Medimagazin logo

İlk kez bir rektör seçiminde Hürriyet'in asabı bozulmadı!

Eskiden, üniversite rektörlerinin seçimi dönemlerinde Hürriyet'in asabı mutlaka bozulurdu. Bu dönemlerde haberler haberlikten çıkar, haber başlıkları bildiri başlıklarına benzerdi...-Taha Akyol'un yazısı
İlk kez bir rektör seçiminde Hürriyet'in asabı bozulmadı!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Eskiden, üniversite rektörlerinin seçimi dönemlerinde Hürriyet'in asabı mutlaka bozulurdu. Bu dönemlerde haberler haberlikten çıkar, haber başlıkları bildiri başlıklarına benzerdi... Bu kez, yani İstanbul Üniversitesi rektörlüğü seçimlerinde öyle olmadı, gazete sakin kalabilmeyi becerebildi... Bu defa doğru yaptıklarını gösterebilmek için, gazetenin eskiden "haber" diye neleri yayımlamayı göze alabildiğini hatırlatalım dedik...


İstanbul Üniversitesi'nin yeni rektörü belli oldu: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, üniversite öğretim kadrosunun katıldığı "seçim"lerde birinciliği alan, keza YÖK tarafından da cumhurbaşkanına gönderilen 3 kişilik listenin birinci sırasına yerleştirilen Mesut Parlak'ı rektör olarak atadı.

Basında, eski rektör Kemal Alemdaroğlu'nun yardımcısı Nur Sertel'in, "seçim"lerde 334 oy alıp üçüncü olmasına rağmen YÖK'ün üç kişilik listesinde yer almamasını, tahmin edebileceğiniz gerekçelerle eleştiren yazarlar oldu.

Bu yazarlar arasında yer alan Hürriyet gazetesi başyazarı Okay Ekşi şöyle yazdı mesela:

"Yasaların koyduğu kurallar açısından buraya kadar diyecek tek kelime yok... Yani YÖK'e, 'Neden sıralamayı öyle yapmadın da böyle yaptın?' derseniz, o takdirde YÖK'e listeyi değiştirme yetkisi tanınmasının anlamı kalmaz. Öğretim üyelerinden en çok oy alan 3 adayın ismi Köşk'e gider ve Cumhurbaşkanı bu liste içinden uygun gördüğü birini rektör tayin eder. (..) Lakin olay ondan ibaret değil. Nur Serter(in) en belirgin tarafı laik Cumhuriyet değerlerini koruma konusundaki titizliği ve yürekliliği idi."

BAŞYAZAR-GAZETE İLİŞKİSİ

Soracaksınız şimdi, "Hani Hürriyet'in asabı bozulmamıştı" diye... Ve ekleyeceksiniz: "Daha ne olsun; yazdığı yazılar, işin doğası gereği gazeteyi bağlayan başyazarın siniri bozulmuş işte, bu durumda gazetenin de siniri bozulmuş sayılır..."

İki itirazımız var bu yaklaşıma... Birincisi: Biz eski örneklerden söz ederken, doğrudan doğruya haber sayfalarından söz ediyorduk (ki onları biraz sonra hatırlatacağız)... Ve ikincisi: Başyazar-gazete arasında kurduğunuz ilişki kural olarak ve genel olarak doğru, ama Hürriyet için geçerli değil. Açıklayalım: RTÜK tartışmaları sırasında Oktay Ekşi, medya patronlarının devlet ihalelerine girmelerini yasaklayan maddeyi doğru bulduğunu açıklayan bir yazı yazmış; ertesi gün sütun komşusu (genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök), o yazıya cevap veren "İhale tabusu" başlıklı bir yazıyla isim vermeden Başyazar'ı hedef almış; Oktay Ekşi de bunun üzerine "hayatımda ilk kez kişisel düşüncemi o köşeye yansıttım, oysa orası Hürriyet gazetesinin tutumunu yansıtan bir sütundur, bir daha yapmayacağım" mealli bir özür yazısı kaleme almıştı... Bizi sürekli takip eden okurlarımız gayet iyi hatırlayacaklardır: Gerek Medyakronik döneminde, gerek Kronik Medya döneminde Ekşi'nin köşesinde dile getirdiği fikirlerle gazetenin haberleri arasında kimi zaman "yüzde yüz"e varan terslikleri hatırlatarak "hani Ekşi köşesinde sadece Hürriyet'in yaklaşımını yansıtıyordu, bu ne turşu bu ne perhiz" tarzında epeyce soru sormuştuk...

Açıkçası, üç yıl süren bu "karşılaştırma-takip"ten sonra bizim kişisel değerlendirmemiz şöyledir: Oktay Ekşi gazetenin başyazarıdır ama köşesinde kendi fikirlerini yazmaktadır... Dolayısıyla, "Nur Sertel" meselesinde âsâbı bozulan Hürriyet değil, sadece Oktay Ekşi'dir...

SP BÖYLE BOZULUR!

Şimdi de gelin, doğrudan doğruya Hürriyet'in asabının bozulduğu, yani haberlerin haberlikten çıktığı örneklere bakalım...

Birinci örneğimiz gene İstanbul Üniversitesi'nden ve Kemal Alemdaroğlu'nun rektör olarak atandığı Aralık 2001'den...

O tarihte, YÖK Genel Kurulu, Cumhurbaşkanı'na gönderdiği listede, İstanbul Üniversitesi rektörlük seçiminde 2261 kişiden sadece 13 oy alan Prof. Dinçer Uçak'ı, aynı seçimde 1268 oyla birinci olan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun önüne yerleştirmişti. Yani, Oktay Ekşi'nin sözleriyle "hukuken" hiçbir sorun yoktu... Hürriyet, 14 Aralık'ta bu gelişmeyi "tavırlı" bir başlıkla duyurdu: "İşte YÖK demokrasisi..."

Şimdi de 9 Temmuz 2000 tarihli Hürriyet'te yer alan bir habere bakalım… "Sorun", tarih ve isimler dışında tıpatıp aynı: YÖK, Cumhurbaşkanına sunacağı üç adaylık için Ege Üniversitesi öğretim üyelerinden 449 oy alan Emin Alıcı ve 389 oy alan Fethi İdiman'ı değil; sırasıyla 142, 1 ve 1 oy alan üç profesörü uygun görmüştü. Peki, Hürriyet bu haberi nasıl sunmuştu biliyor musunuz? Hürriyet'e göre bu bir "Laik rektör operasyonu"ydu, YÖK Genel Kurulu'nun aday değerlendirmesi, tam bir "Cumhuriyet operasyonu"na dönüşmüştü. Evet evet, bu okuduklarınız "haber" başlıklarıydı, hem de birinci sayfadan...

Şimdi duruma bir daha bakalım: Eski tavrı böyle olan bir gazete, "en laik rektör"ün "laik yardımcısı" YÖK tarafından ilk üçe alınmayınca ortalığı birbirine katmıyor, bunu YÖK'ün "hukuki yetkisi" içinde kabul ediyor...

Valla, gerek ülke gerek Hürriyet az yol kat etmemiş şu üç-beş yılda... (A.G.)
i̇lk
kez
bir
rektör
seçiminde
hürriyet'in
asabı
bozulmadı!
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir