MEDİMAGAZİN - Öncelikle sınıflandırma ve tanı kriterlerinin ayrımının yapılmasının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Karadağ “Homojen özellikteki hastaları belirli bir gruba dahil edip; ilaç yanıtları gibi klinik çalışmaları için veya hastaların prognozunu tayin etmek için kullandığımız kriterlere sınıflandırma kriteri diyoruz. Bunlar aynı zamanda tanı kriteri olarak da kullanılabiliyor ama bazı hastalar bütün bulgular aynı anda yerleşmediği zaman sınıflandırma kriterlerini sağlamayabiliyor. Biz tedavi kararını verirken bunları tanı kriteri olarak kullanıyoruz ama bazen de bu kriterler yerleşmeden de hastaların tedavilerini verebiliyoruz. Bu iki durumu birbirinden ayırmamız gerekiyor. “ dedi.
SLE hastalığının tipik özelliklerinin daha iyi tanınması ile birlikte sınıflandırma kriterlerinde yeniliklerin olduğunu belirten Prof. Dr. Karadağ otoimmünün temel taşları olan hastalığa özgü otoantikorların da daha iyi tanındığını vurguladı.
Erken dönemdeki SLE hastaları da klinik çalışmalara dahil edilebilecek!
SLE hastalığında 2012 kriterlerinde SLE’nin tipik özelliklerinin ve SLE’ye özgü otoantikorların vurgulandığını belirten Prof. Dr. Karadağ hastalığın daha geniş spektrumda değerlendirildiğini kaydetti.
Romatolojinin altın çağını yaşadığını belirten Prof. Dr. Karadağ; görüntüleme ve laboratuar testlerindeki gelişmeler sayesinde hastalık bulgularının daha erken saptandığını kaydetti. Klinik çalışmalara dahil edilen hastaların uzun süredir hastalığı taşıyan hastalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Karadağ bu durumun çalışmaların sonuçlarını etkilediğini belirterek; SLE kriterlerindeki değişikliği şu sözlerle ifade etti:
“2019 sınıflandırma kriterlerinde en önemli fark ; erken dönemdeki SLE hastalarının analize dahil edilerek kriterlerin oluşturulmasıdır. İkinci olarak bu kriterlerin en önemli tarafı hastalığın şimdiye kadar geliştirilen her bir parametre eşit değere sahipti. Yeni kriterlerde her bir kriterin farklı skorlara sahip olduğu görüldü.
Kriterlerin gelişim basamaklarına baktığımızda önce bir ekspert grup toplandı, bunların klinik vaka örneklerini incelemesi istendi. Sonra aday parametreler belirlendi. Sonra bu aday parametreler azaltıldı ve bir kohortta bu denendi. Bu çalışmanın en önemli taraflarından bir tanesi de geliştirilen kriterler bundan bambaşka bir kohortta valide edildi. İkinci kohortta Türkiye’den de bir hasta da grubu yer alıyor."
SLE hastalığında yeni parametre “ateş”
Kriter setinin işlevselliğini kendi SLE kohortlarında araştırmaya başladıklarını kaydeden Prof. Dr. Karadağ 2019 kriterlerinde “ateş” faktörünün de dahil olduğunu belirterek “ Romatolojideki bütün sınıflandırma kriterlerinde; başka bir nedenle açıklanamayan durumda diye başlık vardır. SLE için de aynı şekilde, başka bir nedenle açıklanamayan ateş varlığında bir kriter olarak kabul ediliyor ve 2 puan olarak skorlanıyor. Ateşle prezente olan SLE hastalarında, diğer nedenler dışlandıktan sonra “ateş” de sınıflandırma kriterlerinde kullanılacak parametrelerden bir tanesi. Sınıflandırma kriterinin uygulanması için ANA pozitifliği mutlaka gerekiyor. Konstitusyonel, mukokutanöz, seröz, hematolojik, nöropsikiyatrik, muskuloskeletal veya renal gibi klinik kriterlere ek olarak antifosfolipid antikorlar, kompleman düzeyleri, SLE’ye özgü antikorlar laboratuvar kriterlerini oluşturuyor.Toplamda 10 puan ve üzeri alan hastalar, Sistemik Lupus Eritematozus olarak klasifiye edilebiliyor." ifadelerini kullandı.
