Medimagazin logo

Hastaneleri 'haciz' korkusu sardı

Kamu kurumlarından tedavi harcamalarının karşılığını alamayan hastaneleri haciz korkusu sardı.
Hastaneleri 'haciz' korkusu sardı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Kamu kurumlarından tedavi harcamalarının karşılığını alamayan hastaneleri haciz korkusu sardı.

İlaç firmaları alacağını tahsil etmek için harekete geçti.
Başbakan Tayip Erdoğan'ın basına kapalı toplantıda Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a yaptığı sert eleştirilerin arka planında, sağlık sektöründe yaşanan büyük finans sıkıntısının yattığı ortaya çıktı.

Üniversite ve devlet hastaneleri, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere kamu kurumlarından uzun süredir alacaklarını tahsil edemiyor. 3.5 milyar YTL'yi aşan alacakların aksaması nedeniyle bir çok hastanenin haciz kıskacına girdiği, bazı hastanelerin sözleşmeli personeline maaş bile ödemekte zorlandığı ifade edildi.

Konuya ilişkin BUGÜN'e bilgi veren hastane yöneticileri, kamu kurum ve kuruluşlarının personeline verdikleri sağlık hizmetlerinin karşılığını alamamaları nedeniyle sağlık hizmetlerini yürütemez duruma düştüklerini söylediler.

İLAÇ YOK

Kamu kurumlarının borçlarını ödememesi nedeniyle uzun süredir ilaç ihalesi yapamadıklarını ifade eden bir hastane yöneticisi, ìİlaç stoklarımız tükendi. Eski borçlarımızı ödeyemediğimiz için yeni ilaç alamıyoruz. Hastanelerimizin güvenlik ve temizlik başta olmak üzere taşeron işçilerine maaş ödeyemez duruma geldik. Daha da önemlisi yemek şirketine para veremediğimiz için hastalarımıza yakında yemek bile veremeyeceğiz. Bir tarafta alacağımız duruyor, öte tarafta borçlarla boğuşuyoruz. Durum düzelmezse yakın zamanda hastaneler teker teker kapanmak zorunda kalacak" dedi. Sorunlarını dile getiren başka bir hastane yöneticisi de devlet hastanelerinin ilaç ihalesi yapamaması nedeniyle kamunun büyük zarara uğradığının altını çizdi.

Bugün
hastaneleri
'haciz'
korkusu
sardı
Yorum (9)
Dr.Cevdett
Sayın hocam, yüksek sağlık şurasına gelen dosyalarda doktorların 1/3'ünde doktorların suçlu bulunmasını garipsemeyin.Kısa bir süre sonra dosyaların yarısında doktorlar suçlu bulunacaktır.Altyapısı yetersiz, öğretim üyesi yetersiz birçok yerde tıp eğitimi ve uzmanlık eğitimide yetersiz verilmektedir.Yeni kurulan tıp fakülteleri ve eğitim araştırma yapılan devlet hastanelerinde eğitimin ne kadar yetersiz olduğunu görmemek için kör olmak lazım.Tıp fakültesi ve eğitim-araştırma hastanesi olmak için kriterler var mı?Ben olmadığını biliyorum, kriter var diyen varsa söylesin.Kayseri eğitim araştırma hastanesinde genel cerrahide 2009 yılında hiç eğitici yokken 4 tane asistan başladı. 1 yıl hiç eğitici olmadığından 2 tanesi başka yerlere nakille canını kurtardı, 2 taneside 1 şef ve 1 başasistanla uzmanlık eğitimi almaya çalışıyor.Sonumuz hayrola.
0
Cevapla
RKTR
En acısı da ne biliyor musunuz, Hocam ? Şura, kendisi ile hiçbir alakası olmayan vakalarla ilgili de kararlar veriyor. Yani, gönderilen vakanın branş uzmanı Şura'da mevcut olmayabilir. Hiç önemi yok. Hemen bakıp, 5 dakikada Beşiktaş türünden bir karar veriyorlar. Şura'daki Psikiatrist, KBB'ci ve Nöroşirürjist, örneğin bir Endokrinoloji veya Kardiyoloji vakası ile ilgili yorum yapıp, itham altındaki doktora suç isnat edebiliyor. Bazen de, Adli Tıp raporunu Kes-Yapıştır yapıp, doğru-yanlış olduğuna bakmadan olduğu gibi yazıveriyorlar. En küçük bir inceleme, en temel bir değerlendirme bile yok. Bunu yapacak üye de yok çünkü. Sanık doktor tarafından sunulan savunma ve tıbbi delillerin tek kelimesi bile okunmuyor. İlgili branştan jüri seçme yetkileri var. Onu da yapmıyorlar. Dediğim gibi, 5 dakikada hüküm veriyorlar. Ve bir sürü kişiyi yakıyorlar. Sizin de belirttiğiniz gibi Hocam, bu Şura'da feci tıbbi hatalar yapılıyor. Suçsuz insanların hayatı karartılıyor.
1
Cevapla
mehmet
Sayın dr cevdet arkadaşım, memlekette neden bu kadar çok gecekondu var? Konut ihtiyacını çözmenin en kolay yolu. Gözünü kapat vatandaş oraya buraya diksin evini. Doktor ve hastane ihtiyacı mı var alırsın bir karar dikersin gecekondu hastane ve fakülteleri olur biter. Sonrası mı? O da sonra çook uzun süre sonra başkaları tarafından düşünülsün. "Gün, günü kurtarma günüdür" ilkesi siyasette hep iyi çalışmıştır.
0
Cevapla
sezgin erturan
Doğum doktoruyum,nöbetten çıkan arkadaşa eğer nöbet proplemsiz geçmişse büyük bir beladan kurtulmuş gibi geçmiş olsun diyoruz.Çünkü biliyoruzki kutardığın anne ve bebekler için bir teşekkür bile almazken ,hertürlü komplikasyonda yada hastalıkla la ilgili olumsuz durumda şikayet ediliyoruz.Geçirdiğimiz ağır ve yorucu nöbetlerin arkasından aldığımız sarı zarflar ve şikayet dilekçeleri resmen kimyamızı bozuyor,mesleğimizden iyice soğumuş durumdayız.geçen hafta 2 doktor arkadaşım sevcılığa ihmal suçlamasıyla şikayet edildi.Şifa vermeye çalıştığımız hastaların bize olan bakış tarzının bu kadar olumsuz olması beni ürkütüyor.Hekim hasta ilişkiside maalesef eski duygusal uhrevi,ilişkiden çıktı vahşi kapitalizmin ve materyalizmin gelişimine uygun olarak yeni bir raya oturdu.Doktor arkadaşlara oluşan bu yeniçizgide öncelikle hasta ve hukuk karşısında kendilerini iyi korumalarını tavsiye ediyorum.Tanrı bizi korusun.
0
Cevapla
Mustafa Bulun
Bilimsel çalısmalara göre hatalar %85-98 oranında kişi değil sistem kaynaklı. Yine bilimsel olarak hataları azaltmanın önündeki en büyük engel suçlayıcı yaklasimlardir. Böyle giderse defansif tip uygulamaları nedeniyle saglik harcamaları patlayacak. ABD defansif tip nedeniyle yılda 650 milyar dolar fazla harcama yapıyor... Söylenecek çok şey var ama...
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir