Medimagazin logo

İşte doktor açığına çare

Türkiye’nin bugün 53 bin hekime ihtiyacı bulunuyor. Artan hekim açığının, denklik mağduru binlerce tıp öğrencisiyle giderilebileceği ifade edildi. YÖK’ün ideolojik nedenlerle denkliği kabul etmediği, yurtdışındaki çok sayıda üniversitenin tıp fakültelerinde binlerce T.C. vatandaşı öğrenci eğitim görüyor
İşte doktor açığına çare
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Türkiye’nin bugün 53 bin hekime ihtiyacı bulunuyor. Artan hekim açığının, denklik mağduru binlerce tıp öğrencisiyle giderilebileceği ifade edildi. YÖK’ün ideolojik nedenlerle denkliği kabul etmediği, yurtdışındaki çok sayıda üniversitenin tıp fakültelerinde binlerce T.C. vatandaşı öğrenci eğitim görüyor.

Tıp eğitimi almış bu öğrencilerin, diplomalarına denklik verilmesi halinde, Türkiye’nin hekim açığı, yabancı uyruklulara gereksinim duyulmaksızın kapatılabilecek.
Bugün, Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşık 53 bin yeni hekime ihtiyacı var. Artan hekim açığı karşısında iktidarın “ithal doktor” formülünü gündeme getirmesi, denklik mağduru binlerce tıp öğrencisini umutlandırdı. YÖK’ün ideolojik nedenlerle denkliği kabul etmediği yurtdışındaki çok sayıda üniversitenin tıp fakültelerinde, yaklaşık 5 bin T.C. vatandaşı öğrenci eğitim görüyor. Bu öğrencilere denklik yolunun açılması halinde Türkiye’nin, hekim açığını, yabancı uyruklulara gereksinim duymaksızın kapatabileceği belirtiliyor.

NASIL BİR YASAL DÜZENLEME YAPILACAK?

1928’de çıkarılan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sana’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’a göre; Türkiye’de bir kişinin hekimlik yapabilmesi için “T.C. vatandaşı olması, Türkiye’deki bir tıp fakültesinden mezun olması ve diplomasının Sağlık Bakanlığı tarafından tasdik edilmesi” gerekiyor. Edinilen bilgilere göre hükümet, bu kanunda değişiklik yaparak, Türkiye’de hekimlik yapabilmek için gerekli olan “T.C. vatandaşı ve Türkiye’deki bir üniversiteden mezun olma” şartlarını ortadan kaldıracak. Böylelikle, bugün Türkiye’deki üniversitelerde okuyan yabancı uyruklu tıp öğrencilerine hekimlik yolu açılmış olacak. YÖK’ün verilerine göre; Yükseköğretim kurumlarında kayıtlı öğrencilerden 15 bin 428'i yabancı uyruklu. Bunların büyük çoğunluğu Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba Topluluklarından gelen öğrenciler. Ve yaklaşık 3 bini tıp öğrencisi.

DENKLİK MAĞDURLARI NE OLACAK?

Öte yandan, YÖK, İslâm dünyasının en büyük üniversitesi olan El-Ezher başta olmak üzere yurtdışındaki bazı üniversitelerden alınan diplomaların denkliğini kabul etmiyor. İsrail üniversitelerinden mezun olan T.C. vatandaşı öğrencilerin denkliğini ise kabuleden YÖK, İslâm ülkelerinin diplomalarını geri çeviriyor. “İthal doktor” çerçevesindeki çalışmalara, denklik mağduru öğrencilerin de dahil edilmesi isteniyor. Bu öğrencilere denklik yolunun açılması halinde Türkiye’nin, hekim açığını, yabancı uyruklulara gereksinim duymaksızın kapatabileceği belirtiliyor.

MECLİS’E DİLEKÇE YAĞIYOR
TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Yahya Akman, denklik uygulamaları konusunda çok sayıda dilekçe verildiğini belirterek, önceki yıllarda diploması denk kabul edilerek öğretmenlik yapanların, akademik unvan alanların, sonradan denkliğin iptal edilmesiyle mağdur olduğunu söyledi.

ENGELLERİ KALDIRIN
Sağlık-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu, “Öncelikli olarak kendi kaynaklarımızın doğru kullanılmasını sağlamalıyız. Yabancı doktor ve sağlık personeliyle ilgili yasal düzenleme yapan hükümet, öncelikle yurtdışındaki üniversitelerin tıp fakültelerinde okuyan Türk öğrencilerden istifade etmek için engelleri kaldırmalıdır. Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarının kontenjan yetersizliği ve ideolojik dayatmalarla yurtdışında öğrenim gören Türk öğrencilerinin denklikleri, YÖK tarafından tanınmamakta, bu insanların emekleri heba edilmektedir. Yurtdışında yaklaşık 15 bin gencimiz yükseköğretim görmektedir. Bunların da yaklaşık 2 bini diş hekimliği ve tıp fakültelerinde öğrenim hayatına devam etmektedir. Mezun olanlarla birlikte yaklaşık 10 bin gencimizin emekleri heba olmaktadır.”


Anadoluda Vakit
i̇şte
doktor
açığına
çare
Yorum (15)
Dr Zeliha
Türkiye'de bilimin durduğu nokta bu. Benim öğrencilik ve hekimlik hayatımca böyleydi. Eskiden de şimdi de. Onun için Türkiye'de bilim yapmak isteyen kafalı ama onurlu insanlar harcanır, onun bunun yalakaları tarafından kadrolar doldurulur. Ondan sonra da çıkan yayınların çoğu taklittir, hırsızlıktır. Bu ülkede YÖK kurucu başkanı, üniversite rektörleri bile başkasının kitabını ben yazdım diye utanmadan bastı. Şimdi kıral çıplak demenin ne anlamı var? Tencere k.... kara benimki senden kara. Sistem zaten bunun üzerine kurulmuş. Üniversite hocaları kongrelerde konuları internetten indirip ilkokul çocuğuna ders anlatır gibi anlatıyor. Yok Amerikadaki oranlar şöyleymiş, yok Avrupadaki böyleymiş. Kendi oranlarını biliyor musun? Hayır. Hiç merak edip araştırma gereği duydun mu? Hayır. Asistan tezleriyle, uyduruk rakamlarla yayın yapıp doçentlik alan onlarca BİLİM insanı var bu ülkede. Hakkıyla yayın yapan kaç kişi var? Ondan sonra da işini hakkıyla yapan eloğlu gelip 'yetmiş milyon nüfusunuz var daha hastalık oranlarını bile bilmiyorsunuz, sonra da bana ıncık gıncık soruyorsunuz' der, sen de kös kös oturup kalırsın. Türkiye'de gelinen nokta bu. Ama kimseyi suçlamayın. Bizim geleceğimizi çaldınız Üniversite Aristokrasisi. Daha ne diyeyim. Şimdi ağlamak yok.
0
Cevapla
Y.yılmaz
Sn Zehra Hanım üniversite aristokrasisi yalnız sizin geleceğinizi değil T.C nin de geleceğini çaldı bilime zerre katkısı olmayan insanlar iş başında , sistem herkese fırsat eşitliği sunmuyor şükür ki TUS var oda olmasaydı uzmanlığı hayal bile edemezdik; anlı şanlı üniversitelerimizden birindeki doç olan bir meslekdaşımız aynen şu kelimeleri söyledi iki aisitan seçtik onları hazırlıyoruz hoca yapacağız dedi ,kendine biat edeni hoca yapıyor neye göre ,hangi kritere göre seçtiği belli değil ondan sonra bilimde nal topluyoruz.Geri vitese takıp ileri gitmek mümkün değil.
0
Cevapla
Gerekli Değil
Rize Üniversitesinde çalışan olan bir doktor olarak belirtmem gerekir ki Prof Dr Arif Yılmaz Üniversiteyi çok ileri bir düzeye taşımakta idi. Aynı kapasitede bir kişinin tekrar Üniversitenin başına geçebileceğine inanmıyorum. Bu düşünce sadece benim değil üniversitede görevli öğretim üyelerinin %95'inin ortak inancıdır. Ortada bir sorun da yoktu, çünkü kadroyu şu kişi için açalım demişler, o kişinin ataması yapılmış olmadığına göre sorun yok. Noter onaylı kadro atamalarında bir sorun olmadı, bunda mı olacaktı? Gerçekten olan sayın rektöre oldu, daha da kötüsü Rize ili bu işten zarar görebilir. Binaları kurmak kolaydır, fakat yetişmiş insanları tutmak kolay değildir. Rize gibi sosyokültürel gelişmişliği sıkıntılı olan bir yere elemanlar nasıl bulunacak?
0
Cevapla
Ayşe D
Türkiye'de Doç.lik, Profluk kavramlarına saygım yok. ÖSS ve TUS gibi sınavlar olmasa sıradan halk çocukları Uzm Dr. ya da Dr. bile olamaz bu ülkede. Biliyoruz insanların nasıl bölümde kaldıklarını.Çoğu Hoca akrabası ya da yalakası. Ben uzman olalı 20 yıl oldu. 20 yıldır değişen bir şey yok.Şimdlerde kasaba tıp fakültelerine ve devlet hastanelerine 100 lerce doçent lazım. Doçentliğin de suyu çıktı yavaş yavaş. Bu sistem bir gün sahiplerine de zarar verecek.
0
Cevapla
aydin sinal
Haldun bey,Türkiyede üniversiteler kuruldugundan beri bütün fakülteler dahil bilim ile bir yere gelmis akademisyen sayisi bir anfiyi zar-zor doldulur,bunu herkes bilir eger arkan,dayin,torpilin olmasa degil profosörlük eskiden ihtisasa bile girilmezdi,simdi ihtisasa merkezi imtihanla yerlestirme oluyor,acilan -eger fakülte denirse- yeni fakültelerdede docent,profosör bollugundan gecilmiyor,ankara tip acildiginda gülhanenin asker doktorlari docent olmustu,ihsan dogramacida hacettepe tipbi actiginda ABD lerinde calisan uzman hekimleri türkiyeye getirip docent yapmisti.Bir cumhuriyet aydini Prof.Hüsnü Göksel kitabini okuyorum herkesede tavsiye ederim,gecmise isik tutuyor.not:gazi tipbin nasil acildigini nasil bol keseden akademik kariyer dagitildiginida biliriz.Bu gibi isler yeni degilki?
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir