Sağlık personeli sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi hakkında ne düşünüyor? Sağlık okuryazarlığı düzeyi düşük olan bireye nasıl yaklaşılmalı? Sağlık okuryazarlığı sağlığı etkileyen bir faktör mü?
Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Seçil Özkan Sağlık Okuryazarlığının geliştirilmesi için Sağlık Bakanlığı ile yürüttükleri çalışmaları Medimagazin’e anlattı.
Sağlık Bakanlığı Sağlığı Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın birlikte yürüttüğü çalışma ile öncelikli olarak sağlık çalışanlarının sağlık okuryazarlığına yaklaşımının değerlendirildiği bilgisini veren Özkan,
‘’Ankara-Sincan bölgesinden başladığımız çalışmada birinci basamakta görev alan aile hekimi, hemşire ve ebelere sağlık okuryazarlığı konusunda ne düşündüklerini sorduk. Düşük sağlık okuryazarlığı düzeyi olan bireye nasıl yaklaşılmalı, nasıl bir yöntem kullanılmalı, bunları biliyor mu? Bu olaya nasıl yaklaşıyor, sağlık okuryazarlığı sağlığı etkileyen bir faktör mü?’’ dedi.
Toplumun sağlık okuryazarlığı düşük
Araştırmanın yapıldığı bölgede tedavi alan toplumun sağlık okuryazarlığı düzeyini de saptadıklarını ifade eden Özkan, toplumun sağlık okuryazarlığı düzeyinin yüzde 75 oranında düşük ya da sınırlı çıktığı bilgisini verdi.
Prof.Dr.Özkan, Aile Sağlık Merkezinde sağlık okuryazarlığı konusunda yapılan ihtiyaç saptamasında ortaya çıkan sonuçlar ile ilgili şunları kaydetti:
‘’Bunun sonucunda da şunu gördük; sağlık personeli sağlık okuryazarlığını biliyor ve önemsiyor ancak teorik bilgi olarak biliyor. Ama işini yürütürken sağlık okuryazarlığı düşük olan hastaya yapacaklarını anlaması için özel bir çaba harcamıyor . Örneğin hasta anlamadıysa çizerek anlatabilir. Ancak sağlık personelinin vakti sınırlı, çok sayıda hasta ile uğraşıyor ya da ne kadar anlatırsam anlatayım anlamıyor diyor.’’
Sağlık okuryazarlığı pratiğinin kazandırılabilmesi için ‘’online modül’’ hazırladıklarını ifade eden Özkan, ‘’Bu modülün ilk eğitimini sağlık personeli aldı. Bu modülde videolar da var ancak kişilerin eğitici ile yüz yüze gelmesiyle daha etkin sonuç alınıyor. Bu nedenle bir günlük bir eğitim düzenledik.’’ açıklamasında bulundu.
Sağlık okuryazarlığı eğitiminde; sağlık okuryazarlığı önemi, seviyesi düşük topluma nasıl yaklaşılacağı ve neler yapılması gerektiği konusunda sağlık personelinin bilgilendirildiğini ifade eden Özkan, ‘’Yüz yüze eğitimin şöyle bir özelliliği vardı, interaktif bir eğitimdi. Eğitime katılanları gruplara ayırdık ve sağlık okuryazarlığı düzeyi düşük olan vakalar üzerinden vaka tartışması yaptık. Senaryolar yazdık ve kişilerin rol canlandırmasını istedik.
Senaryolar üzerinden bu kişiye nasıl yaklaşılması gerektiğini irdeledik. Bunun yanı sıra sağlık okuryazarlığı seviyesi farklı kişilerin talepleri doğrultusunda hazırladığımız vakalarda hekim ya da diğer sağlık personelinin sağlık okuryazarlığı için materyal hazırlamasını istedik.
Örneğin; karşısına bir hasta geliyor, hastaya yolu tarif etmesini istedik ya da hasta yazdığı reçeteyi nasıl kullanılacağını bilmiyor, reçeteyi eline vermesinden ziyade okuma yazma bilmeyen birine ilacı nasıl kullanacağına dair bir materyal geliştirmesini istedik.’’ açıklamasında bulundu.
Eğitimler sağlık okuryazarlığı seviyesini yükseltti
Eğitimin verimli geçtiğini, sadece sağlık personeline değil halka yönelik de eğitim toplantısı yapıldığı dile getiren Özkan, eğitim öncesi ölçülen sağlık okuryazarlığı seviyesinin yüzde 75 oranında kötü olduğunu, eğitim sonrasında ise bu oranın yüzde 65’e gerilediğini kaydetti.
Sağlık okuryazarlığının artırılmasının sadece bireyin hekimin söylediğini anlaması ya da reçete edilen ilacı doğru kullanması olmadığını ifade eden Özkan, basında yer alan haberlerinde doğru algılanması gerektiğinin altını çizdi.
‘’Sağlık okuryazarlığı toplumun eğitim seviyesi ile doğru orantılı’’
Sağlık Okuryazarlığı düzeyinin kişilerin temel eğitim seviyeleri ile bağlantılı olduğunu vurgulayan Özkan, eğitimin yanında kişinin ekonomik durumunun da etkili olduğunu sözlerine ekledi.
Toplumlarda sağlık okuryazarlığı bilinci oluşturmanın yıllar alabileceğinin altını çizen Özkan, ‘’Bu faaliyetleri bir yıl sonunda durdurursanız geriye dönüş yaşanır. Kişiler komşusundan aldığı bilgiyi doğru olarak algılamaya tekrar döner.’’ şeklinde konuştu.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun da sağlık okuryazarlığı ile ilgili yürütülen çalışmalara katkı sağladığını ifade eden Özkan, Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar ve Çalışma Bakanlıklarının yanı sıra özel sektör de dahil çok sayıda paydaşın işin içinde olması gerektiğini belirtti.
‘’Sağlık okuryazarlığı arttıkça ikinci basamağa ciddi sağlık sorunları için gidilecek’’
Birinci basamak sağlık hizmetleri sonrasında ikinci ve üçüncü basamakta da eğitim faaliyetlerin süreceği bilgisini veren Özkan, ‘’Toplumun sağlık okuryazarlığı arttıkça koruyucu hizmetlerin birinci basamakta sunulduğunu anlayacak. Zaten sağlık okuryazarlığı arttıkça kendi vücudunu da koruyacak ve ikinci basamağa ciddi sağlık sorunları olduğu zaman gidecek. Amacımız birinci basamağa başvuruyu artırmak.’’ dedi.
‘’Sağlık okuryazarlığı eğitiminin hekime şiddeti azaltacağını düşünüyorum’’
Özkan, ‘’Sağlığını önemseyen, sağlık personelinin dediğini anlayan kişiler olunca aradaki çatışmalarda ortadan kalkacaktır. Çünkü genelde hastalar sağlık personelini anlamadığı için sorun çıkıyor. Sağlığı ile bilgi almak toplumun hoşuna gidiyor, önemsendiğini hissediyor. Bu nedenle doğru ve iki taraflı iletişimle hekime şiddetin de azalacağını düşünüyorum.’’ ifadelerini kullandı.
‘’Sağlık problemlerinin yüzde 90’nın birinci basamakta çözüme kavuşabilir’’
Halk Sağlığı Bilim Dalı olarak topluma aşı, kanserden korunma gibi konularda sürekli bilgilendirmelerde bulunduklarını söyleyen Özkan, tüm dünyada amaçlanan hedefin birinci basamağın daha fazla kullanılması olduğunu ve literatüre göre toplumdaki sağlık problemlerinin yüzde 90’nın birinci basamakta çözüme kavuşabileceğini vurguladı.
Basit üst solunum yolu rahatsızlıkları ya da danışmanlıklar için ikinci ya da üçüncü basamak hastanelere başvurulmaması gerektiğinin altını çizen Özkan, şunları ekledi:
‘’Hekimin günde yüz kişiyi muayene etmesi gerekiyor ve bu nedenle hastaya istenilen kadar vakti ayıramıyor. Oysa iyi bir iletişim ile birinci basamakta çözülebilecek durumların birinci basamakta çözülmesi ikinci üçüncü basamağın yükü azaltacak.
İkinci önemli nokta; insanın şöyle bir yapısı var, sahiplenilmek hoşuna gidiyor . Bankaya gidiyorsunuz orada bankacıyı biliyorsanız bekletse de sizin işinizi halledeceğini biliyorsanız sorun çıkmıyor. Şuanda bir aile hekimliği birimine 3 bin 500 kişi kayıtlı AB ülkelerinde bu sayı bin ya da bin 500’dür. Aile hekimi aşı, aile planlaması, gebelik izleme ve danışmanlık hizmeti vermesi gerekiyor. Bir hekimin en önemli görevi danışmanlık hizmetidir.’’
‘’Birinci basamak hekimliğinin en değerli hekimlik olduğu bilincini oluşturmamız gerekiyor’’
Aile hekimlerine düşen hasta sayısının fazla olması nedeniyle hastalara yeterli vakit ayıramadığını, Bakanlığın aile hekimi sayısını artırmak için çalışmalar yürüttüğünü dile getiren Özkan,
‘’Türkiye’de hekimler genelde uzmanlaşmaya yöneliyor. Bunun nedeni de birinci basamağın toplumdaki değerinin yeteri kadar yüksek olmaması. Birinci basamak hekimliği çok değerli bir hekimlik çünkü insanı beden, ruh ve sosyal yönden bütün olarak biliyorsunuz. Hem hekimler hem de halk açısından birinci basamak hekimliğinin en değerli hekimlik olduğu bilincini oluşturmamız gerekiyor.’’ İfadelerini kullandı.
‘’Olumlu sağlık davranışı kazandırılmalı’’
Toplum hastalık yükünün değişerek bulaşıcı hastalıkların yerini kardiyovasküler, serebral hastalıklar ve kanserin aldığını belirten Özkan, en son hastalık yükü çalışmasına göre bel ağrısının ikinci sırada yer aldığını söyledi.
Hastalık yükünde ilk sıralarda yer alan hastalıkların sigara, stres ve kilodan kaynaklandığını ifade eden Özkan, fiziksel hareketin olmamasının da hastalıkların oluşmasında büyük bir etkiye sahip olduğunu belirtti.
Hastalıklarla mücadele için sağlık davranışlarının değiştirilmesi gerektiğine değinen Özkan, olumlu sağlık davranışları oluşturulması için sağlık okuryazarlığının artarak; beslenme ve hayat tarzı değişikliği ile en sık karşılaşılan hastalıklarda azalma olacağını kaydetti.