Medimagazin logo

" Mecburi hizmet " yazısı

27 Mart 2002 tarihinden itibaren uygulanacağı söylenen, kısaca Mecburi hizmet yasası diyerek geçtiğimiz 2514 sayılı "Bazı sağlık personelinin devlet hizmeti yükümlülüğüne dair kanun" 25.08.1981 tarihli 17 439 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir
" Mecburi hizmet " yazısı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
27 Mart 2002 tarihinden itibaren uygulanacağı söylenen, kısaca Mecburi hizmet yasası diyerek geçtiğimiz 2514 sayılı "Bazı sağlık personelinin devlet hizmeti yükümlülüğüne dair kanun" 25.08.1981 tarihli 17 439 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Daha sonra bu yasa 1986, 1989, 1995 yıllarında çıkartılan yönetmelikler, kanun hükmünde kararnamelerle çeşitli modifikasyonlara uğramıştır. Bu değişikliklerin en önemlisi süreler üzerinde yapılan oynamalardır. Bazı hekimler 2 sene mecburi hizmet yaparken bazıları 1 sene bazıları da hiç yapmamıştır.


27 Mart 2002 tarihinden itibaren uygulanacağı söylenen, kısaca Mecburi hizmet yasası diyerek geçtiğimiz 2514 sayılı "Bazı sağlık personelinin devlet hizmeti yükümlülüğüne dair kanun" 25.08.1981 tarihli 17 439 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Daha sonra bu yasa 1986, 1989, 1995 yıllarında çıkartılan yönetmelikler, kanun hükmünde kararnamelerle çeşitli modifikasyonlara uğramıştır. Bu değişikliklerin en önemlisi süreler üzerinde yapılan oynamalardır. Bazı hekimler 2 sene mecburi hizmet yaparken bazıları 1 sene bazıları da hiç yapmamıştır.


Diğeri de ilk uygulamaya başlandığı zaman nokta tayinken, yani yer konusunda en küçük bir oynama yapılamazken, daha sonraları oynamalar yapılabilmiştir. Yaptıkları görevde ve çektikleri sıkıntılarda bir değişiklik yoktur. Değişiklik sadece farklı tarihlerde mecburi hizmete gitmiş olmalarıdır. Kuraya girecek kişilere göre, torbadaki kura yerlerinin değiştiğine burada değinmek istemiyorum.


Mecburi hizmet sorunları
Sağlık personelinin devlet hizmeti yükümlülüğü yasasının yürürlüğe girdiği 1981 yılından itibaren geçen ilk 4-5 yılı en sert, tavizsiz uygulandığı dönemdir. Tavizsiz dememin nedeni (hepsini bilemiyorum ancak kura çekenlerin hepsine objektif davranıldığı anlamında değil) sürelerine uyulduğu, nokta tayini olduğu ve diğer yasa maddelerinin harfiyen uygulandığı anlamındadır. 1982 yılında uzman mecburi hizmet kurası çeken ve bu hizmeti yapanlardan birisiyim. Bu hizmetimden ve çalıştığım yerden en ufak şikayetim olmadı. Aksine çok zevk alarak çalıştım, çok şey öğrendim ve çok iyi görev yaptığımdan da şüphem yok. Ancak bu mecburi hizmeti savunmam anlamına gelmemeli. Savunmuyorum da zaten.


O dönemde mecburi hizmet kurası sonucu göreve giden hekimlerin hepsi sıkıntı yaşadı. Uzman hekim olarak gidenlerin çoğunluğu boş hastaneye gitti. Bu hekimler kişisel gayretleri ile önce hastaneyi oluşturdu sonra hekimlik yapmaya başladı. En az bir sene hekimlik dışında herşeyi yaptılar. Merkezler dışındaki şu anda çalışan bir çok hastane, o dönemdeki hekimlerin gayretleriyle bugünkü durumlarına gelmiştir. O dönemde gidenler nokta tayinle gittikleri için kadrosu boş ya da eksik olan ve bu nedenle de hekim ihtiyacı olan tam teşekküllü bir merkez hastaneye, çalışmayan ya da kuruluşu henüz tamamlanmamış bir hastanenin mecburi hizmet yükümlüsü doktoru boş da otursa gönderilemiyordu. Birçok yeni mezun uzman hekim bu nedenle hekimliğini uzun süre yapamadı.


Hekim körelirken, geçici olarak ta olsa ihtiyacı olan yere gönderilmeyerek yetişmiş insan gücü kaybına neden olundu ve ihtiyacı olan hastalar bu güçten yararlanamadı. Yasa gereği birçok uzman hekim akademik kariyer çalışmalarından ve girişimlerinden uzak kaldı. Pratisyen hekimler Tıpta Uzmanlık Sınavı'na giremedi yasa gereği. Ancak 1985 sonunda yapılan değişiklikle bu hekimlere, Tıpta Uzmanlık Sınavı'na girme hakkı verildi. Mecburi hizmetin ilk 4 yılında görev yapan hekimler böylece cezalandırılmış, haksızlığa uğramış oldular. Taze bilgileri üzerinden zaman geçtiği için, aynı sınava giren yeni mezunlara göre kazanma şansları azaldı. Devlet eliyle yapılmış böyle bir uygulamaya adil ve herkes için eşittir diyebilir miyiz? Hem süre açısından hem de Tıpta Uzmanlık Sınavı'na girip girememe konusunda. En nihayetinde yasa 27. 03. 2002 tarihine kadar askıya alındı ve herkes derin bir nefes aldı.


Yeniden gündeme oturan yasa
27.03.2002 tarihine gelindiği şu günlerde yasa yine gündeme oturdu. Yılda 5000 hekimin mezun olduğu, aşağı yukarı 90000 hekimin olduğu ülkemizde Sağlık Bakanlığı, hekimlerin dağılımının eşit yapılamadığı ya da eşit olmadığı, bazı bölgelere hekimlerin gitmemesi nedeniyle, o bölgelerdeki insanların mağduriyetinin giderilmesi için yasanın işletileceğini belirtmektedir. Dağılımı yapan Sağlık Bakanlığı, bazı sağlık ocaklarına 15-20, bazı hastanelere aynı branştan 10-15 hekim gönderirken, bazılarına gönderemediğini itiraf etmektedir. Bunu da mecburi hizmet yasasıyle çözeceğini düşünmektedir. Yine bir takım şanssız hekimler haksızlığa uğrayacak, bir zaman sonra da yasa yine askıya alınarak normale dönülecektir. Geçmişte gördüklerimiz, yaşadıklarımız böyle olacağını göstermektedir. Sonra eşitlikten ve adaletten bahsedilecektir.



Hekimler tıp fakültesine girerken, uzmanlık sınavına girerken ve uzmanlık eğitimi sırasında böyle bir uygulama yokken, adı bile anılmazken, ileriye dönük programlarını yapmışken, birdenbire karşılarına bu uygulama çıkıyor ve herşeyleri altüst oluyor. Bunun neresi eşitlik ve sosyal adalet. Bu insanları bir yere gönderiyorsunuz. Kalabilecekleri bir yer yok, personeli yok, alet, araç gereci yok ve sağlık hizmeti ver diyorsunuz. Bu mümkün mü? Bunun adı sadece "doktoru var" olur.



Hata şuradan kaynaklanıyor. Doktor vermekle sağlık probleminin çözüleceği zannediliyor. Oysa çözülmesi gereken, doktora gelmeden önce, o kadar çok problem varki. Bütçeden sağlığa ayrılan pay % 3' ler civarında. Yıllık kişi başına düşen sağlık harcaması 120 dolar. Uzun süreden beri sağlık alt yapısına harcama yapılmıyor. Nüfus artışı ile orantılı sağlık tesisi oluşturulmuyor. Sevk zinciri çalıştırılmıyor. Büyük hastanelerde yığılmaların önüne geçilemiyor bu yüzden.


Doktor niye gitmesin!..
Şöyle bir kıyas yapılıyor. Asker, hakim, savcı gidiyor, doktor niye gitmiyor deniyor. Öncelikle onlara farklı iyi bir ücret uygulanıyor. Diğer yandan, gittikleri yerlerde kalabilecekleri yer diye bir sorunları yok. Gayet güzel lojmanları ve orduevleri var. Sağlık Bakanlığı mecburi hizmete giden hekimlerin kalabilecekleri yer sorununu çözdü mü? Çalışacakları yerlerin ihtiyaçlarını giderdi mi?. Bunları cevabını hepimiz biliyoruz. Bunun için de hekimlerin sıkıntıları var. Bir şekilde bu sıkıntıların giderilmesi gerekiyor.



Yazımın başında, bu yasanın ilk çıktığı zaman mecburi hizmet yaptığımı ve memnun olduğumu belirtmiş ancak hekimlere mecburi hizmet uygulamasına karşı olduğumu yazmıştım. Niye her şeyi zorla yapmak ya da yaptırmak durumunda olduğumuzu hala çözebilmiş değilim. Niye eşit, adil olarak ve gönüllülüğü ön plana alarak yapmadığımızı, yapamadığımızı anlayamıyorum. Yoksa toplum olarak biz iyi şeylerden anlamıyor, iyi şeyler yapmaktan hoşlanmıyor muyuz. Ya da yukarıdan öylemi görülüyoruz. Bu yasanın savunucusu Sağlık Bakanlığı, "Hasta Hakları Yönetmeliği" çıkararak hastalar için, bilgilendirme ve bilgilendirilmiş onam'ı şart koşarken (bunun da savunucusuyum, böyle olması gerekir), sağlık hizmetini yürüten hekimleri bilgilendirmeden, onların onayını almadan zorla atama yapmaktadır. Bu çağdaş dünya görüşü ile ne kadar bağdaşmaktadır.

Gönüllülük ön plana
Gönüllülüğü ön plana alan bir çözümden yanayım. Bu paraleldeki önerilerimi de şöyle sıralayabilirim:
Hekimlerin insanca yaşayabilecekleri ve çalışabilecekleri mekanların oluşturulması. Personel, araç, alet ihtiyaçlarının giderilmesi
Can güvenliklerinin sağlanması.
Ekonomik olarak tatmin edici ücretin verilmesi.
Belirlenmiş bir süreden sonra, istedikleri yerlerden birine atanabilme haklarının olması.
Pratisyen hekimlere; çalıştıkları her üç ay ya da altı ay için bir puan verilerek, bu puanın Tıpta Uzmanlık Sınavı'nda aldığı puana eklenmesinin sağlanması.


Puan verme, bazı bölgelerde her 3 ay için bir, bazı bölgelerde her 6 ay için bir puan şeklinde olabilir. Bazı bölgeler için de hiç puan verilmeyebilir. Böyle bir uygulama pratisyen hekimler için cazip olabilir. Eşitsizlik te yaratmaz. Çünkü isteyen herkes o bölgelere gidebilir.
Bütün bu çözüm önerilerinin yanında, atanmak isteyenlerin yerlerinin belirlenmesi, açık, şeffaf, eşit ve tarafsız bir şekilde yapılmalıdır. Bunu oluşturulacak bir komisyon ya da kurulun yapması gerekir. Bu kurulda; Sağlık Bakanlığı, tıp fakülteleri, SSK Başkanlığı, Türk Tabipleri Birliği ve diğer ilgili tarafları temsilen eşit sayıda üyeler bulunmalıdır. Yerlerin belirlenmesi ve kuraların çekilmesi bu kurulun yetkisinde ve denetiminde olmalıdır.


Hepsinden önemlisi de ülke şartlarını göz önüne alarak, uygulanabilir, değişmeyen bir sağlık politikasının oluşturulmasıdır. Ya da var olan ancak uygulanmayan sağlık yasasını yürürlüğe koymak, gerekirse onun üzerinde düzeltmeler yapmaktır.
Hekimin kendi özgür iradesiyle verdiği kararla ve uygulayıcıların bu karar çerçevesinde yaptıkları atamayla herşey daha güzel olacaktır. Bu her zaman yapılabilir. Yeter ki istensin.


Yıldırım Gülhan
Genel Cerrahi Uzmanı, İstanbul Tabip Odası Etik Kurul üyesi

y-gulhan@yahoo.com


Hastane Dergisi
"
mecburi
hizmet
"
yazısı
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir