Medimagazin logo

Sağlık Bakanı'nın bulamadığı belgeyi CHP buldu!

Sağlık Bakanı, Unakıtan'ın kızı Zeynep Basutçu'nun doktorken şirket yönettiğini gösteren belgeye 'yok' demişti. Ancak konu hakkında soru önergesi veren CHP'li Kamacı belgeyi buldu
Sağlık Bakanı'nın bulamadığı belgeyi CHP buldu!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Sağlık Bakanı, Unakıtan'ın kızı Zeynep Basutçu'nun doktorken şirket yönettiğini gösteren belgeye 'yok' demişti. Ancak konu hakkında soru önergesi veren CHP'li Kamacı belgeyi buldu

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kızı Zeynep Basutçu'nun Sağlık Bakanlığı'nda çalışırken aynı zamanda aile şirketi Telemobil'de yönetici olmasına ilişkin belge olmadığı için bir işlem yapamadıklarını bildirdi.

CHP Antalya Milletvekili Nail Kamacı ise, Basutçu'nun, aynı dönemde şirket yöneticiliği yaptığını gösteren Ticaret Sicil Gazetesi'ne ulaştı.


Kamacı, 14 Ekim 2005'te bir soru önergesi vererek, konuyu gündeme getirmiş, Akdağ, Basutçu'nun Kartal Hastanesi'nde 23 Şubat 2001 - 22 Haziran 2005 arasında çalıştığını, ancak şirket yöneticiliğine dair belge bulunmadığını belirtmişti.


Ancak vekil Kamacı, Akdağ'ın, 'yok' dediği kayıtları Ticaret Sicil'de buldu. Buna göre, Basutçu 25 Mart 2005'te, Telemobil'de önce yönetim kuruluna, sonra yönetim kurulu başkan yardımcılığına getirilmiş.

Şirket sorusu
CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen de yeni bir soru önergesi vererek, Maliye Bakanı'na, bakan olmadan önce hangi şirketlerde hissedar veya yönetici olduğunu, bu şirketlerin vergi barışından yararlanıp yararlanmadığını sordu.

Milliyet
sağlık
bakanı'nın
bulamadığı
belgeyi
chp
buldu!
Yorum (3)
Mücahit Altuntaş
Sayın Murat Uğurlu , Sağlık Ekonomisinde Mükemmel Olmayan Bilginin Anlamı ve Sonuçları Üzerine Düşünceler konusunda yazmış.. Sayın Uğurlu sağlık sisteminde hasta bazında bilginin yeterli kayıdı , akışı , paylaşımı ( sevk sistemi yada üniversitelrin poliklinik gibi kullanılması ! ) yada sağlık sisteminde sağlık çalışanı ve hekimin tanımlanmış "nitelikli zamanda nitelikli iş " değerleri ,konforu , ergonomisi , düzenli mezuniyet sonrası eğitim ve denetlenmesi süreci VAR MI! Var mı? Lütfen yazın. Bunlar ülkemizde neden yoklar ! Olsa ne olur ! Peki bunların olması ve çalışması için ne olması gerekiyor ? Özerk yapı ve kurumların ,özgüvenli bireylerin ! Var mı ? Lütfen yazın ! Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 27/05/2015
1
Cevapla
www.aciamagercek.com
KAYNAKLAR SONSUZ DEĞİLDİR Ama ihtiyaçlar sonsuzdur. Sonsuz ihtiyaçların sınırlı kaynaklarla karşılanması için, kaynakların akıllı kullanımı gerekir. Akıllı kullanım, ekonomi ve bilimsel rehberleri gerekli kılar ama batıdan birebir kopya edilen değil, kendi sosyo-ekonomik durumunuza uyarlanmış bilimsel rehberleri gerekli kılar. Her toplumun kültürel, ekonomik, genetik özellikleri ve sağlık durumu aynı değildir. ABD, Küba’nın 24 katı sağlık harcaması yapmasına rağmen Küba’dan daha sağlıklı değildir. Sağlığa ayrılan paranın hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunmasına harcanması durumunda toplumun daha sağlıklı olacağı açıktır. Ancak küresel sağlık anlayışının tuzağına düşen ülkelerde kaynaklar ne hikmetse hastalık sektörüne aktarılır ama toplum hiçbir zaman sağlıklı olamaz. Çünkü sistemin yürümesi, hastalık üreten canavarın beslenmesine bağlıdır, yoksa sistem çöker. Bu nedenle hasta olacak ve güya tedavi olacaksınız. Aydın ve bilim dünyası, geçinmek için beynini küresel sisteme kiraya vermişse yapacak fazlaca bir şey yoktur. Kopya ettiğimiz küresel sağlık anlayış, robot yerine koyduğu hastalarda fabrikasyon tedavileri kutsuyor. Seri üretimi yapılan ilaç ve teknolojinin maksimum tüketimi için, hasta kuyruklarını kar amacıyla işleyen dev hastaneleri fabrikaya çeviriyor. Hastayı müşteriye indirgeyen bu anlayış, doktorluk mesleğini de sanat olmaktan çıkarıp seri imalata geçen konfeksiyon işine çevirdi. Bu anlayış yüzünden soğuk makinaların içinde, bilgisayarların teşhis ve tedavisine sunulan, ölçülüp biçilen, borsada işlem gören ve menkul değerlere çevrilebilen hastalık dünyasında yaşıyoruz. Sağlık ise paranın gücüne göre alınıp satılan tüketim malzemesi oldu. Artık hekimin ve hastanın robotlaştığı, sağlığın ise metalaştığı duygusuz ve vicdansız bir dünyada yaşıyoruz. Bu yeni dünya, modern tıbbı tabulaştırırken sektörün yönlendirdiği milyar dolarlık araştırmaların özeti olan bilimsel rehberleri kutsal kitaba dönüştürüyor. Dün yumurtayı yasaklayan, bugünse helaldir diyen kutsal(!) metinler karşısında, hastalar ve hekimler ne yapacağını ve kime inanacağını bilemiyor. Araştırmaları, ilaçları ve teknolojiyi kutsallaştıran bu yeni tıp anlayışı, sağlığı korumak ve hastalıkları önlemek yerine, gittikçe büyüyen dev bir sektör yaratıyor. Sağlığın önündeki en büyük engel; hayatımızın her noktasına burnunu sokan, kurallar koyan, özgürlüğü kısıtlayan, tehdit eden ve hatta aforoz eden işte bu modern tıp anlayışı. Hastayı müşteri olarak gören bu sistem, hekimin iyileştirici gücünü de paranın gücüne devrediyor yani ne ka para, o ka sağlık. Bu anlayış insanlık vicdanını kanatıyor. Sağlığı koruma ve hastalıkları önleme yerine, sektöre para getiren tıbbi işlemlere odaklanan bu anlayış, sağlığın önündeki en büyük engel. Çünkü herkesi hasta, hastaları da müşteri olarak gören bu sistem, sağlığın önünde bir duvar gibi duruyor. Sağlığa kavuşmak bu yüzden parasal engellerle dolu zorlu bir yarış. Bu engele takılanlar için sağlık, hastalık çölünde Leyla gibi bir serap. Hastalık ise bu hasta yaşam tarzında herkes için mecburi istikamet. Hastalıkların önlenmesi, hastalık oluştuktan sonra tedavisine göre, çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olmasına rağmen, trilyonlarca dolarlık sektörün yaşaması için bizlerin hasta olması gerekiyor. Bu yüzden sağlık odaklı değil, hastalık odaklı bir anlayışa mahkum oluyoruz. Sağlığı ticarileştiren ve daha fazla para kazanmaya dayanan bu anlayış; zincir hastaneler, ithal doktorlar ve milyar dolarlar getiriyor. Hastalıkları önleme, sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise sektör için çöküş getiriyor. Hastalıkları önlerseniz zincir hastaneler, ilaçlar, cihazlar ve gittikçe büyüyen trilyon dolarlık sektör ne olacak? Hastaların kanı, canı ve gözyaşını paraya çeviren bu anlayışın gayesi sağlık değil, bitmek bilmeyen kazanma hırsı. Sağlık ve hastayı metalaştıran bu sistem, pazarlama görevi verdiği hekimi komisyoncu duruma düşürüyor. Kutsal vakıf şifahanelerinin yerini, kar etmezse kapatılmakla tehdit edilen hastaneler alıyor. Bu dev hastanelerin sağlığı koruma ve hastalıkları önleme işlevi ise budanmış durumda. Sosyal Güvenlik Kurumları ve hazinenin oluk gibi akıttığı harcamaların devamı için gerekli olan bu! Yoksa hastaya susayan ve sürekli hasta üreten bu sistem her an çökebilir. Oysa ki bu sistem yüzünden devlet ve toplum yapısı çöküyor, kimse farkında değil. Modern tıbba yön veren sektörler, para getiren hastalık ve risklere dayandığı için, hastalık madenlerinin keşfi sektörün yaşam kaynağı. Sektörün kucağındaki yapıların görevi ise, erken teşhis numarasıyla yeni rezervler ve satılık hastalıklar. Bilim ve sağlık maskeli bu organizasyon yüzünden hastalık rezervleri sürekli artıyor. Binlerce sanal hastalık bu nedenle uydurulup keşfedildi. Sektör destekli erken teşhis hayat kurtarır kampanyaları bu amaçla yapıldı. Ama iş, kanser ve hastalıkların önlenmesine gelince, göstermelik eylemler hariç ne kaynak ayrılıyor ne de kampanya yapılıyor. Sebep basit: hastalıkları önlerseniz ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız. Zincir hastanelerin çalışması, sizlerin hasta olmasına bağlı. Erken teşhis hayat kurtarır kampanyaları ve gizli saklı tüm hastalıkları ortaya çıkarmak için yapılan çekap taramaları cebi şişkin akıllı hastalar için. Dünyadaki tüm kaynaklar azalırken, çekap madenleri sürekli artıyor. Pahalı genetik analizler ve kanser belirteçleri ile ileride çıkacak hastalıklar bile biliniyor, yeter ki akıllı hasta olun. Her yıl milyarlarca doları hastalıktan beslenen modern tıbba hediye ediyoruz. Hastalıkları önlemek yerine mahalle aralarına kadar yayılan klinikler ve dev hastaneler fabrika gibi çalışıyor. Herkes önüne gelen hastaya MR, BT… çektiriyor. Da Vinci robotlarıyla ameliyatlar yapılıyor. İlaç ve pahalı teknoloji ithalatı astronomik şekilde arttı ve artmaya devam ediyor. SGK açıklamasına göre, hastalık harcaması 9 yılda 8 kat arttı. 2013 hasta muayene sayısı 700 milyon. Başka rakam vermeye gerek var mı? Peki sonuç ne? Daha mı sağlıklıyız? Elinde çekiç olan çakmak için çivi arıyor, herkesi çivi gibi görüyor. Sistem hastalık odaklı. Frost & Sullivan’ın Hitachi için yaptığı çalışmaya göre, dünya sağlık harcamaları 2020 yılına kadar 12,7 trilyon dolara ulaşacak. Hastalık önleme, muayene ve takip yatırımlarının 2014 yılında toplam harcamalar içinde yüzde 30 olan payı ise 2020 yılında yüzde 45’e kadar çıkacak. Hastalıkların tedavisi için harcanan tutarlar, önleme ve muayeneye yönelik harcamaları geride bırakacak. Aynı raporda sağlık sektöründeki çok sayıda yeniliğin tıp alanında devrim yaratması, tıbbi görüntüleme, ilaç, tıbbi cihaz ve fen bilimleri gibi sağlık sektörlerindeki harcamaların 2020 yılında yüzde 6,4 artışla 2,1 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Aynı zamanda nano teknolojik robotlar, kombine cihazlar, elektronik tedavi yöntemleri ve gen manipülasyonu gibi teknolojilerin mikroskopik ölçekte karmaşık işlemleri mümkün kılarak ve hasta ihtiyaçlarına uyarlanmış tedaviler sunarak dünya çapındaki hasta bakımı sektörünü dönüştüreceği tahmin ediliyor. Bu değişim dünyada başladığını duyuran Hitachi, Danimarka'da teknoloji firmaları ile işbirliği halinde e-Sağlık sistemlerinin kullanımını teşvik etmek ve verimini arttırmak için 'süper hastaneler'in kurulduğu örneğini veriyor. Belli başlı 5 kronik hastalık olan kanser, şeker, ruhsal bozukluklar, kalp ve solunum rahatsızlıklarının gelecek 20 yıl içinde küresel ekonomiye getireceği yükün 47 trilyon ABD dolarını bulması bekleniyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun Harvard Halk Sağlığı Fakültesi ile yürüttüğü araştırmaya göre, her yıl 36 milyon insanın ölümüne yol açan bu hastalıkların dünya ekonomisine getireceği yükün küresel gayrisafi hasılanın yüzde 4'ünü temsil edeceği öngörülüyor. Dünya Sağlık Örgütü ise bulaşıcı olmayan hastalıklar nedeniyle ölenlerin sayısının 2030 yılında 52 milyon kişiye ulaşacağını tahmin ediyor. Bulaşıcı olmayan hastalıklar, sanılanın aksine, yağlı ve şekerli gıdaların çok tüketildiği, insanların daha az hareket ettiği ve fazla alkol ile sigara tüketiminin olduğu zengin ülkelerden ziyade fakir ülkelerin insanlarını daha çok etkiliyor. Bu tür hastalıkların yol açtığı ölümlerin yüzde 80'i az ve orta gelirli ülkelerde meydana geliyor. Halbuki, Dünya Sağlık Örgütü, kişi başına yıllık 1,20 dolar harcanarak 5 kronik hastalığın yol açtığı sağlık sorunlarının tedavisinde önemli ilerlemeler sağlanabileceğini açıkladı. Örgüt, özellikle fakir ülkelerin küçük miktarlarda yapacağı sağlık harcamaları sayesinde, sağlık sistemlerinin iflas etmesinin de önüne geçilebileceğini bildirdi. Dünya Sağlık Örgütü uzmanları, hükümetlere bir dizi öneride bulunarak sağlık alanında atılabilecek adımları da sıraladı. Buna göre, tütün ve alkol vergilerinin artırılması, kapalı alanlarda sigara içilmesinin yasaklanması, tuz ve transyağ içeren gıdaların tüketim seviyesini düşürecek kampanyalar düzenlenmesi ile diyet ve fiziksel aktiviteyi artırmayı amaçlayan bilinçlendirme kampanyalarının başlatılması, bulaşıcı olmayan hastalıkların neden olduğu ölümleri azaltabilir. Örnek olarak sadece obesiteyi önlerseniz, bir düzine hastalığı da önlemiş olursunuz ki, hastalıktan beslenen modern yapı çöker ve bu yapıdan beslenenler aç kalır. İşte bu yüzden hipertansiyondan diyabete, böbrek yetmezliğinden kalp ve damar hastalıklarına kadar milyonlarca insanımız hastalıktan kırılıyor ve her yıl yüzbinlerce insanımız ölüyor ama önleyici araştırmalar yok. Neden? Kimse bindiği dalı kesemiyor. İlaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Bu yüzden Kanamalı Kırım Kongo virüsünden insanlarımız ölüyor, çünkü modern bilim merkezleri bunun aşısını karlı bulmuyor. Devletlerin ise bilime harcayacağı parası yok çünkü küresel sermaye bu amaçla borç vermiyor. Önce koladan mısır şekerine, hurda demir eriten fabrikalardan çimento yatırımlarına kadar sayısı belirsiz hasta eden yatırımlar giriyor, sonra da tedavi eden ilaç ve teknoloji. Ne kadar insancıl değil mi? Sigara içimi azalmasına rağmen KOAH ve astım neden artıyor? ABD’de her yıl 300.000 kişi şişmanlık nedeniyle ameliyat olurken, bilim dünyamız ameliyatlar bizde niye az yapılıyor diye üzülüyor. Binbir çeşit diyetler, zayıflama ilaçları ve merkezleri, bitkisel numaralar, uzmanlar… Modern tıbbı ne kadar güzel özetliyor. Şişmanları öğütüp paraya çevirirken GDO’lu mısır şekeri, fastfood, kolalı içecekler ve alkol sağlık ve hayatımızı çökertiyor kimsenin umurunda değil. Hangisini önlemek kolay? Bu sağlık düşmanlarını mı yoksa diyabeti, şişmanlığı, hipertansiyonu ve bunlara bağlı bir düzine hastalığı mı? Bilime ve modern tıbba yön veren sektörler, para getiren hastalık ve risklere dayandığı için, tıp kurumu ve bilim dünyası bindiği hastalık dalını kesemiyor. Sadece astım hastalığının Türkiye’ye maliyeti bile 9 milyar lirayı aştı. Bu rakama kontrolsüz hastalar dahil değil. Türkiye’de 2 milyon 292 bin yetişkin astım hastası bulunuyor. Bir milyondan fazla astım hastası, “kontrol edilemeyen” kategorisinde yer alıyor. Astımı kontrol edilmeyenlerin maliyetinin diğerlerinden 2,5 kat daha yüksek olduğu dikkate alındığında, 1 milyon astım hastasının kamu kaynaklarına maliyeti de 2,5 kat daha fazla. KALP, DAMAR, HİPERTANSİYON, DİYABET, DİYALİZ, TRANSPLANTASYON, KANSER.... Hesaplayın bakalım. Bu kadar faturayı ödemek için paranız çıkışmazsa ne yapmayı düşünüyorsunuz? Emekli maaşlarını bile ödeyemez hale gelebiliriz. Küresel sağlık anlayışı yüzünden sağlık harcaması son 12 yılda 16 kat arttı. SAGEM'in verilerine göre, 1999'da 4,9 milyar olan toplam sağlık harcaması, 2011'de 76 milyar seviyesine çıktı. SGK batağı ise 58 milyar. Herkesi hasta, hastayı müşteri ve her şeyi de para olarak görme anlayışı işte bu nedenlerden dolayı sağlığın önündeki en büyük engel. Sağlığın önündeki engel sanıldığı gibi tıp kurumu veya bilim dünyası değil, günümüz tıbbını ve bilimi bu yola sevk eden anlayış. Hasta ile doktorun arasına karakedi gibi giren bu anlayış, sağlığın önündeki duvar. Hastalık üreten yaşam tarzı ise bu anlayışın hayat kaynağı. Sağlığın önündeki bu duvar yıkılmalı, ama nasıl? Daha fazla kar etmek hırsıyla her alana yayılan modern sağlık anlayışı, sağlığımızı yarış pistine çevirirken sağlık çalışanlarını da para hırsıyla koşturulan yarış atı yapıyor. Bu yarışta kullanılan 'Performans' adı verilen kırbacın amacı, trilyon dolarlık küresel değirmeni döndüren bu yorgun atları çoşturmak. Hedefi ise ilaç ve teknolojinin üretim dağlarını öğütmek. Bu değirmen, gerçekte hastalıkları değil sağlık ve hayatımızı öğütüyor. Uygulandığı her yerde hasta sayısı ve ölümler azalmıyor, aksine artıyor. İnsanlık vicdanını ve genel ahlakı kanatan bu anlayış mutlaka değişmelidir ama nasıl? AŞAĞIDAKİ KAYNAKLARI İNCELEYİN LÜTFEN : 1. http://www.bugun.com.tr/saglik/saglik-harcamalari-71-milyar-artti-haberi/206471 2. http://www.gazetevatan.com/57-6-milyar-liralik--batak--551944-ekonomi/ 3. http://www.aksam.com.tr/ekonomi/sgk-butcesi-alarm-veriyor-hedeflenen-acik-asilabilir/haber-223271 4. http://www.aa.com.tr/tr/saglik/516163–astimin-turkiyeye-maliyeti-9-milyar-lirayi-asti 5. HASTA VİZİTLERİNİ ARTIK ROBOTLAR YAPACAK http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-hasta-vizitlerini-artik-robotlar-yapacak-1-11-65667.html 6. 21. YÜZYILDA BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/03/150319_sigara_olum 7. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor. http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/24/gun101.html 8. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-turkiyede-olum-orani-yuzde-47-artti-1-11-65558.html 9. Erişkin diyabetli sayısı 1990'da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26. KKH riskini yükselten diyabet hızla artıyor. 10. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz.http://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/58911.aspx 11. Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı ! PURE – 2010.http://www.sagliktagundem.com/haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm 12. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI. http://www.medimagazin.com.tr/hekim/sgk/tr-saglik-harcamalari-9-yilda-8-kat-artti-2-18-34892.html 13. Diyabetin Türkiye'ye maliyeti 25 milyar dolar. http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-2025te-iki-kisiden-biri-diyabet-hastasi-olacak-2-12-64767.html 14. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-dunya-saglik-harcamalari-127-trilyon-dolara-cikacak-1-11-65015.html 15. 230 milyar lira ''duman'' oldu. http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id= 16. 30 YIL SONRA TÜM TÜRKİYE DİYABET OLACAK : http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-30-yil-sonra-tum-turkiye-diabet-olacak-2-12-65643.html
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Sağlık sisteminin ; Yaklaşım , Kaynak , İşleyiş sorunları Kaynaklar sonsuz değildir. Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen’ in güzel bir yazısı.Yazı sağlık sürecinde ticarileşen sağlık paradigmasını açıklamaya ve uyarmaya çalışıyor. http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/05/28/etibba-diyor-ki/kaynaklar-sonsuz-degildir/ Ben bu karmaşık konuların ideolojik (ideolojiden kastım ticarileşen pazarlanan sağlık anlayışı) ve ekonomik bağıntıları bir yana sağlık sistemiyle bağıntılı diğer yanlarını yani sağlık iş alanındaki insan , bilgi , iş döngülerine ait sorunlara değineceğim. Sayın Yeşilciminenin "kaynaklar sonsuz değil" tesbitine rağmen, nedense kaynaklarımız , insan kaynaklarımız da sonsuzmuş gibi akılcı olmayan tutum sergileyebiliyoruz.Oysa o da bir maliyet unusuru.Sağlık sisteminde mevcut performans sistemi sanki sonsuz kaynaklarımız varmış gibi çalışıyor , hareket etmemizi sağlıyor.Görünür siyasal rant dışında ülkeye menfaati yoktur.Zira ülkemiz sağlık teknolisinde %80-85 dışa bağımlı ve bu ülkenin kaynaklarıın dışa aktarılması süreci ve sorunu yaşatıyor. Kaynek sorunu , gereklilik eleştirisi , önleyici hekimlik bir yana , mevcut sağlık sistemi içindeki dayatılan yaşam tarzları bir yana , kendi pratiğinde bilginin , uzmanlığın akılcı , insanca iletişime özgü , empati ve eşgüdüm içinde paylaşmasını sağlamıyor mu? Bilginin sağlık sistemi içinde layık olduğu empati ve işgüdüm halinde paylaşması var mı ? Yoksa ergonomisini , liyakatını , özerkliğini yitirmiş son derece siyasallaşmış ve ticarileşmiş mi ? Yani meşhur insnanın yabancılaşma sorunu güdemimize geliyor , yakıcılığını ve etkinliğini sürdürüyor.Hem de epey maliyetli biçimde. Sağlık sisteminde sayın Yeşilçimenin belirttiği kaynak israfı son on yılda %800-900 harcama boyutunda.Artan ,son on yılda %300-400 oranında artan iş yükü de var ! Diğer yandan artan iş yüküne karşı , işin niteliği ve münasebeti , Yeşilcimenin dile getirdiği gibi bir tartışma konusu iken ; bu artırılan gereksiz artan iş yükünü karşılamaya yeterli ve nitelilikli personel ise ayrı sorunu aynı bir sorun.Hem işin usul ve niteliği , hem maliyeti , hemde personel yetersizliği sorunlarıyla boğuşuyoruz.Hepsinde de sorunlarımız var. Peki biz niye bu kadar rahatız ve bu sürece aval aval bakıyoruz ? Fıtrat mı ? Kültür mü ? Ben mevcut sağlık sisteminde , sağlık hizmetlerinde iki konuya sağlıkta bütünsel yaklaşım ve bilgi aktarımı sorunlarına değineceğim.Sağlıkta işin gerekliği bir yana , önlenebilirliği bir yana gelen "iş yükünü nasıl karlışayan bir sağlık sistemi var " ! onu anlatmaya çalışacağım. Bugün sağlık sistemin bütünsel yaklaşım sorunu var.Sağlık sisteminde pramidin tabanında aile hekimliği sağlık sisteminde aşırı iş yükünde bahsediyor , eylem yapıyor !.Yine bütünsel yaklaşan branşlardan dahiliyecinin sistem içinde bütünselliğini kaybetmesi , bilginin etkin kullanma sorununu yaşaması ve iş yükü sorunlarından , sistem içinde diğer branşarla eğitim faliyetlerini gözeterek senkronize çalış(a)maması problemleri var.Aile hekimleri iş yüküne maruz kalırken , dahiliye çeşitli sebeblerle yan dala kaçıyor ve hasta sorunlarını karlışama anlamına sistem "organ hekimliğine " yada çok parçalı ve külfetli hale geliyor. Maliyet artışı , iş yükü yakınmaları , aciller bir yılda ülke nufusunu aşan müracaatler , sağlıkta memnuniyetsizlik göstergesi ve kriteri " şiddet" artışı , üniversitlerin SUT fiyatlamasından dolayı çöken marka üniversiteleri , çöken eğitim sistemi ve liyakat sorunları var.Özetle insan kaynaklarının da yeterli etkin estetik ergonomik kullanım sorunu var.Fakat tüm bu sorunlara rağmen tepki , öngörü anlamında "tık" yok. Üniversitelerden bile "tık" yok.Neden ? Sağlıkta bütünsel yaklşaım ve ergonomi sorunu İç hastalıkları derneğini "strateji" toplantısında dile getirilmişti.Çok önemliydi.Altını tekrar çiziyorum."Dahilye merkezde olacak ama yan dallarla çalışacak diye" .Ayrıca buna sistem içinde aile hekimleri Dahiliye ilişkisini ve işbirliğini de katmak zorundayız.Yani ayrıntılandırmadan kabaca söyleyecek olursak sevk sistemi ama aslolan bilgiin ve uzmanlığın yerli yerinde kullanılması , aktarılması.Bilgi aktarımı , geri bildirim verme , sağlık sisteminin tabanında sağlam akılcı kayıtlı bir hasta akışı , geri ve ileri bilgi akışı oluşturulmadan bu sorun çözülmez ! İş yükü sorunu , maliyet sorunu çözülmez ! Sistemi rasyonel hale getiremeyiz.İş ergonomisi olmaz ! Sürekli kurs ders ile değil sistem içinde iş yaparken çalışırken bu bilgi ve tecrübeleri paylaşma ergonomisi edinmemiz gerekiyor. Sistem ve o sistem içinde hekim insana ait malum egosentrik ben merkezci fıtrata ve sisteme özgü ( ticari siyasi vb ) nedenlerle hastaya yabancılaşıyor.Bu basit ilişkileri görmemiz gerekiyor yoksa kuru ahlak ve fedakarlık söylemi ahmaklara layıktır.Çalışmaz ,zamanla da söner ! Bu kadar basit. İç hastalıkları derneği burada gerek yan dallarla mevcut bağıntısı gerek donanımı açısında anahtar önemdedir.Eğer müdahale edilezse bu hallerini kaybetmeye mahkumlar.Bu noktada bir eleştirim olacak , bana göre İç Hasalıları Derneği olarak pasif kalıyorlar ! Sağlık sisteminin biçimsel yada alt yapıda hasta ve bilgi akışı anlamında bilgilendirme yapmak , kamuoyuna açıklama yapmaları gerekiyor.Hekimlere yol göstermek zorundalar.Sağlık sisteminde bütünsel yaklaşım ve bilgi akışında yapısal sorunlar var mı ? Sağlık sistemi sorunu var mı ? Varsa , sorun ne !? Sessizler . Bu yakışık almıyor ! Dahiliye Derneği , TTB , Üniversitelr , sendiklar , hekimler olarak , sağlık harcamaları olarak imkanlarınız , bilgi birikimimiz var.İmkan ve bilgi birikimini akılcı ve nitelikli kullanmak zorundayız.Bu bilgi ve imkan vardır.Biliyoruz. Peki sorun ne ? Bu imkanlar kaynağına ve nedene yönelik strateji ile çalışmıyor. Eleştiri konusudur. Zira bir yanda bu ülkede sağlık sorunu yaklaşımın ideolojisi , özü mantığı , ve işleyişi sorunlu.Bu yazı daha çok sağlık alanında , bilgi paylaşımı konusunda çok büyük yanlışlara odaklanıyor.Bu yanlışlar diğer yandan personel yetmezliği var diye üniversiteler kapasiteleri üzerinde nitelikli olmayan ve niteliksiz alana mahkum ediyor ve eğitime de zorlanıyorlar.Bunlar yanlıştır. Cerrahi branşların da ayrı sorunlar var.Tıpki dahiliye branşlarındaki gibi.Yalnız genel sistem sorunları , malpraktis ve performans sistemiyle bağıntılı yanları daha öne çıkmış görünüyor.Fakat ne olursa olsun sağlık sisteminde siyasallaşma ve ticarileşme kavramları yerine özerk ve bilimsel yaklaşımlar her geçen zorunluluklarını dışa vuruyor.Görmemekte direniyoruz.Tartışılacak konular ve çözümler ancak liyakat , özerklik , bilimsel yaklaşımlarla olabilir. Kültür olarak buna hazırlanmamız gerekiyor.Sağlık olgusu sadece teknolojik ve bireyselleşmiş bilgi donanımı aşma sorunu değil.ABD bu sorunun maliyete yol açan Obama yönetimien kriz yaşatmasına şahit olduk.Sağlıkda maliyet ve ihtiyaçların sonsuz halleri , ticarileşen sistemde malyet ve maliyetin karşılanma ve ücretlendirilmesi , istihdamı anlamında çatışma alanları oluyor.Sağlık sorununun , farklı alanlarla iç içeliği nedeniyle ,sağlık sorunlarında kök sebebleri önlemek önemli stratejiyken diğer yandan sağlık sürecine ve hizmetinde ergonomi ve konfor , karşılıklı örgütlü olma , iletişim içinde olma sürecine de diğer önemli ve sorunlu alanı oluyor.Bizde bu bakımdan özerk ve örgütlü toplum ol(a)mama sorunu alt katman sorunu olarak kendini dışa vuruyor.. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 29 Mayıs 2015
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir