Film kullanan klasik röntgen cihazları yerlerini giderek dijital röntgenlere bırakıyor. Hasta daha az x ışını alıyor, kontraslar elle düzeltilebiliyor, film harcaması ortadan kalkıyor, uzman görüntüyü internet üzerinden gönderebiliyor...
Hastaneler dijital MRI (manyetik rezonans görüntüleme) ve CT (bilgisayarlı tomografi) tarayıcılarla dolup taşıyor. Ama dedelerimizden kalma X ışını makineleri de (röntgen cihazları) hala analog. Bu arada dijital X-ışın üniteleri yavaş yavaş analogların yerini alıyor ve dijital kameralarda olduğu gibi yüzyıllık film teknolojisinin pabucunu dama atıyor. Bugün birden fazla görüntüleme yöntemi kullanılıyor. Bunların hepsi konvansiyonel X-ışını jeneratörü ile çalışmakla birlikte, karanlık odada kimyasal maddeler ile filmi banyo etmek yerine, dijital görüntü ekran üzerine düşürülüyor.
Dolaylı ve dolaysız olarak nitelendirilen yaklaşımlar, sonucun anında değerlendirilmesini olanaklı kılıyor. Uyarılabilir yöntem ise X-ışınlarını taşınabilir bir kasete taşıyor ve bu kaset ayrı bir okuyucuya yerleştiriliyor.
Filmli sistemlerden pahalı
Dijital dedektör sistemleri şu anda birkaç yüz bin dolara mal oluyor. Bu da, filmli sistemlerden çok daha pahalı olduğu anlamına geliyor.
Ancak filmi ve filmi yıkama işlemini devreden çıkartmak maliyetlerde düşüşe yol açıyor; karanlık oda gereksinimi ortadan kalkıyor ve binlerce hastanın görüntüsü, dolaplar dolusu dosyalar yerine bir bilgisayarda saklanabiliyor.
Doktorlar istedikleri zaman kolayca bu görüntülere erişebildikleri gibi, bunları uzaktaki meslektaşlarına da gönderip konsültasyon yapabiliyorlar. Emory Üniversitesi’nden radyoloji profesörü Perry Sprawls, "Büyük bir hastane maliyetleri 4-5 yılda kára dönüştürebiliyor" diyor.
Kontrasta elle ayar
Görüntüleri ayrıca kontrastı düzeltmek için elle ayarlamak mümkün. Böylece radyologlar ve cerrahlar, sözgelimi, kaburgaların arkasındaki akciğer kanser nodülünü daha net bir şekilde görebiliyor.
Oysa filmli sistemlerde birden fazla X-ışını gerekebiliyor. "Dijital görüntü kalitesi daha iyi" diye konuşan General Electric’teki küresel diyagnostik X-ışınları bölüm şefi Stephen Metz, "Alternatif olarak film ile aynı kalitede görüntüyü yarı yarıya daha az X-ışını vererek elde edebiliyorsunuz. Dijital yaygınlaştıkça fiyatlar da aşağı inecek" diyor.
Dijital dedektörler ancak son 5 yıldır kolayca uygulanabiliyor. Bu süre içinde üreticiler X-ışınlarına duyarlı malzemeyi geniş bir alana daha hassas ve daha dengeli bir şekilde yayma yöntemlerini geliştirdiler ve malzemenin ürettiği zayıf elektronik sinyalleri okuyan elektronik cihazlardaki aksaklıkları giderdiler.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
DİŞLER: Dişçiler X-ışını teknolojisini uzun zamandır kullanıyor. Küçük yassı bir sensor Ğeskiden kullanılan film pedleri boyutunda- hastanın ağzına yerleştirilir. İnce bir tel piksel verilerini bir bilgisayara taşır. Sensor hastadan hastaya sterilize edilir. Sistem pahalı olmakla birlikte, film maliyetlerini ortadan kaldırır, hastanın filmin banyosunu beklemesine gerek bırakmaz. Ayrıca X-ışını dozu daha düşüktür.
DAMARLAR: Cerrahlar, anevrizma ve damar tıkanıklıklarını tedavi etmek için kateterleri kan damarları içinde yönlendirirken çoğunlukla floroskopiden (organları hareket halinde gösteren gerçek-zamanlı X-ışını sineması) yararlanır. Hastalar büyük, ağır, varil şeklindeki görüntü yükseltici tüpün altına yatmak zorunda kalır. Ancak bu düzende cerrahi müdahale zordur ve görüntü çözünürlüğü kenarlara gittikçe zayıflar. Piyasaya yeni çıkan dijital makineler giderek küçülüyor ve hafifliyor. Bu durumda cerrahların müdahalesi kolaylaşıyor ve görüntü kenarlarda da netliğini koruyor.
BAGAJLAR: Havaalanlarındaki kontrol noktalarına yerleştirilen ilk tarayıcılar hastanelerdeki floroskopilerden esinlenerek geliştirilmişti. Yetkililer istedikleri noktada görüntüyü dondurarak ayrıntılı kontrol yapabiliyorlardı. Şimdi dijital sistemler bunların yerini alıyor. Çantaları kontrol eden makineler bilgisayarlı tomografiden yararlanarak üretildi. Yüksek enerjili X-ışınları bir seri dilim oluşturarak, üç boyutlu görüntü elde edebiliyor. Sistem nesneler veri tabanındaki patlayıcı ve kaçak mal görüntüleri ile karşılaştırılıyor ve uyumlu bir görüntü elde edilirse alarm çalmaya başlıyor.
Kaynak: Scientific American, Aralık 2005
Hürriyet-Bilim