Medimagazin logo

Laboratuvarda hızlı ve doğru tanı için preanalitik sürecin iyi yönetilmesi gerekiyor

Hastanın tanı ve tedavisinin takibinde, hastaneye yatış, taburcu ve ilaç başlamada verilecek kararların alınmasında laboratuvar sonuçları hayati önemli role sahiptir: Tanı testlerinin doğru ve zamanında çıkmasını etkileyen en önemli faktörler kan örneklerinin uzman personel tarafından iyi uygulama standartlarına uygun şekilde alınması ve bu sırada uygun malzemeler kullanılmasıdır. Bu sebeple hastalara zamanında ve doğru teşhis konulabilmesi için laboratuvar süreçlerinin doğru ve etkili şekilde yürütülmesi gerektiğini dile getiren Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Z. Günnur Dikmen, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Laboratuvarda hızlı ve doğru tanı için preanalitik sürecin iyi yönetilmesi gerekiyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Laboratuvardaki hızlı ve doğru tanı, hem hastalar hem de sağlık personelleri özelinde düşünüldüğünde en çok hangi noktada önem kazanıyor?

Hastaneye başvuranların yaklaşık %70’nin yolu bir şekilde laboratuvarla kesişiyor. Hastalığın teşhisinde, hastaya uygulanan tedavinin takibinde, laboratuvarın çok önemli rolü var. Özellikle acil laboratuvarı bu konuda hayati bir öneme sahip. Hacettepe Hastanelerinde  acil laboratuvarına hem çocuk acil, hem erişkin acilden örnekler gelir, ayrıca yoğun bakımlardan ve yataklı servislerden gelen örnekler de acil laboratuvarında çalışılır. Dolayısıyla hastaya hızlı tanı konulması, akabinde de hızlı bir tedavinin başlanması açısından, laboratuvar olarak hızlı ve güvenilir sonuç vermemiz çok önemli, bu açılardan zamana karşı yarıştığımızı söyleyebilirim. 
 
Laboratuvarların buradaki önemi nedir? Yani tanı ve tedavi sürecinde laboratuvarlara ne gibi görevler düşüyor?

Laboratuvarın hızla sonuç vermesi, hastaya doğru tanının konulup hızla etkin bir tedavinin başlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Laboratuvar test sonuçlarının hızlı çıkabilmesi için de hem preanalitik evrenin hem de analitik evrenin kontrol altında tutulması gerekiyor. Bu ikisinin birbirinden ayrılamaz bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Preanalitik evreyi hızlandırmak ve doğru numunenin laboratuvara gelmesini sağlamak laboratuvar uzmanları olarak görevimizdir. Bunu takiben doğru numuneyi, doğru şekilde en hızlı zamanda analiz ederek en doğru sonucu klinisyene bildirerek hastanın doğru ve zamanında tedavi almasını sağlamalıyız.
 
Türkiye'de laboratuvar standartları konusunda ne söyleyebilirsiniz? 

Bütün laboratuvarların aynı standartta olduğunu söylemek zor tabii. Bu nedenle laboratuvar uzmanlarına burada önemli roller düşüyor. Konuyla ilgili yapılan eğitimlere katılarak, kongreleri takip ederek, bütün laboratuvar uzmanlarının bu konuda üzerine düşeni yapması gerekiyor. Sonuçta, her şeyin eğitim ile daha iyi olması mümkün.
 
Laboratuvarlarda özellikle numune alımında nasıl hatalar yaşanıyor? Bu hataların hasta ya da hekime ne gibi yansımaları oluyor? 

Preanalitik evre, klinisyenin hastadan tetkik istemesiyle başlar. Preanalitik evre dediğimiz analiz öncesi dönem aslında çok fazla kişinin rol oynadığı, çok farklı uzmanlık alanlarından gelen kişilerin yer aldığı bir süreç. Bu sebeple analiz öncesi dönem, tüm laboratuvar sürecinde en önemli hata kaynağını oluşturuyor, toplam hatanın yüzde 40-68’i bu dönemde ortaya çıkıyor. En sık karşılaştığımız hatalar; istenen test için kan örneğinin yanlış tüpe alınması, yetersiz numune, pıhtılı veya hemolizli numune, uygunsuz şartlarda transport edilmiş numune ve yanlış zamanda alınmış numunelerdir. Hatalı sonuç vermemek için bu örnekleri red etmek ve yeni numune istemek durumunda kalıyoruz.  Bu da hastadan yeni kan örneğinin alınmasına, dolayısıyla test sonuçlarının klinisyene geç ulaşmasına neden oluyor.

Preanalitik evrede kullanılan malzemeler ne kadar önemli? Yeni teknolojiler ne gibi farklılıklar yaratıyor burada?

Laboratuvar öncesi hataları en aza indirmenin yollarından bir tanesi de kullanılan malzemenin kaliteli ve amaca uygun olmasıdır. Bu açıdan yeni teknolojilere ihtiyacımız var. Örneğin, göğüs ağrılı bir hasta acile başvurduğunda doktor kalp krizi açısından hastayı araştırmaya başlar ve gözlem altına alır. Bu aşamada en sık kullanılan tetkiklerden biri hastanın kan örneğinde spesifik kardiyak belirteçlere bakılarak saatler içerisinde artışın olup olmadığının saptanmasıdır. Kullanılan malzemelere veya yönteme göre bazen  yanlış pozitif veya yanlış negatif sonuçlarla karşılaşılabilir,  bu da hastanın gereksiz tedavi almasına veya myokard enfaktüsünün atlanmasına neden olabilir. 

Sağlık sistemine ne kadar maliyeti oluyor yapılan hataların? 

Sağlık sistemine maliyeti açısından düşünürsek hatalı numune geldiğinde öncelikle ya testin tekrarı ya da numunenin tekrar alımı gündeme geliyor. Testin tekrar edilmesi, numunenin tekrar alınması, her ikisi de maliyetli. Numunenin tekrar alınması gerektiğinde, bu hem maddi açıdan hastaneye zarar getirir, hem de hastaya ekstra bir stres yaşatır. Hastadan yeniden kan alınması özellikle yaşlılarda, çocuklarda ve  onkoloji hastalarında çok travmatik bir süreç. O yüzden tek bir girişimle minimal kan alarak maksimum test sonucu üretmek hedef olmalıdır diye düşünüyorum.
 
Hatayı azaltmak ve özellikle daha hızlı ve daha doğru sonuçlar almak için özellikle nelere dikkat etmek lazım?  

Bu hataları ortadan kaldırabilmek için de öncelikle doğru hastadan doğru zamanda amaca yönelik test istenmeli, örnek uygun şartlarda doğru bir şekilde alınmalı, önerilen şekilde laboratuvara transfer edilmeli, laboratuvarda analitik hassasiyeti yüksek yöntemler ile analiz edilmeli, sonuç uzman yorumuyla klinisyene iletilmelidir. Bu amaçla preanalitik evrede görev alan kişilere düzenli olarak pratik eğitim vermek ve yeni teknolojiyi kullanmak önemli. Teknolojinin bize sunduğu imkanları maddi imkanlar dahilinde kullanabilmek güzel bir şey. Daha hızlı sonuç üretebilmek amacıyla biz özellikle acil laboratuvarımızda yeni nesil mekanik seperatör teknolojisine sahip plazma kan alma tüplerini tercih ediyoruz. 

Bu tüplerin size sağladığı artılar avantajlar neler oluyor? 

Biz acil laboratuvarı olarak kendimize bir saat içerisinde sonuç verme hedefi koymuş ve bunu bir kalite belirteci olarak belirlemiştik. Yaptığımız analizlerde de bir saat içerisinde sonuç verme oranımızın yüzde 70-75’lerde olduğunu fark ettik ve bunu düzeltmek amacıyla yeni bir teknolojiyi kullanmayı hedefledik. Mekanik seperatörlü tüplerin kullanılması ile birlikte bir saat içerisinde sonuç verme oranının yüzde 90-95'lere ulaştığını gördük, bu sevindirici bir sonuçtu. Bunun yanı sıra numunelerimizin kalitesi arttı, laboratuvarın en önemli sorunlarından biri olan mikrofibrin sorununun önüne geçtik. Bunun sonucu olarak, sonuçlarımızın doğruluğundan artık daha eminiz. Örnek tekrarı yapmamıza gerek kalmadığı için klinisyene en kısa sürede test sonuçlarını ulaştırabiliyoruz, böylece klinisyen de hastası için en doğru tedavi yöntemini uygulayabiliyor.
 
Laboratuvarlarda acil bir test çalışılması gerektiğinde zaman yönetimini nasıl yapıyorsunuz?

Öncelikle acil servisten gelen örnekleri  görsel olarak ayırt edebilmemiz gerekiyor. Tabii ki burada kullanılan tüplerin kapak renklerinin farklı olması bize çok büyük bir kolaylık sağlıyor. Hastanemizde acil laboratuvarına sadece acil servislerden değil yataklı servislerden ve yoğun bakımlardan da sarı kapaklı tüplerde kan  numuneleri geliyor. Sarı kapaklı tüpler içerisinde yeşil kapaklı tüpler, çalışan arkadaşlar için görsel  bir uyarı oluşturuyor ve bu tüplere öncelik tanıyorlar. Tabii ki bu örneklerin koagülasyonu için 30dk  beklemeden direkt santrifüj yapılması ve santrifüj süresinin kısa olması da diğer avantajlar arasında. Böylece preanalitik evreyi kısaltıp direkt analitik evreye geçmiş oluyoruz.

Laboratuvarınızda hayata geçirdiğiniz özel projeler, yaklaşımlar var mı? 

Preanalitik evredeki hataları sistematik olarak analiz ediyoruz. Hangi örnekleri ne sebeple red ettiğimizin analizini istatistiksel olarak yapıyoruz. Özellikle hangi servislerden daha çok hatalı numune geldiğini tespit ediyoruz ve o servisleri yazılı ve/veya sözlü olarak uyarıyoruz. Bunu düzenli olarak yaptığımız için  hangi serviste düzelme olduğunu veya hangi serviste hata oranının arttığını takip edebiliyoruz. Hata oranının arttığı servislere bizzat giderek tekrar eğitim veriyoruz. 
Yaptığımız bir diğer iyileştirme de postanalitik evrede hayatı tehdit edecek kritik değerleri klinisyenlere telefon ile bildirmek, özellikle 30 dakika içerisinde kritik değerlerin klinikteki ilgili doktora, hemşireye ya da interne bildirilmesine dikkat ediyoruz. Bu bildirim oranlarını da  laboratuvar olarak kayıt altında tutuyoruz. En çok hangi servislere kritik değer bildirimi yaptığımızı ya da hangi servislere rahat ulaştığımızı, hangi servislere ulaşamadığımızı düzenli olarak takip ediyoruz. 

laboratuvar
hacettepe üniversitesi
zeliha günnur dikmen
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir