Medimagazin logo

TTB ve Akdağ arasındaki tartışmaya İTO da katıldı

Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a TTB'den sonra bir tepki de İstanbul Tabip Odası'ndan geldi. İTO'dan yapılan açıklama şöyle
TTB ve Akdağ arasındaki tartışmaya İTO da katıldı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a TTB'den sonra bir tepki de İstanbul Tabip Odası'ndan geldi. İTO'dan yapılan açıklama şöyle:

SAĞLIK BAKANI BÜTÜN MESAİSİNİ
TTB ve HEKİMLERLE KAVGA ETMEYE AYIRMAKTAN VAZGEÇMELİ;
YARGI KARARLARINA, HUKUKA, ANAYASAYA
VE DEMOKRASİYE SAYGILI OLMALIDIR.

Hekim istihdamı konusunda vatandaşı ve hekimleri mağdur eden Sağlık Bakanlığı hekimlerin "Yeşil Kart" başvurusunda bulunmaya başlamalarıyla, yol açtığı karmaşanın gerçek boyutlarıyla yüz yüze kalmış durumda. Sağlık Bakanı hukukun en üst organı olan Anayasa Mahkemesi çıkışında bu konuda çözüm üretmek yerine TTB'yi suçlayan açıklamalar yapmakla yetiniyor.


Hukuksuzluğu Danıştay kararıyla açığa çıkan "mecburi hizmet" uygulamasını hukuku zorlayarak devam ettirmeye çalışmakta direnen Sağlık Bakanlığı kendi eksikliğini ve öngörüsüzlüğünü fark edip hukuka uygun davranacağını ve mağduriyetleri gidereceğini açıklamak yerine, hukuksuzluğu açığa çıkaran, dava açan, Bakanlığı hukuka davet eden Türk Tabipleri Birliği'ni suçlu ilan etmeye çalışıyor. 8 Mart 2006 günü basına yaptığı açıklamada TTB yüzünden hekim ataması yapamadıklarını söylüyor.

Öncelikle belirtelim ki; Sağlık Bakanı'nın iddiaları hiçbir şekilde gerçekleri yansıtmamaktadır. Bakanlık altından kalkamadığı gerçekler karşısında hayali düşmanlar yaratarak başarısızlığını gizlemeye çalışmaktan vazgeçmelidir.

Gelişmeleri kısaca özetleyelim.

12 Eylül askeri yönetimi tarafından 1981 yılında çıkarılan Mecburi Hizmet Yasası 2003 Temmuz'una kadar yürürlükte kalmış ve bu tarihte Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ'ın girişimiyle TBMM tarafından kaldırılmıştı.

2003 Temmuz'unda mecburi hizmetin yürürlükten kaldırıldığı "müjdesi"ni verirken;
"Ben de zorunlu hizmet yaptım. 'Zorunlu' ve 'hizmet' sözlerinin nasıl yan yana geldiğini anlamıyorum" diyen,

"Kutsal bir meslek olan hekimlik altı yıl gibi uzun bir eğitimden sonra elde edilebilmekte, uzman olabilmek için de Tıpta Uzmanlık Sınavını kazanmak ve 3 ile 5 yıl süren asistanlık eğitimini başarı ile tamamlamak gerekmektedir. 2514 sayılı Kanunla, … büyük bir özveriyle görev yapan hekimlere başka hiçbir meslekte olmayan bir yükümlülük getirilmiştir" diyen,

"Bu Kanunun 22 yıllık uygulaması sonucunda; hekimlerin yurt sathında dengeli ve adil dağılımının zorlamalarla sağlanamayacağı, personelin özlük haklarının bölgelere göre özendirici hale getirilerek gönüllülük esasına dayalı bir istihdam politikasının benimsenmesinin etkin ve kaliteli sağlık hizmeti sunmak açısından daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır" diyen,

"Bu kanun yürürlükte kaldığı takdirde, bir süre sonra hiç ihtiyacımız olmadığı halde zorunlu olarak tabip istihdamı yapmak gibi bir zorunlulukla karşılaşacağız. Bu durum Hükümet'imizin kamuda istihdamı azaltmaya yönelik politikaları ile çelişmektedir" diyen

başka bir Sağlık Bakanı değil, bizzat Dr. Recep Akdağ'ın kendisidir.

Bütün bu sözleri söyledikten iki yıl sonra mecburi hizmeti tekrar yürürlüğe koyan da aynı Dr. Recep Akdağ'dır.

TTB Mecburi Hizmet Yasası'nın uygulanmasını düzenleyen Başbakanlık Genelgesi hakkında Danıştay'a başvurmuş; Danıştay 5. Dairesi Genelgeyi hukuka aykırı bularak yürütmesini durdurmuştur. Mecburi Hizmet Yasası için de Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaya karar vermiştir.

Durum bu kadar açıktır.

Sağlık Bakanlığı ve Hükümet hukuk dışı bir düzenleme yapmış; TTB bu düzenlemenin hukuk dışı olduğu iddiasıyla Yargıya başvurmuş; Yargı da Yürütmenin tesis ettiği işlemin hukuk dışı olduğuna karar vermiştir.

İdarenin her türlü işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu başta T. C. Anayasası'nın 125. maddesi olmak üzere ilgili bütün ulusal ve uluslararası düzenlemelerde açık olarak belirtilmiştir.

Hukuka saygılı bir demokratik rejimde, yaptığı işlemin hukuk dışı olduğu ortaya çıkan Yürütme organlarının hissetmesi gereken tek duygu hicap; yapması gereken tek iş mağdurlardan özür dilemektir. Bunun yerine hukuksuzluğu ortaya çıkaran TTB'yi suçlamak hukuku ve demokrasiyi içine sindirememenin göstergesidir.

Sağlık Bakanı'nın gönlünde yattığı anlaşılan yürütmenin her türlü işlem ve eyleminin hukukun denetiminden uzak olduğu siyasi rejimlerin adı demokrasi olamaz.

Öte yandan, Danıştay 5. Dairesi mecburi hizmetle ilgili Başbakanlık Genelgesi'nin yürütmesini durdurmakla birlikte, Sağlık Bakanlığı'nın kendisine müracaat eden hekimlerin atamalarını yapmasının önünde herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu da, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu da, Sağlık Bakanlığı'nın Atama ve Nakil Yönetmeliği'nin ilgili maddeleri de halen yürürlüktedir ve bu düzenlemelere dayanarak hekim ve diğer sağlık çalışanlarının atamalarının yapılması mümkündür.


Sağlık Bakanlığı ise; bir yandan hukuka aykırı olarak hekimlerin diplomalarını rehinde tutmaya devam etmekte, öte yandan elinde boş kadrolar ve atama yetkisi olduğu halde atamalarını yapmamaktadır. Bakanlığın bu hukuk dışı uygulaması nedeniyle yaklaşık 1.000 meslektaşımız mesleğini yapmaktan alıkonulmaktadır. Bir yandan hekim açığından bahsedip yurt dışından hekim ithal edeceğini söyleyen Sağlık Bakanlığı'nın öte yandan bu meslektaşlarımızın atamalarını yapmaması samimiyetsizliğini göstermektedir.

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna da yansıdığı gibi, bu koşullarda yaşamaya çalışan bir meslektaşımız eşinin doğumunun bir sağlık kuruluşunda gerçekleşebilmesi için Yeşil Kart almaya müracaat etmek zorunda kalmıştır.


Ne yazık ki, kendisi de bir hekim olan Dr. Recep Akdağ, hekimleri Yeşil Kart'a muhtaç eden ilk Sağlık Bakanı olarak tarihe geçmiştir.

Öte yandan, gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gerekse Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ son zamanlarda TTB'yi ve hekimleri suçlamayı adeta alışkanlık haline getirmişlerdir.

Bizler, şimdiye kadar, TTB'ye ve hekimlere karşı sevgisiz, hürmetsiz, değer bilmez tutumlar içerisinde olan değişik Sağlık Bakanları gördük. Ancak, hiçbirinin, bu şekilde davranarak, Türkiye sağlık sisteminin sorunlarını çözebildiğine şahit olmadık.

TTB'nin daha önce ilan ettiği gibi; 14 Mart 2006 günü saat 12.30'dan sonra Başbakan ve Sağlık Bakanı'nın hekimlere yönelik bütün bu onur kırıcı tutum ve söylemlerine karşı Beyaz Cevap bütün Türkiye'de hekimlerin, sağlık çalışanları ve halkımızın kitlesel katılımıyla verilecektir.

İstanbul Tabip Odası olarak bir kez daha sesleniyoruz;

Sağlık Bakanı bütün mesaisini TTB ve hekimlerle kavga etmeye ayırmaktan vazgeçmeli; yargı kararlarına, hukuka, anayasaya ve demokrasiye saygılı davranmalıdır.

Öğrenimlerini tamamlayan tıp fakülteleri öğrencilerinin diplomalarını, ihtisaslarını bitiren hekimlerin uzmanlık belgelerini derhal kendilerine vermeli; Sağlık Bakanlığı'nda çalışmak için başvuran meslektaşlarımızın atamalarını hukuka uygun olarak yapmalıdır.

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

İSTANBUL TABİP ODASI YÖNETİM KURULU

ttb
ve
akdağ
arasındaki
tartışmaya
i̇to
da
katıldı
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir