Antik Yunanistan’da onlarca yillik gozlem ve deneylerden sonra sogut yapragindan aspirini kesfeden ve insanligin hizmetine sunan Hipokrat’tan…
Marcus Aurelius’un ordulariyla savaslarda, aslanlara yem edilen gladiatorlerle Collesium’da, yaralilarin kalbine dokunan Galen’den…
Bir milyondan fazla kelimeyi bir araya getirerek ‘el kanun fi tibb’ i yazan ibni Sina’dan…
Milyonlarca fırça darbesinin, on yillarca gozlemin urunu olarak insan anatomisini ortaya Koyan Leonardo da Vinci’den…
Kuduz, kolera, kızamık gibi onlarca aşıyı bularak, her yil yüz milyonlarca insanin hayatini kurtaran; antibiyotigi hayatimiza koyarak, savaşlardan daha çok insanın hayatına mal olan vebayı modern insanin hayatından silen bilim insanlarından…
Yedi hafta boyunca laboratuvarından çıkmayıp sonunda X ışınlarını keşfeden, ağır düzeyde radyasyona maruz kalan, ve ne yazık ki kendisiyle çalışan eşini radyasyon kaynaklı kanserden kaybeden William Conrad Roentgen’den…
Ve sonrasında yine radyasyondan hayatını kaybeden binlerce radyoloji teknisyeninden..
Gunumuz insanına nadide bir armağan ve emanettir modern tıbbi uygulamalar.
Peki hekim kimdir?
Tarih öncesi çağlardan beri milyonlarca kisinin, çoğu zaman hayat yolculuğunun büyük bir kısmını kapsayan, özveri, emek ve fedakarlıkla inşa ettiği bu bilgi birikiminin yegane mümessilidir hekim.
Gençliğinin en güzel yıllarını kütüphanelerde, soğuk dersliklerde, karanlık nöbet odalarında, mecburi hizmetlerde geçiren kişidir hekim.
Arkadaşları maça, sinemaya, gezmeye giderken ders çalışan kişidir hekim. Bayram günlerinde nöbet tutandır. Sabahın üçünde panikle sarıldığın telefonuna cevap verendir.
Bir hastasini kaybettiginde odasinda gizli gizli aglayan kisidir. Hastasiyla ilgili yanlis bir karar verdiginde sabahlara kadar uykusuz kalan kisidir.
Varlık mücadelesi veren bir kurumun aldığı cüzzi muayene farkını temel alarak, meslektaslarımı şarlatanlıkla itham eden ve yaptigim isin karsiliginin kendisinin odedigi sigorta primlerinin oldugunu savunan bir hastamın muayenesini bugun reddettim.
Reddettim cunku; hekimin yaptigi isin mukafati, durmuş bir kalbin tekrar çalıştığını görmektir, hayatını kaybetmek üzere olan hastanın tedavi sonrası kontrol muayenesine döndüğünde hastanin gözlerindeki gülüştür, erken koyduğu meme kanseri tanısından sonra hastasının kusursuz iyileştiğini görmektir, ‘cocugunuzun tumoru iyi huylu’ dediginde bir babanin gozlerinden dokulen sevinc gozyaslarini gormektir.
Hekimlik pratiginin cok zor gunlerden gectigi asikardir. Ucuz is gucleri, tetkik yogunluklari, bir gunde bakilan yuzlerce hasta sayisi, hekimlik pratiginde zorluklari ve hasta memnuniyetsiziligini beraberinde suphesiz getirmistir. Ancak bunlarin hicbiri, o beyaz onlugun icinde yer alan, insanligin binlerce yillik bilgi birikimi emanetini tasiyan bir hekime saygisizligi, yapilan isi pervasizca verilen sigorta primlerine veya odenen maaslara indirgemenin mazereti olamaz.
Hastalarindan ve hasta yakinlarindan asgari duzeyde de olsa anlayis ve sabir gormeyi beklemek her hekimin en dogal hakkidir.
Ve hekim, acil medikal durumlarin ve zaruri hallerin disinda, bu bilgi birikimini kendisine ve meslektaslarina hakaret eden insanlarla paylasmayi reddetme hakkina sahiptir.
Zira hekimliğin karşılığı maddi bir degerle olculemez. Hekimlik, en sade deyimle, bir özveri ve tutkudur.
Dr. Mehmet Emin Adın
Radyodiagnostik uzmanı