Medimagazin logo

"Doktorlarımıza sahip çıkalım"

Ne zaman doktorlarla ilgili bir yazı yazsam, konu ne olursa olsun 'doktorlara duyulan öfkeyi' yansıtan pek çok tepki alıyorum. Bugün doktor denince birçok kişinin aklına maalesef bıçak parası alan, hastaneye geç gelip erkenden kaçan, hastanede yüzüne bile bakmadığı hastalara muayenehanede candan ilgi gösteren, ilaç firmalarının bir dediğini iki etmeyen. kimseler gelmektedir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, doktorların durumunu Mynet okurları için yazdı
"Doktorlarımıza sahip çıkalım"
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Ne zaman doktorlarla ilgili bir yazı yazsam, konu ne olursa olsun 'doktorlara duyulan öfkeyi' yansıtan pek çok tepki alıyorum. Bugün doktor denince birçok kişinin aklına maalesef bıçak parası alan, hastaneye geç gelip erkenden kaçan, hastanede yüzüne bile bakmadığı hastalara muayenehanede candan ilgi gösteren, ilaç firmalarının bir dediğini iki etmeyen. kimseler gelmektedir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, doktorların durumunu Mynet okurları için yazdı

Asıl önemlisi de, her şeye rağmen hekimliği özendiren en önemli faktörlerden olan 'saygınlık' bitme noktasındadır ve belki de çoktan bitmiştir.

Elbette, doktorların içinde görevlerini iyi yapmayan, iyi yapamayan (çünkü eğitim berbat!) veya görevlerini kötüye kullananlar olabilir, ama inanın ki bunlar çok küçük bir azınlıktır. Bunun için tüm doktorların karalanması çok yanlıştır.

Büyük bir kesimin 'bir elleri yağda, bir elleri balda' sandıkları doktorların pek çoğunun durumlarını bir meslektaşımdan aldığım şu satırlar çok güzel yansıtıyor: "Üniversite sınavında tek tercih yaptım. Dereceyle İstanbul Tıp Fakültesine girdim. Hep iyi bir doktor olmak için çalıştım. Pek çok hafta sonu ders çalışmak için evden çıkmadım, şu an başka meslekten olan arkadaşlarım eğlenmeye gittiklerinde bile... Bir amacım vardı çünkü... İnsanların dertlerini gidermek, araştırmalar yapıp yeni şeyler keşfetmek. Fakültemi de birincilikle bitirdim. 1 yıl da aralıksız her gün 5 saat ders çalışarak TUS'u da dereceyle kazandım. Kalp hastalıkları asistanlığına başladım. Ayda 8 nöbet tuttum yani 3 günde bir geceleri uyumayıp ertesi gün de göreve devam ettim. Mezuniyetten beri 2.5 yıl geçti. 1080 YTL maaşım var. Özelde de çalışmıyorum. Olsun, idealisttim ya...

Ama artık eskisi gibi idealist olmadığımı fark ettim. Kendimi enayi, vatan kurtaran saban gibi hissediyorum. Ve artık halkın cici babalarının yönettiği bu ülkeden Erzurumlu vatansever biri olmama rağmen ayrılmak istiyorum. Ve sadece eski beni düşünüp beni bu hale getiren meslek faşisti insanları ve yönetimi düşünüp ağlamak istiyorum..."

DURUM GERÇEKTEN VAHİM

Bir zamanlar en yüksek puanla girilen fakülteler tıp fakülteleriydi. Ülkenin en zeki, en çalışkan çocuklarının ilk tercihleri hep tıp fakülteleri olurdu. Ancak, hem hekimliğin saygınlığının azalması, hem bu kadar ağır bir eğitime verilen emeğin karşılığının ne maddi ne manevi olarak alınamaması ve hem de başka daha cazip ilerleme ve iş imkanları sağlayan mesleklerin ortaya çıkması ile tıp fakülteleri iyice gözden düştü.

Bundan 20-30 sene önce tıp fakültesini tercih eden öğrenciler arasında Galatasaray, İstanbul Erkek, Robert Kolej, Maarif Koleji, hatta Fen Lisesi... gibi ülkemizin en iyi liselerinin mezunları çok sayıda iken, bugün bu okullardan mezun bir tıp fakültesi öğrencisini bulmak neredeyse imkânsız gibidir. Şimdiki öğrenciler benim de öğretim üyesi olduğum Cerrahpaşa Tıp fakültesi gibi kazanmak için oldukça yüksek bir puan getiren tıp fakültelerinde bile doğru dürüst hocaları olmayan, dersleri düzenli yapılmayan sıradan liselerin mezunudurlar ve çok önemli bir şey de bu çocuklar İngilizce bilmezler.

Hemen şunu belirteyim ki, ben ne tıpta ne de başka bir bilim dalında eğitimin Türkçe dışında bir dille olmasına kesinlikle karşıyım. Ancak, ben iyi doktor olabilmenin başta gelen şartlarından birinin de mutlaka tıptaki gelişmeleri takip edebilecek kadar İngilizce bilmek olduğunu savunurum. Eğitimin İngilizce olması başka şeydir, artık bir dünya ve bilim dili olmuş İngilizce'yi bilmek başka şey.

Ayrıca, tıp eğitimi de her bakımdan tam bir çıkmazın içine girmektedir. Ben ülkemizin en iyi tıp fakültelerinde bile eğitimin çok kalitesiz olduğu kanısındayım. Varın hocası, laboratuarı, alt yapısı olmayan 'tabela tıp fakültelerinin' halini siz tasavvur edin. Temel fonksiyonu 'pratisyen doktor yetiştirmek' olan tıp fakültesi diploması, bugün TUS'a katılabilmek için gereken belgelerden bir tanesi olmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Sonuç şu: Lütfen, çoğu büyük fedakârlıklarla yetişen ve zor şartlarda çalışan doktorlarımıza saygıda kusur etmeyelim, onlara sahip çıkalım. Birkaç kendini bilmezin yaptıkları yüzünden çoğunluğu suçlamayalım. Yoksa, bu gidişte yakında tıp fakültesine girmeye cesaret edecek aklı başında kimse kalmayacak.

Mynet
"doktorlarımıza
sahip
çıkalım"
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir