Medimagazin logo

Prof.Dr. Gazi Yaşargil ile ropörtaj

Yaptığı işi "beynin temizlik işçiliği" olarak değerlendiren Ord. Prof. Dr. Gazi Yaşargil, beynin cemiyet ortamlarında, akşam davetlerinde yorulduğunu söylüyor. Yaşargil, beyni dinlendirmek için 'klasik müzik dinlemeyi' öneriyor
Prof.Dr. Gazi Yaşargil ile ropörtaj
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Yaptığı işi "beynin temizlik işçiliği" olarak değerlendiren Ord. Prof. Dr. Gazi Yaşargil, beynin cemiyet ortamlarında, akşam davetlerinde yorulduğunu söylüyor. Yaşargil, beyni dinlendirmek için 'klasik müzik dinlemeyi' öneriyor

Yıldız Yazıcıoğlu - Ankara

Beyin cerrahisine katkılarıyla çığır açan Ord. Prof. Dr. Gazi Yaşargil, TBMM Milli Egemenlik ve Onur Ödülü'ne değer görülme mutluluğunu yaşadığı Ankara'da, siyasi görüşlerinden kadınlara bakışına, beynin yapısından sağlıklı yaşam sırlarına kadar pek çok konudaki düşüncelerini Milliyet'le paylaştı. Yaşargil, Türkiye'nin "ılımlı İslam ülkesi" değil, "laik bir Cumhuriyet" olduğunu vurguladı.
Röportajımız sırasında Redhouse İngilizce - Türkçe sözlüğü yanında hazır tutan ve "Doğuştan Fenerbahçeliyim" diyen Yaşargil, şunları söyledi:

İşim siyaset değil
TBMM Onur Ödülü'ndeki konuşmamı bilhassa egemenlik sorunu üzerine kurdum. Muhtelif çelişkili fikirler var. 'Hâkimiyet Allah'ındır' diyenler var. Atatürk'ün dediği gibi 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' Bu ifade demokratik ülkelerde de geçerli. Bence Türkiye, laik demokratik cumhuriyet. Ancak batı dünyası bunu ılımlı İslamiyet gibi algılıyor. Bence laik cumhuriyet devleti Türkiye'nin vatandaşları çoğunlukla İslamiyete inanmıştır. İçimizde Hıristiyan da, Budist de, ateist de var.
Bugün TBMM Onur Ödülü'nün esasında yatan, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmuş olması. Bu nedenle TBMM'nin nasıl kurulduğunu anlattım. Ancak konuşmalarımı siyasi tarafa çekmek yanlış. Benim derdim siyaset değil de, hastalarımı nasıl ameliyat edeceğim. Günlük işimiz beyinde temizlik işçiliği. Onları düşünüyorum.


Gazi'nin eseri Gazi'yim

Atatürk'ün kurduğu Türkiye ortamında yurtdışına eğitime gitme olanağı bulduğum için 'Gazi'nin eseri Gazi' ifadesi (Milliyet'te kullanılan başlık) çok doğru. Ama hepimiz en sonunda Allah'ın eseriyiz. Allah inancı kendine mahsus bir konu. Ben siyasete karışmayan her din insanına büyük hürmet duyarım.


Akıllı yaratıcı Allah


Okuduklarım ve bildiklerimle baktığımda makro ve mikro kozmosta gördüğüm mükemmellik karşısında şaşkın durumdayım. O zaman diyorsunuz ki, akıllı bir yaratıcı var. Akıllı yaratıcı, Allah. Düşünün ki insan hayatı kısacık. Dünya milyarlarca yıldır var. İnsan, en fazla 120 yıl yaşayabiliyor. İnsan toz parçası bile değil. Dalga içindeki bir damla. Camiye ise çocukluğumda ibadet amaçlı 2 kez gittim. Bütün ibadet merkezlerinde ulvilik hissediyorum.


Kadın cerrah 30 binde 300


Ben kadın hakları meselesi üzerinde duruyorum. Beyin cerrahisinde biz 30 bin kişiyiz. İçimizde 300 kadın cerrah var. Ülke parlamentolarında ortalama yüzde 5 kadın temsili var. Türkiye'de de öyle. Memleketin gelişmesi için kadın hakları meselesi önemli. Türkiye'de en çok gençler hoşuma gidiyor. Annelerimiz, hatta hanım hocalarımız bile başlarını öne eğip bakarlardı. Bakışlar değişti. Sizin gibi kadınlar doğrudan karşısındakine, gözlerine bakıyor.


Cemiyet ortamı beyni yorar


Hiçbir zaman sosyete veya cemiyet atmosferine karışmadım. Öyle ev ziyaretlerine gitmeyi sevmem. Beyin böyle cemiyet ortamlarında yoruluyor. Cemiyet ortamı yerine bale izlemeye gidilebilir. Beyin sağlığı için ve beyni dinlendirmek için klasik müzik dinlenebilir.


Aşkı kadınlar seçerek başlatıyor

İnsan beynini keşfetmeli. Bütün olaylar beynimizde. Âşık olmak, sevmek, korku, vicdan, acı, hepsi beynimizde. Dolayısıyla sevgi işi kalpte değil. Yakında plastik kalpler gelecek. Peki neden kalp deniliyordu? Aslında beyin sinir sistemi üzerinden kalbi etkiliyor.
Beyin aşk hissine girince daha fazla kan dolaşımına ihtiyaç duyuyor ve kalp daha hızlı atmaya, yani daha fazla kan pompalamaya başlıyor. Kalbimiz, öyle hızlı hızlı atınca sevgi işi de kalbe bağlandı.
Aşk mevzuu çok derin, ama bunun fizyolojik tarafı olduğunu düşünüyorum. Aşk beynimizde başlıyor. Kadınlar aşka açık. Kadınlar kendini başka biriyle birleştirdiğinde tehlikeye giriyor. Kadınlar daha duygulu, hassas ve altıncı his sahibi. Kadın erkeği seçerken, hisleriyle davranıyor. Tehlikeyi hesap ederek, bu erkekten çocuk sahibi bile olabileceğini düşünerek erkeğe açılıyor. Çünkü çocuğu kadın taşıyor, tehlikeye giriyor.
Hakiki aşk - sevgi, kadının erkeği seçmesi ve ona açılmasıyla başlıyor. Erkek, kadın gözüne, bacağına bakar da, yok öyle. O başka hadise, aşk değil. Bence aşk duygusu beyinde, kadın ve erkeğin fizyolojik birleşmesiyle gelişiyor. Detaylarını bilmiyoruz. Aşk üzerine düşünüyorum.


Mükemmel ev kadınsız olmaz


Mükemmel ev kadınsız olmaz. İnsanlar güzel yatak odası, mutfak yapıyor. Ama içinde kadın yok, öyle olmaz. Bekârlık sultanlıktır sözünü ve diyenleri hiç anlamıyorum.


'Kabiliyet meselesi sır'

Bizim 1.5 kilogramlık beynimiz, içindeki 1 trilyonluk hücresiyle makro kozmos ile mikro kozmosu kavrayabiliyor

Kendimizi bulmak da çok kolay değil. Felsefe, din eğitimleriyle kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Buna çalışan kim? Beynimiz. Beynimiz hakkında pek az şey biliyoruz. Beyin çok değişik hücrelerden yapılmış. Yapısı ve işlevleri ise muazzam. Bizim 1.5 kilogramlık beynimiz, içindeki 1 trilyonluk hücresiyle makro kozmos ile mikro kozmosu kavrayabiliyor. Hem evreni, hem de hücre içini kavramamız, algılamamız ilginç. Bunu hiçbir hayvan algılayamıyor. Beyin beni şaşırtıyor.


Hafıza, zekâ nerede, bilmek istiyoruz


Dünyada 6 milyar insan içinde 10 milyon çocuk belki de piyano dersi alıyor. Ama içlerinden belki sadece 10 tane kabiliyet çıkacak. Beyinde kabiliyet meselesini bilemiyoruz. Futbol ya da basketbol oynamak çok zor bir şey değil. Ama topla oynamakta bile kabiliyet söz konusu. Hafıza, zekâ, hepsi beyinde nerede, bilmek istiyoruz.


İyilik ve kötülük beyinde


Beynimiz en iyi ve en kötü yaratıcılığa da sahip. Tüm beyinler kötü işlere çalışsa dünya karışır. Ama beyinde kötü hisler durdurulabiliyor. Suçlu insanlar durduramıyor. Bunun arkasında ne yatıyor, henüz bilemiyoruz. Genetik nedenle dünyada suçlu olanlar yüzde 5 oranında. Kimse ben iyiyim, o kötü dememeli. Hiçbirimiz diğerinden iyi değil. Hem iyilik, hem de kötülük beynimizde var.


Tat hücrelerine esir olmamalı

Sağlık için ölçülü yaşamak şart. İnsanlarda mutlaka kalori bilinci olmalı. Peygamberimiz de 'Sofradan yarı tok kalk' demiş. İşin özü, tıka basa yeme. Beynimizdeki tat hücrelerine esir oluyoruz. Esir olunmamalı, şişmanlık tehlikeli. Günde mesela 1 kadeh şarap içilebilir. Meclis'teki fındık sözlerim şakaydı.


İlaçlar bireyselleşecek

Hücre, 10 mikron ölçüsünde ufacık bir çuval. 1 mikron, 1 metrenin milyonda biri. Her hücrede ise binlerce alıcı-verici var. Bu nedenle gelecekte beyne nasıl ilaç verileceği de değişecek. Belki sağ veya sol beyinciğe ayrı ayrı ilaçlar önerilecek. İlaçlar bireyselleşecek.


'Dedem 90 yaşında evlenmiş'

Göz ve diş sağlığımla ilgili sıkıntılarım oldu. Ama 80 yaşında başka hiçbir sağlık sorunum yok. Evde kendimi dinlemeye çekilirim. Klasik Batı veya Türk Müziği dinlerim. Yediğime, içtiğime dikkat ederim. İçimde sonsuz yeme isteği var, ama çok sevmeme rağmen çikolatayı bile yemiyorum.
Cinsel yaşamım da normal gidiyor. Her şey gibi dozunu kaçırmadan yaşamak lazım. Sağlıklı olmak için en güzeli her şeyde ölçülü olmak. Dedem var ki, 90 yaşında evlenmiş. Belki genetik yapıyla ilgili. Sağlıklı oluşuma ben de şaşırıyorum.


Eşimle rumba yapıyoruz

Spor yapmıyorum. Hastane içinde merdiven inip çıkıyorum. Ameliyatlar yapıyorum. Bazen arkadaşlar çağırıyor, bahçede futbol oynuyorum. Hoşlanmadığım için içki içmiyorum. Bazen evde eşimle rumba yapıyoruz. Müzik melodisi duyunca hareket ediyorum.


'Can, sonra komünist oldu'

Annemiz 18 yaşında çocuk doğurmaya başlamış. İkinci çocuğu, İhsan Ağabeyim. Diyarbakır-Lice'deyken tifüs rahatsızlığıyla vefat etmiş. Annemiz, saçını kesip saklamış. Hep onu kaybettiği için hayıflanırdı. 'Sarışındı, ne güzel renkli gözlüydü' derdi. Ankara'da da hasta insanları yakından gördüm. Numune Hastanesi'nde nasıl beklediklerini, eşek üzerinde hatta insan sırtında nasıl hasta geldiğini gördüm. Bunlar benim elbette tıbbı seçmemi etkiledi.


Ben hümanistim

Benim aklımda ne Almanya, ne de İsviçre'de yaşamak vardı. Viyana'ya gitmek vardı. Tahsilimi orada yapmak istiyordum, ama olmadı. Yalnız ben burslu gitmedim. Para biriktirmiştim. Öğrenciliğimle birlikte Ankara Stadyumu'nda, sonra da Toprak Mahsulleri Ofisi'nde çalıştım. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, oğlunu Nazi Almanyası'na siyaseten göndermek istemedi. Biz düşünememiştik ki, gerçekten Türkiye'nin bakanı siyaseten oğlu Can Yücel'i Nazi dünyasına gönderemezdi. Can'la arkadaşlığım nedeniyle benim için 'komünist' demelerine şaşırdım. Ben kendimi hümanist biliyorum. Hiçbir anda komünist olmadım. Can Yücel de sonradan komünizme eğildi. Ben herhangi bir siyasi partiye üye olmadım. Hümanizme neden inanıyorum? Çünkü her insana eşit yaşama hakkı tanınmalı. Yiyeceği, içeceği, giysisi, hastalandığında sağlık bakımı mutlaka olacak. Bu eşit hakları istiyorum. Ancak hiçbir yerde yüzde 100 hümanizm gerçekleşmiş değil.


Milliyet okuyorum

Ben Milliyet okuruyum. Fako İlaçları'nın sahibi Kaya Turgut Bey, bana ABD'ye Milliyet'i gönderiyor. İstanbul'dan aylık gazeteleri biriktirip gönderiyor. Ama benim için konular enteresan ve zamanı geçmemiş oluyor.
Bazen internet aracılığıyla gazete okuyorum. Ama internetten okumak, soğuk yemek yemek gibi oluyor. En iyisi gazeteyi eline alıp okumak.

Milliyet
prof.dr.
gazi
yaşargil
ile
ropörtaj
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir