük binalarda felaketlere yol açtığını 1999 gölcük ve en son 2011 de Vanda gördük. Bu öfke ve huzursuzluk birikiminin hekim camiasında yol açacağı deprem sağlıktan adalete neredeyse tüm sistemin çürük inşa edildiği bu ortamda büyük felaketler kapıda beklemektedir. Depreme karşı duyarsız olanların ne hale geldikleri gün gibi ortadadır. sagılarımla
0
Cevapla
RKTR
Malpraktis davalarıyla deprem rezaletlerini karşılaştırdığı yazısında değerli hocam çok haklı. Ben de periferde doktorluk yapmaya çalışan bir hekim olarak, karşı karşıya olduğumuz bu vaziyeti biraz ayrıntılandırmak istiyorum. Son 6 yıldaki 22 kat artışı bile gölgede bırakacak türden, inanılmayacak bir dava yükü hekimleri bekliyor. Gebe izleyen, yaşlı koroner, diyabet, kronik böbrek, vb. türü hastaları olan, ama doğal olarak uzman olmadıkları için BUNLARDA HER AN GELİŞEBİLECEK AKUT OLAYLARI ÖNGÖREMEYECEK AİLE HEKİMLERİ özellikle risk altında. Hükümetin “yılda 12000 doktor !” ütopyasıyla açılmasını habire teşvik ettiği tabela üniversitelerden yetişe(meye)n, ne yazık ki sağlam klinik eğitim alamamış genç arkadaşlar da öyle. Benim aylardır söylemeye çalıştığım bir şey bu. Hükümet trilyonluk tazminatların önünü açtı. Hekimleri hedef gösterdi. En yüksek kürsülerden “Doktor efendiler !!..” diye nidalar savruldu. Tabii Sağlık Bakanı da görevini yaptı. Zorunlu sağlık sigortası da geldi. Ama elbette sigorta şirketleri tazminatları ÖDEMEMEK için ellerinden geleni yapacaklardır, bunun son derece etkili hukuki teknikleri de ellerinde mevcuttur; bir kere yapsınlar, görürsünüz. Velev ki ödeseler bile, telaffuz edilen rakamlara YETMEYECEK Kİ. Hocamın örnek verdiği malpraktis vakasına bir bakınız. Bir doğum sonrası perineum yırtılması. Olması imkansız bir şey değil; belki iş yoğunluğu içerisinde takip eksikliğinden olabilir, ama bir kasıt, kötü niyet asla söz konusu değil, olamaz da. Ölüm, hatta ciddi hayati risk de mevcut değil. Ve nöbet ekibi tarafından da hemen onarılmış. Verilen cezaya bakar mısınız: 300 milyardan fazla tazminat ! (+ diğer masraflar tabii ki). Bilmeyenler veya unutanlar için yazıyorum, para cezasına ilaveten, eş zamanlı olarak bir de MESLEKTE ACEMİLİK VE TAKSİRLE ADAM YARALAMAK / ÖLDÜRMEK SUÇUNDAN AĞIR CEZA DAVALARI olacak. Bunlar da YILLARCA sürecek. Evet, resmen adam öldürmekle suçlanacak, hapis cezasıyla yargılanacaksınız, AYNEN KATİLLER GİBİ. Duruşmalar + mecburen tutacağınız Ceza Avukatı’nın 10 milyardan başlayan ücretleri (davayı kaybetseniz, bile kanunen ödemek zorundasınız) + mahkeme masrafları + karşı tarafın avukatının ücretleri (özellikle bundan korkun) + ayrı Tabip Odası soruşturması + olası HAPİS CEZASI (sıklıkla ertelense bile, bir hekim ve ailesi için korkunç bir travmadır) + muhtemel MESLEKTEN MEN (hükümetin getirmeyi planladığı yeni düzenleme veya doğrudan Tabip Odası eliyle; ikisi de olabilir) + basından hakaret ve iftiralar + hastalarınızdan artık korkmaya başlamanız + kliniğinizde ve sosyal çevrenizde mimlenmeniz + DEFANSİF TIP + defansif tıp nedeniyle “çok tetkik yazmanız” gerekçe gösterilerek hakkınızda SGK incelemeleri + yeni düzenlemelerle, aynı gerekçeyle maaşınızın daha da azaltılıp kuşa çevrilmesi + RUHUNUZUN MAHVOLMASI + SAĞLIĞINIZ BOZULMASI + AİLENİZİN YIKILMASI + nihayet TÜKENME ve mesleği terk + … gibi “bonuslar” da var. ( Bu arada biliniyordur, ama ben yine de vurgulayayım: Saydığım bu “bonuslar”, taammüden-kasten cinayet işlemiş, birkaç kişiyi doğramış, alkollü kullandığı aracıyla aileleri yok etmiş, veya ırzına geçtiği çocuğu boğmuş katillere uygulanmıyor, yani onlara tazminat, meslekten men, maaş azaltımı filan yok, “Katil efendiler !!..” hitabı da yok, onlara sadece hapis var. Bir kısmı Rahşan affıyla filan, bundan da kurtuldu zaten. Deprem müteahhitlerinin ise % 99’u Adliye’nin yerini dahi bilmez. Öte yandan malpraktisle suçlanan doktor içinse, HAPSE EK OLARAK alacağı özel cezalar ve zulümler mevcut. Ne kadar adil, değil mi ? ) En güzeli de, ceza almak için mutlaka suçlu olmanız gerekmiyor. Hakkınızdaki değerlendirme her zaman objektif ve tarafsız olmayabiliyor, belirsiz noktalar otomatikman aleyhinize sayılabiliyor, ki tıp zaten asla matematiksel bir kesinlik ihtiva etmez. Ve insan vücudu mekanik bir yapı da değildir. Ne ölüm olayını, ne de sizin o andaki çalışma koşullarınızı asla hakkıyla anlayamayacak, hasta yakınlarının saçma sapan iftiralarından etkilenen, hükümet baskısı altında kalmış, genellikle üyelerinin 1’i hariç hiçbirinin sizin branşla alakasının olmadığı, adam başı 35 lira harcırah alan bir kurulun raporu, veya hakimin olumsuz kanaati cezalandırılmanız için kafi olabilir. Sizi şikayet eden müfteri hiçbir şey isbat etmek zorunda olmadığı gibi, eğer haksız çıkarsa, kendisine hiçbir ceza veya yaptırım da yok. Ama siz mutlak surette suçsuzluğunuzu kanıtlamakla yükümlüsünüz. Ve bu ülkede doktorlar aleyhine yapılan şikayetlerin cidden haklı-geçerli olup olmadığını ilk elden araştıracak, durumu, Batı’da olduğu gibi, MAHKEMEYE GİTMEDEN ÖNCE sıcağı sıcağına inceleyecek, GERÇEK BRANŞ HOCALARINDAN OLUŞAN bir ön-mekanizma da asla olmamıştır. Kurunun yanında yaşın da yanmasını engelleyecek hiçbir şey yapılmamıştır. Sonuçta; 13 yaşındaki kızla defalarca ilişkiye giren eşşek kadar adamları aklamış, yüzmilyonlarca lirayı hortumlayan hırsızları birkaç seneyle kurtarmış, emeklilik yaşını 35’lere indirmek suretiyle sosyal güvenlik bütçesine son 20 yılda 650 milyar dolar zarar veren adamlarla hiç ilgilenmemiş, son 40 yılın deprem ve trafik kazalarında toplamda yüzbinlerce kişiyi öldürenlere de dönüp bakmamış olan SİSTEM, siz doktorlara elbette hayatı dar edecektir. “Acemi ve ihmalkarsın, taksirle adam öldürdün, cezanı çek !” diyecektir. Hadi gerçekten hata yapan hekim tamam, bir ceza almalı elbette. Ama cidden KUSURLU BİLE OLSA, bir hekime böyle bir zulüm reva görülmeli mi ? Bu adam, kutsal bir yemin etmedi mi, meslek hayatında hiç iyi işler yapmadı mı ? Hastasını kasten mi öldürdü ? Kendisine belki 100 kere söylenen şeyleri yapmayan, ama sağlığını bozmak için elinden geleni ardına koymayan hastanın, yakınlarının, hatta sağlık sisteminin hiç mi kusuru yoktu ? Belki durumu o kadar bozuktu ki, ne yapılsa zaten ölecekti ? Ve en acısı da, sadece kusurlu olanlar değil, hiçbir suçu olmayan hekimler de aynı zulme maruz kalıyorlar. Neden, avukatların tüm gayretlerine rağmen, davaların çoğu hekimler lehine bitiyor da, ondan. Ama tabii, YILLARCA EZİYET GÖRDÜKTEN SONRA. Bu insanlar bunu hakketmek için ne yaptılar ?? Haa, bu arada “ilkiyle uğraşırken, aman ikinci yani BAŞKA BİR DAVA OLASILIĞINI da yaban atmayın, manyak gibi obsesif olun, bu vuku bulursa AKLINIZI KAÇIRIRSINIZ” demek de zorundayım, çünkü ne yazık ki BU RİSK DE VAR. Ellerinde duruşma aralarında harıl harıl okudukları TIP KİTAPLARI ile dolaşan avukatlar gördüğümüzü yazmış mıydım daha evvel ? Evet, şaka değil, gerçekten böyle. Hatta sanırım geçen sene medimagazin editörlerinden biri de böyle birkaç avukatı gözüyle görmüş, dehşete düşmüştü. Allah yardımcımız olsun. Ama tabii, Allah kendine yardım etmeyene bir şey yapmaz. Aile hekimleri ve uzmanlar olarak bizim kendimiz için yapacağımız en önemli şey de, YÜKSEK RİSKLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ vakalar geldiğinde, tıbben gerekli olan tüm ilk müdahaleleri yaptıktan sonra, PERFORMANSI BATSIN, onları bir an evvel üniversiteye veya majör eğitim hastanesine SEVKETMEKTİR. Buna HAKKIMIZ VE YETKİMİZ VARDIR. Çalıştığınız kıytırık Devlet Hastanesi ile hastayı sevkettiğiniz yerin teknik, tıbbi ve personel imkanları karşılaştırıldığında, bu sadece sizin değil, HASTANIZIN DA - HATTA SİZDEN ÇOK DAHA FAZLA ONUN - LEHİNE olacaktır. Sağkalımı artacaktır. Fakülteyi yeni bitirmiş arkadaşlar, Kadın-Doğum, Genel Cerrahi, Pediatri gibi netameli dallar yerine, nisbeten düşük riskli branşları (Biokimya, Dermatoloji, Göz, vb.) seçebilirler. Benim 2-3 aya kadar yapmayı düşündüğüm gibi, MESLEĞİ TÜMDEN BIRAKMAK da bir seçenektir; mevcut zeka ve birikiminizle ne iş yaparsanız yapın, Sağlık Bakanlığı’nın, zincir/yandaş hastanelerin, ve tabii Sayın Ertosun’un sizin için planladığı “HER ŞEY DAHİL FİKS 3000” meblağını fazla fazla kazanırsınız, merak etmeyin, hem de SIFIR DAVA RİSKİYLE. Sayısız diğer yararları bir yana, sadece gece nöbetlerinden ve icaplardan kurtulmak bile değecektir buna. ( “Bizim istifamızla ülkemizin, necip halkımızın sağlık vaziyetleri ne olacak ?” diye soranınız mı var ? Hiç endişelenmeyiniz, nasıl olsa naçiz varlığını bu milletin sağlığına adamış olan yüce Bakanımız uzman eksiklerini Papua-Yeni Gine, Yemen, Nepal, Kazakistan, Kongo gibi, tıpta gelişmiş ülkelerden tamamlayacaktır. Ayrıca, kendi memleketlerinde 200-300 dolara çalışan bu arkadaşlar 500-1000 dolara bayıla bayıla gelecekleri için, istifanızın ülke ekonomisine ve hastane zincirlerine de faydası dokunacak, sevgili Ertosun’u ve muadili “sağlık işletmecilerini” sevindirme mutluluğunu da yaşayacaksınız, daha ne ! Malpraktis meselesine gelince, bunu değerli ecnebi meslektaşlarımız ve tabii ki mahkemeler düşünecek, siz değil. ) Ama yok eğer bunların hiçbirini yapmaz, aksine “bu ameliyat benim, işim bu, halledebilirim”, “ben en zor Yoğun Bakım vakasını bile izleyebilirim”, “bu ay çok sıkışığım, şu hastadan maaşıma 80-100 lira performans eklensin”, veya “aman bu hastayı göndermeyeyim, sevk zinciri var, yoksa 30 lira kesinti yapılır” diye düşünerek hareket ederseniz, günün birinde Savcılık’tan çağrılıp, sonra bir de 700-800 milyarlık tazminat davasını + bonusları yediğinizde, çok dövünürsünüz. Karar sizin.
0
Cevapla
uzm.dr.
Van ve Erciş’te bu çürük binaları yapanları daha niye içeri atmıyorlar..!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
0
Cevapla
fatma ertek
Sayın Hocam , aynı konu benim de kafama takılmıştı. Herkes doktorların kazandığı paranın peşine düştüğü için doktorlara karşı dava açmak, şikayette bulunmak nerdeyse özendiriliyor. Kazanca göre tazminat belirleniyorsa müteahhitlerin doktorların kat kat üzerinde tazminat ödeyebileceğini biliyoruz. Müteahhit denen kelimenin bile Türkçe den kaldırılması gerekir. Bir mesleğin bir miktar bile olsa bir tecrübesi eğitim süreci olmalı. Biz parası olan ve inşaat işine girene hemen müteahhit diyoruz. Onlarca insanın ölümüne sebep olanların ortada elini kolunu sallaya sallaya gezmesi gerçekten ilginç. Bence kusuru olan müteahhitlere kamu davası açılmalı.
0
Cevapla
CD
Değerli meslektaşlar, siz siz olun, tetkik istemlerinizi çok ama çok bol tutun. Çünkü mahkemeler ihtisas sahibi değil ve sanki çok önemliymiş gibi ilk olarak tetkik istenmiş mi buna bakıyorlar. Tetkiksiz tanı, korkunç bir mahkumiyete neden olabilir. Dosya ağzına kadar tetkikle doluysa doktor işini yapmış oluyor. Dilerim mahkemeye yolunuz düşmez. Ama haklı olduğunuz boş bir dosyaya göre, haksız olduğunuz dolu bir dosya sizi mahkumiyetten kurtarabilir. Onamlara da şahit imzası almayı unutmayın. Zira şahit imzası olmadığı zaman onam eksik sayılıyor. Ülkemizde komplikasyonun malpraktis sayılmayacağını sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz demektir. Mahkemeye sunduğunuz textbook ve literatürlerin hepsi çöp niteliğindedir. Ne savcı okur, ne hakim okur. Hatta bunlar ne diye sorup gereksiz kağıt muamelesi yaparlar. Yahu bilimsel dayanaklarımı getirdim, yapmayın, bir okuyun diyemezsiniz, söz hakkınız 1-2 dakikadan ibarettir. Asla daha uzun değil. Sonuçta olay bilirkişiye gider ve artık (yeni kanuna göre) hakim, sebepsiz zenginleşmeyi gözönüne almadığı için size dağ gibi bir tazminat çıkarır. Size göre örneğin doğumun öngörülemez komplikasyonları vardır. Ancak mahkeme size, vay vicdansız bunu nasıl yaparsın gözüyle bakar. Dava da bu minvalde sürer gider. Mahkeme kapısında hırsızlarla, gaspçılarla, tacizcilerle beklediğinize mi yanarsınız, derdinizi anlatamadığınıza mı yanarsınız, bu olay dünyanın heryerinde ve her tedbire rağmen olabilir dediğinizde azarlandığınıza mı yanarsınız, artık yanarsınız da yanarsınız. Burası Türkiye! Burada film ve tahlillerle dolan-taşan dosya, hayat kurtarır! Burada riske dokunan yanar, kaçanın anası da eşi de çocuğu da kendisi de ağlamaz!
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir