Medimagazin logo

'Numunenin alım aşamasında yapılan ufacık bir hata yanlış tedaviye yol açıyor'

İkinci Dünya Savaşı yıllarında ilk örnekleri kullanılan kan alma tüplerinde, bugün, o yıllarda hayal bile edilemeyecek teknolojik düzeye ulaşıldı. İlk günden bu yana bu sürecin başrolünde yer alan aktörlerden en önemlisi ise Becton Dickinson
'Numunenin alım aşamasında yapılan ufacık bir hata yanlış tedaviye yol açıyor'
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

BD Preanalitik Sistemler Dünya Başkanı Rick Byrd, laboratuvar analizleri açısından teknolojik olarak en üst düzeye ulaşılsa da hâlen insan faktöründen kaynaklanan hatalardan dolayı klinik sonuçlarda yaşanan pürüzlere dikkat çekiyor. Byrd, BD olarak piyasaya sadece ürün temin etmek değil, hem insan sağlığı ve güvenliği hem de sağlık maliyetlerinin gereksiz yere artmaması için süreçteki iyileştirmelerde de aktif rol oynadıklarını vurguluyor. Medimagazin’e konuşan Byrd, dünya çapında yapılan geniş çaplı araştırma sonuçlarına göre, analiz öncesi süreçte numune alma aşamasını da kapsayan “preanalitik safhada” hata payının yüzde 70’leri bulduğunun altını çiziyor: “Bu hatalardan kaynaklanan sıkıntılar, hem tanı hem tedaviyle ilgili tüm süreçleri etkiliyor. Bu süreçlerde de hata yapılmasına zemin hazırlıyor. Padova Üniversite Hastanesinde yapılan bir araştırmaya göre, numune alma aşamasını da kapsayan preanalitik evrede yapılan bir hata, hastaların yüzde 6,4’üne yanlış tedavi verilmesine neden oluyor. Her şeyi bir kenara bırakalım, insan sağlığı açısından kabul edilebilir bir şey değil bu! Bu nedenle, BD olarak, bu problemin çözümünde aktif olarak yer alıyoruz.” 

Hata yüzünden işlemin yinelenmesi bile riski ikiye katlıyor
Preanalitik aşamanın klinik kararlardaki önemine vurgu yapan Byrd, “Preanalitik aşamada hastanın hazırlığının doğru yapılması, kan alma prosedürlerinin doğru uygulanması ve hastadan alınan örneklerin uygun koşullarda ve doğru zamanda laboratuvara ulaşması ve analiz aşamasına girmesi gerekir. Sadece preanalitik evrede değil, numunelerin analiz edilmesi sürecinde de sıkıntı yaşandığını görüyoruz. Bu zayıf iş süreçlerinin getirdiği ekstra maliyetler de söz konusu. Örneğin; numune hatalı ya da yetersiz ise testi tekrarlamanız gerekebiliyor. Her aşamanın baştan alınması demek bu: Tekrar hastaya dokunmak, tekrar malzeme kullanmak, tekrar zaman ayırmak… Bütün bunlar bir yana, en basitinden, iğne batma yaralanma riskini ikiye katlıyorsunuz.” diye konuştu.

Sağlık çalışanı yaralanmalarının en önemli sebebi aciliyet!
Aciliyet gerektiren servislerde çok büyük stres olduğuna işaret eden Byrd, “Sağlık alanındaki yaralanmalarda en önemli konu aciliyet. Çok yüksek riskli olanlardan biri, kesici delici aletler. Her anlamda kazaya sebebiyet verebilir, hastaya müdahale için kullanılacaktır ama güvensiz bir şekilde bir yere koyduğunuzda başka birine de zarar verebilir.” dedi ve sözlerine şu şekilde devam etti: “Aciliyet gerektiren servislerde çok hızlı bir döngü var. Hastalara bir an önce müdahale edilmesi gerektiğinden, sağlık çalışanları da hızlı bir şekilde hareket etmek zorunda kalıyorlar. İğne batma ya da kesici delici alet yaralanmaları ile bulaşabilecek, bugün bilinen 40’ın üzerinde patojen var. Bu riskler önlenebilir, teknoloji ile tamamen önüne geçilebilir. Acil servisler bu anlamda ilk sırada yer alan riskli bölge. Orada tamamen bir bilinmezlik var. Enfeksiyon üniteleri de öyle. Riskleri biliyor olmanıza rağmen kazaya çok açık alanlar. Bunlar dışında yoğun bakımlar, pediatri veya cerrahi servisleri. Risk her yerde var aslında. Bu risklerin önüne geçebilmek için sadece bizler değil; hastane yönetimleri, sağlık otoriteleri, hükümetin sağlık politikalarını yürüten birimler dâhil herkesin bu takımda yer alması gerekiyor. Elbette ki sağlık çalışanları eğitilmeli. İş sağlığı ve güvenliği açından da sağlık otoritelerinin bu konuya eğilmesi gerekiyor. İş sağlığı güvenliği konusunda hastaneler en yüksek riskli yerler. Enfeksiyon komitesiyle birlikte çalışılması gerekli. Standart mevzuatların oluşturulması ve ortaya konulması gerekli.” 

Önlenebilir risklerin tamamen ortadan kaldırılması asıl hedefimiz 
“İğne batma ve kesici delici alet yaralanmaları en önemli konularımızdan biri. BD’nin kurumsal güvenlik stratejisi buradan başlıyor. Hasta ve sağlık çalışanları için güvenlik inovasyonu yürütmek, maliyet etkinliğini ortaya koymak ve erişilebilir olmak en önemli başlıklarımızdan. Bu nedenle hep birlikte çalışıyoruz. Risklerin iyi ve doğru bir şekilde ortaya konması, bununla ilgili standartlar ve eğitimlerin gerçekleştirilebilmesi, bu konuda güvenlik donanımları olan çözümlerin erişilebilir ve kullanılabilir hâle getirilmesi, raporlama ve sürveyans sistemi ile mevzuatta standart sağlanabilmesi üzerinde çalışıyoruz. Hükümetler, dernekler, sağlık çalışanları hep birlikte yapmalıyız bunu. Enfeksiyonun önlenmesi, doğru ve hızlı tanı, güvenli ilaç uygulamaları çevresinde bütünsel bir güvenlik kültürü var BD’de.” 

Numunenin sistemden çıkış zamanı kritik önemde 
Süreçteki iyileştirmelerin teknoloji ile çok bağlantılı olduğuna değinen Rick Byrd, test sonucunun doktorun önüne gidene kadar geçirdiği zamana da işaret ederek şunları söyledi: “Kritik akut müdahale gerektiren durumlarda, örneğin; kalp krizi geçiren ya da septik şoka girmiş bir hastada, numunenin sistemden ne zaman çıktığı hayat kurtarıcı olabiliyor. Bunun için örnek vermem gerekirse, özel geliştirilen yenilikçi tüp teknolojilerin başında gelen mekanik seperatör teknolojisi BD Barricor, sonuç alma zamanını 37 dk’ya kadar kısaltarak tedavi kararlarının daha hızlı alınmasını sağlıyor.  Böylelikle laboratuvar iş süreçlerini geliştiriyor, laboratuvar ve teşhis maliyetlerinin azalmasına katkıda bulunuyor.”

Sadece tanıyı değil, tedaviyi de doğrudan etkiliyor
Byrd, “Numune alma süreçleri tedavide hayati öneme sahip” diyerek şöyle açıklıyor: “Örneğin; kanserde, kemoterapi alan bir hastanın uygun ilacı alabilmesi için orada yapılan tetkiklerin hızlı ve doğru olması gerekiyor. Aslına bakarsanız doğumdan ölüme, tanı-teşhis-tedavi, yani hastalık yönetiminin bütün aşamalarında numune alınması ve testler hayati öneme sahip.”

Rick Byrd, kan alma tüplerinin tarih sürecini ise şöyle özetliyor: “Bu yıl Vacutainer markasının 70. yılını kutluyoruz. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Joseph Kleiner, devrim niteliğindeki buluşu yeni kan alma tekniği ile numune toplama sürecine yepyeni bir yön kazandırmış. 1949 yılında, daha sonradan BD Vacutainer olarak bilinecek kan toplama tüpü ‘Evacutainer’ın patenti alınmış. Yeni ve farklı teknolojilerle aslında 70 yıl sonra aynı şeyi yapıyoruz. Cam tüplerden vakumlu tüplere geçişteki inovasyon, söz konusu bu 70 yıllık süreçte. Eski pratiğin yerini bu yeni teknolojik gelişmelere bırakması çok etkileyici. Öyle bir noktaya geldik ki beş kesit teknolojisi UltraTouchTM  kan alma iğnesi gibi, hastaya acı bile hissettirmeyecek çözümlerle artık sadece kliniğe odaklanıp en iyi ve kaliteli numunenin analize gitmesini sağlamaya çalışıyoruz.” 

BD olarak farkındalığı artırmaya çalışıyoruz
Byrd’e göre, Türkiye’de preanalitik alanda yaşanan sıkıntılar tüm dünyada da aşağı yukarı aynı. Tanıdaki hatalar, sonuçların güvenilirliği, tekrarlanan numune alımları tüm dünyanın önemle üzerinde durduğu başlıklar. Farkındalıkta seviyenin değiştiğini vurgulayan Byrd, “Gelişmiş ülkelerde bu farkındalık daha yüksek. Biz de bu farkındalığı yaratmaya çalışıyoruz. BD olarak sadece satış odaklı bir şirket değil; beraber iyi ve güvenli uygulamaları, pratikleri, süreci beraber nasıl daha iyiye götürebiliriz diye bakan ve bu tarafta artı değer yaratan çalışmalara imza atan bir ekibiz.” dedi.  

kan alma
becton dickinson
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir