Atriyal Fibrilasyon, kronik kalp ritim bozuklukları arasında en sık rastlanan hastalıklar arasında gösteriliyor. Kalpten meydana gelen ritim bozukluğu sonrası pıhtı oluşması nedeni ile felce neden olabilen bu hastalıkta, hastaların yüzde 7-10’nun felç olma riski bulunuyor.
Antalya’da, 5-8 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 33. Uluslararası Katılımlı Türk Kardiyoloji Kongresi’nde Medimagazin’e açıklamada bulunan Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof.Dr.Mahmut Şahin, kalp ritim bozukluğu ile karşılan hastalarda ömür boyu sürebilecek hasarların ortaya çıkabildiğini söyledi.
Şahin, ‘’Bu hastalarda pıhtı nedeni ile felç olmasını önlemeye yönelik ilaçlar kullanılır. Bu ilaçların ilk kullanılanı asetilsalisilik asittir. Ancak yeteri kadar korumadığı için vazgeçilmiştir. Daha sonra varfarin etken maddeli ilaçlar kullanılmıştır. Ancak bu ilacın kullanımı çok yakın takip gerektiriyor. Çünkü bu ilaç gıda ve diğer ilaçlar ile çok çabuk etkileşim gösterebiliyor ve hastalarda kanamaya yol açabiliyor. O nedenle hekimlerde bu ilacı kullanmaktan kalan bir alışkanlık olarak kanama yapar endişesi var. Böylece düşük doz kullanarak, hastada kanamaya neden olmayalım endişesi yaşanıyor.’’ ifadelerini kullandı.
‘’Kanamayı azaltırken felç riskini artırmayalım’’
Kanamayı azaltmaya çalışırken düşük doz ilaç kullanımının hastanın felç geçirme riskini artırabileceğine dikkat çeken Şahin,
‘’Elbette kanamayı engellemeliyiz ancak tedaviyi de aksatmamalıyız. Şuanda Türkiye’de bu konuda kullanılan dört yeni ilaç bulunuyor. Biz de ‘New oral anticoagulants-TURKey (NOAC-TURK)’ başlıklı bir çalışma yaptık ve bu ilacın Türkiye’de kullanımını araştırdık. Türkiye’de bu ilaçları kullanan 3 binden fazla hasta var. Hekimler de ilaçları tanıyor ancak ilaçtan ilaca değişmekle birlikte bu ilaçlar yüzde 40-50 oranında hala düşük doz kullanılıyor. ‘’ dedi.
Çalışmasının verilerine göre, Atriyal Fibrilasyon tedavisinde düşük doz ilaç kullanımının dünyada yüzde 15 iken Türkiye’de bu oranın yüzde 48 olduğunu ifade eden Şahin,
‘’Düşük doz ilaç kullanımının çok yaşlı, böbrek fonksiyonları bozuk olan hastalarda kullanılır. Bu hastalığın tedavisinde düşük doz ilaç kullanan hasta oranı yüzde 10-15’tir. Normal doz kullanılabilecek hastalarda yeni oral antikuagülanları doğru dozda kullanabilirsiniz.’’ açıklamasında bulundu.