Medimagazin logo

TTB: 'Yabancı doktor istihdam edeceğiz' mantığı halka ve hekimlere hakarettir

Doktorlar, hükümetin yasal düzenleme hazırlığında olduğu "Yabancı Doktor Çalıştırma Projesi"ne sert tepki gösterdi
TTB: 'Yabancı doktor istihdam edeceğiz' mantığı halka ve hekimlere hakarettir
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Doktorlar, hükümetin yasal düzenleme hazırlığında olduğu "Yabancı Doktor Çalıştırma Projesi"ne sert tepki gösterdi.


Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanvekili Metin Bakkalcı, Bursa'da, "Yabancı doktor çalıştıracağız" açıklaması yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın istifasını istedi. Bakkalcı, "Kendi ülkesine ve insanına güvenmeyen bir insanın o ülkenin Başbakanlığında ısrar etmesi olanaklı değildir" dedi.

Bakkalcı, TTB binasında düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de ilk kez bir Başbakan'ın devletin sağlık yatırımlarından çekileceğini açıkça söylediğini ifade ederek, "Erdoğan böylelikle hükümetin vatandaşına vermekle yükümlü olduğu ve varlık temelini oluşturan sağlık-eğitim sağlama görevini bırakacağını açıkça ifade ediyor. Bu da yetmezmiş gibi daha da ileri giderek, büyük şehirlerden başlamak üzere sağlık kentleri kuracaklarını, bunun için milyonlarca metrekarelik ülkemiz topraklarını uluslararası sermayeye verip ve övünerek 'Onlar kazanıyor, biz de yatırımdan kurtuluyoruz' deme cüretinde bulunabiliyor" diye konuştu.


Bakkalcı, Erdoğan'ın Türkiye'nin birikim ve zenginliklerini mal bulmuş mağrib edasıyla satarak devletin temel işlevlerinden kurtulmayı politika olarak gördüğünü belirterek, sağlık hizmetlerinin piyasalaştırıldığını öne sürdü. Tüm vatandaşlara eşit ve kolayca ulaşabilecekleri bir sağlık hizmetinin sağlanması için sağlığa fazla yatırımı gerçekleştirme yükümlülüğü olan Başbakan Erdoğan'ın, bu görevini yerine getirmediği gibi, sağlığa yapılacak yatırımlardan bütünüyle çekileceğini açıkladığını vurgulayan Bakkalcı, "Başbakan kendisini ve makamını inkar etmektedir" ifadesini kullandı.


Bakkalcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü o makam, başta toplumun dezavantajlı kesimlerini oluşturan sağlık hizmetlerine en çok ihtiyaç duyanlar olmak üzere herkese nitelikli sağlık hizmetini sağlamak, hastane kapılarındaki ve poliklinik önlerindeki kuyrukları kaldırmak, ameliyatlar ve tetkikler için aylar sonrasına randevu verilmesine neden olan yetersizlikleri gidermek için daha fazla yatırım sağlamak görev yeridir. Bırakalım daha fazla yatırımı. IMF ve iç rantiye kesimlerine borç ödemek ve onlardan yeni borçlar almak için faiz dışı fazla adı altında ek kaynak oluşturmak amacıyla sağlık yatırımları bütçede yüzde 5 düzeyine indirilmekte ve onun da ancak üçte ikisi harcanmaktadır.

Övünerek söyledikleri Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin 'sağlıkta çöküşe' dönüştüğünün bir başka göstergesidir. Başbakan'ın kendi ifadesi ile büyük Türkiye rüyasına ilişkin hiçbir vizyonunun olmadığının, hazıra konduğu IMF, Dünya Bankası programlarını tükettiğinin, gelecek umudunu kaybetmeye başladığının dolayısıyla da bu ülkeye ve yetişmiş insan gücüne onun yaratıcılığına inancını kaybettiğinin bir göstergesi de, 'Yabancı doktor istihdam edeceğiz' mantığıdır. Bu cümle ülkemizdeki 100 bini aşkın hekime ve daha önemlisi ülkemizdeki 70 milyon insana büyük hakarettir.


Bugün ve gelecek için tek güvencelerini tamamen dışa bağlayan Başbakan ve Sağlık Bakanı doğal olarak, ülkemiz tarihinde yokluklar ve yoksunluklar içerisinde sırtlarında ilaç ve aşılar taşıyarak sıtma, verem, çocuk felci gibi hastalıklarla mücadele eden, bugün tıp alanında ulaşılan birikime ve her türlü olanaksızlıklara karşın görevlerini yerine getiren sağlık çalışanlarıyla birlikte on binlerce hekime güvenmiyorlar. Çünkü, bu ülkenin değerlerini, birikimlerini, insanını küçümsüyorlar. Ülkemiz geçmişinde dışarıdan medet uman ve ülkemizin insanına ve yaratıcılığına güvenenlere karşı çıkan bir geleneğin temsilcileri olarak işlevlerini yerine getiriyorlar."


"Bu ülkenin sorunlarını ancak bu ülkenin insanı, sağlık çalışanı ve hekimleri çözer" diyen Bakkalcı, bunun için hükümetin sağlık alanında, insanı esas alan, içtenlikti ve mümkün olan sağlık politikalarını derhal uygulamaya sokması gerektiğini kaydetti.


Tıp bilimi, etik değerler ve hekimlik uygulamasının evrensel olduğunu, bilginin yeniden üretilmesi, deneyimlerin aktarılması için evrensel düzeyde paylaşımı ise doğal karşıladıklarını anlatan Bakkalcı, "Bunun yanı sıra mesleklerin karşılıklı tanınması, mesleklerin eşdeğerliliğine dayalı çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamdaki çalışmaların bir boyutu da Avrupa Birliği tam üyeliğiyle ilgilidir. Ancak, sayın Başbakan'ın dışlayıcı ve ötekileştirici bir sözcük olarak kullandığı 'yabancı' sözcüğünde saklı olan 'düşmanlık' ve 'yıkıcı rekabet' duygularıdır. Yurtdışından hekim getirme istemi ticarileşen sağlık ortamının basit ve vahşi piyasa mantığı içinde sıradan bir emek sömürüsü ve sağlığın kamusal bir hak olmaktan çıkarılmasıdır. Yurtdışındaki hekimler bizim rakibimiz değil, meslektaşlarımızdır. Ve o meslektaşlarımız bu denli sağlığı, hekim emeğini değersizleştiren böylesi bir anlayışa, ortama katkı sunmayacaklar, bizler de onların emeğinin sömürülmesine izin vermeyeceğiz. Konuyla ilgili olarak bugün basında yer alan bilgiler hükümetin doktor ithal etme girişiminin bir diğer amacının Dubaili Şeyh El Maktum'un yapacağı hastane yatırımıyla ilgili olduğunu göstermektedir. Bu habere ilişkin Sağlık Bakanlığı bugün koyduğu bilgi paylaşmama kararını derhal kaldırıp, konu hakkında tüm kamuoyuna bilgi vermelidir. Sayın Başbakan bu sahte rüyasından uyanacak ve halkımız için bu kabus bitecektir. Çünkü kendi ülkesine ve insanına güvenmeyen bir insanın o ülkenin Başbakanlığında ısrar etmesi olanaklı değildir. Çünkü, 18 Şubat 2006 tarihinde toplanan TTB Genel Yönetim Kurulu sağlık ortamında bir çöküş programına dönüşen bu uygulamalara son verme için duruma el koyma kararı vermiştir. Bugüne kadar sayın Başbakan'ın gözdağı ve aşağılama girişimlerine karşın korkmadan, onurluca görevlerini yerine getiren hekimler, bu tür tehditlerle de baş etmeyi bileceklerdir. Çökertilmeye çalışılan hastanelerine, sağlık ocaklarına, hekimlik mesleklerine ve onun evrensel değerlerine aynı zamanda da ülkelerine sahip çıkmaya devam edeceklerdir" değerlendirmesini yaptı.


Bakkalcı, Erdoğan'ın son dönemlerdeki üslubunu hatırlatan bir gazetecinin, "Sizce Başbakan'ın psikoloji mi bozuldu?" sorusuna, "Başbakan'ın davranış ve sözleri özdenetiminin bittiğini, çöküşün ve tükenmişliğin işaretidir" cevabını verdi.

İHA
ttb:
'yabancı
doktor
istihdam
edeceğiz'
mantığı
halka
ve
hekimlere
hakarettir
Yorum (6)
Mücahit Altuntaş
Olması gereken en baştan az 20-30 dakika muayneyi kurgulamak.Hekimle Hasta arasında zaman ve iletişim sorunu vardır.Aşırı iş yükü , rasyonel olmayan iş akışı vardır. Böylesi mahşeri yoğun polikinik çalışma ortamlarında siz sevgiyi değil nefreti büyütürsünüz.Çalışma ortamaları genelde bu durumdadır.Bilim değil kargaşa ve baştan savmacılık vardır.Bunları niye görmüyorsunuz? Bütüncül hekimlik yaklaşımını oluşutan birinci basamak hekimliğini , akılcı ve Dahiliye ,Prediatri , Genel Cerrai ,Kadın Doğum gibi branşlar üzerinden yandala sevk sistemini , akılcı elektronik hasta onamı olınmış kayıt takip sistemini , birinci basmak ile ikinici ve üççüncü basamk hasta geri bildirim sistemini kurgulayın.İmkanlarınızı bilimden , akıldan yana kullanın. Bu ülkede birinci basamak hekimliği , bütüncül hekimliğin olduğu uygulamaları önceleyin.Halen ülkemizde yandal furyası ve akılsızlığı , TUS sınavı baskısı , talebi vardır.Bunları görün. Yan dal hekimlerine bütüncül yaklaşımı edindirecek Dahili yaklaşımı edindirin.Yan dalı dahiliyeye birlikte çalışacak ve dahili yaklaşımı taşıyacak bir eğitim ve yaklaşım , birlikte çalışma olanağı kurun.Açık söylemk gerekirse zaman içinde Dahiliyeye bağlayın. Ayrıca Dünyada ABD , İspanya gibi gelişmiş ülkeler sağlık harcamalarını görüp ,birinci basamak ve bütüncül yaklaşımı ön plana almaktadırlar.Dünya popülasyonu yaşlanmaktadır , masrafları artmaktadır , takibi daha komplike yaklaşım gerekmektedir , komplike yaklaşım ön plana çıkmaktadır.Buda ancak Dahiliye branşını prestijli ve sağlık sisteminin merkezinde tutarak mümkün. Sağlıkta hasta hekim iletişiminin bahsettiğiniz gibi olması için ilk yapılacak gereksiz iş yükü artıran performans uygulaması kaldırmaktır.Bütüncül yaklaşan hekimlliği (Pediatri , Dahiiye , Genel cerrahi ,Kadın Doğum ) üzerinden yan dala sevk olmalı.Yan dalıda bütüncül yaklaşımı sergileyen uygulamalara pratikte bağlı kılan ortamlarda çalışmayı sağlamak grekiyor. Birinci basmakta gelen danışıklı haberli sevk sistemi ile çalışan bütünlüklü yaklaışımın merkezde olduğu hekimlik gerekiyor.O zaman hekimin iş yükü azalacak , hekim hastasızla yetkin ve etkin diyolog imkanı bulacaktır. Biraz samimi olarak şartları görmek gerekiyor. İş yükünü azaltın , hekim muayne sürelerini artırın , bütüncül yaklaşımı merkeze koyun. Bu kadar büyük sağlık kampüsü veya merkezi hangi gelişmiş ülkede var ?Araştırdınız mı.Bu kadar büyük tesisler hantallaşır ,bunların verimli işletilmesi güçtür. Sağlık idaresini karlılığı , yani işlemi önceleyen CEO ların insafına bırakmayın. Ticareti değil bilimi , akılcılığı önceleyin.Bu kadar basit.
0
Cevapla
Soner Recai Öner
Sağlıkta "tasarruf" kelimesinin kullanılması hoş değildir. Bunun yerine "doğru - yerinde tıbbi bakım" kelimeleri uygun olur. Hasta yatağında yatan ve ızdırap çeken birinin 'tasarruflu' bir sağlık hizmeti aldığını düşünmesi kadar iç burkan bir şey olmamak gerekir herhalde. "Sağlık kurumları maliyet yapılarına göre sınıflandırılmalı, büyük ölçekli sağlık hizmet işletmeleri (kampüsleri) hayata geçirilmelidir" Çoğunlukla diğer sanayi kollarında olduğu gibi; çok ve hızlı üretimin maliyeti düşüreceği gerçeği tıpta yoktur. “...ölçek ekonomisinin sağladığı avantajlar maliyet hesaplarını da olumlu etkileyecektir.“ Tıp butik bir üretim (!) dir. Çok kıymetlidir. Hele bıçak altına yatmış veya soluk almak için çırpınan bir hasta olarak kendinizi düşünürseniz... "Böylece kendi kendini finanse eden, verimliliği ölçüsünde sistemden destek alabilen sağlık hizmet işletmeleri sistemin omurgasını oluşturacaklardır." Kendi kendini finanse etmeyi anlayamadım. Yani hizmet alan kişilerin parasını işletme başka bir yaptığı hizmetten kazandığı para ile mi karşılayacak? Hastanın sigortasından veya cebinden almayacak mı? Ya da bir işletme, devletin sigortaladığı hastalardan para kazanmak için, ondan hizmet alan sistemden destek mi alacak? “Sağlık hizmet geri ödemelerinde hizmet başına ödeme yerine paket tedavi sistemi güncellenerek sistem özendirilmeye devam edilmelidir.” Bu ödeme şekli sağlık işletmecilerinin kabusudur. Nasıl özendirici olabilir anlayamıyorum. “Lüzumsuz tetkik ve tedavilerin önlenmesi için MEDULA’nın provizyon sisteminin ve kontrol sistemlerinin güncellenmesi sağlanmalıdır.” MEDULA tetkikin lüzumsuzluğunu hangi yöntemle anlayacaktır. A priori olarak tanıdan haberdar mıdır ki tetkikin nasıl olduğuna karar versin. Tıp sanatının bu şekilde bırakın kontrolu anlaşılabilmesi bile olanaksızdır. Ancak bir hasta bir günde aynı şey için üç yere gidebiliyorsa tabii ki bu düzeyde bir kontrol mümkündür. Özet: Sağlık sistemi inşasında ekonomistler ve maliyeciler; yarar - maliyet hesapları, yatırım hesapları gibi konularda sağlıkçılara yardım etmek, politikacılar; toplumun her kesimine aynı kalitede, ayrımcılık yapmadan, insanın diğer mutlu olma şartlarını da (Dünya Sağlık Örgütü Sağlık Tanımı: Bir kişinin ruhsal, bedensel ve sosyal olarak kendini tam rahat hissettiği durumdur.) gözeterek adil bir sağlık hizmeti sunmayı kolaylaştırmak, tıp doktorları ve sağlık personeli mümkün olan en kaliteli hizmeti sunmak, tıp dallarındaki sivil toplum kuruluşları meslek grupları içindeki düzenlemeleri yaparak tıbbı veya tıp personelinin sorunlarını belirleyerek ve çözüm planları üreterek, halk sağlığı uzmanlığı olan tıp doktorlarıysa ülkenin tümünü kapsayan bir sağlık sistemini, tüm bu yardımcılardan faydalanıp oluşturmak için çalışmalıdırlar. Saygılarla...
0
Cevapla
a.s
SGK nın tasaruf anlayışı şudur. Fatura çok mu geldi. ödemem. Bu resmen eşkiyalık. Eşkiyada gider yer içer ancak parasını ödemeden çıkar.
0
Cevapla
Nevrez Koylan
Sağlıkta tasarruf politikalarını oluştururken aslında temelde sağlık politikalarını oluşturmak şarttır. Bu konuda son derece temel bazı büyük yanlışlar mevcuttur: 1- Tüm gerçekçi hekim başvurularının %80'ini kronik hastalıklar oluşturur. Kronik hastalıklarla ilgili düzenlemeleri yapmadan sağlık hizmeti politikalarını oluşturamazsınız. Kronik hastalıklarda paket düzenlemeleri hiç bir işe yaramaz, çünkü tedaviyi bireyselleştirme zorunluluğu vardır. İlla pakette ve buna bağlı performans sisteminde israr ederseniz, bugün kardiyolojide olduğu gibi, bu durum invaziv girişim endikasyonlarının alabildiğine genişlemesi ve her önüne gelene anjio- stent uygulanması ile sonuçlanır. Bunun kontrolü ise imkansıza yakındır, masraflarınız uçar. Dünyada kalp yetersizliği en önde gelen hastaneye yatış nedenidir, Türkiye'de yatıracak yer bulamazsınız, çünkü performansa etkisi yoktur, yataklar performanslı işlere ayrılır. Hatta "kalp yetersizliği hastası yatırmayın" diye büyük kamu kardiyoloji kliniklerinin başhekimleri genelgeler yayınlar. Bu durum poliklinik başvurularında ciddi artışa yol açar, muayene süreleri alabildiğine kısıtlanır, malpraktis korkusundaki hekim tetkiklere yüklenir, hem nalına hem mıhına gerekli gereksiz ilaç yazar ve sürekli ilaç raporu çıkartır, tetkik ve ilaç masraflarınız uçar. 2- Türkiye'deki hekimlerin % 50'si uzman, % 30- 35'i pratisyen, % 15- 20 kadarı da asistandır ki bu durum yakın gelecekte uzman sayısının daha artması sonucunu getirecektir. Şu anda bile Türkiye'de kalp- damar cerrahı sayısı, yaklaşık aynı nüfusa sahip olduğumuz İngiltere'nin iki katından fazladır. Bu fazla personeli bir de işleme bağlı performansla kamçılarsanız, endikasyonlar alabildiğine genişler, masraflar uçar. 3- İlaca ulaşımın kolaylaşması ile, herkesin evinde kolilerce ilaç birikmiş durumda. Bunun nedenleri belli. A) belki lazım olur diye hekime bazen de zorla yazdırılan ilaçlar, ki çoğu semptomlara yönelik ilaçlar, ilaveten ciddi miktarda antibiyotik ve antiromatizmaller; B) kısa poliklinik süreleri nedeniyle malpraktis korkusundaki hekim tarafından hem nalına hem mıhına gerekli gereksiz ilaç yazılması ve sürekli ilaç raporu çıkartılması. Yine kısa poliklinik süreleri ve sistem nedeniyle doğru dürüst bir hasta- hekim ilişkisi kurulamaması sonucunda hastanın da hekimin yazdığı ilacı düzenli kullanmak yerine belki daha çok tatmin olurum diye başka hekime gitmesi, onun da bir önceki hekimle benzer davranması sonucunda bu kısır döngünün devamı. Bu durum tabii ki akılcı ilaç kampanyaları ile falan düzelmez. Politikaların buna göre yapılandırılması gerekir ki, bu da bu yazının kapsamına sığmaz. Ama OECD ortalaması % 12 iken bizde toplam sağlık masrafının üçte biri bütün fiyat kısıtlamalarına rağmen ilaç ise bu durumda bir sakatlık olduğunun işaretidir.
0
Cevapla
cerrah tolga
Eğer gerçekten tasarruf isteniliyorsa ,sgk tarafından kontrol edilmeyen sağlık bakanlığı hastanelerine kontrolun geri getirilmesi sağlanmalıdır. Maliye burokratı olarak ,global bütçe kontrol edilmeyen evrak demek midir?Herhangi bir hizmetin kontrol edilmeden ödenmesi mali hizmetlerde var mıdır?
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir