Sosyal medyada paylaşılan mesajda hasta taşıyan ambulanstaki sağlık görevlisinin yaşadıkları anlatılırken; bir kullanıcı olayı “1,5 yaşında anestezi almış bir bebek taşıyan arkadaşımın yaşadıkları. Bunda haklılık payı bulan, düşünen dahi herkesin doktorsuz kalıp sürünmesini diliyoruz. Sonra doktorlar niye işini severek yapAmıyor?” ifadeleri ile paylaştı.
“Hastanın aciliyeti teyit edilecek”
Asistan topluluğuna gönderilen mesajda olay şu şekilde anlatılıyor:
“Beştepeden Sami Ulus’a hasta götürüyorduk ambulansla. Ambulans sol şeritten sirenlerle gidiyordu yolu açarak. Birisi ihbar etmiş hasta olmadığı halde sirenle götürüyor diye. Polis bizi durdurdu. Bir sürü ters bir şeyler söyledi. Ambulans şoförüne ‘elimde kalacaksın’ falan dedi.
Ben ambulanstan indim ne yapıyorsunuz bu ne dedim.
Benim serviste hastalarım bekliyor. Bu çocuğun da hemen yetişmesi lazım dedim.
Hastalığı ne aciliyeti ne falan dedi. Bana bağırdı ‘sen çok konuşma işini yap’ diye.
Sonra ambulansın plakasını aldı. Başhekimliğe şikayet edip acil olup olmadığını teyit ettirecekmiş.
Acil kağıdı getirmezseniz polise hakkınızda işlem başlatacağız dedi.”
“Sen çok konuşma bin ambulansa işini yap”
Asistan Doktor Hande Nur Hasanoğlu olayla ilgili tutulan tutanakta şu ifadelere yer verdi:
“ ADEM tanısı ile spinal Mr’ını çektimek üzere Merkez Sami Ulus Binası’ndan Beştepe Ek Bina’ya ambulans ile götürdük. Hastaya MR çekimi sırasında sedatif ilaç uygulandı. Verilen ilacın etkisi ile hastanın dönüş yolunda sedayonunun devam etmesi ve solunumunun baskılanabilme ihtimali olup bu yüzden ambulans sirenlerini açarak ivedilikle hastaneye dönmeye çalışıyorduk. Saat 18:30 civarında Keçiören Kavşağı’na yaklaşırken polis ekipleri tarafından durdurulduk. Ambulansta hasta olduğunu söylememize rağmen sağa çekip beklememizi söylediler ve yanımıza beş dakika sonra geldiler. Hastayı gördükleri halde ambulans şoförüyle tartışarak hastanın aciliyetini sorguladılar. Ardından ben de hastanın durumunu açıklayıp aldığı ilacın etkisi ile aciliyeti olduğunu belirttim. Ambulans şoförü gitmemiz gerektiği konusunda ısrar edince polislerden biri “Senin ağzını, yüzünü kırarım.” diye şoförü tehdit etti. Şoförümüz buna karşılık olarak “Bizler devlet memuruyuz, böyle konuşmak yakışıyor mu?” dedi.
Daha sonra polis amiri de yanımıza gelerek çocuğun hastalığının ve aciliyetinin ne olduğunu sordu. Ona da durumu açıkladığım halde benden durumuyla ilgili rapor getirmemi, yoksa işlem başlatacağını söyledi. Ben de doktor olduğumu durumun aciliyetine karar verebileceğimi söyledim. Polis amiri bizi başhekimliğe şikayet edeceğini söyledi ve “Siz görürsünüz.” Diyerek tehdit etti. Ben de bunun üzerine “İşimizi yapmamızı engelliyorsunuz bu yaptığınız terbiyesizlik” dedim. Polis amiri bana bağırarak “Sen çok konuşma bin ambulansa işini yap” dedi. Bu olaylarla olurken defalarca bir an önce hastaneye gitmemiz gerektiğini, durumun acil olduğunu, daha sonra bu sorunu çözmemiz gerektiğini belirttim. Şoför ve ben ambulansa bindikten sonra bağırarak plakayı aldığını, başhekimlikten acil olup olmadığını teyit ettireceğini söyledi. Tüm bunlara hastanın annesi de şahittir.”