Medimagazin logo

Doktordan tüm meslektaşlarına çarpıcı soru: Neden mutsuz olmaya eğilimliyiz?

Medimagazin okurlarından gelen bir yazı hekimlerin mutsuzluk eğilimine mercek tutuyor. Afyonkarahisar Küçükhöyük Aile Sağlığı Merkezinde görevli Uzm. Dr. Burak Ölmez sosyal çevresinde ve sosyal medyada gözlemlediği hekimlerin mutsuzlukları ile ilgili lale metaforundan yararlanarak soruyor 'neden mutsuz olmaya eğilimliyiz'
Kaynak: MEDİMAGAZİN
Doktordan tüm meslektaşlarına çarpıcı soru: Neden mutsuz olmaya eğilimliyiz?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

MEDİMAGAZİN- Dr. Ölmez’in kaleme aldığı yazısı şu şekilde: 

"Bir hekim olarak arada tanıdığım arkadaşlarım harici sosyal medya vb iletişim araçları ile birçok mesleğin belli kademeleri (öğrenci, hekim, asistan, hoca...) ile arada iletişim ve fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bazı toplu sosyal medya gruplarında kendimden yaşça ve tecrübe açısından ileride meslektaş yorumları da okuyorum. Genellikle olumsuz ve tükenmişlik kokan yorumlara da üzülerek şahit oluyorum.
Başka mesleklerce halen daha çocukları için bir seçenek ve “keşke çalışsa da doktor olsa “ denen bir mesleğin her kademesinde çalışıyoruz, yol alıyoruz. Ancak içinde olanlarda memnuniyetsiz geribildirimler de çok. Neden? Komşunun tavuğu komşuya kaz göründüğünden mi acaba?  Yoksa bizim kendi tavuğumuz (beklentilerimiz) tam karşılanmadığından mı (civciv mi çıktığından mı?) Bu yazdıklarımın muhtemelen belli bir oranı var, kimimizde az kimimizde çok... Beraber düşünelim. Ben biraz düşündüm.
Tıp eğitimi bildiğiniz üzere 6 senelik bir eğitim, ilk 2 sene normali (anatomisi, fizyolojisini) öğrendikten sonra 3.sınıf itibarıyla ve geri dönüşsüz olarak devam edecek şekilde patoloji, tanı,tedavisi,tedavide yeni yöntemleri vs olarak gidiyor bildiğiniz üzere.Toplumda %95-99 şekli ile normal ve doğal sürecin harici, patoloji –anomali kısmı ile ilgileniyoruz pratikte.Bazı branşlar (kendi branşım aile hekimliği uzmanlığı gibi) sadece patoloji değil fizyoloji takibi de içerebiliyor (sağlam çocuk takibi ,aşılama vb) .
Hekimler olarak eğitim süreci boyunca patolojiyi bulma ve düzeltme üzerine eğitiliyoruz. Eğitildiğimiz bu durum hayat bakış açısına da sirayet ediyor diye düşünüyorum. Nasıl mı? Alttaki resme bakalım;
 

Allttaki resimde “ne” görüyorsunuz?


  
Ben bir beyaz bir lale bahçesi içinde tek başına duran bir kırmızı lale görüyorum. Bütün içinde bir farklılık değil mi? Gözünüz hemen oraya kayıyor, aynı akciğer grafisinde patoloji var ise oraya fikslendiğiniz gibi. Ama bu resim ayrıca “güzel bir çiçek bahçesi” resmi farkında iseniz. Farkındasınız mutlaka ama resmin işi bu yazıyı okuyan çoğu kişi için soru cevap ile birlikte bitti muhtemelen , çünkü sırada başka işler var (hızlı yaşamaya da meslek gereği adapte olmak durumundayız) sıradaki hasta gelsin gibi … 
Tıp eğitimimizin bizim hayatımıza kattığı diğer bir durum ise askeri disiplin durumu. Eleştirmiyorum. Olması gereken bir durum ayrıca. Örneğin 4 veya 5. sınıfta klinikte vizite bir hasta hazırlıyor iseniz her şey dört dörtlüğe yakın olmalı, 4-3 veya 4-2’lik olursa asistan veya hocadan bir papara yeme durumu da her an söz konusu olabilir. Eğitim hayatı boyunca bu şekli ile eğitim alan ve asistanlıkta da artarak ilerleyen bir mükemmeliyetçilik durumu ve yaklaşımı oluyor diye düşünüyorum. Mesleğin sorumluluğu da bunu gerektiriyor ayrıca, çünkü uğraştığımız meta insan hayatı. Ancak sosyal yaşamda da hizmet verdiğimiz hekim dışı insandan beklentimiz de o yönde olmaya başlıyor; İlaçlarının isimlerini ezbere bilsin, yanında önceki tetkikleri mutlaka getirsin, randevu saatine mutlaka zamanında gelsin vs vs. Bizlerin çoğu için normalleşen durumlar, ancak insanımızın büyük oranı için uyumu zor durumlar. Biz mesaiyi bitirip herkesin işini bitirdikten sonra, zaman ayırıp bankadaki işimizi görebiliriz, mesleğin verdiği bir düzen ve koordinasyon durumu oluyor bazal ganglionlarda . Ancak hasta veya yakınları bu vb durumlara uymadığı zaman hoca pozisyonuna bazen bizler geçiyor, söyleniyor, eleştiriyor ve bazen kızıyoruz. Bazen de cidden bilinçli olarak kendi sağlığını kaile almayanlar da görüyoruz, onlara da kızıyoruz. Örneğin hipertansiyon hastası ,önemini ve ilaçların gerekliliğini anlatıyor, anlatıyorsunuz… Bir gün avucunun içi kanla dolmuş şekilde(burun kanaması) hipertansif atak ile ağzında sarımsak kokusu (tansiyonu düşürsün diye) geliyorlar, görüyoruz. Bu yine şanslı olanları, kimi zaman burun değil göz veya beyin kanaması ile geliyor, üzülüyor veya önerilerimize uymadığı için kızıyoruz (haklıyız da). Eldeki veri- insan düzeyi çoğu zaman istediğimiz seviyede olmayabiliyor (ve olması da beklenemez) ,çünkü insanımızın gündeminin üst sıralarında sağlık durumu gelmiyor(geçim derdi vb üst sıralarda).
Bu kadar edebiyatın ardından yazıyı uzatmadan ana fikrine gelecek olur isek; tıp eğitimi olarak %95-99 mükemmel işleyen sağlıklı vücut harici, mesleğin getirdiği patolojiye fikslenme durumu yaşamın meslek harici kısmını etkilememeli diye düşünüyorum. Patolojiyi fark edelim profesyonel yaşamda ancak sorunsuz olan %95-99 oranındaki doğuma, insan vücuduna, mükemmelliğini de arada durup düşünmeli. Motive olmalı, hayata bakış açısını (profesyonel saatler harici) değiştirmeli, meslek yaşamındaki gözlük ile normal hayata bakış devam etmemeli. Her baktığınız resimde olumsuz ve patolojiyi görmeye odaklı yaşamaya başlarsınız ve güzel mesleğimiz size sosyal yaşamda zarar vermeye de başlar diye düşünüyorum. Hastalardan beklenti seviyesini de vizit yapacak hoca modundan biraz değil baya baya altlara çekmeli. 4-0.5 gibi mesela, üzerinde gelir ise mutlu olursunuz, ancak çıta yüksek 4-3 ve 4-4 seviyesinde ise, sürekli mutsuz olacağınız durumlarda gün içinde karşılaşmanızın oranı çok yüksek. Hekimlik kutsal bir meslek, her ne kadar karşılığı tam manası ile karşılanmasa da, beyinler ülkenin üst beyinleri hepinizin dostlar. Motivasyon mümkün olduğunca yukarılarda olmalı, hakkınız çünkü. Bulunduğunuz mevkilere gelebilmek ve süreçte zor ve yoğun eğitimleri almak her yiğidin harcı değil. Bakış açısını o açıdan bir derece fark ettirme amaçlı nacizane fikir paylaşımı amaçlı yazılmıştır. Meslek ve sosyal hayatınızda mutlu bir ömür geçirmeniz dileğiyle, iyi çalışmalar"
 

Uzm.Dr.M.Burak ÖLMEZ
Küçükhöyük Aile Sağlığı Merkezi
Sinanpaşa/Afyonkarahisar

 

YAZILARINIZ İÇİN: okuyucu@medimagazin.com.tr

hekim
uzm. dr. burak ölmez
Yorum (3)
Dr.Cevdett
Mutsuzluğun ve motivasyon kaybının en önemli nedeni ''emeğinin karşılığını alamamak''. 6 yıl tıp fakültesi, 5 yıl ihtisas, 2 diploması olan 28 yıllık bir uzman hekimin emeğinin karşılığı 3615 tl temel maaş(2200 tl teselli babından sabit ek ödeme var Allahtan). Bir öğretmenin, düz bir polis memurunun, bir vaizin 5000 tl maaşı olduğu düşünüldüğünde hekime verilen devede kulak misali yani. Doktorun diğer devlet memurlarından ne farkı var? diyen idarecilerimizin bu durumu görmezden gelmesi, düzeltmeye çalışma derdi olmaması en büyük tükenmişlik nedeni. Neyse ki emekliliğimizi kurtaracak dişe değer bir ücret tesellimiz olacak.
21
Cevapla
asabi
yazıyı çok güzel kaleme almış doktor arkadaşımız. hastalardan çok şey bekliyoruz, kendimizden ise çok şey kaybediyoruz. ama doktorların mutsuzluğunun sebebi sadece hastalar değil gene kendi meslektaşları. çünkü doktorun doktora yaptığını kimse kimseye yapmaz....
20
Cevapla
Hasan
Dönere bağlanmış bir gelir en büyük adaletsizlik. 5800 tl maaş ile geçinmeye zorlanan bir uzman dr. nasıl mutlu olsun. Adaletin olmadığı bir ortamda nasıl uzman dr lar mutlu olsun borçla yaşıyoruz.
3
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir