Medimagazin logo

Doktorlara 'katmerli' mecburi hizmet

İkinci derecedeki mahrumiyet bölgesini seçen bir pratisyen hekim, 5 yıl ’mecburi hizmet’ yapacak. Anayasa Mahkemesi, pratisyen hekim, uzman hekim ve yan dal uzman hekimlikte 600’er gün mecburi hizmet zorunluluğuna vize verdi.
Doktorlara 'katmerli' mecburi hizmet
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
İkinci derecedeki mahrumiyet bölgesini seçen bir pratisyen hekim, 5 yıl ’mecburi hizmet’ yapacak. Anayasa Mahkemesi, pratisyen hekim, uzman hekim ve yan dal uzman hekimlikte 600’er gün mecburi hizmet zorunluluğuna vize verdi.





Anayasa Mahkemesi, önceki gün verdiği kararla onayladığı Mecburi Hizmet Yasası’na göre, bir doktor, yasadaki ikinci derecedeki mahrumiyet bölgesi kapsamındaki bir ili seçerse; pratisyen hekim olarak 600 gün, uzman hekim olarak 600 gün ve yan dal uzman hekimi olarak da 600 gün olmak üzere tam bin 1800 gün (yaklaşık 5 yıl) "Mecburi Hizmet" yapmak zorunda kalacak.

Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Orhan Odabaşı, "Uzmanlığı cezalandırma" anlamına gelen bu uygulamanın yanlış olduğunu savunarak, "Bunun da iptalini istemiştik ama talebimiz ne yazık ki reddedildi" dedi.

2 AY İÇİNDE ATANACAK

Dr. Odabaşı, Anayasa Mahkemesi’nin vize verdiği mevcut "Mecburi Hizmet Yasası"na göre, tıp fakültesinden mezun olan bir hekimin, Sağlık Bakanlığı’nca iki ay içinde atanacağını bildirdi. Odabaşı, bir hekim, pratisyen hekimi olarak atanır ve yasadaki 300-600 günlük mecburi hizmeti kapsayan yerlerden birini seçerse olacakları şöyle anlattı:

"Hekim, eğer 300 gün içinde uzmanlığı kazanamazsa atandığı yerde bu süreyi mecburen tamamlayacak. Tamamlayınca uzmanlığı kazanırsa, 300 gün daha mecburi hizmet yapacak. Uzmanlığı bitirince bu kez yan dal uzmanlığını kazanırsa 300 gün daha yani toplam 900 gün mecburi hizmet yapacak.

Eğer, bu hekim örneğin Hakkari’yi değil de Yozgat’ı seçerse; her üç aşama için yapacağı mecburi hizmet süresi ayrı ayrı 600 günden toplam 1800 olacak. Bu da 5 yıl gibi bir süreyi kapsıyor."

Dr. Odabaşı, Yasa’nın ilk halindeki mecburi hizmet hükmüne göre, pratisyen olarak atanan hekim 100. günde uzmanlığı kazansa ve uzmanlığa başlasa, uzmanlık bittiğinden itibaren ilk aşamadan kalan 200-500 günlük süre artı uzmanlık için de 300-600 gün süre mecburi hizmet yapma şeklinde olduğunu bildirdi. Odabaşı, Anayasa Mahkemesi’nin, ilk aşamadan kalan süre ile yan dal uzmanlığı kazanılırsa artı ikinci aşamadan kalan sürenin eklenerek "Mecburi hizmet" yapılmasını iptal ettiğini kaydetti.

Odabaşı, Yasa’nın bu hükmünün her durumda, "Uzmanlık Eğitimini cezalandırıcı" olduğunu ve büyük bir haksızlık içerdiğini vurguladı.

DİPLOMALAR TUTULUYOR

Öte yandan, Anayasa Mahkemesi, Sağlık Bakanlığı’nın tıp fakültesinden mezun olan hekimleri en geç 2 ay içinde atamak zorunda olduğunu, bu sürede atamadığı hekimlerin diplomalarına ise "ipotek" koyamayacağını karara bağladı. TTB Genel Sekreteri Odabaşı ise Anayasa Mahkemesi’nin böyle karar verirken, Bakanlığın, yaklaşık 4 ay önce mezun olan yüzlerce hekimi atamadığı gibi diplomalarını da vermediğini bildirdi.


Hürriyet
doktorlara
'katmerli'
mecburi
hizmet
Yorum (2)
Aytül Erciyes
Dilek hanimaa katiliyorum.kadin tacizleri cok artti.Sokaga cikmaya korkuyoruz uzerrimizde korkunc baski var Kiyafetimize cok karisiliyor.Huzur kalmadi cogu arkadas bu ülkede n nereye gidelim diye konusuyor.Durumumuz cok vahim..Özgür oldugumuz gunleri özlüyorum.
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
"Yanlışa yanlış deme" gücümüz ve cesaretimiz olmazsa daha kötüye hazır olalım.Gidiş odur. Şiddetin arka planında cehalet , hegemonya , biat kültürü var. Yenilik ,dönüşüm, gelişme , değişim , inovasyon, afilasyon vs gibi ne olduğu belirsiz kavramlarla gözler boyanıyor. Bir ülkede eğitim sistemi bu kadar sık ve kolay değişmez ! Sağlık sistemi KHK ile bir gecede dönüştürülmez ! Siyasal etkinliğe, ticarete, CEOların mantığına terk edilmez.Akıl dışıdır. Liyakat , usul ,adap ,sistem denen şey var ! Ama yok ! Oyu biz aldık istediğimiz gibi yönetiriz yaklaşımı ,bilimsellik, liyakat, kamusal yarar , açıklık, çoklu denetleme ve hesap verme kültürünü ,hukukunu ve güçler ayrılığını bozuyorsa çürümeye mahkumdur. Toplumdaki şiddet bunu dışa vuruyor ! Sayın Dilek ÖZCENGİZ yazmış.... "Kadın, fiziksel olarak daha güçsüz olduğu için kolayca örseleniyor. Moderniteden gericiliğe, dindarlıktan laikliğe, köylülükten şehirliliğe tüm tanımlarda kadının kullanıldığı bir toplum yapımız var. Namustan söz ederken ne işse, yine kadın söz konusu. Sanki erkek namus konusunun dışındaymış gibi. Namus derken, zaten sadece cinsel namustur konuşulan. Yalan, hırsızlık, tembellik, kaytarmaca, aşırmacılık, her türlü ahlaksızlığa göz yummak, düşkünü ezmek, güçsüze eziyet etmek namus kavramından sayılmaz her nedense?" Durum budur , ve toplumdaki şiddet , uyuşturucu kullanımı , kuralsızlık , cehalet , yobazlık ,iş kazalarında son yıllarda iki kat artan ölümler rastgelelik değil sistematik gösterir , düzenlilik , kendi içinde istikrar ve çürüme gösterir haldedir. Bir toplumda gündelik hayatı herkesin ulaşacağı , gündelik tutumları davranışları,usulleri herkesi için oluşturuyorsanız AHLAK sahibi olabilirsiniz ! Eğer sağlık , eğitim , siyaset yapma , iş bulma , üniverstede hizmet vermek gibi süreçleri nüfuz , para , iltimas , siyasal güç ile yapıyorsanız en başta sistem olarak AHLAKINIZI KAYBETME TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYASINIZ ! Ahlak kaybı bir süre sonra dayatma ile şiddete döner , bir süre sonra o toplumun mahvedilmesi demektir. Türkiye'de son on yılda şiddet 14 kat yüzde % 1400 artmıştır. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25965907.asp İş kazalarından ölüm Tablo 3- AB Ülkelerinde İstihdam Edilen 100 Bin Kişi Başına Ölümlü İş Kazası Oranı (2010) Kaynak: Eurostat, Türkiye AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında ölümlü iş kazalarında açık ara öndedir. AB üyesi 27 ülke için ortalama ölümlü iş cinayeti oranı istihdam edilen 100 bin kişi başına 2,1 iken, Türkiye’de bu oran 14,3’tür. Yani yaklaşık 7 kat fazladır. http://www.disk.org.tr/2014/05/disk-ar-turkiyede-is-cinayetleri-ab-ulkelerini-7ye-katladi/ Sağlık harcamaları sekiz dokuz kat arttığı halde arttığı halde tüm memnuniyet iddialarına rağmen şiddet , memnuniyetsizlik , yığılma , kargaşa , tükenme sendromları ve ŞİDDET artmıştır. Türkiye biat ve hegemonya kültürü YERİNE çoklu denetim açıklık , hesap verebilirlik ve istifa kültürünü geliştirmelidir. TÜRK-İŞ araştırmasına göre 2015 Şubat ayı itibariyle;  Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.307,55 TL,  Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 4.259,13 TL olarak hesaplanmış Çalışma Bakanının verdiği bilgiye göre asgari ücretle çalışan kişi sayısı 2002’de 2 milyon 795 bin 745, 2014 Temmuz ayı itibarıyla 4 milyon 970 bin 737 oldu.kayıtdışıyla bu rakam 15 milyona çıkıyor.Asgari ücret miktarı 2015 yılı asgari ücret açıklandı. 2015 yılı yeni asgari ücret 1. dönemde brüt 1.201,50 TL, net 949,07 TL, Bu veriler şiddetin basit bir açıklama yerine sistematik arka planı gösteriyor. Arka planı görmeden hep bir ölüm deryasının arkasından ah vah ediyoruz. Görünen köy kılavuz istemez.Arka plan sorunlarımızı ancak karşılıklı örgütlü ve çoklu denetim ilkelerine sahip bir kültürde edinebiliriz. Soma gerçeği tüm kuralsız taşeron , güvencesiz çalışma koşullarına rağmen çalışma zorunda bırakılan insanlar , ülkemizin dışarı aktarılan kaynak sorunları , yabancılaşma , özelleşme , kamu kaynaklarının bir bir elde çıkarılması bu sorunlara işaret ediyor. Türkiye'de sağlık alanında şiddetin ve huzursuzluğun artması , aile hekimlerinin greve gitmesi , acillerin halleri , iş yükünün on yılda üç kat maliyetin sekiz dokuz kat artması , hekim ve sağlık çalışanlarının tüm olumsuz koşulara rağmen ücretlerinin ve emeklilik haklarının gerilemesi , milyar dolarların %80-90 dışa bağımı sağlık teknolojisi ve ilaçlarına akıtılması , sağlıkta bütçeyi zorlayan maliyet artışları !!! akıl dışılığı göstermektedir. Soru yok , sorgu yok , hesap verme kültür yok şiddet var ! Çok memnun olunan sağlık ortamında da maalesef aynı tablo vardır. Emekli maaşı sürsün diye ölümü yok sayılmak istenen bir kültür , dayatma , anlayış tarafından bir meslektaşımız , eğitimli ve iyi niyetli bir değerimiz katledilmiştir. Bu ülke eğer bunları yapabilecek bir kültür ediniyorsa , cahilliği , değer bilmezliği bu kadar sorgulamadan sürdürebiliyorsa , istifa ve hesap verme kültürü çalışmıyorsa şiddet kaçınılmaz olarak hükmünü sürecektir. "Yanlışa yanlış deme" gücümüz ve cesaretimiz olmazsa daha kötüye hazır olalım. Daha kötüsü iyi , doğru , nötr olan da kötüyü görerek kötüyü , yanlışı , sağlıksız olanı ediniyor. Bugün üniversiteler performans denen bir sistemi kabul ediyor ,SUT dayatması ve idari mali gücünü , özerkliğini yitirince ve üniversiteler çöküyor.Eğitimliside bu haldedir. Fıtrat egosentrik ! , benmerkezci ! Bu gerçek hep böyle oldu.Dolaysıyla dar siyasallaşma değil ,ayrımcılık değil , mürşit olarak bilimsel yöntemleri yada onun bir parçası olan " çoklu denetleme kültürü" , açıklık , hesap verebilirlik kültürü edinmemiz gerekiyor. Daha fazla yıpranmadan akla bilime , ahlak yakın sistematik edinmemiz gerekmektedir.Ötesi daha fazla şiddet anlamına geliyor. Bunlar çok açıktır.Görünen köy kılavuz istemez. Arka plan ve bunca yanlışa siyasal etnik , despotik değil soğutma tedbirleriyle yaklaşmamız gerektiğini , dolaysıyla bilimsel tutum almak gerektiğini , yanlışları ve doğruları her daim söylemeyi şiar edinmeyi iletiyorum. Saygılarımla Dr.Mücahit Altuntaş İç Hastalıkları uzmanı
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir