ANTALYA-Türkiye’nin ilk ve tek Tıp Hukuku Dergisi'ni yedi yıldır çıkaran ve her sene düzenli olarak Türk Alman Tıp Hukuku Sempozyumu'nu düzenleyen İstanbul Medeniyet Üniversitesi iki yılda bir düzenlendiği Uluslararası Tıp Hukuku Kongresini tamamladı.
Üçüncüsü düzenlenen kongrede Medimagazin’e açıklamalarda bulunan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı’ndan Kongre Başkanı Prof. Dr. Hakan Hakeri kongrenin hukuk kongresi olarak Türkiye’nin en büyük kongresi olduğuna vurgu yaptı. 120 sunum 47 oturum ve kursların katılımcı ilgisine sunulduğunu kaydeden Prof. Dr. Hakeri pratik dışındaki konuların da kongre programında yer aldığını belirterek “Türkiye’de normalde mevzuat tıbbın her zaman gerisindedir. Biz doktrin olarak en azından mevzuatın ilerisine geçelim istiyoruz.” dedi.
Tazminat davalarında özel ve kamu arasında ayrım olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hakeri kamuda çalışan hekimlerin bütün tazminatını kurumun ödediğini belirtti. Kurumun daha sonra tazminata hükmedilen sağlık personelinden kusuru oranında rücu ettiğini de hatırlatan Hakeri “ 800 bin liraya kadar Mesleki Sorumluluk Sigortası tazminatı karşılıyor.” dedi. Hakeri özel kurumlarda tazminat davasının doğrudan doktora da açılabildiğini de hatırlattı.
Her alanda tazminatların eskiden düşük olduğunu kaydeden Prof. Dr. Hakeri tazminatlara caydırıcılık fonksiyonu verilmeye başlandığını belirtti. Prof. Dr. Hakeri “kesinlikle tazminat miktarları sigorta miktarlarını aşmamalı.” diyerek caydırıcılığın olması gerektiğini ancak hekimlerin defansif tıbba çekilmesini de önlemek gerektiğini vurguladı.
Prof.Dr.Hakan Hakeri özellikle tazminat davalarında hukuken bir cümlenin de önemli olduğunu belirtirken 14 yıl önce 125 bin liralık tazminat davasından doktorun nasıl kurtulduğunu şöyle anlattı.
Prof.Dr.Hakan Hakeri ile yapılan röportajın tamamınını izlemek için TIKLAYINIZ
“Katılanların yüzde 40’ı tıp fakülteli”
Kongrede geleceğe dönük konular, uygulamada yaşanan sorunlar ve herkesin faydalanabileceği konuların masaya yatırıldığını belirten Prof. Dr. Hakeri sağlık turizmi hukuku alanında kurs düzenlediklerini kaydetti. Prof. Dr. Hakeri kongrede teorik konuların yanı sıra pratikte yaşanan durumlar için çözüm önerilerinin de sunulduğunu dile getirdi. Direkt dava süreçlerinde yaşanan sıkıntıların da kongrede yer aldığını belirten Prof. Dr. Hakeri şunları kaydetti:
“En büyük hukuk kongresi olduğunu söylememin sebebi katılımcıların hem tıbbiyeli hem de hukukçulardan oluşması. Katılanların yüzde 40’ı tıp fakülteli insanlar. Sadece hukukçulara hitap etseydik bu sayıyı bulamazdık tabi ki.”
“Tıp hekimleri tıp hukukuna çok ilgili “
Tıbbiyelilerin tıp hukukuna çok ilgili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Hakeri kongrede katılımcılardan hekim olup hukuk fakültesinde okuyanların olduğunu belirterek hekimlere şu sözlerle seslendi:
“Hekimler Adalet Meslek Yüksekokulu’nda okuyabilirler. İki yıllık eğitimin sonunda hukuka da geçme ihtimalleri var. En temel hukuk bilgilerini oradan elde edebilirler. Hekimlerin hukuktan korkmasına gerek yok. Bize gelen sorular genelde tıbbi konular. Hekimler tıbbi konuda ne yapılması gerektiğini soruyorlar ve “Hukuki olarak doğru mu?” diyorlar. Siz tıp hekimi olarak yaptığınızı tıbben savunabiliyorsanız tıp hukukun yüzde 95’ini bitirmişsiniz demektir. Yaptığınız tıbben doğru ve bunu savunabiliyorsanız; buna ek olarak kayıt da tuttuysanız tıp hukukundan endişelendirmeye gerektirecek hiçbir şey yok. Defansitf tıbba gitmeyi gerektirecek hiçbir şey yok’’
“Enjeksiyon uygulamalarında da aydınlatma formu imzalatılıyor”
Hekimlerin artık terminal dönem hastalara bakmaktan çekindiğini ifade eden Hakeri, Florida eyaletinde kadın doğum uzmanı bulunamadığı için tazminatın 500 bin dolar ile sınırlandığını belirtti. Hakeri en sık karşılaşılan tıbbi hatalarla ilgili şunları kaydetti:
“ Kadın-doğum’un doğum kısmında yaşanan hatalar var. Ortopedide yanlış müdahale vs gibi çok fazla sıkıntı var. Hemşireler ile ilgili enjeksiyon noktasında sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Nöropati geliştiği için açılan davalarda artış gözlüyoruz. Adli tıp da bu davalara kusur vermemeye başladı. Anayasa mahkemesi de hemşirelerin enjeksiyon uygulamalarında aydınlatmasına karar verdi. Birkaç devlet hastanesinden bana gönderildi. Artık enjeksiyonda da hastaneler aydınlatma formu imzalatmaya başladı. “ dedi.