Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sezaryenle doğumun tüm doğumlar içindeki payının yüzde 17’yi geçmemesi gerekiyor.
Türkiye’de bölgeler ve şehirler arasında büyük farklar olsa da sezaryenle gerçekleştirilen doğum oranı son yıllarda DSÖ standardının üzerine çıktı. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2003 verilerine göre, Türkiye’de bu oran yüzde 21’i geçmiş durumda. 1998 yılında yüzde 14 dolayında seyreden sezaryenle doğum oranında, izleyen dönemde hızlı bir artış gözlendi.
Sezaryenle doğum oranları yerleşim yeri, doğum sayısı, yaş ve eğitim düzeyine göre değişiyor. Doumların daha ileri yaşlarda gerçekleştiği kentsel yerleşim yerleriyle Batı ve Kuzey bölgelerinde yaşayan ve daha eğitimli olan kadınlar arasında doğumların sezaryenle yapılması daha yaygın.
Araştırma tarihinden önceki son 5 yıl içindeki her 10 ilk doğumdan 3’ünün sezaryenle yapılmış olması dikkati çekerken, yine İstanbul, Batı Marmarada ve Doğu Karadeniz’de tüm doğumların yüzde 30’dan fazlasının sezaryenle yapıldığı belirlendi.
Dünya geneline sezaryenle doğumda en yüksek oran Güney Amerika ülkelerinde kaydedildi. Kuzey Amerika’da bu oranın yüzde 23’ü bulduğu görülüyor. Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa’da ise sezaryen oranları yüzde 20’nin altında bulunuyor.
Anestezi yöntemlerinin iyileşmesi, sterilite ve enfeksiyona karşı güçlü antibiyotiklerin bulunması gibi tıptaki gelişmeler sezaryenle doğumun daha kolay ve güvenilir bir işlem haline gelmesini sağladı. Uzmanlar, ancak tıbbi anlamda gerek görülmesi halinde sezaryene başvurulması gerektiğini belirtiyor. Ancak doğumda anne adaylarının az ağrı çekme isteği kadınları sezaryene iten etmenlerin başında geliyor.
Milliyet
