Adıyaman Üniversitesinin mimarisi ve hızlı büyümesiyle dikkati çektiğini ifade eden Arınç, genç nüfusun millet için servet olduğuna işaret etti. Türkiye'de ilk ve orta öğretimde 16, üniversitelerde ise yaklaşık 5,5 milyon öğrencinin eğitim gördüğünü hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:
"Avrupa'nın öyle ülkeleri var ki yaşlanmış, genç nüfusa özlem duyuyor. Şu anda genç nüfusa sahibiz ama doğum oranı belli bir trendin altında kalırsa önümüzdeki 20 yıl içerisinde yaşlı bir ülke haline geleceğimizi biliyoruz. Onun için Cumhurbaşkanımızın her nikah töreninde söylediği bir söz var. Ben tabi sayı verilmesinden yana değilim ancak genç nüfusumuzun devam etmesi için bizim inancımızdaki ölçüler içerisinde çocuk sahibi olmamız lazım."
Arınç, ülkenin, en büyük serveti genç nüfusuyla yarınlara ulaşabilmesi gerektiğine işaret etti.
Hedefi olmayan ülke ve insanların gerileyip yaşlanacağını dile getiren Arınç, "2023'lere, 2053'lere ve 2071'lere ulaşabilmeliyiz. 1071'in bin yıl sonrasının hedefini kurabilirseniz, ufuklara baktığınız zaman gözünüz gönlünüz açılırsa, 'siz varsınız' demektir. Pazar gününü düşünüp, pazartesiyi düşünmeyen siyasetçiler vardır. Önemli olan pazartesiyi düşünebilmektir. Bu seçim bitecek ama pazartesi, salı, çarşamba ne olacak. Hedeflerimizi böyle koymalıyız" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin 81 ilinde en az bir devlet üniversitesi bulunduğunu hatırlatan Arınç, göreve geldiklerinde 76 olan üniversite sayısının bugün 176'yı geçtiğini anlattı.
Arınç, bugün Türkiye'deki üniversitelerin ardık kendi aralarında değil, dünya klasmanında yarıştığını söyledi.
Akademisyenlerin özlük hakları
Meclis Başkanlığı yaptığı dönemde üniversitelerdeki araştırma görevlilerinin 4C'lilerin aldığı bin 700 lira maaşı bile alamadığını dile getiren Arınç, şunları kaydetti:
"Utanç verici. Bir üniversitenin öğretim görevlisi, araştırma görevlisi benim 4C'liye verdiğim ücreti alıyorsa biz bu üniversitelerden bir şey bekleyemeyiz. Bütün akademisyenlerimizin özlük haklarını güçlendirmemiz lazım. Aradan 4-5 yıl geçti. Demekki bugüne nasipmiş. Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu olunca bu cübbelerden, bu kürsülerden gelince, 'Öncelikli iş bu' dedi."