Medimagazin logo

Sağlık Bakanı: Şöhret peşindeki doktorun söylediklerine değil, aile hekimine inanın

Akdağ, son dönemlerde çeşitli uzmanların televizyon ekranlarında sağlık konusunda birbirinden farklı öneride bulunmalarıyla ilgili de, “Her kafadan bir ses çıkarsa vatandaşın da kafası karışıyor. Kulaktan dolma, internet malumatı bilgilere, işin reklam tarafına kaçan, şöhrete gitmek için söylenenlere kanmamak lazım. Bir kişi kimden ne duyarsa duysun, yapması gereken kendi aile hekimine danışmaktır” dedi.
Sağlık Bakanı: Şöhret peşindeki doktorun söylediklerine değil, aile hekimine inanın
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kamuoyunda ‘Cin Hastanesi’ olarak bilinen İstanbul’daki ‘Manevi Şifa Merkezi’ adıyla açılan yere İl Sağlık Müdürlüğü tarafından müdahale edildiğini ve gerekli hukuki işlemlerin başlatıldığını belirtti. Akdağ, son dönemlerde çeşitli uzmanların televizyon ekranlarında sağlık konusunda birbirinden farklı öneride bulunmalarıyla ilgili de, “Şeker hastasıysanız doktorunuz var, dahiliyeciniz var, ona sorun. Oradaki diyabet hemşirenize sorun. Her kafadan bir ses çıkarsa vatandaşın da kafası karışıyor. Kulaktan dolma, internet malumatı bilgilere, işin reklam tarafına kaçan, şöhrete gitmek için söylenenlere kanmamak lazım” dedi. 

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor” programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Akdağ, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. “Cin Hastanesi” veya Manevi Şifa Merkezi” isimleriyle hizmet veren işletmeler hakkında ‘şarlatanlık bir meslek’ yorumunda bulunan Akdağ, şunları ifade etti:
“Bu Türkiye’de değil dünyanın her yerinde var. Şarlatanlık bir meslek. Şarlatanlık dünyanın her yerinde revaçta bir meslek. Bununla biz ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Cin Hastanesi denen yere de İl Müdürlüğümüz derhal müdahale etti. Burası kapatıldı, mühürletildi, savcılığa teslim edildi. Biz binlerce internet sitesini kapattırdık; kapıdan kovsanız bacadan giriyorlar. Dolayısıyla bunun Sağlık Bakanlığının, savcıların mücadelesi kadar vatandaşın kendi farkındalığını artırması da önemli. Vatandaş böyle yanlış bir uygulamayı gördüğü zaman ‘ne saçmalıyor burada’ derse, iş orada bitiyor. Bu tür programları daha fazla yapıp vatandaşlarımızı sağlık okuryazarlığı konusunda tahkim edilmiş bir hale getirmeliyiz. Ne kadar mücadele etsek, bunlar kafalarını bir yerden uzatırlar. Komşuluk ilişkileriyle bunu yaparlar. Geleneksel tedavi, bitkisel tedavi bunlara eyvallah. Bizim dinimizde hastaya Kur'an okuma, dua okumak da vardır. Bunlara hiç itirazımız yok. Zaten bu çeşitten manevi yaklaşımın birçok hastalıkta ciddi katkısının olduğu da bilimsel olarak gösterilmiştir. Ama yetkisiz kişilerin ‘ben hastalık tedavi ediyorum’ şeklinde ortaya çıkıp vatandaşlarımızı aldatmalarına asla müsamaha etmemeliyiz. Vatandaşlarımız da uyanık olmalı.”

 

“Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın birinci fazını büyük bir muvaffakiyetle tamamladık”
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın birinci fazından önceki sağlık uygulamalarına dair bilgi veren Akdağ, “Biz o zaman çocukların ishalden, basit bir zatürreeden, beslenme yetersizliğinden hayatını kaybettiği bir ülkeydik. Türkiye kızamıktan çocukların öldüğü bir ülkeydi. Hemen 2002’nin öncesinden bahsediyorum. Ben Erzurum Atatürk Üniversitesinde hocaydım. Biz anneleri bizim hastanemizde betonun üstünde yatırmaktan kurtarınca, büyük bir devrim yaptığımıza inanmıştık orada. Bir odada 8, 10 çocuğun yattığı, lösemili bir çocukla ağır enfeksiyonu olan bir çocuğuna yanı odada tutulmak zorunda kaldığı günlerdi onlar, Allah’a şükür geçti. Bu birinci fazdı. Şimdi hastalık yükümüz değişti. Ogün için söylediğim anne ölümleri, bebek ölümleri, bulaşıcı hastalıklar, kızamık, verem gibi hastalıklar ön plandaydı. Bugün biz Batı standartlarının da bir kısmında öne geçtik. Türkiye’de vereme yakalanan yeni hataların sayısı bugün Avrupa ortalamasından daha az. Bu dönemi büyük bir muvaffakiyetle tamamladık” şeklinde konuştu.
Aile hekimliği sisteminin daha da geliştirileceğini kaydeden Akdağ, şuan Türkiye’de 3 bin 500 kişiye 1 aile hekimi düştüğünü, bunun 2 bin 500’lerin altına indirileceğini söyledi.

“Kulaktan dolma bir takım internet malumatlarıyla vatandaşlarımız şarlatanların eline düşmesin”
Kanser hastalığının geleneksel tedavisi için geliştirilen yöntemlere değinen Akdağ, “Kanser ya da başka hastalıkların geleneksel tedavi yöntemleri konusunu Bakanlık olarak yakından takip ediyoruz. Bunun için bakanlığımızda daire başkanlığı kurduk. Bakanlığımızda bitkisel ilaçlar dahil olmak üzere bütün ilaçları ruhsatlandırabilecek bir mekanizma oluşturduk. Ben zamanında Çin’e gitmiştim, bu konuları incelemiştim. O zaman orada bu geleneksel tedaviyle alakalı kişilerle, kurumlarla görüştük. Bize şunu söylediler; ‘Biz kanseri geleneksel tedaviyle iyileştirdiğimizi söylemiyoruz. Biz sadece klasik bilinen kanser tedavilerine, geleneksel tedavilerle katkı verdiğimizi söylüyoruz.’ Döndük, geldik. Büyükelçimizle havaalanında uçak bekliyoruz. Türk Hava Yollarının müdürü yanımıza geldi. ‘Çin’e iyileşeceğim umuduyla gelip tabutla gönderdiğimiz vatandaşlarımızın haddi hesabı yok. Lütfen bir çözüm bulun’ dedi. Vatandaşlar, bu çeşitten tevatüre lütfen kanmasınlar. Dünyanın herhangi bir yerinde, Küba’da ya da başka bir yerde yapılacak bir tedavi varsa biz onu vatandaşımızın ayağına getiririz. Vatandaşımızın gitmesi gerekiyorsa, vatandaşımızı oraya da götürürüz. Ama kulaktan dolma bir takım malumatlarla, internet malumatlarıyla vatandaşlarımız şarlatanların eline düşmesinler” diye konuştu.

“Vatandaşlarımızdan cerrahisiyle birlikte kanser tedavilerinde fark alınmayacak”
Akdağ, kanser tedavilerinin cerrahisinde vatandaştan para alınmaması yönündeki çalışmalar hakkında, “Sosyal Güvenlik Kurumumuz özel hastanelerle anlaşma yapıyor, onlardan hizmet satın alıyor. Bu hizmet satın alırken belli hizmetlerden fark alınamayacağı sözleşmelerde açık şekilde yazılı. Gerçekten acil olan vakalar, o aciliyeti bitene kadar, yoğun bakım tedavisine giren kişiler, kalp ameliyatı olanlar, yeni doğan bebekler, yanıklar, kanser tedavileri; bunlardan fark alınamaz. Eğer alınıyorsa hukuksuz bir iş yapılıyor demektir. Vatandaşlarımız bunu hem sosyal güvenliğe hem bizim 184 numaralı hattımıza bildirsinler. Kanser tedavilerinden ücret alınamıyorsa neyi konuşuyoruz? Kanser tedavilerinin cerrahisinden fark alınabileceğine dair hüküm var o sözleşmelerde. Cumhurbaşkanımız bana ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza talimatı şu: ‘Vatandaş mağdur oluyor. Bu kanser tedavilerin cerrahisinden de ücret alınmasın.’ Çalışma Bakanımızla bunu bir süredir çalışıyoruz. Fiyatlarla ilgili bir düzenlememiz olacak. Ama nihayetinde vatandaşlarımızdan cerrahisiyle birlikte kanser tedavilerinde fark alınmayacak” değerlendirmelerinde bulundu.
Türkiye’deki sağlık uygulamalarını ABD’nin sağlık sistemiyle kıyaslayan Akdağ, “Amerika’da kişi başına harcanan 9 bin 500 dolar, Türkiye’de 500 dolar. Türkiye’de bir kişi ABD’de alınması gereken tüm hizmetleri alıyor mu? Elbette alıyor. Bazı alanlarda daha fazlasını alıyor. 80 milyon Türk vatandaşı ile 300 küsur milyon ABD vatandaşını konuşursak; orada vatandaşların belki 30-40 milyonu, 50 milyonu bu tedavileri alamıyor. Türkiye’de bu tedavileri herkes alabiliyor” dedi. 

Şehir Hastaneleri
Yapımına devam edilen şehir hastaneleri hakkında bilgi veren Akdağ, şu açıklamalarda bulundu:
“Mersin, Yozgat, Isparta’da inşallah önümüzdeki 3 ay içerisinde açacağız. Bu konuda çok dikkatli çalışıyoruz. 8 hastaneyi bir alan üzerine yönetmek için çok iyi organize olmak lazım. Ayrı ayrı 8 hastane bir şehir hastanesinin çatısı altında birbiriyle ilişkili olarak çalışacak. Ankara’da Onkoloji Hastanesi var, bir yerde de Kadın Doğum Hastanesi var. Mesela kadın doğuma bir hastanızı götürdünüz, Onkoloji Hastanesiyle ilgili bir işiniz var. Oraya gitmeniz lazım. Burada hastanelerin içinden hiç çıkmadan, bir hastanenin içinden diğerine geçeceğiniz, mükemmel güneş alan, geniş, hastane içi koridorlar var. Hastaneleri birbirine bağlayan sokaklar var. Böylece hem çalışanlar, hem hizmet alanlar için kolaylık olacak. Bir tarafta özel sektör var. İşi onlara yaptırıyoruz, patronluğu biz yapıyoruz. Şehir hastaneleri bugün bütün dünyanın uygulamalarını büyük dikkatle takip ettiği hastaneler. Allah’ın izniyle bu hususta da dünyaya ders verecek mükemmellikte bir hizmet sunacağız”

“Her televizyona çıkanın ağzını mı kapayacağız”
Bakan Akdağ, Prof. Dr. Canan Karatay ve diğer sağlık uzmanlarının televizyon kanallarında sağlıkla ilgili birbirinden farklı tavsiyelerde bulunmalarının hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
“Bunun için biz hem sizlerle televizyonlarla, hem kendi oluşturacağımız programlarla hem de hastaneler içine, sağlık kuruluşları içine koyacağımız kapalı devre yayınlarla, aile hekimlerimizle vatandaşlarımıza bu işin doğrusunu anlatacağız. Bir kişi kimden ne duyarsa duysun, yapması gereken kendi aile hekimine danışmaktır. Şeker hastasıysanız doktorunuz var, dahiliyeciniz var ona sorun, oradaki diyabet hemşirenize sorun. Her kafadan bir ses çıkarsa vatandaşın da kafası karışıyor. Burada televizyon kanallarına çok önemli bir görev düşüyor. Her televizyona çıkanın ağzını mı kapayacağız? Televizyon yayınlarında bu programları yaparken, mutlaka işi çok iyi bildiğine inandığımız farklı uzmanlarla da istişare etmek gerekiyor. Bir şekilde bitkiler, tabii gıdalar, endüstrinin getirdiğinden uzakta bırakabileceğimiz bitkilere yönelebiliriz. Ama bunlara yönelirken kulaktan dolma, internet malumatı bilgilere, işin reklam tarafına kaçan, şöhrete gitmek için söylenenlere kanmamak lazım.” 
 

sağlık bakanı
recep akdağ
cin hastanesi
canan karatay
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir