Medimagazin logo

Biyoetik Kongresi devam ediyor

Uluslararası Birleşik Biyoetik Kongresi'nin ikinci gününde Türk ve yabancı katılımcılar bildirilerini sunmaya devam etti. Kongreye konuşmacı olarak katılan Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilimdalı Üyesi Doç. Dr. Şahin Aksoy, organ nakliyle ilgili yanlış bilgilendirmenin olduğunu söyledi
Biyoetik Kongresi devam ediyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Uluslararası Birleşik Biyoetik Kongresi'nin ikinci gününde Türk ve yabancı katılımcılar bildirilerini sunmaya devam etti. Kongreye konuşmacı olarak katılan Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilimdalı Üyesi Doç. Dr. Şahin Aksoy, organ nakliyle ilgili yanlış bilgilendirmenin olduğunu söyledi.


El-Ruha Oteli'nde devam eden Uluslararası Birleşik Biyoetik Kongresi'nin ikinci gününde bildirisini sunan Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilimdalı Üyesi Doç. Dr. Şahin Aksoy, organ nakliyle ilgili yanlış bilgilendirmenin olduğunu ifade ederek, "Kadavradan organ nakli son yıllarda çok fazla teşvik ediliyor. Ülkeler tarafından teşvik ediliyor. Son yıllarda organ bağışına ihtiyaç artıyor. Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, Avrupa'da organ bağışı yüzde 15'iken bizde yüzde 1 dolayında. Geçen yıl Ankara'da yalnızca 9 kişi organ bağışlamış. Şanlıurfa'nın da aralarında bulunduğu birçok ilde ise hiç organ bağışı yapılmamış. Ortada büyük bir yanlış bilgilendirme olduğunu iddia ediyorum. Kadavra ölü beden olarak tanımlanıyor. Ölümden sonra hayatın olup olmadığını bir kenara bırakalım, ölüm hayatın bittiği bir noktadır. Sonuçta hayatın bittiği nokta futbol maçı gibi düşünülmelidir. Top tam olarak kale çizgisini geçmezse gol sayılmaz. Ölümü de öyle değerlendirmek lazım" diye konuştu.


Ölüm kavramının 1968 yıllarında bazı bilim adamlarının ortaya attığı beyin ölümü kavramıyla değiştiğini belirten Aysoy, "Nedir kadavra? sözlüklere baktım ölü beden ceset olarak belirtiliyor. Kişilerin ve kişilere karşı bizlerin sosyal, hukuki, dini, tıbbi görev ve sorumluluklarını belirleyen ölüm kavramı 20 yüzyılın ikinci yarısında anlam kayması yaşadı. Buna anlam sapması da denebilir. Acaba hayat nedir, ölüm nedir ve bunlar ne zaman olur? Bunun üzerine biraz düşünmek lazım. Ölümden sonra hayat olup olmadığını bir tarafa bırakarak. Ölümü hayatın bittiği nokta olarak tanımlayabiliriz. Ölümün alametleri bellidir, bakış donuklaşır, beden soğur ayağın boşluğa düşer gibi klasik tabiri vardır. Tıbbi tanımı olarak ise solunum ve dolaşım sistemi beyin fonksiyonunun tümünün geri dönüp ve durması demekti. Ama ne olduysa 1968'de Harvard Üniversitesi'nde bazı bilim adamları beyin ölümü kavramını ortaya attı. Bunun tek faydası organ nakillerinde kullanılması oldu. Beyin ölümüyle, bitkisel hayat birbirinden farklı iki kavramdır. Birisi beyin sapının faaliyetini kaybetmesidir. Bitkisel hayatta ise solunum ve kalp atışı devam eder. Beyin sapı ölünce kişi kendi kendine solunum yapamaz ama kalp atışı devam eder. Solunumu keserseniz, kalp oksijensiz kalır ve ölür. Bir beyin ölümü bazen 3 gün bazen de 3 ay sürebilir. Bunu tam olarak kestirmek mümkün değildir. Beyin ölümünde hastaya antibiyotik verilir, idrar takibi yapılır. Eğer anestezi kullanılmıyorsa hastanın organlarını almak için bıçak vurulduğunda hasta irkilir" şeklinde konuştu.


Aksoy, beyin ölümünde bir insanın ABD yasalarına göre ölmüş olabileceğini ancak aynı kişinin Meksika yasalarına göre hayatta olduğunu ve bu kavramın çok göreceli olduğunu belirtti.

İHA
biyoetik
kongresi
devam
ediyor
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir