Medimagazin logo

Validen türbanlı başhekime soruşturma

Uşak'ta Sağlık Bakanlığı'na bağlı Fatih Mahallesi İbrahim Keycek Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi Başhekim Vekili Pratisyen Dr. Fatma Nur Bozok ve bazı görevlilerin türbanla görev yapmaları büyük tepki uyandırdı
Validen türbanlı başhekime soruşturma
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Uşak'ta Sağlık Bakanlığı'na bağlı Fatih Mahallesi İbrahim Keycek Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi Başhekim Vekili Pratisyen Dr. Fatma Nur Bozok ve bazı görevlilerin türbanla görev yapmaları büyük tepki uyandırdı. Vali Kayhan Kavas, soruşturma başlattığını açıkladı.

Vali Kayhan Kavas, “Haber üzerine yaptığım araştırma sonrası, bu doktorun mesaide değil izinde olduğunu söylediler. İzin konusunu tam anlamıyla bilmiyorum. Soruşturmayı Sağlık İl Müdürlüğü yapacak. Dr. Fatma Nur Bozok hakkında izni bitip mesaiye başladığında hukukun gerektirdiği şekilde işlem yapılacaktır” dedi.

Tepkisini ifade eden CHP Uşak Milletvekili Prof. Dr. Osman Coşkunoğlu, bu tür kişilerin arkalarına siyasi destek alarak türbanla görev yaptıklarını söyledi. Osman Coşkunoğlu, “Bu olay sadece Uşak'a özgü bir şey değil. Bu tür kişiler arkalarına siyasi destek alarak bunları yapıyor. Halkı türban taraftarı ve karşıtı şeklinde ayırıp çatışmaya götürecek şekilde durum yaratılıyor. Asıl olay türbana karşıtlık değil, en önemlisi hukuk uygulanacak mı uygulanmayacak mı” dedi.

Kıyafet kanun ve yönetmeliklerinin ortada olduğunu ifade eden Coşkunoğlu, “Meclisin üçte iki çoğunluğuna sahip olan AKP hükümeti istese kıyafet kanununu da değiştirebilir. Yasayı değiştirmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde çare arıyorlar. AKP hükümeti 40 aydır görev başında. Bu konuyu çözeceğiz dedi ama çözmedi. Ortada bir yasa varsa bu uygulanmak zorundadır. Siyasi iktidar AİHM'de çözemediği konuyu halk arasında çatışma çıkartarak çözmeye çalışıyor” diye konuştu.

Atatürkçü Düşünce Derneği Uşak Şube Başkanı Ercan Uzun da, üyelerinden ve vatandaşlardan türban konusunda sürekli şikayetler geldiğini vurgulayarak, “ADD Uşak Şubesi olarak bu konuyu uzun zamandır araştırıyorduk. Uşak Devlet Hastanesi ve Sağlık Ocakları'ndan yüzde 80 oranında türban şikayetleri vardı. Hayretler içindeydik. Sizin bu konuyu gündeme getirmeniz çok iyi oldu. Sağlık ocaklarında türbana izin verildiğini gözlemlemiştik. Devlet Hastanesi'nde çalışan kamu personelinin de türbanla çalıştıklarını gözlerimize gördük. Kıyafet yönetmeliği olmasına rağmen Uşak Valisi Kayhan Kavas ve Sağlık İl Müdürü Dr. Ali Taşçı'nın bu konuyu nasıl göz ardı ettiklerine bir anlam veremedim. DHA'nın haberi Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı'nca ihbar olarak kabul edilmeli ve işlem yapılmalıdır. ADD Uşak Şubesi olarak bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağız” diye konuştu.

Hürriyet
validen
türbanlı
başhekime
soruşturma
Yorum (2)
www.aciamagercek.com
PALAVRA YAYINLAR VE ÜNVANLAR NE İŞE YARIYOR Bilimsel yayın kalitesi yönünden 1981 – 1999 yılları arasında en çok atıf alan araştırmacı sayısı: İsrail için 44, İngiltere için 350, ABD için 3572 iken ülkemiz için maalesef sadece bir kişi. Bilimsel araştırmaların teknolojiye aktarılması ve teknolojik gelişmenin doğrudan ölçüsü olan milyon kişiye düşen patent sayısı ise ülkemiz için ne yazık ki sıfır. Yeni rakamlar da farklı değil. 27 bin makale basılıyor, patent sayısı 85. Buna Zihn-i sinir projeleri de dahil. İsrail’de 4 bin civarında makale basılıyor, patent sayısı 1.500. Gelişmiş ülkelere göre alınan patent ve proje sayısı ile bilimsel araştırmaların teknolojik üretime dönüşme oranı bile bilim dünyamızın ne kadar kısır olduğunu gösteriyor. Ülkemizin sorunlarını çözen, kötü kaderini değiştiren düşünce, bilgi, araştırma ve projeler üretemiyoruz. Gecekondu üniversiteler diplomalı işsiz yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Gösterişli binalar ve dev kampüsler ise dünyanın en iyi üniversiteleri arasına girmeye yetmiyor. Düşünen ve sorgulayan yetenekli çocuklarımızı bir servet ödeyerek gönderdiğimiz şaşalı okullar, insanımızı bilimsel düşünemeyen bir topluma dönüştürüyor. Bu nasıl eğitim ki, seçmen sayısını veya depremde ölenlerin sayısını doğru saymayı bile öğretemiyor. Göl olacak bölgeye havaalanı yapanlar, bizim üniversitelerimizde yetişiyor. Daha dün inşa edilen apartmanlar bugün çürük diye yıkılıyor. Bu binaları ve Uşakta çöken rektörlük binasını yapanlar nerede yetişti? Bilim dünyamız, keşfetmek ve üretmek yerine, ithal edilen ayfonlarla, aypedlerle gösteriş yapmayı marifet sanıyor. İthal ürünlerle caka satmak kimi zengin ediyor? Ürettiği ile değil, tükettiği ile övünenler yüzünden Apple trilyon dolara koşuyor. Her yıl yeni modelini aldığımız telefon, ayfon, aypedlerle… Bu harcamalar, ne yazık ki akıl ve bilim olarak geri dönmüyor. Üretmeden, keşfetmeden, hazıra konduğunuz, tükettiğiniz her şey sizi de ülkeyi de bağımlı yapıyor. Adamlar Patriotları sökeriz deyince sudan çıkmış balığa döndük. Hani Çin’den alacaktık? Daha eski teknoloji penisilini bile yapamıyoruz. Adamlar vermese hastalıktan sürünüp öleceğiz. Üniversiteler, sarımsağın Çin’den ithalini bile sorgulamaktan aciz dünya vatandaşı yetiştiriyor. Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunlarımızı çözemeyen bilim anlayışımız ne işe yarıyor? Başkalarının ekmeğine yağ süren araştırmaların bize ne faydası var? Sadece makale yayınlamakla, atıf almakla sorunlarımız çözülmüyor. Bunlar karın doyurmuyor, para etmiyor. Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? Nerede kendimizin ürettiği teknolojiler? Nerede projeler? Nerede patentler? ABD’ de geçtiğimiz yıl 600.000 patent başvurusunun 100.000 ‘i patent alırken, bizler komik bir şekilde parmaklarımızı sayıyoruz. Bilim dünyamız ve üniversiteler, asırlardır bilim ve teknolojik yönden hadım edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Harem ağası yapmanın yolu, önce bilim ve teknoloji üreten yolu budamak, sonra da teknolojik üretime ve kazanca dönüşmeyen sözde bilimsel çalışmalarla kıt kaynakları tüketmek : Bilimsel masturbasyon. Yapılan anlamsız araştırmalar ve ithal edilen akıllı telefonlar kendini tatminden başka bir işe yaramıyor. Aksini iddia edenlere hatırlatalım : Bilim iki ayak üzerinde yükselir. Birinci ayak; bilime harcanan paradan çok, bilimden kazanılan paradır. Bilimin ikinci ayağı ise üretilen bilgi ve teknolojinin günlük hayata yani yaşam tarzına yansımasıdır. Bu iki ayaktan yoksun ülkeler ilerleyemez, ayakta bile duramaz. Çünkü bilim bu iki ayak üstünde yükselir ve yararlar sağlar. Bilim dünyamız, ne yazık ki bu iki ayaktan yoksun. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Bakınız EBOLA paniğinde şaşkın ördeğe döndük. 10 senedir KKK ateşinin aşısını bile yapamadık. H faktörün yüksek olsa ne yazar? Bilim kadrolarımız, pazar olduğundan habersiz, bir işe yaramayan, üretime dönüşmeyen uzmanlık tezleriyle, palavra araştırmalarla oyalanıyor, uyutuluyor. Kaynaklar, emekler, zamanlar ve hevesler heba ediliyor ve bu modern sömürge yapma oyununu hala fark edemiyoruz. Altyapısı bile olmayan üniversitelerde bilim, akıl, zaman ve para gücünü tüketmek, kopya ve palavra araştırmalarla bilim yapıyor görünmek bir işe yaramıyor. Çağımızda İlaçtan aşıya, uçaktan silaha yüzlerce trilyon dolarlık teknoloji pazarlarının hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, bir Afrika ülkesi gibi yıllarca fındık fıstık üzüm incir ihracıyla oyalanan ve uyutulan ülkeler. Bilimsel araştırma sonuçlarına göre, insanımızın %86’sı önlenebilir nedenlerden dolayı hasta oluyor ve ölüyor. Önlenebilir demek önlemiyorsunuz demektir. Bilim dünyamız bu felaketi görmüyor, bilmiyor, duymuyor, okumuyor, anlamıyor, düşünmüyor, umurunda değil. Neden? Herkesin elinde başkasının keşfettiği akıllı telefon ama neden bu kadar hastayız, neden ölüyoruz, nasıl önleriz kimse çözmeyi akıl edemiyor. Kıt kaynaklarımız dışardan ithal edilen ilaç ve teknolojiye harcanırken bilim dünyamız bu bağımlılıktan nasıl kurtuluruz diye kafa yormuyor. Bilim dünyamız ve aydınımız hacıağa gibi, başkasının keşfedip ürettiği teknolojiyle caka satıyor, fiyaka yapıyor ama başkasını zengin edeceğimize bunları biz de üretelim demiyor, teşebbüste bile bulunmuyor. Peki çözüm ne? Tekrar özetleyelim : YÖK sistemi, ‘Milli Araştırmalar Merkezi’, ‘Milli Sağlık Akademisi’ ve Bilim Teknoloji Merkezi’ kurulmasını ve sanayi ile bütünleşmesini organize edecek yapıya dönüşmelidir. Beyin olmadan organların sağlıklı çalışması ve yönetimi mümkün değildir. Bilim Teknoloji Sanayi Bakanlığı beyin olarak, TÜBİTAK ile birlikte mükemmel bir uyum içinde çalışıyor ancak YÖK buna uyum sağlamalıdır. ‘Ulusal Araştırma Merkezi’ gibi bilim kurumlarında kıt kaynakları toplayarak, aşıdan enerjiye kadar ülkenin önemli sorunlarını çözecek araştırmalara yönelmek gerekiyor. Palavra araştırmalar ve yayınlar karın doyurmuyor. Üniversite – Sanayi işbirliğinin kurulduğu ‘Bilim ve Teknoloji Merkezleri’nde, ithal etmek zorunda olduğumuz teknolojik ürünleri ve hayati ihtiyaçlarımızı üretmek zorundayız. Tüm eğitim ve öğrenim kurumları ve sanayi, bu merkezin hedeflerine uygun olarak düzenlenmeli ve çalışmalıdır. Bilim ve teknolojide bu devrimi yapmamız halinde, Türkiye kısa sürede dünya devi olacaktır. www.aciamagercek.com
0
Cevapla
meral
Profesörlere bilmem ne olamaz falan z diyen şahsiyetler yüzünden yılları yitirdik. Politize olup siyasete karıştıklarından dolayı asıl görevlerini yapmayanların önce kendilerine bakmaları gerekir. Kimi ve nasıl eğittin, ne verdin? Ülkemizdeki öğretim üyelerini karalayarak bir arpa boyu yol gidemeyiz. Bugün periferde fedakarca çalışan öğretim üyelerimiz nedeniyle birçok sorunlar çözüldü. Van'dan, Anltalya'dan İstanbul'a artık pek hasta gelmiyorsa bu Karpuzoğullarının, Odabaşların başarısıdır. Malatya'da, Antalya'da organ nakillerinin İstanbuldan bile başarılı bir şekilde yapılması küçümsenemez. Herkes işine bakmalı, siyasetçi üniversiyete, üniversite siyasete bulaşmamalı.Meslektaşlarını karalayarak kimse ayakta duramaz.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir