Medimagazin logo

Akdağ: Doğuda uzman 7 600, pratisyen 3 200 YTL alıyor

Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın TTB Yasası görüşmelerinde Genel Kurul'da yaptığı konuşma:
Akdağ: Doğuda uzman 7 600, pratisyen 3 200 YTL alıyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın TTB Yasası görüşmelerinde Genel Kurul'da yaptığı konuşma:



Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; bugün, burada, Türk Tabipler Birliğinin, Anayasa Mahkemesince, kendi kanunuyla ilgili olarak iptal edilmiş olan, kanunda iptal edilmiş olan bazı maddelerin düzeltilmesiyle ilgili bir kanunu görüşüyoruz; ama, öyle görünüyor ki, muhalefet partimiz, partilerimiz, özellikle Anamuhalefet Partimiz genellikle yaptığı gibi, herhangi bir kanunun görüşülmesi sırasında, o kanunla ilgili olsun olmasın, kendi tezlerini, buradan, Meclisin kürsüsünden anlatmaya devam edecek. Tabiatıyla bize de düşen, bu Meclis kürsüsünden, bu görüşmeler sırasında, milletimize aktarılan yanlış bilgileri düzeltmek, birtakım gereksiz polemikleri de aslında çok ortaya koymadan, geliştirmeden milletimize doğruları anlatmak olacak.
Sayın Anamuhalefet Partisi Sözcüsünün ifadelerinin, -açıkça ifade ediyorum- biraz hazımsızlıktan kaynaklandığını biliyorum; bunu da tabiî karşılıyorum. Yani, siz muhalefet olarak halka aslında çok fazla bir şey ifade edemeyeceksiniz. Çok başarılı bir hükümet başarılı işler yapacak, özellikle sağlık gibi on yılların kangrenleşmiş sahasında kanayan yaraların üzerini kapatacak, o kangrenleri ortadan kaldırıcı tedbirleri ortaya koyacak; tabiî ki siz de ister istemez karalamaya çalışacaksınız, yalan yanlış birtakım şeylerle, yanlış bilgilendirmelerle tezinizi ortaya koyacaksınız. Onun için, bunu tabiî karşılıyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Doğru değil Sayın Bakan. Üslubunuz yanlış!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, şunu asla tabiî karşılamıyorum; bu Yüce Meclisin çatısı altında…
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Kuş gribine zatürree diyen siz değil misiniz Sayın Bakan?!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - …bu Yüce Meclise hiç yakışmayan, -ki, ben, o kelimeleri burada tekrarlayarak o yakışıksızlığı devam ettirmeyeceğim- birtakım ifadelerle Türk hekimlerini veya toplumun başka kesimlerini tahrik etmeye kalkışmaları da yakışıksız buluyorum.
Değerli milletvekilleri, yine, Sayın Anamuhalefet Partisi Sözcüsü, çok iyi bildiği bir konuda konuştuğunu ifade etti; ama, o kadar çok yanlış yaptı ki. Şimdi benim 20 dakika konuşma sürem var, sadece bu yanlışları düzeltmeye bile bu 20 dakikanın yetmesi mümkün değil; ama, birkaç tanesini, önemli olanları tabiî ki düzeltmeliyim.
Bir defa, biz, asla, Türk hekimleriyle bir çatışma politikası içerisinde değiliz ve Türk hekimleri çok iyi biliyorlar ki, AK Parti hükümetleri döneminde kendilerine sağlanan imkânlar, gerek özlük hakları ve çalışma şartları itibariyle gerekse kazançları itibariyle daha önce hiçbir hükümetin hayal bile edemediği imkânlardır. Bugün, döner sermaye katkı paylarıyla hem pratisyen hekimlerimize hem uzman hekimlerimize hem diğer değerli sağlık çalışanlarına 2005 yılında 2 katrilyon Türk Lirası üzerinde katkı payı ödemesi yaptık. Yanlış duymadınız, 2 katrilyon Türk Lirası üzerinde katkı payı ödemesi yaptık.
Muayenehanesi olmayan, tam gün çalışan uzman hekimlerimizin ortalama olarak bir ayda aldıkları katkı payı ödemeleri 3 milyara yaklaşmıştır. Ortalamaları konuşuyorum, bunun üzerinde alanlar var, altında alanlar var. Maaşlarıyla birlikte aylık kazançları 4 milyar Türk Lirasının, 5 milyar Türk Lirasının üzerine çıkmıştır. Hele sözleşmeli çalışanları ortaya koyarsak; yani, özellikle, işte doğuya, güneydoğuya, zor şartlar altında çalışılması gereken yerlere giden hekimlerimize ödediğimiz rakamları ortaya koyarsak gerçekler daha iyi anlaşılacaktır.
Değerli milletvekilleri, rakamlar hakikaten enteresandır. Bugün sözleşmeli olarak Doğu Anadolu'da ve Güneydoğu Anadolu'da çalışan hekimlerimiz var. Uzman hekimlerimizin bu bölgelerde sayıları az da olsa, sözleşmeli olarak çalışan değerli uzman hekimlerimizin aldıkları ortalama aylık gelirleri, elde ettikleri gelirleri size ifade ediyorum: 2005 yılı itibariyle maaş ve ek ödemeler itibariyle uzman hekimlerimiz, bu bölgede çalışan sözleşmeli uzman hekimlerimiz 7 600 000 000 Türk Lirası aylık gelire sahip olmuşlardır. Pratisyen hekimlerimiz de 3 200 000 000 Türk Lirası bir gelire sahip olmuşlardır.
İşte, bunun içindir ki, âdeta bir muhalefet partisi gibi çalışan, daha doğrusu Anamuhalefet Partisinin çok da iyi gerçekleştiremediği muhalefet görevini üstüne alan örgütlerden biri olan Tabipler Birliği birtakım eylemlere yeltenmekte; ama, bu eylemler sadece gösterilerden ibaret kalmaktadır. Bundan birkaç ay önce gazetelerde enteresan bir resim vardı. Türkiye'nin bütün bölgelerinden, kendi ifadeleriyle, eylem koymaya, efendim, göreve davet olarak Ankara'da bir eylem teşebbüsünde bulundular. Gazetelerdeki resim şuydu değerli milletvekili arkadaşlarım: Bir yaya geçidinden geçen, ellerinde Türkiye'nin birçok şehrinden pankartlar taşıyan insanlar var ve yaya geçidini bile dolduramamışlardı. Bu, çok tabiîdir; çünkü, Türkiye'de insanımız sağlık hizmetlerinden giderek daha memnun olduğu gibi, sağlık çalışanlarımız da kendilerinin içinde bulunduğu şartlardan giderek daha çok memnun olmaktadır. İdeolojiyle bu işleri düzeltmek mümkün değil. Gerçeklerle, ülkenin gerçekleriyle oturacaksınız, ülkenin gerçekleriyle iş yapacaksınız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Bakanım, onları kim seçiyor?!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biz, hükümet olarak bu şekilde yapıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tabipler Birliğini kim seçiyor; avukatlar mı seçiyor?!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Laf atma, laf atma! Ayıp oluyor!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu Yüce Meclisimizden açıkça ifade ediyorum: Biz, Türk doktorunun, değerli meslektaşlarımızın kıymetini çok iyi biliyoruz. Bu kıymeti bugüne kadar bildiğimiz gibi, bundan sonra da bilmeye devam edeceğiz; ama, gerçekler saptırılmamalıdır. Türkiye'de bir hekim yetersizliği var. Şimdi, bu kürsüden konuşan Anamuhalefet Partisi sözcüsü, daha önceki bir konuşmasında da şuna benzer bir ifadede bulunmuştu: "Türkiye Cumhuriyetinin hem de kendisi bir akademisyen olan Sağlık Bakanının 'Türkiye'de hekim yetersizliği var' deyişini ben anlayamıyorum, böyle bir şeyi nasıl söyler" anlamında birtakım ifadeleri olmuştu.
Evet, değerli milletvekilleri, Türkiye'de ciddî bir hekim açığı var. Türkiye Cumhuriyeti, Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesinde yer alan bir ülkedir. 52 ülke var bu bölgede ve bu ülkelerin hepsi, gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri veya Kuzey Avrupa ülkeleri değil. Bizim de içinde bulunduğumuz bu grupta, Balkan ülkeleri var, Kafkas ülkeleri de var; yani, Kırgızistan da var, Gürcistan da var, Ermenistan var, Arnavutluk var, Moldova var, Bulgaristan, Romanya var ve biliyor musunuz, hekim sayısı itibariyle, nüfusa düşen hekim sayısı itibariyle Türkiye kaçıncı sıradadır; sizler biliyor musunuz değerli Anamuhalefet Partisi milletvekilleri?!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Bilmezler!.. Bilmezler!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bilmiyorsanız, ben size şimdi öğreteyim; biz, 52 nci sıradayız, son sıradayız. O rakamlarını verdiğiniz OECD ülkelerinin içinde de son sıradayız. Onun için, gerçekleri bilmeden veya bilseniz bile saptırarak bir yere gelemezsiniz. Dolayısıyla, Türkiye'deki bu hekim açığını mutlaka gidermek zorundayız. Türkiye'deki bu hekim açığını, hem Türkiye'deki tıp fakültelerinde öğrenim gören öğrenci sayısını artırarak hem yeni tıp fakülteleri kurarak hem de dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, bütün çağdaş ülkelerinde olduğu gibi, başka milletlerden olan insanların hekimlerinin de Türkiye'de çalışmasının önünü açarak yapmalıyız. Kuşkusuz ki, Türkiye'de çalışacak hekimler, denklik gereğini de yerine getireceklerdir.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - YÖK'ten mi alacaklar Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Kuşkusuz ki, Türkçeyi de bilmek şartıyla Türkiye'de çalışabileceklerdir. Bunun başka türlüsü zaten düşünülemez.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Denkliği YÖK verecek diyebiliyor musunuz Sayın Bakan?! Yoksa, siz mi vereceksiniz?!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, Erzurum'un Tekman'ında, Artvin'in Şavşat'ında, Mardin'in Dargeçit'inde…
Değerli milletvekilleri, bu ilçe isimlerini, lütfen, iyi takip edin. Anamuhalefet Partisinin değerli milletvekilleri…
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Denkliği YÖK verecek diyebiliyor musunuz Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Erzurum'un Tekman'ında, Artvin'in Şavşat'ında, Mardin'in Dargeçit'inde, Şırnak'ın Güçlükonak'ında, Van'ın Bahçesaray'ında, Muş'un Bulanık'ında, Trabzon'un Şalpazarı'nda, Ordu'nun Mesudiye'sinde, Yozgat'ın Boğazlıyan'ında, hatta Mersin'in Gülnar'ında, bizden hekim bekleyen vatandaşımız var. Sizin için, bu, çok önemli bir şeyi ifade etmiyor olabilir; ama, bizim için, AK Partililer için, bu, mutlaka çözülmesi gereken önemli bir problemdir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Gelecekleri oraya mı göndereceksiniz?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Üç senedir iktidardasınız, çözmedin de, şimdi mi çözeceksin bunları?! Üç senedir Bakansın!.. Üç senedir!..
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Ayıp, ayıp!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Türk Tabipleri Birliği…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dönemin bitiyor, dönemin… Üç senedir Bakansın; çözmedin, şimdi mi çözeceksin?!. Çözmemişsin üç senedir, şimdi böyle diyorsun!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Üç senedir…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Türk Tabipleri Birliği, Danıştaya giderek, devlet hizmeti yükümlülüğü kanunuyla ilgili bir yürütmeyi durdurma istemiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dönemin bitiyor… Sanki onbeş günlük Bakansın!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Daha doğrusu, bir genelgeyle ilgili, Başbakanlık genelgesiyle ilgili bir yürütmeyi durdurma istemiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Laf…Sanki onbeş günlük Bakansın!..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu yürütmeyi durdurma istemine karşılık, Danıştay işin esasına karşı çıkmamakla birlikte, bazı maddeleriyle alakalı olarak, Anayasa Mahkemesine bir yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuştur.
Şimdi, ben, Değerli Anamuhalefet Partisi milletvekillerine soruyorum: Siz, burada, devlet hizmeti yükümlülüğünün kaldırılması için tavır koyan, mahkemeye giden Tabipler Birliğinin yanında mısınız, değil misiniz; bunu açıkça söyleyin bu kürsüden.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ya, istesek, Anayasa Mahkemesine biz giderdik.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Söyleyemezsiniz, söyleyemezsiniz; çünkü, söylerseniz, bu millet size yarın gerekeni söyler.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Vallahi, size şimdi söylüyor!
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Siz, denkliği YÖK verecek deyin, ben onun cevabını vereyim Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, yine, Anamuhalefet Partisi sözcüsü şöyle bir ifadede bulundu, dedi ki: "Tabipler Birliğinin seçimleri Sayın Bakanın istediği gibi sonuçlanmayacak, sandık konulduğu zaman göreceksiniz." Değerli milletvekilim, ne sizin ne de bizim alanımızdır orası. Benim böyle bir derdim yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Fiskobirlik'e müdahale etmediniz mi?! Futbol Federasyonuna?..
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Türk tabipleri, bu ülkenin değerli Türk tabipleri, kendi meslek birliklerinin seçimine girecekler…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Futbol Federasyonu!...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - … kendi tercihlerini de kullanacaklardır; o, onların bileceği bir iştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Fiskobirlik, Fiskobirlik!..
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Esnaf Odaları…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama, belli ki, siz bu işlere karışıyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Siz karıştınız!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdiden, Türk Tabipleri Birliğinin seçimleriyle ilgili birtakım hesapların içine girmişsiniz; girebilirsiniz, o beni ilgilendirmiyor…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Futbol Federasyonu, Fiskobirlik…
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Niye seni ilgilendirmiyor; siz hükümetin üyesi değil misiniz ?!
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Futbol Federasyonuna AK Parti mi karıştı, CHP mi?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, değerli arkadaşlarım, yarın, sandık, tıpkı 3 Kasımda olduğu gibi, tıpkı 28 Martta olduğu gibi, sizin ve bizim önümüze konulacaktır.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Gelecek Sayın Bakan, gelecek!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - O zaman, biraz önce ismini saydığım o Şavşatlılar, o Tekmanlılar, o Mesudiyeliler, o Dargeçitliler, o sandıkta, gereken cevabı, size, dün olduğu gibi yarın da vereceklerdir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Hadi, erken seçim yapalım Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, siz, bu kürsülerden, hastanelerin ortak bir çatı altına alınmasına da karşı çıktınız, bunları unutmayın!
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Şu anda, ortak çatıdalar mı Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Siz, bu kürsülerden, işçilerimizin, bu ülkenin, çalışanlarıyla, aileleriyle, emeklileriyle 30 000 000'a yaklaşan insanının, işçilerimizin, ülke bütün kamu hastanelerinden yararlanmalarının önünü açan bir uygulamaya çok şiddetle karşı çıktınız. O gün de, bunun, Anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiniz. Hatta, sizin hukukçu bir sözcünüz dedi ki: "Siz, Sağlık Bakanı olarak bunun Anayasaya aykırı olduğunu anlayamazsınız. Ben hukukçuyum." Ben de yine bu Meclis kürsüsünden ona bir cevap vermiştim. Demiştim ki: Siz hukukçu olabilirsiniz; ama, hukuk değilsiniz. Nitekim, bakın, hiç Anayasaya da aykırı olmadı. Bugün bu ülkenin şerefli işçileri, bütün diğer onurlu insanları gibi, bütün kamu hastanelerinden yararlanıyorlar; hatta, özel hastanelerinden de yararlanmaya başladılar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sizin Grup Başkanvekiliniz, yine bu kürsüden, işçilerimizin ilaçlarını eczanelerden almasına karşı çıktı. O zaman da sormuştum: Siz, işçilerimizin 150 tane, 200 tane, 300 tane, bilemediniz 500 tane eczanenin önünde saatlerce kuyrukta ne çektiğinden haberdar değil misiniz?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Şimdi de bakın!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Azıcık kulak verin bu sıkıntılara, azıcık gidin bir görün.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Adam, reçete yazdırmak için başka ilçeye gidiyor. Uzman doktor arıyor reçete yazdırmak için.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bakın, şimdi bütün işçilerimiz bu ülkenin 20 000'e yakın eczanesinden, gidiyorlar, ilaçlarını takır takır alıyorlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Reçete yazdırmak için uzman arıyor.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Siz de 6 aydır takır takır parasını ödemiyorsunuz eczanelerin.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Hepsi ödendi. Eczanelerin hepsi aldı. Git de sor!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Üstelik, lüzumsuz bürokrasiden sıkıntı çekmesinler diye…
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakikanızı rica edeyim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Eczaneleri dolaşırsanız…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - "Allah razı olsun" deyin. Devamlı alıyorlar.
BAŞKAN - Sayın Çerçi, o cevabı Bakan kendisi verecektir. Lütfen…
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) - Başkanım, bakın, onlar yanlış söylüyorlar.
BAŞKAN - Sayın Neşşar, siz kürsüdeyken müdahale edildiği zaman nasıl şikâyetçi iseniz, Sayın Bakan da haklı olarak şikâyetçi.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - Sayın Başkanım, ama…
BAŞKAN - Rica ediyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - O zaman bize dediler ki…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Anadol, siz Grup Başkanvekilisiniz. Konuşmasını tamamlasın. Rica ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Haklısınız Başkanım; ama, içimiz yanıyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum bu kıymetli uyarılarınız için.
BAŞKAN - Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) -Tabiî, bu, Anamuhalefet Partisinin genel alışkanlığı haline geldi.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ama, bu da yanlış Sayın Başkan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hoşlarına gitmeyen bir şey olduğu zaman buradaki konuşmacıyı konuşturmamak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bunu da tabiî karşılıyorum.
TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkanım, bu üslup da yanlış.
BAŞKAN- Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunun bir örneğiyle de, değerli milletvekillerim, Plan ve Bütçe Komisyonunda karşılaşmıştık. Yine, bu ortak çatıyla ilgili, hastanelerin ortak kullanılmasıyla ilgili bir kanunu görüşüyorduk. Ben şunu söyledim. Dedim ki: Müsaade ederseniz değerli milletvekillerim, ben Anamuhalefet Partimizin, Cumhuriyet Halk Partimizin programından burada size bazı cümleler okuyacağım." Aman Allahım, nasıl karıştı o Plan Bütçe! Hatırlayın. Ne şamatalar oldu, ne gürültüler oldu. "Konuşamazsın, bizim programımızı okuyamazsın" dediler. Niçin; çünkü, kendi programlarında da bizim söylediklerimize, bizim getirdiğimiz kanuna benzer ifadeler vardı.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ilaçların eczanelerden alınmasına karşı çıkıldı. Peki, ne gerekçeyle karşı çıkılıyordu? Şunu söylediler; dediler ki: "Siz bunu karşılayamayacaksınız, 4 000 000 000 dolar fark gelecek, 8 000 000 000 dolar fark gelecek." Bakın, şimdi bunun hikâyesini ben size anlatayım: Öylesine mükemmel bir sosyal proje gerçekleştirdik ki değerli milletvekillerim, bu sosyal projeyle, bir taraftan ilaç fiyatları, cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş biçimde, 900'e yakın kalemde aşağıya indi. Detaylarına şimdi vakit olmadığı için giremeyeceğim; ama, bu bizim hükümetimizin politikası olarak oluşturulan bir kararnamenin sonucuydu. Başka?.. Geri ödeme kurumlarımız, yani SSK; Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve yeşilkart için de biz Maliye Bakanlığıyla birlikte eczacılarımızla, depocularımızla, ilaç firmalarıyla oturduk bir pazarlık yaptık. Şimdi bu pazarlığın sonucunda yeni indirimler aldık, yeni ıskontolar aldık. Hesaplar yapılıyor, deniyor ki: "SSK'nın 2006 yılındaki ilaç harcamaları arttı, patladı." Hayır, öyle patlama falan yok. Biraz artış var; doğrudur, ama SSK'nın, yani işçilerimizin ilaçlarını serbest eczanelerden almalarıyla önümüze çıkan yük, diğer kurumlarda oluşturulan ıskontoyla mükemmel bir biçimde dengelendi. Bugün, hem ilaçta, kamu olarak, harcamalarımız önemli ölçüde artmadı, hem de mükemmel bir sosyal politika gerçekleşti. Bugün, artık, işçimiz, yeşilkartlımız da tıpkı devlet memurları gibi, memur emeklileri gibi ilaçlarını rahatça eczanelerde alıyorlar. Bugün, 10 000 000 civarındaki yeşilkartlı vatandaşımız yine bu ülkenin onurlu insanı olarak eczaneden gidip ilacını rahatça alabiliyor; ama, dün, kaymakamlıkların önünde, valiliklerin önünde, sosyal yardımlaşma fonlarına ait vakıfların önünde gidip sıraya giriyorlardı, boyunlarını büküyorlardı.
Bakın, mükemmel bir sosyal proje AK Parti Hükümetimizin yaklaşımlarıyla önce insan diyen, insanı yaşat ki devlet diyen yaklaşımlarıyla bugün gerçekleştirilmiş durumdadır; ama, buna bazılarının hayali bile yetişmez değerli milletvekilleri. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ENCENK (Antalya) - Sizin lafınız; bunu nereden çıkardınız?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Siz, hekimlere döner sermaye payı dağıtmamıza da karşı çıkmıştınız. Bunların hepsini hatırlıyoruz, hepsini hatırlıyoruz.
Şimdi, koruyucu sağlık hizmetlerine daha az pay ayırıyormuşuz.
Değerli milletvekillerim, hakikaten, bilmeyince demek ki böyle şeyler söyleniyor. Bakınız. 2002 yılında, bir tek kalemden bahsedeceğim, tek bir kalemden bahsedeceğim. 2002 yılında, değerli arkadaşlarım, sadece çocuk aşılamaları için ayrılan pay 12 000 000 YTL civarındaydı 2002 rakamlarıyla. Bugün bu rakam nedir biliyor musunuz: 112 000 000 YTL. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yavrularımızın aşılamaları için, ilk defa bizim dönemimizde, gelişmiş Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanan aşıları uygulamaya başladık; beşli aşı diye bilinen aşılara geçtik; kızamıkçık ve kabakulak aşısına başladık; menenjit aşısı denen aşıya başladık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Bakanım, bunlar daha önceden yapılmıyor muydu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi kızamıktan bahsetti Sayın Anamuhalefet Partisi Sözcüsü.
Bakın, bir bilim adamının bu kadar meselelerden haberdar olmaması hakikaten enteresandır.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, çalışma süremiz bitmek üzere; 2 dakikalık süreniz var; toparlarsanız...
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, dendi ki: "SSP" yani bir nörolojik hastalık çocuklarda görülen "aşı yapmadınız bu görüldü." Aman Allahım!.. SSP ortalama olarak beş yılda ortaya çıkan bir hastalık değerli milletvekilim.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Bir iki yılda çıkar Sayın Bakanım, yalan söylüyorsun. (AK Parti sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Biz üç yıldır hükümetteyiz. Ben, bir çocuk sağlığı ve hastalıkları profesörüyüm. Onun için, cehaletinizi oradan bağırarak ifade etmeyin. Ben ortalamalardan bahsediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) - Ortalaması iki yıldır.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ve bizim dönemimizde, kızamık aşılama oranları, Türkiye Cumhuriyetinin en yüksek rakamlarına ulaşmıştır.
ALİ ARSLAN (Muğla) - Geçen sene…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - En yüksek rakamlarına ulaşmıştır. Bizim dönemimizde, 18,5 milyon yavrumuz kızamık aşısıyla aşılanmıştır; Avrupa'nın en büyük aşı kampanyasıdır; yüzde 94'ün üzerinde bir aşılama oranına ulaştık. Ama, geçmiş iktidarlar döneminde… Mesela, Viranşehir'de problem var; SSP problemi var. Tespit ediyoruz ki, bizden önceki iktidarlar döneminde, aşılama oranları yüzde 9'a kadar düşmüş Viranşehir'de. Ama, değerli milletvekillerim, bu, bizim hükümetimizin problemi değildir, bizim hükümetimizin eksikliği değildir. Biz, birçok alanda olduğu gibi, bu alanda da, aşılama alanında da eksikleri ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da, insanımıza daha mükemmel bir sağlık hizmeti vermek için gayretlerimize devam edeceğiz. Ülkenin bütün imkânlarını, bunun için seferber edeceğiz. Türk hekimlerine ve diğer bütün Türk sağlık çalışanlarına da, onların ortamlarını iyileştirmek, onların gelirlerini artırmak için yaptığımız çalışmaları, geliştirerek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Biliyoruz ki, insana hizmet eden, hizmet bireylerine -ki, hekimler, sağlık çalışanları böyle kişilerdir- ne kadar çok iyi ortam hazırlarsanız, ne kadar çok gelir temin ederseniz, hizmetin kalitesi o kadar yükselir. Onun için, biz, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hekimlerimize güvenmeye, onlara, elimizden gelen kolaylıkları göstermeye devam edeceğiz. Sağlıkta Dönüşüm Programı, bütün heyecanıyla, bütün dinamizmiyle devam edecek ve bir bir hedeflerimize yaklaşacağız.
Ben, Yüce Meclisinizi, saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
akdağ:
doğuda
uzman
7
600
pratisyen
3
200
ytl
alıyor
Yorum (2)
Osman
Dr. Selim Bey'i sağlık alanımızda önemli bir konuya değindiği için kutlarım. Gerçekten, ülkemizde kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi alanında bir başıboşluk var. Bu durum, gereksiz işlemlerin ve başınabuyruk suiistimallerin armasının da önünü açıyor. Yanlışlar neler mi? Kısaca sıralayayım: 1. Son yıllarda ödemelerin görece daha iyi olması nedeni ile invaziv kardiyoloji ve kalp cerrahisi yapan özel merkez sayısı gereğinden fazla arttı. Gidin bir il merkezine bakın isterseniz. Bir milyon merkez nüfusu olan bir ilde özel + resmi en az 10 tane merkez var. Yani her 100 bin nüfusa bir merkez düşüyor ki bu Avrupa ile kıyaslanınca çok fazla bir oran. İllerde gereğinden fazla merkeze ruhsat verilmesi yanlışların en büyüğü. Resmi hastanelerin arkasında hadi devlet var diyelim. Ancak özeller öyle değil. Adam, ruhsatı aldıktan sonra gözünü karartıyor. "Arkadaş ben buraya 10 milyon dolar yatırım yaptım. Yıllık şu kadar da giderim var. Ne yapıp edip bunu çıkarmalıyım" diyor. Sonra da ne etik kalıyor, ne kural. Gelene anjio, gidene PTCA, kalana CABG !!!.. 2. Bu durum, merkezlerin belli alanlarda uzmanlaşmasını da engelliyor. Zira yoğun rekabet ortamında kimse kimseyi desteklemiyor. Herkes yakaladığı hastayı çekiştiriyor. Her işi, "ben de yaparım" diyor. Yani diyelim bir kardiyoloğumuz çok iyi kateter ablasyon, bir cerrahımız da çok iyi kapak tamiri yapıyor olsun. Bu, bilindiği halde, kimse o tür hastalarını onlara göndermiyor, yarım yamalak kendisi yapmaya çalışıyor. Sonuçta hiç kimse hiç bir işi tam becerememiş oluyor. Bundan, hasta zarar görüyor. Çözüm olarak, merkez sayısı makul oranlarda azaltılmalı ya da birleştirilmeli. Daha fazla merkeze de ruhsat verilmemeli. 3. Hala merkezlerin çoğunda, özellikle de üniversite ve devlet hastanelerinde bilimsel kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi konseyleri bilerek kurulmuyor, işletilmiyor. Bunda kuşkusuz puan sisteminin büyük etkisi var. Dürüstleri tenzih ederim. Ancak malign kardiyologlarımızın bazıları cerrahi endikasyonlu hastaları da kateterle tedavi etmeye çalışıyorlar. Bu durumda, hem o merkezde cerrahi geriliyor. Hem, yanlış girişim yapılan hastalar bundan zarar görüyor. Hem de SGK yanlış rekürren girişimler nedeni ile zarara uğratılıyor. Burada ise çözüm büyük patron SGK'da. Bence en az 3-4 imzalı Kardiyoloji-KVC konsey kararı olmayan hiçbir hastanın ister balon ister cerrahi olsun, hiçbir tedavi giderini ödememeliler. Değilse bu iş rica, minnet ile çözülecek gibi görünmüyor. Benim ilk planda aklıma gelenler bunlar. Çalışmalarınızda başarılar diler, saygılarımı sunarım.
0
Cevapla
aydin sinal
Sayin Dr.Osman ,yorumunuzdaki ortaya koydugunuz rezilligin yegane düzeltecek merci mahkemelerdir,ne zaman kuzey amerika-kuzey avrupada oldugu gibi yanlis,hileli teshis,yanlis,rant tedavisi veya komplikasyonlara astronomik tazminat davalari acilir,paralar ödenir,saglik sektörüde bu isten soygun yapmaktan vaz gecer,ciddi bir teshis-tedavi yapar.Halkin bilinclendirilmesi deyecektim ama ancak 21.yüzyilda belki olur,o zamana kadar hasta haklarini koruyan.kollayan avukat,savci ve hakimler olsun yeter,is SSK na kalmadan kendiliginden cözülür.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir