Medimagazin logo

Değişimde Dijitalleşme Rüzgârı

İlaç sektöründeki gelişmelerin nabzını da tutan Medimagazin, bu sayısında, AstraZeneca’nın ilaç sektöründeki yaklaşımlarına mercek tuttu. AstraZeneca Klinik Araştırmalardan Sorumlu Global Başkan Yardımcısı Alberto Fernandez; dünya genelinde klinik araştırmaların en çok odaklandığı hastalık, klinik araştırmalar, ilaç sektörünün Ar-Ge yatırımları içinde edindiği pay ve immünoonkoloji alanındaki atılımları Medimagazin’e anlattı
Değişimde Dijitalleşme Rüzgârı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Bize biraz kendinizden ve sektördeki deneyiminizden bahsedebilir misiniz?
AstraZeneca’nın dünya genelindeki klinik araştırma faaliyetlerinin yönetiminden sorumluyum. 25 yıldır AstraZenecalıyım. Bugüne kadar Avrupa, İspanya, Orta ve Doğu Avrupa gibi pek çok bölgeden sorumlu oldum ve hep klinik araştırma ve klinik operasyonlar alanında çalıştım. Ayrıca, AstraZeneca’nın Latin Amerika'daki klinik operasyonlar ekibinin yönetimini üstlendim ve yerel bir ekibin parçası olarak Brezilya’da birkaç yıl çalıştım. Sekiz yıl önce şu anki görevim için İsveç’e taşındım. Bu görevim kapsamında tüm tedavi alanlarımıza yönelik klinik araştırma portföyümüzün ve bu kapsamda yaklaşık 2.400 kişinin yönetiminden sorumluyum.

Klinik araştırmalar, ilaç sektörü Ar-Ge yatırımları içinde nasıl bir pay oluşturuyor?
İlaç sektörü ve ilaç endüstrisi; bilimden, araştırma ve geliştirmeden güç alıyor. İlaç sektörünün Ar-Ge’ye yatırımı her geçen gün artıyor ve şu anda küresel çapta 165 milyar avrodan daha fazla. Avrupa ilaç sektöründe Ar-Ge’ye ayrılan bütçe yaklaşık 35 milyar avro ve 100 binden fazla kişi klinik araştırma ve Ar-Ge faaliyetlerinde çalışıyor. Ancak, dünya genelindeki tüm hastaların sorunlarını çözecek seviyeye gelmediğimiz sürece, klinik araştırmalara yeterince yatırım yapıldığını söyleyemeyiz. İlaç sektöründeki bilimsel çalışmalara yapılan yatırımları ve klinik araştırmalara verilen ağırlığı devam ettirmeliyiz. Şu anda araştırma aşamasında olan pek çok yeni bileşik var. Klinik araştırmaların, ilaç sektörünün Ar-Ge yatırımları içindeki payı sürekli artmaya devam edecektir.

Klinik araştırmalar konusunda AstraZeneca’nın güncel çalışmalarından bahsedebilir misiniz?
AstraZeneca’da Ar-Ge’ye her yıl 5,8 milyar avroluk yatırım yapılıyor. Satış ve yatırım rakamları arasındaki oran açısından bu oldukça önemli bir rakam. Şirket olarak üç temel tedavi alanına odaklanıyoruz. Birincisi onkoloji, immünoonkoloji ve hematoloji. İkincisi kardiyovasküler, renal ve metabolik hastalıklar. Üçüncüsü ise solunum hastalıkları. Ayrıca, otoimmün hastalıklar gibi gelecek vadeden alanlara da odaklanıyoruz; ancak asıl yatırım alanımız onkoloji, kardiyovasküler, renal, metabolizma ve solunum. Çoğu faaliyetlerimizi bu alanlarda gerçekleştiriyor ve moleküllerimizin çoğunu bu alanlarda geliştiriyoruz.

Önümüzdeki dönemde devrim niteliğinde çığır açacak çalışmalar neler olacak?
AstraZeneca olarak yaşama değer katan ilaçları keşfetmek için çalışıyoruz ve bu da bilimle mümkündür. Çünkü bilimin kendisi keşfetmektir. Biz AstraZeneca’da kurulduğumuz ilk yıllardan bu yana bu bakış açısı ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her yeni ilaç için önce ilk endikasyona, sonrasındaysa fayda yaratabileceği diğer alanlara bakıyoruz.

İmmünoonkoloji alanında da aynı doğrultuda çalışmalarımız var. Biliyorsunuz immünoonkoloji mekanizmasını ortaya koyan bilim insanları geçtiğimiz aylarda tıp alanında Nobel ödülüne layık görüldü. İmmünoonkoloji çok önemli alanlardan biri. Bu nedenle bu alanda çok büyük bilimsel gelişmelerin bizi beklediğine inanıyoruz. Şu anda ilaç sektörünün ve tıp dünyasının paradigmasını değiştirecek bir çalışma adı veremem; çünkü bir klinik araştırmaya başladığımızda sonucun ne olacağını bilemiyoruz. Süreç içinde olumlu sonuçlar alırsak karşımızdaki resim değişmeye başlıyor. Ancak bu sonuçlar ortaya çıkana kadar herhangi bir tahminde bulunamayız.

Bugünlerde “kişiye özel tedavi” terimini sık sık duyuyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
Bence artık tıp dünyası yeni bir modele evrildi. Eskiden küçük moleküllerle başlayarak, elimizdeki ilaçlardan mümkün olduğunca çok sayıda kişinin fayda sağlamasına çalışıyorduk ve söz konusu ilacın bazı alt gruplar üzerindeki etkisi konusunda emin olsak da çoğunluğa etkisi konusunda o kadar da emin olamıyorduk. Bu yeni model sayesinde ise çok net bilgi sahibi olabiliyoruz. Genom çalışmaları, genetik fenotipler ve genotipler sayesinde bir ilacın belirli bir hasta için faydalı olup olmayacağını hesaplayabiliyoruz. Bu yeni modele hassas tıp deniyor. 

Onkoloji, solunum, kardiyovasküler gibi pek çok alanda geliştirdiğimiz yeni moleküllerin çoğu için bu genotip testleri yapıyoruz. Testler sonuçlandığında, ilacın belirli bir hasta grubunda işe yarayıp yaramayacağını yüksek bir doğruluk oranıyla biliyoruz. Yakın gelecekte bu durum yeni nesil ilaçlar ve moleküllerimiz için de geçerli olacak.

AstraZeneca bu çalışmaların neresinde olacak ve nasıl bir rol üstlenecek? Bu konudaki vizyonu nedir?
Klinik araştırmalar alanında değişen bazı şeyler var. Bu değişimlerin ilki dijitalleşme rüzgârı. Artık daha iyi kararlar vermek, verilerimizle daha iyi analizler yapmak ve daha iyi öngörülerde bulunmak için yapay zekâdan faydalanıyoruz. Böylece sadece AstraZeneca’nın değil, iş birliği hâlinde olduğumuz kurumların da verilerinden faydalanarak artık daha fazla bilgiye ulaşabiliyoruz. Bu nedenle bilimsel iş birliklerinin gelecekte tüm kurumların gündeminde olacağını düşünüyorum. Aynı zamanda, hastaların klinik araştırmaların tasarım aşamasına daha çok dâhil olmasını sağlamamıza yardımcı olacak gelişmeler de yaşanıyor. Örneğin; giyilebilir teknolojiler ve mobil uygulamalar sayesinde, normalde hastanede yapmamız gereken değerlendirmeleri evden yapabileceğiz.

Aslında klinik araştırmalarda kullanılabilecek pek çok uygulama var. Şu anda AstraZeneca’da önümüzdeki 3-4 yılda, klinik çalışma yöntemlerimizi değiştirebilecek uygulamalara önemli miktarda zaman, kaynak ve para ayırıyor, yatırım yapıyoruz. Yeni yaklaşımları inceliyor ve sonuca yakın tahminler elde edebilmek için elimizdeki verilerin en iyisini kullanmaya odaklanıyoruz. Bu gelişmelerin sektörümüzde yeni fırsatlar yaratacağını düşünüyorum.

Diğer bir fırsat alanı ise kanıt üretme olacak. Günümüzde klinik kanıtları randomize klinik araştırmalar sonucunda elde etmemiz gerekiyor, çünkü mevzuat bunu gerektiriyor. Bence artık bu alan da değişime daha açık hâle gelmeye başladı. Bu nedenle biz de veri tabanlarını, elektronik sağlık hizmetlerini ve gerçek deneyimleri nasıl kullanabileceğimizi araştırmaya başladık.
 
Dünya genelinde klinik araştırmaların en çok odaklandığı hastalık/konu nedir?
Dünya genelindeki kanser hastalarının sayısını ve sağkalım oranlarını düşünürsek, onkolojinin bu kadar gündemde olması elbette çok doğal. Ancak, dünyada en çok ölüme neden olan hastalık aslında kanser değil, kardiyovasküler hastalıklar. Bugün dünya genelindeki ölümlerin %26,7’si iskemik kalp hastalığı ve inme nedeni ile meydana geliyor. İkinci sırada (tüm ölümlerin %5’i) KOAH ve astım gibi solunum hastalıkları var. Bu hastalıklar dünya sağlığı için önemli bir sorun teşkil ediyor. Akciğer kanseri gibi hastalıklar ise tüm ölümlerin yalnızca %2 ila %3’ünden sorumlu. Elimizdeki güncel küresel epidemiyolojik verileri incelediğimizde, en çok ölüme neden olan hastalıkların çok fazla değişmesini beklemediğimizi söyleyebiliriz. Yani önümüzdeki yıllarda da kardiyovasküler ve metabolik hastalıklar, solunum hastalıkları ve kanser kaynaklı sorunlar var olmaya devam edecek ve muhtemelen hızla artacaktır. Örneğin; 2016 yılında 1,6 milyon kişi diyabet yüzünden hayatını kaybetti ve yalnızca bir yıl içinde bu rakam 1 milyon daha arttı. O yüzden diyabetin, mücadele etmemiz gereken önemli bir hastalık olmayı sürdüreceğini düşünüyorum. 

astrazeneca
alberto fernandez
klinik araştırma
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir