MEDİMAGAZİN-Sağlıkta şiddet, sağlık çalışanlarının aşırı iş yükü ve malpraktis davaları sıklıkla gündeme geliyor, modern sağlık sistemlerinin doktor ile hasta ilişkisi üzerine olumsuz getirileri tartışılıyor, hasta ile doktor iletişiminin nasıl arttırılacağına ilişkin çözümler aranıyor. Dünya genelinde olduğu kadar Amerika’da da benzer sorunlarla mücadele edilirken, “İdeal Tıbbi Bakım Hareketi”ni ortaya atan Dr. Pamela Wible, bu konuda doktorların nabzını yokluyor. Dr. Wible’nin Medscape’te paylaştığı yazısını kendi ağzından veriyoruz:
Kimin kime daha çok ihtiyacı var?
Çoğu doktor mesleklerinin en tatmin edici yanının hastalarıyla kurdukları ilişkiler olduğunu söylüyor. Peki gerçekten de hastalar doktorlarıyla ilişki kurmak iletişim içinde olmak istiyorlar mı?
Bunu araştırmak için 122 hekimle biraraya geldim. Konuştuğum doktorların yüzde 42’si hastaların bu ilişkiye daha çok ihtiyacı olduğunu, yüzde 17’si asıl ilişkiye ihtiyaç duyanın doktorlar olduğunu söyledi. Yüzde 35’i her ikisinin de birbirine ihtiyaç duyduğunu, yüzde 3’ü cevabın uzmanlık alanına ve durumlara bağlı olarak değişiklik göstereceğini ve bir diğer yüzde 3’ü de ne doktorun ne de hastaların karşılıklı bir ilişkiye ihtiyacı olmadığını ifade etti.
Hastaların ihtiyaç duyduğuna dair argümanlar
Dahiliye Uzmanı Allan Kelly, "Hastalar çoğunlukla doktorlara bağımlıdırlar, bu yüzden asıl iletişime ihtiyaç duyan onlardır.” diyor. Birçok hekim için, hasta ziyareti yalnızca ekonomik bir işlemdir, yaşamını idame ettirebilmek için saygın bir yoldur. Eğer tedaviye ihtiyaç duyan hastalar varolmasaydı, doktorların da bir işi veya geliri olmayacaktı.
Ancak, yetenekli bir doktor ile acı çeken bir hasta arasındaki ilişki, kendi alanında eşsizdir; hatta kutsaldır; yüzeysel kalan finansal ve fiziksel etkileşimleri aşarak daha derin olan duygusal ve manevi bir bağlılık sağlar.
Aile hekimi Steven Powell, "Bence hastanın bu ilişkiye daha çok ihtiyacı var. Ben ise bu ilişkiye manevi bir tatmin elde etmek için ihtiyaç duyuyorum. Bu etkileşim diğer çoğu insandan insana etkileşimden daha güçlü. Hastalarım için iyi olanı diliyor ve onlar için yapabileceğimin en iyisini yapıyorum, hatta bazılarını eve gittiğimde de aklımdan çıkaramıyorum ama onlara karşı sürekli bir bağlılığım söz konusu değil. Bunun bir kanıtı da şu: Geçtiğimiz günlerde, 10 yıldır tecrübe ettiğim aile hekimliği mesleğimden ayrıldım. Hastalarımdan veda mektupları aldım, çoğu gözyaşları dökerek ve hayalkırıklıklarını dile getirerek yanıma geldi ve bu haftalarca böyle devam etti. Hastalarımın bu denli bir bağlılık geliştireceği aklımın ucundan bile geçmemişti, oldukça etkilenmiştim ama asla onlar gibi içimden bir ağlama isteği gelmedi, çünkü yıllardır ayrılacağım gün için beklemiştim ve asla pişman değildim." diyor.
Bir başka Aile Hekimi Kevin Bluemel ise şu düşünceleri paylaşıyor, "Birinci basamak hekimi olarak, hastalarımla benzersiz bir ilişki kuruyorum. Kimseyle, hatta bazen eşleriyle bile konuşamayacakları şeyleri onlarla konuşuyorum. En derin sırlarını öğrenmeye, ellerimi bedenlerinde gezdirmeye iznim var. Ancak bu hassas ilişki onlar açısından sadece benimle kurulsa da, benim açımdan yüzlerce hatta binlerce hasta için kuruluyor. Bu yüzden hastaların, doktorların olduğundan daha fazla ilişki kurmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.".
Bu tespit oldukça doğru. Doktorlar binlerce hastayla ilişki içerisindeyken hastalar sadece birkaç doktorla iletişim kuruyorlar. Psikiyatri Uzmanı Lamis Jabri, "Hastalarımıza hizmet etmek için buradayız. Elbette bizim de onlara ihtiyacımız var ancak biz her zaman yeni hastalar bulabiliriz, ancak onlar her zaman yeni doktorlar bulamazlar.” diyor.
İş yükü artan doktorlar, bilgisayardan başını kaldıramıyor, dökümanlar içinde boğuluyor ve dolayısıyla hastalarıyla iletişim kurmaya vakit bulamıyor. Bir Acil Tıp Doktoru olan James Speed, "Bürokratlar, sigorta şirketleri ve avukatlar hekimlerin aldığı bir miktar ücret dışında herhangi bir fayda sağlamasına izin vermiyor, hatta onu da ellerinden almaya çalışıyorlar. Hastalar ise sadece bakımın devamlılığını, hiç sekteye uğramadan devam etmesini istiyorlar. Benim dünyamda, acil bölümünde, bir hastayla sağlıklı bir ilişki kurmak asla mümkün olmuyor. Böyle bir iletişim için zaten çok yorgun oluyorum.” diyor.
Psikiyatri Uzmanı Lisa E. Goldman ise "Kimin kime daha çok ihtiyacı var?” sorusuna “Cevap hasta olsa iyi olur, yoksa doktor olarak büyük bir sıkıntıya girerdim. Çoğu zaman duygusal, psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarımı hasta ile ilişkimin dışında bırakmam gerekiyor. Somut gerçeklikte manevi ihtiyaçlarımı hastalarımdan karşılamam gerçekçi ya da mümkün değil. Fakat, hastalarım teklif ettiğim yardımı kabul ettiğinde bir şekilde ihtiyacım olanı vermiş oluyorlar. Her hastadan sevgi, onaylama ve saygı beklemek işimi yapmamı imkansız hale getirir, ama olursa da elbette mutlu oluyorum. Benim de ihtiyaçlarım var, ancak hiçbir hasta bireysel olarak bunları karşılamak zorunda değil, karşıladığı takdirde de hastalarımı suistimal etme riskiyle karşı karşıya kalırım.” cevabını veriyor.
Doktorların ihtiyaç duyduğuna dair argümanlar
İsmini vermek istemeyen bir Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, “Doktorların hastalarla ilişki kurmaya daha çok ihtiyacı var, çünkü hastalar çorap değiştirir gibi doktor değiştirebiliyor, ama doktorlar kendilerini her ne kadar yeryüzünde bulunan en iyi doktor olarak görseler de hastanın hayatında ancak küçük bir yer teşkil ediyor. Hastalarımın ihtiyaçlarını, ailemin ve kişisel yaşamımın önünde tutmama rağmen, tedavi ortasında başka meslektaşlarıma tercih edildim, hatta malpraktis davalarıyla karşı karşıya geldim. Bu sebepler yüzünden artık sahada görev yapmıyorum. Eğer dostluk veya vefa aradığınız bir ilişki için bakınıyorsanız, ortada potansiyel bir kalpsizlik olduğunu unutmayın.” ifadelerini kullanıyor.
Dahiliye Uzmanı Rex Mahnensmith ise, "Hekimlerin bu ilişkiye daha çok ihtiyaçları var. Bu ilişki içten gelir, mekanik veya robotik değildir. Aslında böyle samimi bir ilişki hastayı, ‘herkese uyan’ teşhis yaklaşımlarından korur, hastalık olmadığını hasta olduğunu öğretir. Bu da malpraktis davalarının sayısını azaltır. Hastalar genelde iyi bir ilişki içerisinde oldukları doktorları hata yapsalar bile şikayet etmezler. İletişim odaklı tıp, performans odaklı tıptan daha tatmin edicidir. Hastalarla yüksek kalitede bir ilişki kurulamadan doktor yeteneklerini tüm kapasitesiyle gösteremeyecektir. Böyle bir ilişki yoksunluğunun hekimlerde hoşnutsuzluğa ve içten içe kızgınlara yol açarak iyilik hallerinde ve benliklerinde bozulmalara sebep olduğunu düşünüyorum. Bu da beraberinde anksiyeteyi, depresyonu getiriyor, özsaygılarını ve kendilerine verdikleri değeri yitirmelerine yol açıyor." diyor.
Karşılıklı bağımlılığa dair argümanlar
Aile hekimi Chris Hatlestad, "İlişkiler tek kişiden ibaret olamaz, karşılıklıdır. Her iki grubun da farklı ihtiyaçları, beklentileri ve rolleri bulunuyor. Bazı hastalar teşhis ve tedavi mekanizmasının işletilebilmesi için daha fazla güvenceye, rehberliğe, merhamete ve empatiye ihtiyaç duyar. Sağlıklı bir iletişim kurulamadığı takdirde her iki grup da acı çeker, nüfus yönetiminin kurbanı olduğu bireysel bakımdan uzaklaşan sağlık sistemleriyle, hasta ve hekim arasındaki bu keyif verici ilişki de ortadan kayboluyor.” diyor.
İsmini vermek istemeyen bir hekim ise modern tıbbın yarattığı bu iletişim sorununun doktorlarda daha fazla anksiyete ve depresyona yol açtığını söylüyor.
Peki hastalar gerçekte ne istiyor?
Çoğu hasta aslında sadece iyi olacaklarını, ölmeyeceklerini duymak istiyor. Genellikle sağlıklarıyla ilgili tüm sorumluluğu doktora yüklemekten hoşnut oluyor ve iyileştikleri sürece özel bir ilişkiye de ihtiyaç duymuyorlar. Ancak doktorlar perspektifinden bakacak olursak, çoğu hekim özsaygı ve tatmin duygusu için hastalarla ilişki kurmaya ihtiyaç duyuyor. Belki de hekimlerin bir ilişkiden ziyade onaylanmaya gereksinimi var. Tabi ki hastalar, doktorların böyle bir onaylanmaya ihtiyaç duyduklarına dair bir fikir sahibi değiller ve doktorlar da performans baskısıyla, verim endişesiyle hep bir ilişki kurmanın uzağında kalıyorlar.