Medimagazin logo

Doktorun tutumu bile sokaktakiyle aynı

Damgalama (stigma) sadece Türkiye’nin değil dünyanın sorunu. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alp Üçok, hastalığı nedeniyle damgalanan ve dışlananların bulundukları toplumun günah keçileri olduğunu söylüyor: "Bu kişi Nepal ya da Hindistan’da bir cüzzam, Zambiya’da bir AIDS hastası olabilir. Verem ve kanser hastaları da sırf hastalık yüzünden damgalanma ve dışlanmaya uğruyor."
Doktorun tutumu bile sokaktakiyle aynı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Damgalama (stigma) sadece Türkiye’nin değil dünyanın sorunu. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Alp Üçok, hastalığı nedeniyle damgalanan ve dışlananların bulundukları toplumun günah keçileri olduğunu söylüyor: "Bu kişi Nepal ya da Hindistan’da bir cüzzam, Zambiya’da bir AIDS hastası olabilir. Verem ve kanser hastaları da sırf hastalık yüzünden damgalanma ve dışlanmaya uğruyor."

Ancak tüm dünyada şizofreni başta olmak üzere psikiyatri hastaları damgadan en çok etkilenen grup. Prof. Dr. Üçok, damgalamayla ilgili sorularımızı yanıtladı.

DAMGALAMANIN YEŞERECEĞİ TOPRAK ÖNYARGIDIR

Damgalamanın yeşereceği toprak önyargıdır. İnsanın dışarıdan tanınmasını sağlayan bir özelliği olması, damgalanmayı kolaylaştırıyor. Kıyafetindeki bir özellik, taşıdığı dini bir simge, derisinin rengi, aksanı ya da başkalarından farklı davranışlar bu kişinin "o gruba" dahil olduğunun tespit edilmesini kolaylaştırır. "O grup" Çingeneler, Müslüman ya da Yahudiler, zenciler, eşcinseller, şizofrenler ya da Patagonyalılar olabilir, hiç fark etmez. Daha sonra o gruba ait önyargı, bu kişinin üzerine yapıştırılır. Şunlar suça eğilimlidir, bunlar tembeldir, ötekiler korkaktır, berikiler ahlaksızdır gibi. Eğer şizofreni hastalarının güvenilmez ya da tehlikeli olduğuna inanıyorsanız, karşınızdakinin hastalığını duyar duymaz hiç tanımadığınız bir kişiyi zihninizde olumsuz bazı sıfatlarla canlandırırsınız.

SARIŞINLAR, ŞİŞMANLAR HERKES HEDEF OLABİLİR

Aslında "öteki" rolünü üstlenmeye uygun görülen herkes damgalanmanın hedefi olabilir. Bu biraz da ben/biz iyiyiz, dürüstüz, cesuruz, o/ onlar bizden farklı olduklarından kötüdür, aşağıdır demenin bir yolu. Az önce söz ettiğimiz gibi komşu mahalle, kasaba ya da ülkenin insanları, sarışınlar, şişmanlar, yani neredeyse herkes hedefe yerleştirilebilir. Damgalama sosyolojik bir olgu. Temelde kendimizi rahat, güvende hissetmemize hizmet ediyor. Tabii başkalarını ezip kırmak pahasına. Hepimiz bilmediğimiz şeylerden huzursuz oluruz. Günümüzde kimsenin karşısındakini tanımaya, anlamaya niyeti ve vakti olmadığından önceki kuşaklardan hazır biçimde bize sunulan şablonlar işimizi kolaylaştırıyor olsa gerek.

TEDAVİSİ MÜMKÜN HASTALIKLARDA AZALDI

Söz ettiğimiz hastalıkların çoğu bir zamanlar tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar alınamayan hastalıklar. Örneğin ne zaman ki tüberkülozun tedavisinde daha etkili yöntemler bulundu, damgalama biraz da olsa azaldı. Aynı durum frengi için de geçerli. Ayrıca sokaktaki insan hastalığa yakalanmayı hastanın kişisel bir zaafıyla, irade zayıflığıyla ilişkilendiriyorsa daha dışlayıcı bir tutum benimsiyor. Örneğin, araştırmalar 20 sene günde bir paket sigara içenler akciğer kanseri olduğunda çevresinden, rahim kanserine yakalanan birine göre daha olumsuz tepkiler aldığını gösteriyor. AIDS’in hatalı da olsa cinsel sapmalarla, ruhsal rahatsızlıkların ya da obezitenin irade zayıflığıyla bağlantılandırılması damgalanmayı kolaylaştırıcı rol oynuyor.

BATILI TOPLUMLAR DAHA FAZLA DAMGALIYOR

Batı toplumlarında psikiyatrik hastalıkla ilgili damgalama, geleneksel Doğu toplumuna göre daha fazla. Bunda Batı’nın bireye ve rekabete dayalı sisteminin rolü olsa gerek. Sistem daha kırılgan olanları hızla sokağa atabiliyor. Biz Türkiye’de geleneksel olarak akıl hastasına daha hoşgörülü yaklaşıldığını söyleriz. Ancak ülkemizde geniş aile tipi ortadan kalkarken, bireyi kontrol eden ama bir yandan da kollayan aile dinamikleri de kayboluyor. Geçen yıllarda yapılan bir çalışmada Yunanistan, Makedonya, Türkiye ve Japonya’da şizofreniye karşı hoşgörüsüzlük birçok ülkedekinden daha fazla bulunmuştu. Farklı gelir düzeyleri olan bu ülkelerin ortak özelliği geleneksel yapının hakimiyeti. Demek istediğim, işin sosyolojik boyutu kolayca formüle edilecek gibi görünmüyor. Psikiyatrik hastalıklar üzerinde genel bir damga var. En basit bir evlilik sorununda dahi taraflar "ben deli miyim ki, neden psikiyatra gidecekmişim?" diye itiraz ediyor. Yüzüne karşı ya da arkasından deli denen kişilerin yaşadığı güçlükleri siz tahmin edin.

DOKTORUN TUTUMU BİLE SOKAKTAKİYLE AYNI

Önceden sanılıyordu ki insanlara hastalıklar hakkında bilgi verilirse önyargı kaybolur. Bunun böyle olmadığı görüldü. Kaldı ki 6 yıl tıp eğitimi almış doktorların damgalayıcı tutumu sokaktaki insandan çok farklı değil. Damgalamanın yüzyıllar öncesine dayanan bir geçmişi olduğundan kolay kolay silinmeyecektir. Bu ülkede her gece onbinlerce kadın kocasından dayak yer, kimsenin umurunda değil. Ama kazara bir şizofreni hastası bir vitrinin camını kırsa bütün gazetelere malzeme olur. Sansasyonel olaylar geçmiş şablonları besleyecek şekilde kolayca insanların zihninde yer alıyor. Kişisel tanışıklığın damgalamayı gidermede etkili olduğu biliniyor. Damgalanan gruplarının sözcülerinin topluma kendilerini anlatması ve bunu tekrar tekrar yapması işe yarayabilir.

HİNDİSTAN, ALMANYA KANADA, İNGİLTERE HEP AYNI ÖNYARGI

Hastalıkla ilgili damganın, hastanın ve ailesinin dünyasını en az hastalığın kendisi kadar kararttığına şüphe yok. Onun içindir ki çocuğunu psikiyatra getiren anne babalar, ne kadar eğitimsiz olursa olsunlar "şizofreni değil, değil mi?" diye soruyor. Bu tüm dünyada böyle. İşte örnekler:

Hintli bir genç kadın hasta: "Ailem bana iyi davranıyor, ama yine de hastalığımı komşulara söyleyemiyoruz, çünkü bu kız kardeşimin evlenme şansını tehlikeye atar."

Bir Alman hasta: "İş başvurusunda şizofreni hastası olduğumu söylersem beni işe almazlar, öğrendikleri anda beni kovarlar."

Bir İngiliz hasta: "Polis geldiğinde beni hapçı zannetti, hastane yerine nezarethaneye götürdü."

Kanadalı bir hasta: "Şizofreni tanısı konduktan bir süre sonra hamile kaldım, annem komşulara söylediğinde hepsi çocuğu ne zaman aldıracağımı sordu, bu çok büyük bir damga. Kızım şimdi altı yaşında."

Türkiye ’de de hastaların kendi mahallesinde, hatta evinde sürgün hayatı yaşadığını görüyoruz.

5-8 Ekim’de yapılan Damgalamaya Karşı Hep Beraber: Üçüncü Uluslararası Toplantı’da, yurtiçi ve yurtdışında damgalamayla mücadele eden uzman, hasta ve yakınları biraraya geldi. Kongrenin afişi Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü son sınıf öğrencilerinden Halil Ural tarafından hazırlandı. Bu bölümde öğretim üyesi olan tanınmış grafik sanatçısı Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun desteğiyle kongre afişi ve görsel malzemenin hazırlanması öğrencilerin bitirme ödevinin konusu oldu. Atölye çalışmaları sırasında psikiyatristler şizofreni ve damgalamayı anlattı. Öğrenciler projelerine hazırladı. Birinci seçmekle zorlanan jüri, diğer posterlerin kongre boyunca sergilenmesine karar verdi.



Hürriyet
doktorun
tutumu
bile
sokaktakiyle
aynı
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir