Medimagazin logo

Araştırma: COVID-19 hastalarında tedaviye eklenmesi ölüm oranlarını önemli derecede düşürüyor!

Covid-19 tanısı ile hastanede yatan hastalarda sistemik antikoagülasyon yapılması hayatta kalma şansını yükseltiyor.
Araştırma: COVID-19 hastalarında tedaviye eklenmesi ölüm oranlarını önemli derecede düşürüyor!
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

MEDİMAGAZİN-ABD’de salgının merkez üssünde yapılan geniş çaplı araştırmaya göre, Covid-19 tanısı ile hastanede yatan hastalarda sistemik antikoagülasyon yapılması hayatta kalma şansını yükseltiyor.

New York şehrindeki Mount Sinai Health System’e Mart ayı ortasından itibaren Kovid-19 ile başvuran yaklaşık 3000 hastanın ortalama yaşam süresi tedaviye antikoagülan eklenmesi ile 14 günden 21 güne çıktı.

Sonuçlar, hastanedeki mortalitenin % 62.7’den % 29.1’e düştüğü ve ortalama yaşam süresinin 9 günden 21 güne çıktığı mekanik ventilasyon gerektiren daha ağır hastalarda daha dikkat çekiciydi.

Kovid-19’un tromboz eğilimi yarattığı düşünülüyor ancak Covid-19’un yönetiminde antikoagülasyonun rolü tam olarak bilinmiyor.

Çalışmada 14 Mart-11 Nisan tarihleri arasında Kovid-19 tanısı doğrulanarak Mount Sinai’de hastaneye yatırılan 2bin 773 hastanın mortalite ve kanama durumları değerlendirildi.

Hastaların 786’sına (%28) ortalama üç gün boyunca subkutan heparin, DMAH, fraksiyone heparin ve apiksaban ve dabigatran gibi yeni oral antikoagülan uygulanmıştı. Bazı yoğun bakım hastalarına doku plazminojen aktivatörü uygulandı. Majör kanama hemoglobin düzeyi 7 /dl’nin altı olarak ya da kan transfüzyonu (48 saat içinde en az iki ünite eritrosit suspansiyonu ya da majör kanama tanı kodu kullanılması-özellikle intrakranial kanama) olarak tanımlandı.

Antikoagülan ile tedavi edilen hastaların invaziv mekanik ventilasyon oranı daha fazlaydı (% 8.1’e kıyasla % 29.8), protrombin zamanı, aktive pasiyel tromboplastin zamanı, laktat dehidrojenaz, ferritin, C-reaktif protein ve D-dimer düzeylerinin daha yüksek olduğu görüldü.

Hastane içi mortalite antikoagülasyon ile % 22.5 iken antikoagülasyon olmadan % 22.8 olarak bulundu (ortalama yaşam süresi 14 güne kıyasla 21 gün).

Çok değişkenli analizlerde, antikoagülasyon süresi kısaldıkça hastane içi ölüm oranı % 14 oranında azalıyordu (tehlike oranı, günlük 0.86).

Çalışmada yaş, etnisite, beden kitle indeksi, hastaneye yatmadan önce antikoagülan kullanımı gibi sonucu etkileyebilecek ek faktörlere göre ayarlama yapıldı. Hastanede yatış süresi ve antikoagülan kullanımına başlama açısından, antikoagülan süresi ortak değişken olarak kullanıldı ve entübasyon zamana-bağlı değişken olarak kabul edildi.

Kanama oranları antikoagülan kullanılan ve kullanılmayan hastalarda benzer orandaydı (% 3.1’e kıyasla % 1.9) ama 375 entübe hastada, non-entübe hastalara oranla daha yaygındı (%7.5’a kıyasla % 1.35).

Araştırmacılara göre burada en önemli nokta, kanamada artış olmamasıydı.

28 günlük mortalitelere bakıldığında, heparin kullananlar ile kullanmayanlar arasında benzerlik vardı (%30.3’e kıyasla % 29.7) ancak sepsise bağlı koagülopati skoru en az 5 olan heparin kullanılanlarda (%40’a kıyasla % 64.2) ve D-dimer normal üst limitin en az altı katından yüksek olanlarda (%32.8’e kıyasla % 52.4) anlamlı oranda düşüktü.

Mart ayının sonunda, International Society on Thrombosis and Haemostasis, Kovid-19 tanısı ile hastaneye yatırılmış tüm hastalarda kontraendikasyon yoksa, profilaktik dozda düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH) kullanmasını önermişti.

Los Angeles’ta Cedars-Sinai Medical Center’da pulmoner emboli çalışmalarını yürüten Dr. Victor Tapson Medscape Cardiology’ye yaptığı açıklamada kanser, direkt oral antikoagülan kullanımı olan ve Kovid ile başvuran hastalar gibi belli kriterleri karşılayan hastalarda antikoagülan kullanılmasını doğru bulduğunu belirtti.

Covid 19 hastalarında sıklıkla inme rapor edilmeye başlandığını söyleyen BEYİNDER Başkanı Prof.Dr.Derya Uludüz ise çalışmayı şu şekilde değerlendirdi:

"COVİD-19 damarlarda özellikle endotel düzeyde hasarlanmaya neden oluyor ve serebrovasküler hastalıkları tetikleyebiliyor. Enfeksiyona bağlı klinik ile prezente olan hastalarda kan pıhtılaşma paramatrelerinde artış görülmesi vasküler klinik açısından önemli görünüyor. Özellikle D dimer,  protrombin zamanı, aktive pasiyel tromboplastin zamanı, laktat dehidrojenaz, ferritin ve C-reaktif protein düzeyleri yüksek olan ve şiddetli COVİD-19 kliniği sergileyen olgularda oluşabilecek serebrovasküler tablolara karşı antikoagulan tedavilerin başlanması prognoz açısından önemlidir. Bu olgularda antikoagulanların tedavi protokollerinde yer almasının önemi bu çalışma ile de ortaya konmaktadır"

 

Dr.Tuğba Gamsız

Medimagazin Dış Haberler Editörü

kovid-19
antikoagulasyon
heparin
apiksaban
dabigatran
c-reaktif protein
d-dimer
emboli
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir