Medimagazin logo

Genç doktorun isyanı

Vergi rekortmeni Dr. Eminoğlu: Daha çok kazanan doktorlar varken rekortmen olmam düşündürücü
Genç doktorun isyanı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Vergi rekortmeni Dr. Eminoğlu: Daha çok kazanan doktorlar varken rekortmen olmam düşündürücü


Vergi rekortmenleri sıralamasında ikinci doktor olduğunu öğrenince, şaşkına dönmüş. Henüz 36 yaşında, bu mesleği 12 yıldır yapıyor. En anlı şanlı, en pahalı hastanede de çalışmıyor üstelik. Gerçi bugüne kadar yaptığı ameliyat sayısı 1.500'ü geçmiş, laparoskopik ameliyatlarda namı almış yürümüş, ama akıl var mantık var. Her türlü hesapta, bazı meslektaşlarının vergi kaçırdığı sonucu çıkıyor. Bu yüzden de 369 bin YTL vergi ödeyip, bu meslek grubunda ikinci olmak, pek sevindirememiş onu. Kadıköy Şifa Hastanesi Genel Cerrahi ve Laparoskopi Uzmanı Dr. Levent Eminoğlu, "Keşke herkes aynı sorumlulukla, aynı ciddiyetle vergisini ödeseydi de ben ikinci olsaydım" diyor. Yani ikinciliği hak etmediğini bilecek kadar sportmen!..

Sportmen hastane!

Aslında Kadıköy Şifa Hastanesi bundan önce de vergi rekortmenleri çıkartmış. Üstelik ciroda, kârda vergi liginde üç büyükler arasına girecek kadar güçlü olmamasına rağmen. Ama sportmen, tıpkı doktorları gibi... Sadece ne kazanıyorlarsa, kayıt altına almak gibi Türkiye'de pek rastlanmayan bir alışkanlıkları var! İşte bu kadar çok vergi rekortmeni çıkartmalarının sebebi bu...

Kendilerini afişe etmeyen, sessiz sedasız ve temiz çalışan, kazandığım devletle paylaşan bir hastanenin, yine sessiz ve çalışkan bir doktorunun en doğru teşhis ve tedaviyi yapacağını düşündük. Reflü gibi, kendini belli etmeyen, tıpkı vergi kaçakçılığı gibi sinsi bir illetin cerrahi tedavisini sorduk. Neştersiz, kapalı, çabuk sonuç veren laparoskopik çözümleri öğrendik. 'Keşke laparoskopi vergi kaçakçılığına da bir çare olsa' dedik.

Hocam ne kadar vergi ödediniz de rekortmen oldunuz?

369 bin YTL. O kadar çok para kazanan doktor var. Benim kazanmam enteresan değil mi?

Neden?

Açıkçası ben komik buldum. Keşke herkes aynı sorumluluk duygusuyla, aynı ciddiyetle vergi verseydi de ben ikinci olsaydım. Çok büyük mutluluk duyardım. Yine mutluluk duydum ama herkes biliyor ki, benden çok daha fazla para kazanan doktorlar var. Demek ki bir yerlerde bir sorun var.

Peki sizi vergi rekortmenliğine taşıyan kariyerinizi öğrenebilir miyiz?

Kayseri doğumluyum. Robert Kolej mezunuyum. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdim. Genel cerrahi dalında uzmanlığımı da aynı üniversitede yaptım. 1997'de İngiltere'de Saint Thomas Hospital'da cerrahi ve dahiliye, 1998'de Amerika'da Robert Wood Johnson University Hospital'da genel cerrahi ve acil cerrahi, 1999'da ise Harvard'da genel cerrahi eğitimi aldım...

Kaç yıldır doktorluk yapıyorsunuz?

12... 1999'dan beri de Kadıköy Şifa Hastanesi'ndeyim. Buraya geldiğimde laparoskopik cerrahi yapmaya başladım. Aşağı yukarı bir yıl sonra da reflü cerrahisi üzerine çalışmaya başladım.

Yani sizin asıl uzmanlık alanınız reflü mü?

Hayır. Aslında ben laparoskopik cerrahi uzmanıyım.

O zaman biraz açabilir miyiz? Nedir bu laparoskopik cerrahi?

Bizim ülkemizde çok yaygınlaşmadı ama insanın yaşam kalitesini çok artıran bir yöntem. Minimal invaziv cerrahi denilen bir mantıkla yapılıyor...

Hocam bir dakika... Minimal invaziv cerrahi nedir?

(Gülüyor) Biliyorsunuz cerrahi herkesin korktuğu birşey. Ameliyata girersiniz, karnınızı keserler. Her yeriniz ağrır, sızlar... İşte minimal invaziv cerrahi demek, insan vücuduna en az hasarı vererek cerrahi yapmak demektir. İnvaziv, 'girişimsel demek zaten.

Gülüyorsunuz ama herkesin anlayacağı şekilde yazmamız gerek...
İnsan vücuduna cerrahi operasyon yaparken mümkün olan en az hasar vermek dedik ya...
Mesela reflü cerrahisinde geçmişte bu yöntem çok az uygulanıyordu. Çünkü ameliyatı zordu. Ama minimal invaziv cerrahi konsepti, yani bunu laparoskopik olarak yapmak hastalar açısından işi daha medeni hale getirdi. Artık birçok ameliyaü kapalı olarak yapıyoruz.

Yani...
İnsan vücuduna mümkün olduğu kadar küçük deliklerden girerek ameliyat yapıyoruz. Benim yaptığım ameliyatların yüzde 80'i, hatta yüzde 90'ı laparoskopik yöntemlidir. Mesela kasık fıtığını, safra kesesini, kalın bağırsak ve mide ameliyatlarını hep kapalı yapıyorum.

Ameliyatın açık olanı değil, kapalısı makbul!

Hocam laparoskopik ameliyatların avantajı nedir?

Hastayı normal şartlarda ameliyat ettiğimizde bir hafta hastanede yatırmamız gerekiyor. Çünkü açık ameliyat için yaklaşık 20 santimlik bir keşi gerekiyor. Zor bir iş. Sonrası da zor. Bir kere hasta için zor. Çünkü ayağa kalkması zor, yürümesi zor, yaranın iyileşmesi zor. Sonra hasta hayat boyu bir iz taşıyor. Oysa cerrahi müdahale laparoskopik olduğu zaman siz yine aynı işi, yani aynı onarımı yapıyorsunuz. Ama 5 milimetrelik noktalardan girerek... Böylece hasta 1 hafta yerine l gece kalıyor hastanede. Hastanın normal yaşamına dönmesi açık ameliyatta 2-3 hafta sürüyor. Kapalı ameliyatta ise 4-5 gün... Ve hastaların yaklaşık yüzde 75'i ilk 48 saatten sonra ağrı kesici kullanma ihtiyacı bile hissetmiyor.

Peki bu 5 mnı'lik kesiler nasıl oluyor?
Özel 'trokar' dediğimiz giriş aletlerimiz var. İçinde bir delici, dışında da bir kılıfı var. Delici ile karın duvarını delip içeri giriyoruz. Sonra bu delici çıkartılıyor, geride kılıf kalıyor. Kanül gibi birşey. O bize bir geçiş sağlıyor. Onun içinden aletler geçiyor. Tabii açık cerrahide kullandığımız aletler yerine uzun, ince, çok hassas aletlerimiz var. Bu aletler sayesinde ameliyatı yapıyoruz. İşte başta söylediğim o minimal invaziv cerrahi bunu ifade
ediyor. Bu yöntem hasta açısından yapılan cerrahiyi çok daha kolay tolere edilebilir hale getiriyor. Ağrıyı çok azaltıyor. Normal yaşama dönmeyi çok hızlandırıyor. O yüzden biz laparoskopik cerrahiyi tercih ediyoruz.

Ama sanırım Türkiye'de çok yaygın değil...

Evet. Bunun da bazı nedenleri var. Birincisi eğitim gerekiyor. Bizim eğitim kurumlarımızda da laparoskopik cerrahi eğitimi veriliyor. Ama çok basit düzeyde... İkincisi pahalı bir yöntem. Çünkü kullandığımız alet ve edevatlar çok pahalı.

Açık ameliyatlara oranla ne kadar daha pahalı?

Vallahi ne yaptığınıza bağlı. Ama ortalamaya vurursanız en az bir yüzde 50 maliyet artışı var. Eğer genel anlamda konuşursak, çoğu hasta için biraz lüks kaçıyor tabii... O yüzden de yaygınlaşmıyor. Ama eğer bunu ekarte edebiliyorsanız, yani hasta için maliyet sorun yaratmıyorsa laparoskopik cerrahi açık cerrahiden çok daha üstün bir yöntem. Yeter ki yapan insanın yeterli deneyimi olsun.

O kadar dar alanda çalışıldığına göre çok ehil ellerde yapılması gerekir herhalde...

Evet. Bu yüzden de az yapılıyor zaten. Reflü cerrahisini siz daha önce araştırmışsınızdır mutlaka. Benim aşağı yukarı 6 yılda yalnızca reflüye ilişkin 500 vakalık bir serim oldu. Herhalde bu Türkiye'deki en büyük sayılardan biridir. Eylül ayında Berlin'de, Avrupa Laparoskopik Cerrahi Derneği'nin bir kongresi olacak. Orada bu 500 vakayı yayınlayacağız. Şimdiye kadar beklettik. Çünkü uluslararası yayın yaptığınızda birilerinin sizi ciddiye alması için rakamınızın büyük olması gerekir. Kimse sizi, öyle 20-30 vaka ile kaale almaz.

Vaka sayısı artsın diye her geleni masaya yatırmıyorsunuzdur inşallah!

(Gülüyor) 6 yıldır bu ameliyatları yapıyorum...

Şaka bir yana, 500 tane laparoskopik cerrahi ile reflü ameliyatı yaptınız. Peki ne kadar mide ve bağırsak?

Mide ve bağırsak daha azdır. Ama eğer tüm yaptığım laparoskopik müdahaleleri sayarsak 1500'ün üzerindedir. Çünkü biz apandisit ameliyatını da laparoskopik yapıyoruz, fıtığı da, safra kesesini de, mideyi de, kalın bağırsağı da... Kısacası batınla ilgili tüm ameliyatlarımızı kapalı yapıyoruz.

Gelenlere teşhisi de siz koyuyorsunuz değil mi?
Sadece ameliyata girmiyorsunuz yani...
Ben laparoskopik gastroentoloji, yani mide bağırsak sistemiyle ilgili ameliyatlar yapıyorum. Ama teşhis de koyuyorum tabii.. Aslına bakarsanız hasta bize refere olarak geliyor. "Kulak burun boğazcıya gittim. Bende reflü olduğunu söyledi. Size geldim" diyor. Yani birçok hasta bize tanısı konmuş olarak geliyor.

Vatan
genç
doktorun
isyanı
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir