Medimagazin logo

Sağlık Bakanı 'nın mecburi hizmet ve aile hekimliği ile ilgili meclisteki konuşması

Sağlık Bakanı 'nın mecburi hizmet ve aile hekimliği ile ilgili meclisteki konuşması
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, burada, ülkemizin, özellikle, eleman temininde güçlük çektiğimiz yörelerinde, mahrumiyet bölgelerinde, hekim açığının kapatılmasını bekleyen vatandaşlarımızın yaralarına derman olmak üzere bir kanun yapmaya çalışıyoruz. Ben, öncelikle, kanunun geneli üzerinde görüşlerini bildiren değerli milletvekili arkadaşlarımın, değerli fikirlerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.



Şunu, özellikle, ifade etmek isterim, değerli arkadaşlarım; siyaset realite üzerine bina edilir. Bizler, siyasetle ülkemize hizmet etmek isteyen insanlar olarak, bu Mecliste görev almış olan milletvekilleri olarak, Hükümet olarak, Anamuhalefet partisi olarak, asıl görevi halkının ihtiyaçlarını karşılamak olan bir işle meşgulüz. Kuşkusuz bunun için günün şartlarını dikkate almalıyız ve bu şartlar çerçevesinde mevzuatlar oluşturmalı, bu şartlar çerçevesinde de vatandaşımıza hizmete gayret etmeliyiz; yani, aslolan, bağcı dövmek değil, üzüm yemek olmalıdır. Vatandaşımızın üzüm yemesini kolaylaştırmak olmalıdır.



Biz, yaklaşık olarak, iki sene önce, sizlerle birlikte bir kanun yaptık. Bu kanunun asıl mantığında, özellikle, eleman temininde güçlük çektiğimiz yörelere, gönüllülük esasına dayanan, teşvik esasına dayanan bir biçimde sağlık personeli sevk etmek vardı. Bu iki sene içerisinde sonuçlar ne oldu? Kısaca onları ben size arz etmek isterim. Değerli arkadaşlarım, bu iki sene içerisinde yaklaşık olarak 20 000'e yakın pozisyon oluşturduk. Bu 20 000 pozisyondan 16 000'i dolduruldu ve doldurulan pozisyonların çok önemli bir bölümü hekim dışı sağlık personeli olarak istihdam edildi, edilebildi. Ve hakikaten özellikle doğu ve güneydoğu başta olmak üzere Orta Anadolu, Karadeniz Bölgesi ve diğer bölgelerimizdeki merkezden uzak yerlere bu şekilde gönüllülük esasına dayalı olarak sağlık elemanı sevk edebilmiş olduk. Ve hakikaten, açtığımız kadroları istediğimiz oranlarda, yüzde 85-90 oranında doldurabildik. Gayet iyi de ücretler ödüyoruz. Burada çalışan sağlık personelimiz, aynı zamanda, mutlu bir biçimde hizmet ediyor. Sağlık personelinin olabildiğince mutlu bir biçimde vatandaşa hizmet etmesini çok önemsiyoruz; çünkü, sonuç itibariyle, vereceği hizmete bu yansıyacaktır.



Peki, hekimler noktasında neyi amaçlamıştık ve geldiğimiz nokta nedir? Değerli arkadaşlarım, şunu özellikle ifade etmek isterim ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bugün itibariyle iki sene öncesine göre daha fazla hekim sayısına sahibiz; hem pratisyen hekimlerimiz açısından hem de uzman hekimlerimiz açısından. Ancak, aradaki açık o kadar yüksekti ki, nispeten sayıyı artırmış olmamıza rağmen hâlâ büyük bir açıkla karşı karşıyayız.



Uzman hekimler için 1 081 pozisyon oluşturduk. Arkadaşlarım biraz önce de buna yakın rakamlar ifade ettiler. Yalnızca 171'ini sözleşmeli olarak hekimlerimiz tercih ettiler ve buralara gittiler.



Aynı iş, pratisyen hekimlerimiz açısından da 3 524 pozisyon oluşturduk, 2 066'sı doldurulmuş oldu. Memurlarla ilgili olarak, yani, 657'ye tabi olarak buralara giden hekimlerimizle ilgili rakamlarla sizi yormak istemiyorum. Ama, sonuçta özellikle uzman kadrolarında hakikaten arzuladığımız rakamlara ulaşamadık.



Peki, buna ulaşmak için biz hükümet olarak ne yaptık? Yani, hani sözleşmeli diyoruz, teşvik edilmiş diyoruz, gönüllü diyoruz; acaba, bunun için gerekenleri yaptık mı?


Değerli arkadaşlarım, elimde bazı rakamlar var. Biz bu süreç içerisinde, pratisyen hekimlerimize -eleman temininde güçlük çektiğimiz bu bölgelerde- ortalama olarak 3 milyar Türk Lirası -geçen yılın rakamlarıyla söylüyorum- uzman hekimlerimize de ortalama olarak 6 milyar 500 milyon Türk Lirası maaş ödüyoruz şu anda çalışanlara.



Alt ve üst sınırlarını da sizlere ifade edeyim. Pratisyenler için, en düşük alanlar 2,5 milyar lira, en yüksek alanlar da 4,5 milyar lira şu an kazanıyorlar. Uzmanlarımız için de, en düşük alanlar 4 milyar, en yüksek alanlar da 9 milyar Türk Lirası bir kazanca sahipler. Bakınız, gönüllülük, teşvik edilmiş derken, bunları kastediyorum.



ALİ ARSLAN (Muğla)
- Parayla saadet olmaz Sayın Başkan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu ülkenin bu topraklarının bizim topraklarımız olduğunu, lütfen, hiçbirimiz unutmayalım.



İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu) -
Gönül işi bu, gönül işi!..

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Buralarda da yaşayan insanlarımız var ve buralarda yaşayan vatandaşlarımız, bizden, devletten hizmet bekliyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) ve bu Meclisin birinci derecede görevi de, kuşkusuz ki, bunu sağlamaktır.



Şimdi, bu rakamları konuştuğumuz zaman, bu rakamlara rağmen, hekimlerimiz, bu bölgelerde istediğimiz ölçüde istihdam edilememiştir.


Peki, biz bugün bir değişiklik yaparken, biraz önce muhalefet partisinden arkadaşlarımın söylediği gibi, tamamen, yaptığımız işten geri mi dönüyoruz; hayır, yine sözleşmeliyle ilgili yasa yürürlükte, yine bu şekilde eleman istihdamına devam edeceğiz.



Peki, devlet hizmeti yükümlülüğüyle ilgili olarak şu anda getirdiğimiz yasa teklifi, acaba, daha önceki, yani, yürürlükten kaldırdığımız yasa teklifinin aynısı mı? Değerli arkadaşlarım, burada da, yeni bir yasa getirirken, teşvik etmeyi ve kolaylaştırmayı esas alıyoruz. Daha önceki mecburî hizmet yasası diye bilinen yasada, bütün hekimler için, nerede çalışırsa çalışsın aynı sürelerde bir devlet hizmeti yükümlülüğü vardı. Yani, siz, Mardin'de de bu işi yapsanız 1 sene yapıyordunuz, 1 sene de uzmanlığınızda yapıyordunuz, bu işi İzmir'de de yapsanız uzmanlığınızda da, pratisyen hekimliğinizde de yine 1'er sene yapıyordunuz ve tamamen kuradan size ne çıktığına bağlıydı, şansınıza bağlı bir şeydi, aldığınız ücretler de aynıydı. Kuşkusuz ki, bu, bir adaletsizlik duygusuna da yol açıyordu. Siz, bir torbaya elinizi sokuyorsunuz veya bilgisayar sizin için bir kura çekiyor, şansınız eğer iyiyse, ülkenin sosyoekonomik açıdan daha rahat bir bölgesinde bu hizmeti yapıyordunuz, eğer, şansınız yaver gitmemişse, çok zor bir bölgede zor şartlar altında bu görevi yapıyordunuz. Biz şunu getiriyoruz: 200 günle 500 gün arasında değişen bir basamaklı sistem öngörüyoruz ve bu basamaklı sistemi de Devlet Planlama Teşkilatımızın sosyoekonomik gelişmişlik kriterlerine göre oluşturuyoruz. Yani, mahrumiyeti yüksek bir bölgede çalışıyorsanız, 200 gün bu hizmeti yapmanız yetiyor. Mahrumiyeti düşük bir bölgede, sosyoekonomik açıdan gelişmiş bir bölgede bu hizmeti yapıyorsanız, o zaman bu işi 500 gün yapmanız gerekir. Birincisi bu. İkincisi de, yine, mahrumiyet bölgelerinde bu hizmeti yerine getirdiğiniz zaman sözleşmeli çalışma imkânınız var ve biraz önce söylediğim rakamları alma imkânınız da var. Dolayısıyla, bugün getirdiğimiz yasanın ruhu, mantığı, kesinlikle bir önceki yasayla çok farklılık arz etmektedir. Yine, bir teşvik edilmişlik, yine bir kolaylaştırılmışlık söz konusudur getirdiğimiz yasada; ama, sonuç itibariyle, niçin acaba buna ihtiyaç duyuyoruz hükümet olarak? Niçin Meclis olarak yeniden böyle bir yasa yapmanın peşindeyiz?


Değerli arkadaşlarım, kısa vadede bu şekilde meseleyi çözmeye çalışırken, uzun vadede bu meselenin çözümünün ülkede hekim sayısını artırmak olduğu açıktır. Bunu gündeme getirdiğimizde de itiraz edenler oldu; ancak, biz biliyoruz ki, Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa Bölgesinde 52 ülke var ve bu 52 ülke arasında, biz, maalesef, hekim sayısı itibariyle, kişi başına düşen hekim sayısı itibariyle, sonuncuyuz; 52 nci sıradayız. Yalnızca Batı Avrupa'nın veya Kuzey Avrupa'nın gelişmiş ülkeleri bizden önde değil. Örneğin Kırgızistan, Ermenistan, Arnavutluk, Polonya, Yunanistan gibi ülkeler de bu grubun içerisinde var ve sonuç itibariyle, biz, sonuncu sıradayız. Yani, Türkiye'de, hekim arzı, şu anda, ihtiyaçlarımıza yetmiyor. Dolayısıyla, biz, ne kadar teşvik etsek, ne kadar gönüllülük esasına göre istihdamı oluşturmaya sağlamaya çalışsak, iki yıllık tecrübemiz bize gösterdi ki, bu sefer, hekimlerimiz, kamuya hiç gelmiyorlar.



Bakınız, değerli arkadaşlarım, tekrarlamak istiyorum: Bu süre içerisinde Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere, eleman temininde güçlük çektiğimiz yerlerdeki hekim sayımız azalmamıştır; bilakis artmıştır; ancak, arzu ettiğimiz rakamlara gelmiyor ve hekimlerimiz kamuda çalışmamayı tercih ediyorlar; çünkü, biz, hükümet olarak şöyle bir esas da getirdik: Kamuya aldığımız, ilk defa atamasını yaptığımız bütün hekimlerimizi ihtiyaç bölgelerine gönderiyoruz.



Değerli arkadaşlarım, AK Parti hükümetleri döneminde, tavassut ve torpil dönemi, birçok uygulamamızda olduğu gibi, Sağlık Bakanlığının personel atamalarında da tamamen tarihe karışmış durumdadır. Atanan personeli, kura yöntemiyle, tamamen şeffaf bir biçimde atıyoruz ve söylediğim gibi, tamamen ihtiyaç bölgelerine atama yapıyoruz. Dolayısıyla, hekimlerimiz, sayıları ülkenin ihtiyacına göre az olduğu için, kamu hizmetine hiç gelmemeyi tercih ettiler. Bunu aşmak için, mutlaka örneklerini Finlandiya'da, Norveç'te ve benzeri bazı ülkelerde gördüğümüz gibi, kolaylaştırılmış bir devlet hizmeti yükümlülüğü getirmek zorundaydık ve onun için de huzurunuza gelmiş olduk bu yasa teklifiyle.



Şimdi, şunlara da kısaca değinmek isterim değerli arkadaşlarım: Bizim elimizde herhangi bir uluslararası kuruluşun verdiği bir reçete falan yok. Bir değerli milletvekilim böyle bir iddiada bulundu. Bizim elimizde, gerçekten, çerçevesini çok iyi çizdiğimiz, iki sene boyunca, gece-gündüz büyük bir ekiple, büyük bir özveriyle çalışarak oluşturduğumuz ulusal sağlıkta dönüşüm programımız var.



Bu programımızın, daha önceki hükümetlerin programlarıyla, hatta, şu anda, birlikte Meclisin çatısı altında olduğumuz Anamuhalefet Partimizin programıyla da örtüşen birçok yönü var; tabiî olarak da böyle olması gerekir. Ama, kuşkusuz ki, biz, kendi anlayışımızı, kendi programımızı, acil eylem planımızı da göz önüne alarak, dünya uygulamalarını değerlendirerek, tamamen ulusal bir program oluşturduk.



Programımızın, daha önceki hükümetlerin uygulamalarından en önemli farkı ise şudur değerli arkadaşlarım: Daha önceki hükümetler sadece temenni etmişler, yapmak istediklerini programlarına yazmışlar, bunları halkın karşısında "biz bunları gelince yapacağız" diye halka vaatte bulunmuşlar; ama, bunların hiçbirini gerçekleştirememişlerdir. Oysa, biz, bugün, hamd olsun, birer birer halkımıza vaat ettiklerimizi yerine getiriyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)


Şimdi, aile hekimliğiyle ilgili olarak neler yaptık: Değerli arkadaşlarım, bir sistemi değiştiriyorsunuz. Bir sistemi değiştirmek, bir kültürü değiştirmek öyle çok kolay bir iş değil, çocuk oyuncağı falan da değil.


Biz, şimdi, bu işle ilgili bütün yönetmelikleri tamamladık ve yol haritamızda da, 2005 yılı içerisinde Düzce'de uygulamalarımızı başlatmak vardı, yine de öyle. 2006 yılının başlarından itibaren de, 5 ilâ 10 ile -onu önümüzdeki çalışma dönemi gösterecek- uygulamayı yaymak vardı, yine planımızda bu var. 2007'nin başından itibaren de, bütün ülkeye aile hekimliğini yaygınlaştırmak var. Birçok gelişmiş ülkeye baktığımızda, bu uygulamaların ortalama olarak 4 ilâ 8 yıl içerisinde yaygınlaştırıldığını görüyoruz. Biz, hızlı bir yol haritası çizerek, bunun için kendimize 3 yıllık bir dönem öngördük; ki, gerçekten bu da çok makul bir süredir. Hiçbir zaman geriye dönmeyi düşünmedik, düşünmüyoruz; her zaman ileriye bakıyoruz, bundan sonra da sürekli olarak ileri bakacağız.

Geriye dönüşten bahseden değerli arkadaşlarım, geçmişte, burada, sağlıkta dönüşüm programımız çerçevesinde bazı yasalar, yasa tasarıları getirdiğimizde, 1960'lı yılların, o gün için çok uygun mantıkla yapılmış olan yasalarına ısrarla dönmek istediklerini, ısrarla onların o şekilde kalmasını istediklerini lütfen hatırlasınlar.

ALİ ARSLAN (Muğla) - Hâlâ aynı şeyi söylüyoruz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biz, hiçbir zaman geçmişe dönmeyi, söylediğim gibi, düşünmedik; mutlaka, geçmişin bize getirdiklerinden, tecrübelerinden ders alıyoruz, bundan sonra da ders almaya devam edeceğiz ve bu şekilde de yolumuza devam edeceğiz.


Değerli arkadaşlarım, tekrar şunu ifade etmek istiyorum: Bu yasa teklifi, halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere huzurunuza getirilmiş bir yasa teklifidir ve biz, mutlaka ülkenin Kars'ında da, Ardahan'ında da, Mardin'inde de tıpkı İzmir'inde, Ankara'sında, İstanbul'unda olduğu gibi yeterli sayıda hekim istihdam etmek zorundayız. Bu, hepimizin boynundaki bir borçtur.


Şunu da hatırlatmak istiyorum: Acaba, niçin, sözleşmeli yasasını yaptığımızda kendilerine 1 milyar Türk Lirası maaş verdiğimiz ebelerimiz, hemşirelerimiz, sağlık memurlarımız koşa koşa büyük bir sevinçle bu bölgelerde çalışmaya gitmişlerdir de, hekimlerimiz bu işe çok fazla itibar etmemişlerdir?


İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Özel hastaneler doldu!


SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
- Olay çok açık; olay, ülkedeki hekimlerimizin sayısının yetersiz oluşudur. Bu, bütün meslek sınıfları için, bütün işletmelerdeki istihdam için, aynı şekildedir; yani, bir hizmetin arzı, eğer, yeteri kadar değilse, siz, o hizmet için gerekli personeli, istediğiniz ölçüde, istediğiniz şekilde istihdam edemeyebilirsiniz.


Şimdi, ben, buradan, değerli hekim arkadaşlarıma, meslektaşlarıma seslenmek istiyorum. Onlar, lütfen, bu işi yanlış bir mecraya sürüklemek isteyenlerin oyunlarına gelmesinler.


İ. SAMİ TANDOĞDU (Ordu)
- Çok ayıp oluyor ama…


SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
- Hükümetimiz döneminde, hekimlerimiz, itibarlarına yeniden kavuştukları bir süreç içerisine girmişlerdir. Aile hekimliği de, özellikle pratisyen hekimlerimiz için, bunun taçlandırıldığı bir dönem olacaktır. Biz, artık, değerli meslektaşlarım ve hekimler ile hastaları arasında, âdeta, zorlanmış bir para ilişkisinin devam ettiği yılları geride bırakmak istiyoruz. Onun için de, hekimlerimize, hem aile hekimlerimize, onların hakkı olan rakamları ödeyeceğiz hem de performans sistemimizle, bugün, başlattığımız gibi, bundan sonra da, hekimlerimize, haklarını, emeklerinin karşılığını ödemeye devam edeceğiz. Kuşkusuz ki, daha çok gayret eden, hastasını daha çok memnun eden, hizmet anlayışı göreceli olarak daha yüksek olan hekimlerimiz, diğer meslektaşlarına göre, daha fazla da kazanacaklardır; bunun böyle olması gereklidir. Bu işi başarmış bütün ülkelerde de, bunun bu şekilde olduğunu, biz, gayet iyi görüyoruz.


Performans sisteminden bahsedildi; bugün, artık hekimlerimiz, kamudaki hastanelerinde, kamudaki sağlık kuruluşlarında, maaşlarının birkaç katı döner sermaye katkı payı alabilmektedirler. Değerli arkadaşlarım, bundan ikibuçuk yıl önce 1 milyar Türk Lirası maaş ve 500 000 000 lira döner sermaye katkı payı alabilen bir uzman hekimimiz, bugün, 4 milyar, 5 milyar Türk Lirası katkı payı almaktadır ve hekimlerimiz de, bunu, mükemmel bir biçimde değerlendirmektedirler.


Ben, bu yasayla, ülkemizdeki önemli bir ihtiyacı, hep birlikte gidereceğimiz konusundaki kanaatimi tekrar Yüce Heyetinize arz ediyor ve hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)


BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
sağlık
bakanı
'nın
mecburi
hizmet
ve
aile
hekimliği
ile
ilgili
meclisteki
konuşması
Yorum (3)
vesile uygun
aile hekimliğine nasıl geçebilirim yardım edebilirmisiniz
0
Cevapla
murat
Değerli arkadaşlarım, bundan ikibuçuk yıl önce 1 milyar Türk Lirası maaş ve 500 000 000 lira döner sermaye katkı payı alabilen bir uzman hekimimiz, bugün, 4 milyar, 5 milyar Türk Lirası katkı payı almaktadır para birimleri problemli..eskiden 500 milyar alabiliyorken simdi 5 milyar alabiliyormusuz.emekli olunca ne olacak peki sen bana onu soyle esas.
0
Cevapla
Ruhi Bunalım
Ben daha çok kazanayım diye daha çok çalıştıkça siz, daha az nasıl veririm diye çalıştınız. Aynı performansa şu hastanede bu kadar, diğer hastanede 2 katı verdiniz. Başkasının sezeryanından, hastanenin boyasız duvarından benim dönerimi kestiniz. Sayenizde kaybımız olmasın diye izine çıkamaz olduk. Bugün 8 tl ye sünnet 30 tl ye ameliyat yaptırmaya çalışıyorsunuz bize. Bizlerin eli vatandaşın cebinde değil ama siz de lütfen elinizi bizim cebimizden çekin. Emeğimizin karşılığını verin bize.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir